| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 06 .11.2018 |
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi ve Komisyon üyesi olmayan milletvekili arkadaşlarım, değerli misafirler, sayın bakan arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Yine aynı şekilde sözlerime klasik bir dilekle başlayacağım: Yapmakta olduğumuz çalışmaların hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Öncelikle şu konuya değinmek istiyorum: İfade özgürlüğü çok önemli bir özgürlük yani âdeta insan için bir varlık konusu gibi. İnsanın bir maddi varlığı bir de manevi varlığı vardır. İnsan kendisini ifade ediyorsa manevi varlığını ortaya koymuş olur, buna izin verilmiyorsa yok sayılmıştır madden var olsa da ifadesini ortaya koyamaması, kendini ifade edememesi bence bir varlık sorunu olarak ortaya konulmuş olmalı ama bu ifade özgürlüğü bizim kendi görüşlerimizi karşı tarafa aktarırken yani en basitinden alay etme özgürlüğü vermemeli, alay etmemeliyiz insanlarla. Hakaret etmemeliyiz, hakaret özgürlüğü vermemeli, ifade sayılmaz bu söylediklerim. Tahrik etmemeliyiz, tahrikten kaçınmak lazım, karşılıklı birbirimizi daha iyi anlayabilmek için bundan elbette kaçınacağız. Tehdit asla olmamalı. Baskı... İftira özgürlüğü, olmaz böyle bir şey, iftira edilmemeli ve şiddet çağrısı yapılmamalı. Biz bu ölçüler içerisinde konuşarak burada, Komisyonda çok güzel sonuçlar alacak çalışmalar yapabiliriz ve yapacağımıza inanıyorum, yapıyoruz da.
Tabii, yeni dönem kendi teamüllerini oluşturacak, kendi geleneğini oluşturacak. Yeni dönem kuvvetler ayrımını hemen birden ertesi günü, dünden bugüne geçmek pek öyle kolay değil, geçmişe ait alışkanlıklarımız da olabilir, geçmişten getirdiğimiz birikimler olabilir. Yürütme-yasama ilişkisinin daha sağlıklı olarak gelişmesi buralarda oluşacak, onun teamülleri burada oluşacak çalıştıkça. Tabii, her şey kanunla çözülmediği gibi her şey de Cumhurbaşkanının kararnameleriyle de çözülemez. Bir kanun maddesi olan bir hususta bir düzenleme gerekiyorsa, değişiklik gerekiyorsa Cumhurbaşkanı kararnamesiyle bunu yapamayız ama bunu yönetim, idare yani Hükûmet, yürütme bizden bir şekilde talep eder kanundaki değişikliği. Onların gördüğü, ihtiyaç duyduğu kanundaki değişiklikleri yasamadan istemeleri kadar doğal bir şey olmaz ama bu ilişki, bu isteme eskisi gibi olmaz. Eskiden nasıldı? Tasarı hazırlıyorduk, geliyorduk burada tasarıyı geçirmeye çalışıyorduk. Şimdi, yasamada bu teklifi verdirmek için milletvekillerine ulaşabilinir, denilir ki: Arkadaş, böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var. Milletvekilleri bu konuda kanaatleri olumluysa o düzenlemeyi metin hâline getirirler. Her türlü yasama çalışmasında da milletvekillerinin çalışmasına yürütme yardımcı olmak zorundadır ki olacak, birlikte çalışmalar yapılacak, bilgileri verecek çünkü yasama millet iradesinin kurala dönüştüğü yer.
Yasamanın daha etkin bir şekle gelmesi için bu komisyonlar, az önce Sayın Beştaş da ifade ettiler, komisyonların verimli çalışması daha da bizi güçlü ve etkin hâle getirecek arkadaşlar. Komisyonlarda yasanın tartışılması, ilaveler yapılması, çıkarılması, bazı maddelerin çekilmesi, bunlar bir naks olarak görülmemeli, bence burada komisyon çalışıyor demek, komisyon etkin demek, bir yasada değişiklik yapıyorsak getirdiğimiz yasa teklifinde veya ilave yapıyorsak, çıkarma yapıyorsak bu, komisyonun lehine, komisyonun başarısı olarak görülmeli. Bunları önce söyledikten sonra bu kanun teklifiyle ilgili, 5'inci maddeyle ilgili bir şeyler söyleyeceğim elbette.
