| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 06 .11.2018 |
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Nereden başlasam yine bilemiyorum ama bir yerden başlamak gerekiyor.
Şimdi, on altı yılın muhasebesi yapılmış sağlıkla ilgili. Sağlık en büyük reformları gerçekleştirdiğimiz alanların başında geliyor, doğrudur. Şimdi, eskiden hep itham edilen bir şey vardı, aynı yere tekrar geleceğim: Kuyruklar vardı, ücretler vardı, içeride insanlar mahkûm kalıyorlardı, hapsediliyordu, hastaneden çıkamıyorlardı vesaire. Şu anda ücretini yatırmadan ameliyat olamıyorsunuz ki özel sektörde. "Kuyruk yok." diyorsunuz ama ben size söyleyeyim, bugün için en az birkaç milyon kuyruk var telefonlarda, 182'lerde çağ atlanan Türkiye'de. Bir tane MR cihazı mı yaptık? "Türkiye'deki tüm hastanelerde MR var." deniyor, doğru, MR yurt dışı. Bir tane röntgen cihazı mı ürettik? Hayır. Aşı mı ürettik? 1920'lerde aşı üreten Türkiye'den çağ atlayan Türkiye'de -bugün grup toplantısında- aşı yok, aşı. Hiçbir aşıyı üretemiyoruz şu anda, rekombinant DNA'yla üretilen bir tane aşımız yok Bakanım. Üretemiyoruz. Orayı kapatıyorum. Dün, biliyorsunuz, gece sabaha kadar ilaçları tartıştık, 600-700 tane ilaç var ve bu ilaçlar ithal, bunları üretemiyoruz. Diğer ilaçların çoğu lisanlı, onu geçiyorum. İlaçları üretemiyoruz.
Şimdi, sağlıkta çağ atladığımız doğrudur. Şehir hastaneleri, yirmi beş yıllık borçlanma, yirmi beş yıllık mahkûmiyet, sekreter olmayan odalarda, sekreter olmayan muayeneler gerçekleştiriliyor. Hasta değil müşteri kapsamında bakılıyor hastalara, randevular 182'de -dediğim gibi- ilaçlar yok, SMA'lılar bekliyor, ameliyatlar bekliyor, 2018 Türkiyesi'nde dört aydır ameliyat bekleyen yüzlerce hasta var. Gazi Üniversitesi dâhil olmak üzere bir sürü hastane hekimi, başhekimi uyarıyor, diyor ki: "Siz bu ameliyatları yaparsanız suç işlersiniz devleti zarara uğratmaktan." Bu yazılar var, resmî yazılar var ve hepimiz de medyadan hâkimiz bu konuda, bu konuyu bilmeyen yok. Bu martavalla on altı yıl önce... On altı yıl önceki arabalar... Şu anda hiçbirinizin 2012 model arabası yok, değil mi? Var mı sayın komisyon üyeleri?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - 96 model arabam var.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - 96 model, siz klasikçisinizdir, ondandır.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Kullandığım araba 1 milyon 134 bin kilometrede.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Refah seviyesi yükselmiş.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Hayır, yükselen bir şey yok.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Markalar yükselmiş.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Yükselen bir şey yok, üretmediğiniz araba var. Ya "uçak üretimi" diyorsunuz, araba üretmiyoruz ki.
RECEP ŞEKER (Karaman) - Alabiliyorsun ama alabiliyorsun.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Nasıl? Hepsi kredili, hepsi borçlu. Vekiller alıyordur, doğru söylüyorsunuz. (Gürültüler)
Başkan, lütfen susturur musunuz? Ben soru sorduğum zaman şey yapacağım.
Şimdi, bu yasa... (Gürültüler) Araba üretemiyoruz, bırakın enjektörü... (Karşılıklı laf atmalar)
Lütfen... Lütfen... Şimdi, arkadaş, insicamı bozmayın, ben size anlatacağım. Bakın, biz bu Komisyona... (Gürültüler)
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Sayın Başkanım, hatibe yine müdahale ediyorlar.
