KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, arkadaşlar; cümleten merhaba, teker teker saymayayım. Zaten sonlara doğru sıra gelince aslında çok da aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum.

Sayıştay raporlarına yansımış olan durumlar söz konusu. Bunlar tutanağa geçsin diye birkaç tanesine de değinmek istiyorum. Bu "Kamulaştırma yoluyla edinilen duran varlıklara ilişkin bedellerin doğrudan gider kaydedilmesi, yapılmakta olan yatırımlar hesabında takip edilmemesi gereken yatırımların doğrudan gider kaydedilmesi" şeklinde de belirtilmiş. Örneğin, Sayıştay raporunda 231 milyon TL'lik imalata 658 milyon TL'lik ödeme yapıldığı belirlenmiştir. Yani bu durumda 426 milyon -küsuratını söylemeyeyim- bir kamu zararı söz konusu olduğu tespit edilmiş ama buna ilişkin herhangi bir açıklama şu ana kadar yapılmış değil.

Yine Döner Sermaye İşletme Dairesi Başkanlığı tarafından Bakanlığa devredilen taşınmazların kaydının yapılmaması durumu söz konusu.

Yine, bir başlık daha var: "4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 21'inci maddesinin (b) bendinde öngörülen şartlar da oluşmadığı hâlde pazarlık usulüyle ihaleye çıkılması." Bunun örnekleri de zaten verilmiş, vekilim bunları söylediği için tekrar etmiyorum.

Şimdi, Türkiye'de ulaşım konusunda bir entegrasyon ve inovasyon sıkıntısı söz konusu yani kara yolu, demir yolu, hava yolu, deniz yolu ve boru hatları yani bu ulaştırma modellerinin bu türlerinin entegre olarak kullanılmasıyla olur ancak maalesef ki Türkiye'de bu durum söz konusu değil.

Yine, Komisyondaki birçok üye arkadaşım da değindi, vekil arkadaşım da değindi, bu "mega projeler" denilen projelerin çoğunda -işte bu köprü, otoyollar- garanti ödemeleri veriliyor. Örneğin Osmangazi Köprüsü'nde -tabii bu eski tarihle biraz- 35 dolar artı yüzde 8 KDV'yle bir garanti ödemesi söz konusu, o dönemde 133 TL'ye tekabül ediyor; tabii ki o dönemde dolar kuru 3,53. Şu an yaklaşık 230 TL'ye mal oluyor ve Osmangazi Köprüsü'nden bir yıllık geçen araç sayısı 6 milyon küsur ama garanti edilen yaklaşık 14 milyon 600 bin adet. Yani burada 6 milyon küsur geçerken 8 milyona yakın bir araç geçmiyor ama yine garanti ödemesi kapsamında bu bütçeden karşılanıyor yani tüm vatandaşların cebinden karşılanıyor olmuş durumda. Diğer tüm mega projelere de baktığımızda, yine benzer mahiyette; neredeyse bir iki yıl içerisinde bu garanti ödemeleri kapsamında kendi yatırım proje bedelinden daha fazla bir ödeme yapılacağı endişesi söz konusu ki yine vekilim de değindi. Örneğin, Zafer Havaalanı'nda da bu durum söz konusu ve bunlar neredeyse bir iki yıllık yapılacak ödeme değil; bazıları 2032, 2044'e kadar yapılacak ödemeler var. Yine, mesela Avrasya Tüneli'ndeki zarar hazineden ödenecek. Oradan da günlük yaklaşık 68 bin araç geçişi yapılması gerekirken ortalama 34 bin araç geçişi sağlandığı, kalan ortalama 34 bin aracın bedelinin ise beş aylık süreçte 77 milyon 914 bin TL hazine tarafından işletmeci firmaya ödeneceği belirtilmiştir. Yani açıkçası biz bu mega projelere baktığımızda -yine ifade edildiği gibi- Hükûmete yakın firmaların ya da yine Sayın Cumhurbaşkanına yakın müteahhitlerin, şirketlerin zengin edilmesi olarak görüyoruz. Açıkça şunu söyleyeyim: Sadece bir siyasetçi olarak değil, daha önce bir vatandaş olarak da bu gözle görüyordum. Maalesef ki yapılan birçok iyi iş yapılan bu şekilde eksikliklerle değerini yitirmiş oluyor.

