KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şimdi, efendim, önce şu istirhamda bulunayım, "1'inci maddeye gelin." demeyin bana çünkü bir kanun yapıyorsanız bunun 1'inci maddesi de 11'inci maddesi de birbiriyle alakalı olabilir aynı sorunu hasrettiyseniz. O yüzden bırakın milletvekilleri biraz daha özgür tartışsınlar, böyle bir usul doğru olmaz.

Şimdi, efendim, Anayasa'nın 135'inci maddesini okuyacağım ben, arkadaşlar ya okumadılar ya okuduklarıyla alakalı hissetmiyorlar kendilerini: "Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadıyla kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir."

Şimdi, bu "kamu tüzel kişiliği" diye tarif edilen buradaki tablonun Sayın Cumhurbaşkanının pozisyonundan bir farkı yok, Türkiye'nin herhangi bir yerinde mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesinden bir farkı yok. Bunlarla ilgili seçimleri çok normal karşılıyorsunuz da bu arkadaşların seçimleriyle alakalı tasallut yaratmaya neden çalışıyorsunuz? Ama diyeceksiniz ki: "Bizim anlayışımız böyle." Evet, böyle, Barolarla ilgili de aynı anlayışı bir ara gündeme getirdiniz, 40 bin üyesi olan İstanbul Barosunun da, onun binde 1'i olan -atıyorum- Tunceli, Gümüşhane Barosunun da Barolar Birliği seçimlerinde 1 oyla temsil edilmesini ısrar edecek bir yasa tasarısıyla yola çıkmaya çalıştınız.

Şimdi, galibe bu teklifte bulunan arkadaşlar Adalet ve Kalkınma Partisinin kuruluş sürecinde yer almayan arkadaşlar, ben öyle düşünüyorum. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin kuruluş sürecindeki önüne koyduğu değerleri hatırlıyorum, "şeffaflık", "sivil toplum", "demokratik Anayasa", "herkesin katılımı" vesaire gibi kavramlardı.

Şimdi, Türk Tabipleri Birliğine kalkıp böyle ifadeleri kullanmak bu sizin daha önce yola çıktığınız değerlerle ne kadar alakalıdır, bu sözü söyleyen arkadaşım.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Kalmamış.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Nasıl alaka kurabiliyorsunuz? Ha, o zaman ortaya başka bir şey çıkıyor: Sizde demokratlık kalmamış, öyle ya, bu şekilde yola çıktınız, bugün geldiğiniz yer burası. Zaten az önce de bir çağrı yapmıştım, eğer inanıyorsanız bu söylediklerinize gelin halkın karşısında, o kuruluşların içerisinde bunları tartışalım. Burada Eczacılar Birliğinin temsilcisi, orada Tabipleri Birliğinin temsilcisi, siz bunlardan çok daha bu işin içinde değilsinizdir herhâlde.

Kaldı ki böyle bir mesleğe dil uzatıyorsanız ki Türkiye'nin aydınlanma sürecinin mimarı olan bir mesleğe -bazı mesleklerle beraber- Türkiye'nin aydınlanma tarihine bakarsanız orada entelektüel doktorlar vardır, Kurtuluş Savaşı'nın içerisinde de Millî Mücadele'yi veren doktorlar vardır. Harp okulundaki öğrenciler okullarını bırakarak Kurtuluş Savaşı'na gitti katıldılar. Böyle bir mesleğin erbaplarına fütursuzca dil uzatıyorsunuz. Ha, Anayasa'yı bilmiyorsunuz, ben de bunu söylüyorum. Anayasa'yı bilmediğiniz çok açık. Bu 135'inci maddeyi kasten okudum size, başka maddeler de okuyacağım.

Şimdi, öyle bir yola çıktınız ki yargı kararlarına da uymuyorsunuz. Anayasa'nın 138/4'üncü maddesi diyor ki: "Yasama, yürütme ve idare yargı kararlarına uymak zorundadır."