BAŞKAN - Lütfen hatibe müdahale etmeyelim, lütfen.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Cevabı sonra verebilirsiniz. Şöyle söyleyeyim: Siz de haklısınız; konuşamıyorsunuz, konuşturmuyorlar, konuşamıyorsunuz. Tüm toplantılar boyunca, Komisyonun yapmış olduğu toplantılar... Bakın, 3 toplantı yapıldı, dün on dört-on beş saat burada kaldık, sabah 06.15 ezan saatinde buradan çıktık ve tüm bu süre zarfında toplamda 2 defa -Abdullah Ağralı Bey, siz hiç konuşmadınız izin alarak- bir tek İsmail Bey yandan müdahil oldu, onun dışında konuşma hakkı alan yok. Bir fikir... (Gürültüler)
Bir saniye, cevap vermesinler Başkanım, Komisyona konuşuyorum.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Bak bunu da beğenmiyorsun.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Hayır, konuşamıyorsunuz, izin alıp...
BAŞKAN - Sayın vekillerim, karşılıklı konuşmayalım.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - İnsicamı bozuyorsunuz...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Dinleyelim istiyoruz ona da kızıyorsunuz.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Ama dün arkadaşınız konuştu, ikinci defa söz verildi.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Başkanım... Yani, konuşan Türkiye'den neden hoşlanmıyorsunuz ki? (Gürültüler)
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Müdahale etmeyin lütfen, hatibe müdahale etmeyin.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sizin benim anlattıklarımdan vicdanen ne kadar rahat olduğunuzu, mutlu olduğunuzu hissediyorum. Size şeker fırlatanlar var, biz taş fırlatmayız.
BAŞKAN - Sizin rahat konuşmanız için efendim.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Başkanım, siz de dâhil olmak üzere insicamımı bozuyorsunuz. Yani, konuşan Türkiye'ye niye karşı...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Durum ciddi arkadaşlar, durum ciddi.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Günün fıkrası acı olacak, bütün fıkralar acıydı ama onların hiçbiri -inşallah algılamışsınızdır- vicdanınızla, kalbinizle sözünüzün aynı olmadığı kanaatindeyim. Hani vaktizamanında diyordu ya, Sayın Kurtulmuş ne demişti? "Kalpleri Ali söylüyor, dili Muaviye söylüyor." diyordu ya. Yani kalbinizin "Ali" dediğinden eminim. Tüm arkadaşlarım burada. Biz Türk toplumunun burada aynasıyız. Bakın, Türkiye toplumunun aynasıyız. Bu zavallı milletin, gariban milletin, ezilen milletin... Biz mustazaf bir toplumumuz. "Mustazaf" kavramının ne olduğunu biliyorsunuz. Terminolojide bir "müstekbir" kavramı var, bir de "mustazaf" kavramı var. Soru sorarsam keseceksiniz, onun için "mustazaf" nedir, "müstekbir" nedir, isterseniz izah edeyim. Terminolojiler değişiktir ama kavramlar aynıdır. "Mustazaf" zaafa uğratılmış, ezilmiş, soyulmuş, baskıya uğramış insanlar" demektir, "müstekbirler" ise baskıcılar, emperyalistler, zalimlerdir. Biz zalimler toplumunun bir üyesi değiliz, olmamakla da gurur duyuyorum, öyle bir zihniyetin temsilcisi olmamaktan gurur duyuyorum. Biz mustazafız, biz ezilenlerdeniz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - CHP...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Cumhuriyet Halk Partisi...
Sayın Başkan... Konuşma iznini, eğer izin verirlerse alırsınız.
BAŞKAN - Özür dilerim... Halil Bey, karşılıklı konuşursanız kayda alan arkadaşlar kayıt alamıyor, onun için karşılıklı konuşmayalım lütfen.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Komisyon üyeleri...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Hikâye anlatıyor ama yani.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Başkan, anlattıklarıma "hikâye" demeleri doğaldır çünkü kendileri çok...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Anlattığın hikâyeler de var ama yani.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Hayır, o mealde söylemediğinizi... Bakın, geri adım atmanıza gerek yok, geri adım atmanıza gerek yok.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Yok, karşılıklı konuşuyoruz yani.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Tamam, o zaman...