Yine, bunlarla birlikte biraz şeylere de değinmek istiyorum. Ulaştırma Bakanlığının bu ülkenin demokratikleşmesi anlamında da bazı adımları atması gerektiğini düşünüyorum. Yine, vekilim de değindi, internet kullanımında şunu net bir şekilde söyleyeyim: Aslında bu verilere hiç yansımamış. Sanırım dünyada en çok bu "fake account" ya da anonim "account" dedikleri sahte isimle hesap açma ya da anonim hesap açma durumu en çok Türkiye'de mevcut. Bu da özellikle son yıllarda gittikçe artmakta. Bir de "troll" hesap diye de çoğu zaman geçiyor. Bunların bu kadar artmasının bir sebebini de maalesef ki Türkiye'de demokrasiden uzaklaşma, fikir ve düşünce özgürlüğü alanının daraltılması olarak da görebiliriz.

Yine, birçok rapora yansımış, Sınır Tanımayan Gazetecilerin raporlarına da yansımış; yaklaşık 155 gazeteci şu an cezaevinde.

Yine, bu da ifade özgürlüğüyle alakalı -yine, değinildi- Wikipedia gibi -bir iki evet yanlış örnek olabilir, eksik bilgiler verilebilir ya da taraflı bilgiler verilebilir- bir siteyi tümden kapatmak açıkçası Türkiye'nin demokrasisine vurulmuş bir darbe olarak görüyoruz. Yine, dediğimiz gibi, sosyal medyada, Twitter'da, Facebook'ta, Instagram'da, burada, birçok yerde Türkiye neredeyse hesap erişimini engelleme anlamında ilk sıralarda yer alıyor.

Yine, Sayın Bakan, biraz bölgesel de birkaç sorunu dile getirmek istiyorum. Sayın Bakanım, şu anda Şırnak'ta bir havaalanımız var. İlk açılışta Pegasus da mesela uçuyordu ama her ne hikmetse sonra aniden bu durum kesildi. Bilmiyorum, Bakanlığınızın bunda etkisi, yetkisi var mı hani buna müdahale etme anlamında? Ama şu anda şunu söyleyeyim: Sadece Şırnak değil, Şırnak'la birlikte Irak Kürdistan federe bölgesinden de Zaho'dan Duhak'tan, Erbil'den, Kerkük'ten de insanlar gelip Şırnak'tan uçuyor çoğu zaman çünkü oradan aldıkları biletler yaklaşık 5-6 bin liraya mal olurken Şırnak'tan aldığı bilet ona çoğu zaman 400 ile 500 lira arasında mal oluyor. Ama çoğu zaman şununla karşılaşıyoruz: Bu sefer yurttaşlar, vatandaşlar 600 liraya, 500 liraya bilet almak zorunda kalıyor ve bu büyük bir mağduriyet yaratıyor. Bunun düzeltilmesi için açıkçası Bakanlığınızın bünyesinde atılabilecek adımlar varsa bunun yapılmasını talep ediyoruz.

Yine, özellikle bu raylı sistemlerin düzenlenmesi konusunda ya da raylı sistem ulaşımı için bölgede, doğuda neredeyse hiç yatırımı yapılmıyor. Şunu söyleyeyim: Habur Sınır Kapısı'ndan ta Şanlıurfa'ya kadar gidildiğinde dümdüz bir çizgidir neredeyse, karşınıza belki bir iki tepe bile çıkmıyor çoğu zaman. Ona rağmen, bu kadar ihracatın yapıldığı bir bölgeye raylı sistemlerle ilgili hiçbir şekilde proje yapılmaması açıkçası bizi derin bir şekilde üzmektedir.

Yine, tüm bunlarla birlikte -sanırım Hava Meydanlarıyla ilgili bürokratımız da burada- uçaklarda özellikle, yine bizim dediğimiz gibi, ülkenin demokratikleşmesi anlamında bölgesel özellikler göz önüne alınarak... Örneğin Şırnak'a uçan bir uçakta -benim dedem, ninem Türkçe bilmiyor, İngilizce de bilmiyor, -anonslar sadece Türkçe ve İngilizce yapılıyor. Hani burada Kürtçe yapılması ya da Arap etnik kökeninin çok olduğu yerlerde Arapça da yapılması bu ülkenin aleyhine bir durum teşkil etmeyecektir, aksine demokratikleşmesi anlamında büyük bir katkı sunacaktır. Bu durumun da değerlendirilmesini istiyorum.

Teşekkür ederim. Bütçeniz hayırlı olsun.