KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli üyeler, Sayın Ağralı, iki kez bu konuya değindiği için, görüş beyan ettiği için, bence yerindelik açısından iyi de oldu, yararlı da oldu. Bu konuda görüş belirtmek istiyorum.

Sayın Ağralı, belleğimi 2001 dönemine götürdünüz. Paris'te ders veriyorum, Toulouse Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı "Türkiye'deki reformları anlatmak için gelir misin?" dedi. Tabii, Üçlü Koalisyon Hükûmeti DSP, MHP ve ANAP'ın 2001 Anayasa değişikliği, uyum yasaları, Kopenhag Kriterleri... Bu şekilde bir tabloda hem tahtaya yazdım hem anlattım ama ne kadar zaman? Üç buçuk saat. Üç buçuk saat sonra -hiç aralıksız- döndüm, "Sayın Dekan, devam edeyim mi?" dedim, "Yeter, şimdi öğrenciler soru sorsun." filan dedi. Bu, 2001 kışı, 2002 başı.

Dün, Bursa'ya gittiğimde, Bursa'da Yıldırım Belediyesinde konferans verecektim, önceden kararlaştırılmış konferans, "Çöken Adalet ve Cerattepe" başlıklı. Yıldırım Belediye Başkanı önceki gün iptal etti, "Salonu vermem. Ben şimdi bu salonu verirsem başkan adayı yapmazlar beni. Düzenleyicilere ne olur bunun parasını ben vereyim, başka yerde yapın ama burada yapmayın." demiş.

Bir küçük nokta, üçüncü: Dicle Üniversitesinde görev yaptım 83'ten itibaren, sıkıyönetim koşullarında. Konferansa gittiğim zaman Urfa'ya, Adıyaman'a filan, gelirdi polis not almak için -önde- "Yararlı oluyor mu bari? Umarım, yararlı olur." diyordum. Denetim için gelirdi, öyle derdim ama konferansımın iptal edildiğine tanık olmadım. Yani 2001-2018, 1983-2018... Bu şey önemli. Bu bakımdan, sizin değindiğiniz hususa dönecek olursam... Çünkü bu bir bakış açısıdır, politik olarak olabilir fakat Anayasa'nın 135'inci maddesinde -okumayacağım tabii ki- "...maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir." der.

Şimdi, ben, İstanbul Barosu üyesiyim, avukatlık yapmıyorum ama orada oy kullanıyorum ve yöneticilerini eleştiriyorum, Türkiye Barolar Birliğini de zaman zaman eleştiriyorum ama "Türkiye Barolar Birliği veya İstanbul Barosu, avukatları temsil etmiyor." demiyorum. Önceki hafta oy kullandık, 40 bin küsur avukattan 30 bin küsuru gitti -belki daha fazlası- ama tabip seçiminde eğer 5 bin gittiyse, diğer 25-30 bini engellendiyse, eğer onlara haber verilmediyse o zaman buradaki prosedüre göre ne yaparsınız? "Hayır, bu seçim Anayasa'ya uygun yapılmamıştır." denir ama buradaki hukuki durum ile anayasal durum ile bakış açısını karıştırmayalım. Yani benim, Fransa'daki dersimden, dünkü Bursa'daki olaydan, Dicle'deki durumdan örnek vermem... Esasen, bizim, burada, Parlamentoda bu bilgileri tam olarak kullanmamız gerekiyor ama sizinki yararlı oldu, şu bakımdan: Sayın vekilim, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, barolardan tabiplere, eczacılardan mühendislere kadar bir bakış açısını yansıttı ve eğer bu bakış açısı bu yasalara sirayet ederse -ki öyle anlaşılıyor- o zaman bu yasa baştan meşruluğu sorgulanır bir yasadır ve şu anda, zaten torba niteliğinde olması ve özellikle 5'inci maddede yapacağım konuşma çerçevesinde böyle bir zihniyeti dışa vuruyor. O bakımdan, biz, burada hiç değilse olanı söyleyelim, "Anayasa böyledir ama ben ona inanmıyorum." diyelim ancak "Tabipler veya avukatlar bizi temsil etmiyor." demeyelim.

Teşekkür ederim.