Şimdi "muktedir" dedik, o kavramı biliyorsunuz. "Müstekbir" dedik, "mustazaf" dedik; cevap veremediniz, veremiyorsunuz, vermeyeceksiniz. Başkanımız izin verirse veya yukarıdan izin alırsanız verirsiniz sonra.
"Kanlı para" diyen adam vaktizamanında burada linç edildi, "kanlı para" diyen adam linç edildi. "Adam" derken küçümsediğim için demiyorum yani bir bakan, Zeki Ergezen. Siz o tarihleri hatırlarsınız. 1 Mart tezkeresi miydi Sayın Başkanım? 1 Marttı. Ben o tarihlerde öğrenciydim galiba, hatırlamıyorum tam olarak da. Yok yanlış oldu, öğrenci değildim.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Sadede gelin.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sadedin içindeyiz, bu sadet... Bizim toplumumuzun bir gerçeği var, şu anda bir toplumu linç ediyoruz, oradayız.
Avrupa Birliğinden para dilendik, bu caizdi. 2 veya 3 milyar euro para falan dilendik, bu caizdi ama "kanlı para" denilen, 1 Mart tezkeresine izin veren... Sonrasında ne oldu? Irak'ta binlerce insan öldürüldü, binlerce kadın tecavüze maruz kaldı. Kimin icraatıydı 1 Mart tezkeresi? Sayın cumhurbaşkanlarından birisi ne demişti? "Amerika'nın Irak'taki başarısında bizim payımız çok büyüktür." demişti, değil mi arkadaşlar? Beraber yürümüştük değil mi birileriyle? Islanmıştık, aynı yolda yürümüştük. Şimdi günah mı çıkarıyoruz bilmiyorum.
"İltisak" neydi. "İltisak"ın Türk Dil Kurumundaki kelime karşılığı şu: "Kavuşma, bir araya gelme"; "iltisak" kelimesinin karşılığı o. Sonra birileri dedi ki... Bakanlardan bazıları, bazı belediye başkanları, eski başbakanlar ne demişti sayın arkadaşlar? "Bitsin bu gurbet, bitsin bu hasret, kavuşalım gayri." diye hani Türkçe bir şarkı var, onu bile söylediniz değil mi? Söylediler. Hatırlıyor musunuz onları? Ne demişti? Tam cümle öyle: "Hocam, bitsin bu hasret, bitsin bu gurbet, gel gayrı." dediler ama bazılarınız, Hoca gelemediği için siz oraya gittiniz, gidenleriniz var. Sanki kutsal bir şahısla karşılaşıyormuş gibi, burada başını örtmeyenler orada Hocanın dizinin, eteğinin dibinde başını örttüler, edepte kusur etmediler. Konya'da farklı, Kayseri'de farklı, Pensilvanya'da farklı konuştunuz. Hocayla yan yana, aynı binada kalanlar şu anda bakan oldu değil mi? Bir kısmı bakan. Oralarda okumuşlardı, o okullarda okudular. Burada, içinizde çocuğu o okullarda okumayanlar ayağa kalksın desem...
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ondan sonra karıştığı zaman ortalık "Ne oluyor?" diyorsunuz. Ya siz niye soruyorsunuz ki? Buyurun... Konuşma...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sonra cevap verin diye şimdi soruyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Zaten var cevap...
Sırada bekliyorum Sayın Başkanım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kızmayın, cevap verin.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Şimdi, Sayın Bakanım dedi ki...
ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Fazıl Bey, yeni şeyler bekliyoruz yani hep aynı şeyleri söylüyorsunuz.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Yeni şeyler gelecek, gelecek.
Sayın bakanlarımdan birisi burada dedi ki doktorlar için: "Her işi yapabilirler." Sayın genel cerrah ve Tarım Bakanı olan eski doktorumuz, siz diplomalılardan mı korkuyorsunuz? Diplomalı olanlardan mı korkuyorsunuz? Doktorlar her şeyi yapabilir ama bu doktor arkadaşlarım, benim stetoskopla... Elinde bildiğiniz bir stetoskop, bir tane de enjektörle acaba darbe yapabilirler diye mi tereddüdünüz var? Stetoskopla, enjektörle darbe herhâlde Türkiye'de yapılma ihtimali... Dünya darbe literatürüne geçeceksiniz.
