KOMİSYON KONUŞMASI

KANİ BEKO (İzmir) - Sayın Başkan, öncelikle ben de size başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

KANİ BEKO (İzmir) - Şimdi, 2 cümle, dört saatten bu yana 2 cümlelik şeyi çözemedik yani. Ben anlayamadım gitti bu işi yani. Yani yazık bizim enerjimize, yazık bizim zamanımıza. Aslında çok kısa ve öz. Biz vekiliz, burada asları var, Türk Eczacıları Birliği Başkanımız burada. Başkan arkadaşımız bize 2 satır konuyla ilgili bir madde hazırlar ve biz de burada oylar geçeriz. Bu nedir yani? Dört saatten beri aynı şeyi konuşuyoruz ya. Yazık ya bizim enerjimize.

Bunu konuşacağımıza bakın, ben size bir şey söyleyeyim. Şimdi, Türkiye'de 20 milyona yakın çalışan işçi var. 20 milyona yakın çalışan işçinin bölgelerinde meslek hastalıkları hastanesi yok. Hekimlerin güzel bir sözü var, der ki: "Kanser olmaktan korkma, geç kalmaktan kork." Bölgelerde çalışan 20 milyona yakın işçiden maalesef her yıl 1 milyona yakını meslek hastalıkları hastanelerine başvurarak... Meslek hastalığına yakalanan bu işçi kardeşlerimizin 1 milyona yakını başvurduktan sonra, çok büyük bir bölümünü maalesef meslek hastalıkları hastaneleri olmadığından dolayı kaybediyoruz.

Bakın, sizin bölgelerinizde de vardır, seramik iş kolundaki işçiler, tekstil iş kolunda yani taşlama bölümünde çalışan işçiler, akü üreten işçiler, diş teknisyeni olan arkadaşlarımız, çimento fabrikalarında çalışan arkadaşlarımız ve atölyelerde değişik iş kollarında çalışan arkadaşlarımız maalesef her yıl meslek hastalıkları hastanesine başvurduğu zaman onları bekleyen şöyle bir zorluk var... Ben Ankara'da on yıl görev yaptım, İstanbul'da yedi yıl görev yaptım. Düşünün, Van'dan, Kars'tan, Erzurum'dan veya Ege Bölgesi'nden meslek hastalığına yakalanan bir işçi Keçiören'e geldiğinde, iki gün sonra aileleri de bizi arıyorlar, buralarda otel veya misafirhane kendilerine bulmak zorundayız. Meslek hastalığı tedavi isteyen bir şey, siz de biliyorsunuz. Burada hekim arkadaşlarım var, bunu kendileri daha da iyi biliyorlar. Dolayısıyla şunu anlatmaya çalışıyorum: Meslek hastalığının tedavisi uzun sürdüğünden dolayı çocukları, aileleri ve yakınları da buralara geldiğinde kendileri açısından gerçekten çok zorlu dakikalar, zorlu günler geçiriyorlar.

Ben buradaki arkadaşlarıma sesleniyorum: Sayın Başkan, Sayın Bakan, benim burada bir önerim var. Keçiören'de bir meslek hastalıkları hastanemiz var. Orada meslek hastası olan ve gittiğinizde siz de göreceksiniz, bu hasta arkadaşlarımı ziyaret ettiğinizde, kaç gün yaşayacaklarını, kaç günlük bir ömürleri kaldığını onlar size kendileri tek tek anlatıyorlar. Gitmeyen arkadaşlar varsa -gidenlere teşekkür ederim- bir gün bir zamanımızı ayıralım, Bakanla birlikte, Başkanımızla beraber Keçiören'de, meslek hastası olan arkadaşlarımızı bir ziyaret edelim.

Burada şunu anlatamaya çalışıyorum: Geçen ay Meclis Başkanıyla görüştüm. İzmir'de dolaşmadığım oda kalmadı. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörüyle görüştüm ve kendisi de bana şunu ifade etti: "Sen çok önemli bir konuya parmak bastın, bu çok ciddi bir olay, çok önemli bir olay. Bu konuyla ilgili bir sempozyum düzenleyelim." Ve bir sempozyum düzenledik, meslek hastalıkları hastanesinin ne kadar önemli olduğunu orada hekim arkadaşlarımız bize anlattıktan sonra Meclis Başkanı Ege Bölgesi'ne mutlaka bir meslek hastalıkları hastanesi yapmamız gerektiğini orada ifade etti. Bu sadece Ege'de değil arkadaşlar, bu Türkiye'nin dört bir yanında kurulması gereken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

KANİ BEKO (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu, tüm bölgelerde kurulması gereken çok büyük bir ihtiyaç. Son dönemlerde İstanbul'daki meslek hastalıkları hastanesi Süreyyapaşa Hastanesine bağlandığında ben yetkili arkadaşlarımla görüştüm. Onun söylediklerine pek inanmadım ama bu konu gerçekten çok ciddi bir konu. Üç cümlelik bu madde üzerinde tam dört saat burada konuştuk. Ben buradaki arkadaşlarıma öneriyorum: Meslek hastalıkları hastanesiyle ilgili ve bu meslek hastası olan hastalarla ilgili, onların yakınlarıyla ilgili, dört saat değil, bir saat konuyu yatırırsak, bu konuyla ilgili ciddi çalışmalar yaparsak, sanıyorum her yıl en az 1 milyona yakın işçi meslek hastalıkları hastanesine maalesef müracaat ediyor, ben bunları kurtarabiliriz düşüncesindeyim.

Arkadaşlarımız makastan bahsetti. Ben de bu maddeyi inceledim. Az önce vekil arkadaşım da söyledi, benim notlarımda da var yani bunu eline alan, Türkçesi iyi olan bir memur kolay kolay anlayamaz, anlaması da mümkün değil. Dolayısıyla -notlarımda da var- dört saat içerisinde, hukukçular karşı, hekimler karşı, eczacı arkadaşlarımız karşı, vekiller de karşı yani bu salonda bu maddeye karşı olmayan hiç kimse yok. Az önce -ben teşekkür ederim- AKP'li vekil arkadaşımız da bu konuyla ilgili bir yaklaşımda bulundu. O zaman, biz bunu neden oyladık, niçin oyladık, ben anlamadım, anlamakta da güçlük çekiyorum. Yani eğer oturup bunları konuşacaksak, ciddi bir şekilde konuşalım, ciddi bir şekilde irdeleyelim ve bana göre sabaha kadar da burada böyle fikir jimnastiği yapacağımıza bugün, bu akşam biz bu toplantıları iptal edelim, bunu alın elinize; Türkçesi iyi olan bir hukukçu, bir hekim arkadaşımız ve eczacı kardeşlerimiz, Türk Tabipleri Birliğinden arkadaşlarımız bir araya gelsinler, bir taslak çıkarsınlar; biz de gelelim, yarım saat içerisinde bu 44 maddeyi oylayalım ve bu şekilde de bu konuyu kapatalım diye düşünüyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim.