KOMİSYON KONUŞMASI

HABİP EKSİK (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi bu cezanın miktarıyla ilgili özellikle makasın çok geniş olduğunu hem önergemizde vurguladık hem tekrardan vurgulamak istiyorum. Şimdi, sayın hatiplerden bir tanesi bu makasın genişliğiyle ilgili işte "Kamu görevlileriyle ilgili siz güvenmiyor musunuz, şudur, budur." tarzında bir ifade kullandı. Öncelikle onunla ilgili konuşmak istiyorum. Bu cezanın genişliğiyle ilgili, 2 bin ile 20 bin arasında olması konusu gerçekten ciddi anlamda mağduriyetlere sebep olacaktır diye düşünüyorum.

Şimdi, bu, öncelikle şu sıkıntıya yol açacaktır: İnsanların karşı karşıya kalacakları cezalarla ilgili önceden bir fikir edinme konusu çok ciddi anlamda sıkıntı olacak. Bu birincisi. İkincisi, size şunu söylemek istiyorum: Tabii ki mülki amirlerle ilgili görevini onurlu, şerefli bir şekilde yapan insanlar istisnadır elbette ama bu işi çok ciddi anlamda yanlış kullanabilecek mülki idare amirleri de vardır. Ki örnekleri de zaten çok yakın tarihte gördük. Örneğin, ben size şöyle söyleyeyim: Iğdır'da yüzlerce kişinin ihraç edilmesine sebep olan vali efendi ve vali yardımcısı, kaymakamların birçoğu FETÖ'yle ilgili soruşturmalara sebep oldular ve gözaltına alındılar. Bu insanların her şeyi yapabilme ihtimalleri vardı ve yaptılar da. Birçok gencimizin işinden, aşından, ekmeğinden olmasına sebep oldular. Niçin bunu yaptılar? Kendilerini, kendi yanlışlarını, kendi ayıplarını, kendi yaptıkları kötülükleri gizleyip kendilerini saklamak için maalesef insanlara zulmettiler ve bu kişilerin tavır ve davranışlarına genel olarak baktığımızda da hepsinin iktidarın verdiği şeylerle ilgili, işte Sayın Cumhurbaşkanının konuşması olsun veya o dönemin başbakanının veya herhangi birisinin konuşmaları olsun, bunları "retweett"lediklerini, sürekli iktidarı öven tarzda bir çalışma içine girdiklerini de çok çok fazlasıyla gördük. Mesela Şırnak'ın -zannedersem- bir ilçesinde gene bir kaymakam sırf yaranmak için -ki daha sonra FETÖ'cü olduğu ortaya çıktı, tutuklandı- sürekli yaranmak için çok ciddi anlamda ona, buna, şuna saldırmaya çalıştı. Onun için şunu söyleyelim: Kimsenin yerine önceden bence kefil olmamakta fayda vardır ve hiçbir zaman da onların eline bence kullanabilecekleri geniş bir ceza sistemini vermemek lazımdır. Kanunlar anlaşılır dille yazılır ve net ibareler taşır. Kanunları siz esnek yazarsanız o insanlar da istedikleri gibi kullanırlar.

Neydi bunların zaten aldıkları güç, nereden bu gücü alıyorlardı, niye böyle yapıyorlardı? Çünkü OHAL döneminde OHAL'le çıkarılan yetkilerle bu insanlar çok farklı bir şekilde donatılmıştı ve esnekti ve OHAL'deki o kanunların çoğu, kanun hükmünde kararnameyle çıkarılan kanunların çoğu muallaktı. Ondan dolayı da bu insanlar ellerinden geldiği kadarıyla bu işi kendilerine göre kullandılar ve dünya kadar insanı mağdur ettiler. Bir sürü insana iftiravari şeylerle komisyonlardan bunların ihraç edilmesi gerektiği kanaatini çıkarttılar ve bakanlıklar vasıtasıyla da o insanları ihraç edip kendilerine sıra gelmemesini bu şekilde sağladılar.

Şimdi ben size şunu söyleyeyim: Siz bir kanun yazıyorsunuz ama kanun 1927'de kalmış yani ben size şöyle söyleyeyim: Birçok kişinin bu kanunu anlayabilmesi için herhâlde eline Osmanlıca sözlüğü alıp bakması lazım. Bir kere bunun dilini sadeleştirip ve günümüz Türkçesine uyarlamakta fayda olduğu kanaatindeyim. Eğer siz bir kısmını günümüz Türkçesiyle bir kısmını geçmiş Türkçeyle yazarsanız zaten bütünlüğünde de hemen ciddi bir sıkıntı olduğunu da görürsünüz, ciddi anlamda da anlaşılmaz olduğunu da anlarsınız. Ki buradaki değişiklik de hemen sırıtıyor zaten.

Bir diğer konu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Habip Bey, siz küçük olduğunuz için alet az söz verdi. Uzatalım mı biraz daha?