Sağlıkta şiddeti grup olarak siz getirdiniz. Dün gece de sağlıkta şiddetin en daniskası burada oynandı. Tam on altı saat, sağlıksız bir şekilde... Bakın, burada uyuyan milletvekili arkadaşlarım ne olduğunu bilmeden, o konuşmaları dinlemeden el kaldırdılar. Talimatlı değildirler inşallah çünkü burada halkın temsilcisidirler. Tabii, mustazafların, ezilenlerin temsilcileri uyuyarak, uyuyup uyuyup uyuyup... Başkan diyor ki: "Oylama yapalım." El kaldırdılar, el kaldırdılar. Onu gördünüz, şahit oldunuz. On altı saat sağlıkta şiddeti siz uyguladınız.
Ben diyorum yani acaba bir emir mi var, bir talimat mı var? Yoksa, gerçekten bugüne yetişmesi gerekiyor muydu? Kimden korkuyordunuz? Sağlıkta şiddeti grup olarak buraya da taşıdınız ya Başkanım...
Sabah ezanı saatlerinde uyuyan vekillerimiz vardı burada. Dinlenmeden 4 tane maddeyi geçirdik. 5'inci maddeyi de... Buraya dinlenmiş olarak gelmemişlerdir büyük bir ihtimalle. Dün uyuyan o 1-2 vekilim burada yoklar, göremiyorum, hâlâ uykuya devam ediyorlar. Sabah namazında, inşallah, sabah ezanı saatinde buradan ayrıldık, itikâfa çekilmişsinizdir. Kimin karşısında secde ve rükû ettiğinizi biliyorum, Allah'ın karşısında. (Gürültüler) Allah'ın karşısında, Allah'ın karşısında. (Gürültüler) Bir saniye... Hayır, taciz yok, lütfen, hayır...
Bakın, Allah'ın karşısında secde ediyorsunuz, düşünmüşsünüz...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Hakaret ediyorsunuz.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Hakaret yok, kesinlikle yok. (Gürültüler)
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Böyle bir şey yok. Burada oturan her insanın..
BAŞKAN - Ali Bey...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Lütfen, cevap vermesin de...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Hakaret ediyorsunuz.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Hayır...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Başkan, müdahale edin.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ben ne dedim?
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Bu hakarettir.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Hayır. "Kimin karşısında secde ettiğinizi biliyorum." dedim.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Senin bu yaklaşımını reddediyorum.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Hayır. Bakın, lütfen...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - "Kimlerin karşısında" dediniz.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Allah'ın karşısında.
Ben sizi düşünmeye davet etmek açısından söyledim. (Gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir dakika... Bir dakika... Bir dakika...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Söylemezsin.
BAŞKAN - Halil Bey, bir dakika...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Bakın, cümleyi aynen okuyorum...
BAŞKAN - Sayın Sözcü, bir dakika, özür dilerim.
İnsanların inancıyla, düşünceleriyle şey yapamazsınız.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Hayır, bir saniye, lütfen... Ben inançlı (Gürültüler)
BAŞKAN - İnsanlar neye inanırsa inanır.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ben neye inandığımı biliyorum, arkadaşların da neye inandığı konusunda ithamda bulunmuyorum. Bakın ne diyorum, cümle aynen: "Sabah namazında itikâfta bulundunuz." diyorum, cümle yazılı burada. Ve okuyorum, diyorum ki: "Düşündünüz mü, kime secde ediyoruz, kime rükû ediyoruz?"
BAŞKAN - "Ediyorsunuz." dediniz, "Ediyoruz." demediniz.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ben Allah'a itikâf eden, Allah'a secde eden...
BAŞKAN - Hepsi kayıtlarda var, hepsi kayıtlarda var.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Düşünmeye meyletmesinden dolayı...