Şimdi, size bir yargı kararından bahsedeceğim. Bunu tek tek konuşursak tabii çok rahatlarsınız ama topyekûn garip bir yasa getirdiğiniz için bunları hep beraber konuşma zorunluluğumuz var. Anayasa Mahkemesinin 2015/61, 2016/172 esas ve karar sayılı Kararı, diyor ki Anayasa Mahkemesi: "Mütevelli heyeti kanalıyla merkezî idareye üniversite üzerinde denetim ve gözetim yetkisini aşan nitelikte bir yetki tanınması Anayasa'nın 130'uncu maddesiyle güvence altına alınan bilimsel özerklik ilkesiyle bağdaşmamaktadır." Ve burada konu ettiğiniz Sağlık Bilimleri Üniversitesinin Mütevelli Heyetine sokulmuş Rektör, Sağlık Bakan Yardımcısı, sağlık bakanının seçtiği bir üye, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Yönetim Kurulu üyelerinin bu anlamda bilimsel özerkliğini yok ettiğini, akademik özerkliğini yok ettiğini söylüyor Anayasa Mahkemesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydoğan, lütfen maddeye gelin.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, faydalı şeyler söylüyorum, lütfen faydalanın.

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Maddeyle alakası var, ben kuracağım bağlantısını merak etmeyin.

BAŞKAN - Zaten bahsettiğiniz maddelerle ilgili önergeler verildi ve gerekli revizyonlar yapıldı efendim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ama sizden istirham ettim. Burada bir yasa yapma mantığından bahsediyorum maddeyle ilgili...

BAŞKAN - Tamam, şu anda yasa yapma mantığı dâhilinde...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bize Anayasa'yı dolandıramazsınız, ondan bahsediyorum. Müsaade edin efendim, ben ne söylediğimi biliyorum.

BAŞKAN - Lütfen önergeyle ilgili fikirlerinizi toparlamanızı bekliyoruz efendim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Önergeyle ilgili konuşuyorum. Efendim, biraz bilgilenmenin zararı yok. Önergeyle ilgili de bilgilendireceğiz.

BAŞKAN - Diğer maddelerle ilgili de söz alabilirsiniz fakat şu anda önergeyle ilgili...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şimdi anayasal bir suç işliyorsunuz, Anayasa'yı dolanıyorsunuz. Getirdiğiniz teklifte aynen koymuşsunuz "Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, rektör, Sağlık Bakanının seçeceği 2 üye..." Aklımızla oynamayın ya, lütfen aklımızla oynamayın.

BAŞKAN - O maddeyi konuşmuyoruz efendim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, o maddeyi konuşmuyoruz.

BAŞKAN - O maddeyle ilgili önergeler de verildi. Lütfen önergeyle ilgili, bu 1'inci maddeyle ilgili, ikinci önergeyle ilgili fikirlerinizi...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Topyekûn kanunla ilgili konuşuyorum önergeniz dâhil.

BAŞKAN - Efendim, genel görüşmeyi kaçırdınız.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, müsaade eder misiniz. Bir milletvekili bu kürsüde konuşmayacaksa nerede konuşacak? Usulde bu söylediğiniz yöntemlerden birisi yok. Siz ikide bir bu müdahaleyi yapamazsınız.

BAŞKAN - Şu anda maddelere geçiyoruz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yapamazsınız efendim, yapamazsınız. Bütün milletvekillerine yaptınız, müsaade edin, boşa zaman harcatmayın bize.

BAŞKAN - Toparlamanızı bekliyoruz efendim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şimdi, Anayasa'nın 130/1, 130/9, 130/10, bu maddelerde neler yazıyor hiç baktınız mı? Bu Komisyonu yönetiyorsunuz ve arkadaşlarımız da burada oy kullanıyorlar, birtakım maddeleri geçiriyorlar. Ne yazıyor, baktınız mı? İşte, burada bu bilimsel özerklikten, akademik özerklikten, özlük haklarını elinden aldığınız akademisyenlerden bahsediyor. Diyor ki: "Böyle bir tasarrufta bulunamazsınız." Anayasa teminat altına almış bunu. Siz orada o Sosyal Bilimler Üniversitesine getirdiğiniz akademisyenleri belli bir süre sonra boşta bırakıyorsunuz. Özlük haklarının ne olacağı belli değil, ne yapılacakları belli değil. İşte, Anayasa'nın bu maddesine de aykırı bir davranış sergiliyorsunuz.

Sergileyebilirsiniz, çiğneyebilirsiniz, Anayasa'nın 9'uncu, 11'inci maddelerini de yok sayabilirsiniz, yargı yetkisini yok sayarsınız, Anayasa'ya bağlılığı yok sayarsınız, Anayasa'ya bağlılıkla ilgili yaptığınız yemini de yok sayarsınız, bu kanunu geçirirsiniz ama o zaman milletin önüne çıkıp "Biz Anayasa'yı ihlal edecek kadar cesur olun..." Burada böyle dolanan ifadelerle bizi bir yere sokmaya çalışmayın. Yok "Tabipler Birliğinin, efendim..."

BAŞKAN - Efendim, ısrarla madde 20'den bahsediyorsunuz. Lütfen 1'inci maddeyle ilgili fikirlerinizi alalım. 20'nci maddede zaten söz hakkınız olacak efendim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, kamu tüzel kişiliğinden bahsettim.

BAŞKAN - Böylece metot bozulmamış olur. Lütfen, 1'inci maddeyle ilgili ikinci önergeyle ilgili...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Vallahi, bizi kategorize edemezsiniz. Öyle bir yol kullanmayın. Kendi milletvekilleriniz yürütmenin karşısında kategorize olur, burada susabilirler.

ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Böyle bir üslup var mı?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, ben konuşuyorum. Böyle bir üslup var mı? İkide bir müdahale üslubu var mı?

BAŞKAN - Lütfen karşılıklı söz almayalım. Sayın vekillerim...

ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Gündemden uzaklaşıyorsunuz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Size ne kardeşim?

ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Yakışıyor mu size?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Size yakışıyor mu bu söyledikleriniz?

BAŞKAN - Sayın vekillerim...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Tabipler Birliğini burada tahkir ettiniz. Size yakıştı mı?

ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Yanlış anlıyorsunuz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yanlış anlamıyorum, çok doğru anlarım. Demokrasi hazımsızlığı olarak algılıyorum. Varsa karşılığında söyleyeceğiniz söylersiniz.

BAŞKAN - Lütfen karşılıklı söz kullanmayalım. Sayın Vekilim, lütfen karşılıklı söz almayalım.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - O zaman sataşmaları engelleyeceksiniz.

BAŞKAN - Tamam, engelledim. Otuz saniyede toparlamanızı rica ediyorum.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben kimseye sataşmıyorum.

BAŞKAN - 1'inci madde...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben Anayasa'dan bahsediyorum. Anayasa herkesi bağlar, en çok da Parlamentoyu bağlar.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ben de söz isteyeceğim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Siz de isteyin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Böyle hakaret edemezsiniz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Özlem Hanım, ben kimseye hakaret etmedim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Galiba bağırmaktan duyamıyorsunuz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Siz olmadığınız oturumda burada Tabipler Birliği tahkir edildi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Tabipler Birliği...

BAŞKAN - Sayın Zengin...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Siz bu şekilde beni susturmaya kalkmayın. Bu getirdiğiniz kanunun Anayasa'ya aykırılıklarını bir hukukçu olarak ortaya koyuyorum. Neden rahatsız oluyorsunuz?

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederiz fikirleriniz için.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Anayasa Mahkemesine götürün.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Götüreceğiz zaten ama bu anlayışla demokratlıktan bahsetmeyin. Demokrasi çoğulculuğun baskısı değildir.

BAŞKAN - Lütfen karşılıklı söz almayın.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Demokrasi azınlığın...

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sabahtan beri... Bak kaç saattir susuyoruz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Susmayın, ne olacak? Konuşun, hep beraber konuşalım.

BAŞKAN - Efendim...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Burası Meclis.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Burada konuşulmayacak da nerede konuşulacak?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bu Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'ya bağlılık yemini yaptım ve bu aykırılığı burada dile getirmek zorundayım. Bunu niye hakaret olarak kabul ediyorsunuz?