HABİP EKSİK (Iğdır) - Komisyon üyelerinin konuşma sınırlandırması yok Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bizim de yok.

BAŞKAN - Siz küçüksünüz, onun için.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Şimdi, küçük olsam da ben sonuçta 600 üyeden biriyim yani.

BAŞKAN - Tamam.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Şimdi bir diğer konuda size şunu söyleyeyim: Ciddi anlamda bir ceza zihniyeti var. Evet, bu insanlara, bu suçları işleyen, çevreyi kirleten, halk sağlığına zarar veren kişilere, kuruluşlara ciddi cezalar yazmak lazım. Bu konuda katılıyorum. Evet, meslek hastalıklarına sebep oluyorlar. Sayın Kani Beko'nun dediği gibi meslek hastalığıyla ilgili hastaneler kurulması lazım. Bu insanların tedavi olabilecekleri yerleri yok. Bu konuda kesinlikle katılıyoruz.

Yalnız şunu söyleyeyim: Siz cezalarla bunu önleyemezsiniz. Sürekli ceza mantığıyla bu insanların da işletmelerini, eczanelerini veya o ilaçları sattıkları yerleri de bu şekilde kapatma anlayışı doğru değildir. Cezaların temel amacı hukuken caydırmaktır. Siz cezayı yazdığınız zaman caydırma amaçlı yazarsınız. Onu o şekilde tamamıyla yok etmeye, işletmesini kapatmaya yönelik yapmazsınız. Eğer işletmeyi kapatma konusunda bir ceza işlemişse zaten bunu yapmanız lazım. Onun da net bir şekilde belirtilmesi lazım.

Bakın, ben size bir tespiti söyleyeyim. Şimdi buradan çok küçük oranlardan çok yüksek oranlara bir ceza artırımı var. 2 bin liradan 20 bine kadar yani 20-30 kat artırılmış. Ama 19'uncu maddede bu gemilerle ilgili maalesef ceza indirimine gidiliyor. Çok enteresan değil mi? Bu tasarıda, bu torba tasarıda hemen hemen her maddede cezanın artırımıyla ilgili bir şey var ama 19'uncu maddede ceza indirimi söz konusu. Mesela çıkarttıkları şeyi söyleyeyim 19'uncu maddede: "0 ile 250 net ton arasında gemilerle ilgili olarak 1 000 net tonluk geminin ödemesi gereken indirimsiz sağlık resmi tutarında 250 net tondan büyük gemilerle ilgili olarak ödemeleri gereken indirimsiz sağlık resminin 4 katı tutarında idari para cezası verilir." Bunu çıkarmış bu tasarıyı hazırlayan kişiler, şunu eklemişler: "Geminin ödemesi gereken indirimsiz sağlık resmi kadar idari para cezası verilir." Yani ciddi anlamda bir indirime gidilmiş. Niye? Çünkü gemi işi yapıyor. Niye? Çünkü gemicik işi yapıyor. Yani mantık bu, başka da bir şey değil. Ha, öbürlerine verelim 20 katını, verelim 30 katını. Bu anlayış var, bu mantık var. Bu doğru değil. Elbette çevreye zarar veriyorsa, sağlığa zarar veriyorsa tabii ki bunun cezalarının olması lazım ama net olmalı. İnsanların neyle karşı karşıya kalacaklarını görmeleri lazım.

AKP'li olanlara 2 bin lira, AKP'li olmayanlara 20 bin lira derse vali hiç şaşmayız çünkü maalesef şu an gördüğümüz kadarıyla yerellerde de zaten mülki idare amirleri buna göre işlem yapıyorlar. Siyasi iktidara yakınlığına göre işlem yapıyorlar ve yönelgeleri, yönetmelikleri hiçbir şekilde tanımıyorlar. Muallak gördükleri kanunu istedikleri gibi kullanıyorlar. Hiçbir şey de diyemiyorsunuz. Çünkü tek adam sistemine evriliyor ve onlar da kendilerini yerellerde, illerde, ilçelerde tek adam sisteminin tamamlayıcıları olarak, goletorelleri olarak görüyorlar. Ondan dolayı da her şeye muktediriz diyorlar.

Kanun net olmalıdır, anlaşılır olmalıdır, açık olmalıdır. Benim memurum yapmaz demek yanlış bir sözdür. Kesinlikle bu doğru değildir. Bizim her şeyi kanunumuzda net bir şekilde yazmakla bir sorumluluğumuz vardır. İnsanları ne töhmet altında bırakacak bir dil kullanabiliriz ne de onlara onu kullanabilecek alan bırakmalıyız.

Biz kesinlikle bize verilen bu yasama yetkisini net bir şekilde, anlaşılır bir dil, açık bir dil kullanarak bu maddeyi yeniden yazmakla mükellefiz, öyle görüyoruz kendimizi.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.