BAŞKAN - Hepsi kayıtlarda var efendim bunların.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sayın Başkanım, hayır. (Gürültüler)
Sayın Başkanım, bir saniye...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Çevirme.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Niye çevireyim? Hayır. Anlamak istediğiniz gibi anlıyorsunuz. (Gürültüler)
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Eleştirileri yap da dinleyelim kardeşim ya! İşe yarar bir şeyler söyle, hakaret etme.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Benim için sizden belki daha değerli. Lütfen böyle konuşmayınız. Siz benim konuştuklarımı...
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Siz hakaretleri yapacaksınız...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ben hakaret yapmıyorum.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - ...ondan sonra biz de sineye çekeceğiz, öyle mi?
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Bakın... Sayın Başkanım...
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, bu, normal bir tartışma değil. Ama böyle...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Nasıl değil ya?
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Talimat veriyorsunuz Başkana.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Hayır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Talimat veriyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakın, siz burada bundan rahatsız oluyorsunuz, burada insanların inançlarına hakaret ediliyor. (Gürültüler)
BAŞKAN - Şimdi, özür dilerim, bir dakika, arkadaşlar, kayıtlarda var.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Kayıtlardan takip ederler.
BAŞKAN - Kayıtlarda var, herkes konuştuğu dile ve şeye dikkat edecek. Kimsenin inancıyla, ırkıyla şey yapamaz.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Başkanım, bu konuda uyarı yapılacak hiçbir şey söylemedim, bakın, ben de bir şey söyleyeyim eğer, ben de sabah düşündüm, ben de itikâfa çekildim, ben de aynı şeyleri düşündüm.
BAŞKAN - O zaman kendi adınıza konuşun lütfen, başkalarını...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Lütfen, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN - Kendi adınıza konuşun.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Orada kesildiği için, cümlenin başında bakın, Allah'tan korkmuyor musunuz anlamında bir şey söylediğim zaman ters mi algılanır?
BAŞKAN - Kendi adınıza konuşursanız memnun olurum.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Bakın, diyorum ki: Secde ettiğiniz mekândan dolayı bir şey düşünmeniz gerekmiyor mu?
BAŞKAN - Sayın Kasap, kendi adınıza konuşursanız memnun olurum.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Yoksa ben direkt olarak derdim, siz Allah'tan başkalarına mı rükû ve secde ediyorsunuz derdim, böyle bir şey demedim, siz böyle algılıyorsunuz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - İşte onu kastediyorsun.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Kesinlikle kıvırmıyorum, kesinlikle. Her şeyimin üzerine yemin ediyorum, o anlamda söylemedim ama siz öyle algıladınız. Çünkü öyle algılamak istiyorsunuz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Anlaşılır bir dil kullan.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Çünkü bir kuyruk acınız mı vardı demek istemiyorum bakın, lütfen.
BAŞKAN - Sayın Kasap, konuşurken noktayı, virgülü düzgün koymazsanız o zaman karışır işte.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Konuşmalarda nokta, virgül olmuyor Başkanım da her neyse.
BAŞKAN - Bir daha işte ona göre şey yapın. Anlayın ya, anlayın ne demek istediğimi.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hiç uyumadılar, sağlıklı bir toplantı yapmadık, ondan dolayı yanlış anlıyorlar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ya, tek konuşan Beyefendi mi? Bakın, kaç tane sayın vekilimiz bir dünya söz aldı, böyle bir tartışma çıkmadı. Acaba neden? Hiç sordunuz mu kendi kendinize?
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Başkanım, lütfen arkadaşa izin verir misiniz, konuşsun.
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Kasap, siz devam edin, bitirince vereceğim.
KANİ BEKO (İzmir) - Kasap tek başına konuşuyor, siz 5 kişi geliyorsunuz üstüne.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - İyi de itham ediyor.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Kimseyi itham ettiğim yok.
BAŞKAN - Devam edin Sayın Kasap.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - İnsicamım bozuluyor sık sık da.
Arkadaşlar, bakın tekrar söylüyorum, eğer gerçekten konuşmak isteyen varsa Başkanım, sıra verin.
