KOMİSYON KONUŞMASI

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, öncelikle, biraz önceki, bugün bu oturumun kapatılmasıyla ilgili olan önergede hukuksuz, demokratik olmayan ve adil olmayan bir yöntem izlediniz. Sonuç olarak burada bu Komisyonun üyeleri olarak çalışma şartları açısından ne durumda olduğumuzu biz biliyoruz, kendimiz eğer çalışamayacak durumdaysak çalışamayacak durumda olduğumuzu biz bilebiliriz değil mi? Siz bize "Hayır, siz çalışacak durumdasınız ve çalışacaksınız." derseniz bu despotluktur. Şu anda burada uygulanan yöntem, yönetim biçimi, sizin Başkanlık ediş tarzınız despotizmdir çünkü burada herkes tek tek söz aldı ve artık çalışılamayacağını, verimli bir çalışma yapılamayacağını söyledi. Ayrıca sadece burada biz milletvekilleri de yokuz, burada danışmanlarımız ve diğer çalışan arkadaşlar da var, onlar da yasalara, çalışma yasasına aykırı bir şekilde burada neredeyse yirmi dört saattir çalışıyorlar. Bu şekilde hiç kimseyi de çalıştırmak gibi bir hakkımız olamaz. Yani biz kendimiz şurada İş Yasası'nı ihlal ediyoruz; işte, ILO Sözleşmesi'ni, uluslararası sözleşmeleri, kendi Anayasa'mızı, kendi 4857 sayılı İş Kanunu'nu, 6331 sayılı İş Güvenliği Kanunu'nu vesaire vesaire. Buna hakkımız yok, öncelikle bunu belirtmek istiyorum.

Sonra, bu ülkede, ben kendimi bildiğim, siyaset içerisinde mücadele yürüttüğüm sürece şunu gördüm: Sistematik bir şekilde işkence var bu ülkede ve işkence hâlâ sürüyor. Bakın, işkence...

BAŞKAN - Sayın Vekilim, 4'ncü maddede işkence yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bütün maddelerde var.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Bakın, gayet konuyla ilgili.

İşkence bir yıldırma yöntemidir. Uykusuz bırakarak işkence bugün Türkiye'nin hapishanelerinde ve gözaltı işlemlerinde uygulanır. Uykusuz bırakarak sanığı düşünme muhakemesinden uzaklaştırmak ve baskı yapmak için işkence kullanılır. Siz de şu anda milletvekillerine işkence uyguluyorsunuz çünkü milletvekillerinin bu performansını düşürmek ve zorla bu hukuksuz maddeleri geçirebilmek için bizi sabahlatarak, zor kullanarak, despotluk yaparak, bize rağmen bu çalışmayı sürdürmek gibi bir zorlama içerisine girerek bunu yapıyorsunuz. Sizi de anlıyorum Sayın Başkan, ben sizi de anlıyorum çünkü sizin yanınızda grup başkan vekiliniz oturuyor, sizin işiniz de kolay değil. Çünkü siz buraya bu hukuksuz kanun teklifini, toplumda trajediler yaratacak olan ve gerçekten, bugüne kadar büyük adaletsizlikler yaratmış olan ve bundan sonra da bundan sonraki kuşaklarda da trajediler yaratacak olan bu kanun teklifini geçirmek için buraya motive edilmiş bir şekilde gelmişsiniz ve bizden de buna boyun eğmemizi istiyorsunuz. Oysa dışarıda binlerce insan buradan çıkacak aklıselim bir kararı bekliyor ve meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, sendikalardan arkadaşlarımız da biz bu tartışmaya başladığımızdan beri burada olmalarına rağmen söz hakkı da kullanabilmiş değiller. Yani tamam, güç sizde; parmaklar, eller sizde; fazla sayı sizde, her şeyi yapabilirsiniz gibi bir anlayışla çalışıyorsunuz ama bu yaptığınız adil değil, hakkaniyetli değil. Sadece bu kadar olsa neyse, aynı zamanda siz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Açar mısınız mikrofonu, bitmedi sözlerim.

Aynı zamanda, dediğim gibi, burada bizlere işkence yapıyorsunuz. Bunu da size bir Komisyonun Başkanı olarak doğrusu yakıştıramıyorum. Çünkü ben burada biraz önce ifade ettim, İzmir'den geldiğimi, kara yoluyla geldiğimi, sabah 04.00'te kalktığımı ve o saatten şimdi bu saate kadar da çalıştığımı söylüyorum ve artık bu çalışmanın halklarımız için, bizden karar bekleyen insanlar için anlamlı olabilmesi için daha sağlıklı çalışma koşullarını yaratmanızı sizden bekliyorum ve istiyorum. Bunu beklemek ve istemek benim hakkım, burada bu anlamda görüş belirtmek de benim hakkım. Burada bir söz alabilmek için, sözümüzün içeriğine karışma hakkınız yok. Sözümüzün içeriğini biz kendimiz oluştururuz ve bağlamını, maddelerle ilişkilerini de kendimiz kurarız. Zaten farklı düşünebildiğimiz için, farklı olduğumuz için buradayız. Hepimiz aynı düşünseydik o zaman bizim burada bir şeyleri tartışmamıza da gerek olmazdı.