BAŞKAN - Bak, size bir şey söyleyeyim: Konuşun, konuşmanızı da bitirin lütfen. Bittiyse tamam, başkalarına söz verelim.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Bitmedi Başkanım, devam ediyorum.
BAŞKAN - O zaman buyurun bitirin ve kendiniz konuşun, başkalarıyla değil, lütfen. Gündemle ilgili konuşun.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Gündemle ilgili konuşuyorum Sayın Başkanım.
Nasıl konuşmam gerektiği konusunda çerçeve çizecek misiniz?
BAŞKAN - Efendim, çerçeve çizmiyorum, uluslararası şeylere göre konuşun. Yani insanların inancıyla, diniyle, bilmem neyiyle şey yaparak değil. Noktayı, virgülü de o konuda dikkatli koyun.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Başkanım, ben insanların dinî inancıyla...
BAŞKAN - Şimdi, devam edin bıraktığınız yerden, lütfen.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Başkanım, eğer gösterge birtakım dinî ritüelleri yerine getirmek ise ben size pasaportumu getiririm.
BAŞKAN - Gerek yok, bir dakika Beyefendi...
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Bakın, ben...
BAŞKAN - Beyefendi, efendim, özür dilerim, ben sizin ne olduğunuzu sormuyorum.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Siz bunu beni itham ediyorsunuz.
BAŞKAN - Hayır, siz başkalarını itham etmeyin, onu diyorum. Sizin ne olduğunuz beni ilgilendirmez, o sizi ilgilendiriyor.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Şimdi, şöyle, kimin ne kadar Müslüman olduğu veya olmadığı konusunda tartışmaya girmiyorum.
BAŞKAN - Efendim, ben kimseyi tartışmaya davet etmiyorum da bak dikkat edin Sayın Kasap, başkalarını itham etmeyin diyorum size, sizin ne olduğunuz beni ilgilendirmiyor. O size ait bir şey.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Başkanım, neden mevzuyu o tarafa çekiyorsunuz ki?
BAŞKAN - Siz getiriyorsunuz, biz getirmiyoruz ki.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ben sabah namazında düşündünüz mü demeye getirmeye çalışıyorum.
BAŞKAN - Tamam, devam edin o zaman. Sabah namazında düşündünüz mü noktasından devam edin, buyurun.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Orası nokta. Arkadaşlar düşünmüşlerdir, olay bitmiştir, konu bitmedi.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Dün sen sabah da aynı şeyi söylemiştin. "Kalkıp sabah namazına gitmiyor musunuz?" diye sormuştunuz.
BAŞKAN - Halil Bey, lütfen.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Beraber gidebiliriz, bakın "Külli Müslimin ihvan." diye bir öğreti var biliyorsunuz değil mi? "İnni küntü minezzalimin." diye bir şey var, biliyor musunuz siz hocam onu?
BAŞKAN - Sayın Kasap, burası imtihan etme yeri değil. Sayın Kasap, soru sorarak değil, lütfen. Siz konuşmanızı yapın.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Başkanım, sorulara sonra cevap verebilirler ama...
BAŞKAN - Tamam siz konuşmanızı yapın, lütfen, dikkatli konuşun biraz.
Bak, başkalarının hakkını yiyorsunuz.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Burada hak yeme diye bir şey söz konusu değil ki.
BAŞKAN - Siz onu yiyorsunuz işte, özür dilerim.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Neden diyeyim Başkanım.
BAŞKAN - Bak, konuşmayı ihlal ediyorsunuz, uzatıyorsunuz, zamanı yiyorsunuz.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Başkanım, zaman yemiyorum.
BAŞKAN - Ama lütfen konuşursanız, bak, konuşursanız, önünüze bakar da konuşursanız netice alırız. Karşılıklı konuşursak netice alamayız.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Burası, bakın, az buçuk bir Fransızcam var ama İtalyancadan falan gelme büyük ihtimalle parlamento, "parlare" konuşmak demek, konuşulan mekân burası Başkanım.
Bu ülke çok ciddi bir badireyle şu anda yüz yüze. Bir şey yaşadık, hani sizin sürekli gündemde tutmaya çalıştığınız bir şey var, 15 "July", "Fifteen July" 15 Temmuz neyse. Adını anmaktan artık tiksiniyorum. Bu toplum çok ciddi bir darbe geçirdi, nasıl geçirdi bilmiyorum ama darbeden sonraki darbeler daha da, artçıları çok kötü oldu. Bu toplumda elinde stetoskop, elinde enjektör olanları, okullarda ders verenleri, iltisaklı, irtibatlı vesaire adı altında ne hikmetse, kimler iltisaklı, kimler irtibatlı, onların...
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - İngilizce söyle.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - İngilizce bilmiyorum ya.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Frankofon, Anglofon, nereden devam edersen.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ya, Başkanım, neden bu tip sulandırmaya çalışıyorsunuz ki?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sulandırma değil ağabeyciğim yani biraz önce başka bir ayetikerime okuyorsun, İngilizce konuşuyorsun ama yani Türkçesini devam ettiremiyorsunuz.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Yasak mı?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Önüne gelen yerden Frankofon, Anglofon devam et diyorum işte hangi dilden istersen.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ya, siz neden müdahil olmak zorunda hissediyorsunuz ki kendinizi?
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Sayın Başkan, bir müdahale eder misiniz arkadaşa.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Siz istediniz biz de yaptık.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ben size müdahil olun diye bir talimat vermedim, bir talepte bulunmadım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Talimatlara alışıksınız herhâlde.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ben talimat almıyorum. Ben burada hiç kimseden talimat almadan konuşuyorum, tamamen özgür irademle konuşuyorum, burada konuşma özgürlüğünü en fazla kullanan bu gruptur, bu gruptur, bu gruptur. Ama oradan toplanıp da...
Bakın, bu yasa tasarısı bu Komisyona geldiğinden beri arkadaşların toplam konuşma süresi on dakika yok, siz neden bahsediyorsunuz ki?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - İşte bekliyoruz, konuşacağız.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Vallahi, dört gün mü beklediniz 5'inci maddeye kadar?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bekliyorum.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Yani yapmayın...
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Başkanım, bir müdahale edin de arkadaş devam etse ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Müdahale etmeyin. Dün de burada grup başkan vekilleri vardı, müdahale etmiyordu bu kadar.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Birazcık da kendi öz eleştiri yapsın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Hayır, tamam da bakın, müdahale olur da çok müdahale ediyorsunuz ama.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bir öz eleştiri yapılırsa zaten iş bu noktaya gelmeyecek.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Ya, tamam da buraya tayin mi edildiniz?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ne deme tayin mi ya?
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Ne bağırıyorsunuz benim arkadaşıma?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Ne bağırıyorsun! Niye müdahale ediyorsunuz?
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Grup başkanı mısınız siz? Siz kendi grubunuza bağırın, benim arkadaşıma bağıramazsınız siz. Başkanım bu ne ya, kime bağırıyor bu?
(Komisyon sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayın lütfen.
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Bağıramazsınız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Nasıl bağırdığını gördün mü? O nasıl bağırdı? O bağırabilir değil mi?
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Siz bağırdınız, o da size bağırdı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yani o bağırabilir mi?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Hayret bir şey.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bana bağırabiliyor mu?
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Bağırır tabii.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - O bağırır, ben bağıramam, öyle mi?
BURHANETTİN BULUT (Adana) - İlk siz bağırdınız. Siz bağırmayın biz de bağırmayız, siz susun biz de susarız.
BAŞKAN - Arkadaşlar, karşılıklı konuşursak hiçbir yere varamayız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, başkanlık yapın ya, yardımcı olun, müdahale ediyor.
(Komisyon sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN - Ya, hatip şu konuşmasını bir bitirse...
Sayın Kasap'tan önce kaç kişi konuştu, ses çıkmadı. Lütfen Sayın Kasap da sataşmadan konuşursa insanların inancıyla, itikadıyla şey yapmadan konuşursa bu iş biter.