Ben şunu da biliyorum ki: Burada sizler düşünmek için, müzakere etmek için, bizlerin bu süreçlere katılımı ve onun sonucunda çıkacak kararlar için bulunmuyorsunuz. Eğer öyle olsaydı o zaman demokratik bir sürecin işletildiğinden bahsedebilirdik. Fakat biz burada demokratik bir sürecin işletilmesi bir tarafa, tam tersine, antidemokratik bir şekilde bir Komisyon çalışması yapıyoruz ve bu antidemokratik çalışma içerisinde de sadece ve sadece sayı üstünlüğünüzden yola çıkarak bu maddeleri bu sağlıksız koşullarda geçirmeye çalışıyorsunuz.

Getirdiğiniz 4'üncü madde de aslında sizin bugüne kadar yürüttüğünüz sağlık politikasının bugüne kadarki yanlışlıklarını barındırıyor kendi içinde. "E, neden?" derseniz, bir kere, bugüne kadar sağlıkta çok iyi şeyler yaptığınızı hep övünerek söylüyorsunuz ama biz de sizin sağlıkta kocaman, büyük binalar, betonlar ve otelcilik yaptığınızı söylüyoruz. Niceliklerle ilgileniyorsunuz. Kocaman kent hastaneleri yaparak siz ancak ve ancak inşaatçı politikalarınızı beslediniz ve inşaatçı politikalarınızı sürdürdünüz, sürdürüyorsunuz ve onlara, o piyasacı ve inşaatçı politikalara hizmet edecek modellere ihtiyacınız var. Yani birilerinin o kent hastanelerinden kâr etmesi gerekiyor. Eğer kâr etmezlerse o birileri, o kent hastanelerini kiralamazlar ve onların sermayesinin dönmesini sağlamak aynı zamanda sizin göreviniz olmuş. Dolayısıyla, buraya getirdiğiniz yasa maddelerinde en önemli kaygılarınızdan bir tanesi de işte bu ticarileşmeyi teşvik edecek, bunların yolunu açacak, piyasalaşmanın yolunu açacak maddeler geçirmeye çalışmanız. Bu anlamıyla bu maddelerin hepsi bize göre böyle maddeler, bu zihniyete hizmet ediyor.

Bakın, okuyalım -burada, benim önümde- 4'üncü madde şöyle diyor: "Ecza ticarethanesi işlerinden mesul olacak diplomalı bir eczacıyı müdür göstermek şartıyla eczacı olmayan kimseler dahi ecza ticarethanesi açabilirler. Bir şirket tarafından dahi ecza ticarethanesi açılabilir." Bu ne?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ecza depoları, var zaten.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - E, tamam. Var zaten, tamam. E, bunları daha da yaygınlaştırmak... Devamını okuyayım, mesela iptal ettikleri şeye bakarsak, neyi iptal ediyorsunuz? Şuradaki "Diplomalı eczacı olmak şartıyla, şeriklerden birinin ticarethane işlerinden mesul müdür gösterilmesi lazımdır." kısmını da kaldırıyorsunuz. Yani herhangi bir insanın da bu görevde olmasını sağlıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET DEMİRCAN (Samsun) Birinci bölümde var zaten, ilk cümlede var zaten.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Yani dolayısıyla, bu maddeleriniz aslında halkın ihtiyaçlarına ve eczacıların ihtiyaçlarına karşılık gelen şeyler değil. Hatta eczacıları burada işsiz bırakacak, eczacıların kendi donanımlarını, bilgilerini, deneyimlerini kullanamayacakları hâle getirecek bir madde olduğunu düşünüyorum.

Diyorsunuz ki: Madde öyle değil de böyleydi, onu içermiyordu da bunu içeriyordu. E, kusura bakmayın ama bu şartlarda ben bu maddeyi bu kadar yorumlayabileceğim çünkü siz bu teklifi 30 Ekimde getirdiniz değil mi? Bize verdiniz, 1 Kasımda da biz bu teklifi görüşmek için toplantıya başladık, 1 Kasımdan beri de sürekli olarak bir baskıyla bu çalışma... Ve daha nitelikli, daha iyi, halkın ihtiyaçlarına, toplumun ihtiyaçlarına denk gelecek, karşılık gelecek bir yasa teklifi üzerinde çalışmak için hiçbir fırsatı bize tanımadınız, vermediniz. Dolayısıyla da burada bazı cümleler buraya denk düşmüyor olabilir belki ama o zaman bu da sizin sorumluluğunuz, sizin yüzünüzden böyle oluyor.

Ama ben şunu da tekrarlamak istiyorum: Sonuçta bütün buradaki yasa tekliflerinin ruhu kâr üzerine kurulmuştur; kamusal bir hizmet kaygısı, kamu yararı bu maddelerde bulunmuyor. Temelinde, özünde bu vardır çünkü AKP'nin politikaları, sermaye biriktirme politikaları bu sistem üzerine kurulmuş ve bütün sosyal alanları, sağlık alanını, eğitim alanını ve diğer alanları tamamen ticarileştirerek bir kâr mekanizması yaratmaya çalışıyor. Bu da bu maddelerden bir tanesi. Bu maddenin burada gerekli olduğunu da düşünmüyorum. Evet, böyle bir madde olabilir, bu madde çok şey olabilir, zaten olabilir ama zaten bize göre, Anayasa'nın da değişmesi lazım ve diğer kanunların da değişmesi lazım. Halkçı bir anayasaya ve halkçı bir politikaya, sağlık politikasına ihtiyaç var diyorum.

Teşekkürler.