Sayın Kasap, buyurun, tekrar buyurun efendim.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Ben, yanlış anlaşıldıysa şu konuda öncelikle özür diliyorum, ben söylediğim cümleyi tekrarlıyorum: Sabah namazında itikâfa çekildiniz mi, düşündünüz mü? Kime secde ediyoruz, kime rükû ediyoruz? Ondan sonraki süreçte de acaba zalimlerden olmayalım diye -Türkçesini söylüyorum- bir talepte bulundunuz mu kendi kendinize? Nürnberg dosyasıyla ilgili sayın vekilimiz söylemişti, bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin diye düşündünüz mü? Sözlerin en güzeline tabi olun diye düşündünüz mü? Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olunuz diye düşündünüz mü? Bunları söylemek istemiştim, yarıda kaldı.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Devam ediyorum Başkanım.
BAŞKAN - Pardon.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Lütfen... Bir şey demeyeceğim.
Şimdi, vaktizamanında mızrakların ucunda Kur'an-ı Kerim taşıyarak karşı tarafla mücadele edenleri biliyoruz. Kûfe'yi biliyoruz, Kûfe ahalisi -o hikâyeyi anlatacağım şimdi- Hazreti Hüseyin'e diyor ki: "Zulüm altındayız, lütfen bize yardımcı ol, kurtar bizi." Yolda, Kerbela tarafında bir kervanla karşılaşıyor Hazreti Hüseyin ve diyor ki kervancıbaşına Hazreti Hüseyin: "Kûfe'de durumlar nasıl?" Çok güzel bir cevaptır, bana göre güzeldir. "Kûfe'de kalpler seninle ama kılıçlar seninle değil." Bugünkü zihniyetin yaklaşımı mızrakların ucunda Kur'an taşıyan yapıyla aynıdır. Hepinize çok teşekkür ediyorum.
Eğer arkadaşlarımdan, sayın vekillerimden herhangi birinin kalbini kırdıysam veya yanlış anlaşılmaya sebep olduysam da özür diliyorum. Kimsenin inancıyla, itikadıyla, ibadetiyle dalga geçme veya kötü bir mesaj verme hedefim kesinlikle yok; sadece Komisyonu, bu Komisyondaki arkadaşları, hepimizi düşünmeye sevk etmek istiyorum. Adaletle hükmetme hepimizin şiarı olmalı. Yarın bir mahkeme var diye biliyoruz, mahkemeyikübra.
Ben onu da söyleyeyim: Kesinlikle kendimde FETÖ yok, FETÖ iltisakı yok, herhangi siyasi bir organizasyon yok. Pasaportlarımı da gösterebilirim, nerelere gittiğimi, Amerika'ya çıkışım hiç yok; onu söyleyeyim. Ondan sonra, siyasi hiçbir organizasyonda yer almadım direkt olarak. Daha önce birtakım girişimlerim olmuştur ama asla dini istismar etme, dini kullanma veya -nasıl söyleyeyim- Kur'an'ı meydanlarda elime alma gibi bir girişimim hiçbir mitingimde, hiçbir saha çalışmamda olmadı arkadaşlar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kasap.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sıffin'de mızrağın ucuna takma ile eline Kur'an alma arasında bir fark yoktur, ben öyle algılıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Başkanım, neden bu kadar teşekkür ettiğinizi...
BAŞKAN - Bitirmeye geldiniz, "Bitireceğim." dediniz, bitirmediniz yani ben de teşekkür ediyorum.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sık sık teşekkür ediyorsunuz da konuşmamın güzelliğinden büyük bir ihtimalle, teşekkür ederim ben de.
BAŞKAN - Hayır, "Bitirelim." dediniz de onun için teşekkür ediyorum.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Bitireceğiz Başkanım.
Şimdi, Ege'de denize dökülen Yunanlar gibi Ege Denizi sahillerinde botlarla ölen doktorları gördüğünüzde vicdanınız eğer sızlamayacaksa, bu sabah namazını hatırlamayacaksınız, benim diyecek başka hiçbir şeyim yok.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
Başkanım, şimdi bitti, ben teşekkür ediyorum tekrar.