Arkadaşlar, Türkiye yani ilk günkü sunumumda da söyledim, gerçi sunumda değil de sonrasında söyledim, konuşmalara cevaben bir konuşma istemiştim ikinci konuşmamda, yani esas sorumuz şu bu konuyu anlayabilmek için, şu soruyu cevaplamamız lazım: Yani Türkiye bir terör tehdidiyle, terör baskısıyla, terör belasıyla -çok çeşitli- karşı karşıya mı, değil mi? Değil diyorsak terörle ilişkili olarak bu tür tedbirlere ihtiyaç yok demektir. Böyle bir şeyle, eğer Türkiye bir terör belasıyla karşı karşıyaysa ki öyle olduğuna inanıyorum ve Türkiye -sizler de hepimiz şahidiz- uzun süredir, kırk seneyi bulan bir süredir bir bölücü terör örgütünün belasıyla karşı karşıya, geçmiş yıllarda da değişik terör örgütü adlarıyla karşı karşıya kaldı. Şimdi, DEAŞ'ıyla, IŞID'ıyla onlar da bir tarafta ve bir tarafta da bir FETÖ darbe teşebbüsü ve bir FETÖ terör örgütüyle karşı karşıya. Burada bir terörle mücadele konsepti içerisinde konuya yaklaşma ihtiyacı yani konuya yaklaşmamız gereği var. Yani bu olayı salt şöyle algılamayalım, ben konuşmalarda bazı şeyleri ben mi yanlış anlıyorum, ben mi acaba algımı bu şekilde bir yere doğru gidişini kontrol edemiyorum, sanki bu yasa düz yani sıradan, sabah kalkıp muayenehanesine giden veya hastanesine giden veya fakültesine giden hekimlere karşı çıkarılıyormuş da, ona karşı bir savunma...
HABİP EKSİK (Iğdır) - Öyle.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ya, bir ben konuşayım arkadaşlar, ne olur, bozmayalım.
Onlara karşı çıkarıyormuşuz gibi ama yasayı okursanız daha ilk cümlesinde neyle karşı karşıyayız? "Terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı -buradaki değişiklik önergesinden arkadaşlarımız hazırlamıştı, onları okumuş olmayayım, şu anda bizim verdiğimiz önergeden okuyayım- faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar..." yani bu yapı, oluşum veya grup bir terör örgütü olmalı bu tanıma göre...
HABİP EKSİK (Iğdır) - Kararı kim verecek, onu merak ediyorum.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Bir saniye arkadaş, ben bir söyleyeyim, ondan sonra karşılıklı...
HABİP EKSİK (Iğdır) - Biraz açarak gidersek.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Tabii, açarım, açayım.
Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen...
HABİP EKSİK (Iğdır) - Kim verecek bu kararı?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Millî Güvenlik Kurulu, yani bakın Millî Güvenlik Kurulu bir resmî, anayasal kurul. Bu kurulda Hükûmet var, bu kurulda ilgili organlar var. Yani Millî Güvenlik Kurulu bir yasal kurul. Bu kurul, bu yapı devletin güvenliğini tehdit ediyor diyor, bunu terör örgütü olarak belirlemiş oluyor.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - O zaman niye hukuk yollarına gidemeyecekler?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Oraya geleceğim şimdi.
BAŞKAN - Beyefendi, Sayın Vekilim, lütfen...
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - MGK mahkeme mi? Ya, inanın ki şu söylediklerinizi söylemeyin dedik. Çünkü...
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Vekilim, biraz bekleyin.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Böyle bir şey olmaz yani.
BAŞKAN - Sayın Vekilim, Sayın Gergerlioğlu...
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Türkiye Cumhuriyeti'nin hâkimlerinin kararı değildir, olamaz ya! Mahkeme kararı yerine geçer mi?
BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu, lütfen...
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Bu söylediklerinizi kınıyorum, gerçekten çok yanlış bir cümle söylüyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Vekilim, lütfen...
Gergerlioğlu, lütfen...
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Yargısız infaz cümlesi söylüyorsunuz.
BAŞKAN - Gergerlioğlu, lütfen, germeyin.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Arkadaşlar, baştan söyledim, dedim ki: Biz birbirimize hakaret etmeyeceğiz, tahrik etmeyeceğiz, tehdit etmeyeceğiz; dinleyeceğiz.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Yargısız infaz da yapmayalım.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Arkadaşlar, burada bir infazdan bahsetmiyorum, "Bir örgütün terör örgütü olduğuna kim karar verir?" sualine bu maddenin kendi, daha ilk cümlesinde cevabının olduğunu göstermek istedim.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Onunla iltisaklı olduğuna kim karar verir?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şimdi geleceğim arkadaşım.
Buna itiraz edebilirsiniz yani buna karşı da çıkarsınız, önerge de verirsiniz, değişiklik için de çalışırız. Meseleyi önce şunun üzerine oturtalım: Arkadaşlar, Türkiye bir terör tehdidiyle karşı karşıya. Sıradan, düz yani böyle süt liman bir denizde seyretmiyoruz. Bulunduğumuz coğrafyada her şey altüst oluyor, coğrafyada devletler dozerle yıkılır gibi yıkılıyor.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Türkiye bir AKP hegemonyasıyla karşı karşıya. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Vekil...
Habip Bey, bakın, söz verdiniz, sözünüzde durun.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sayın Bakanım, siz devam edin, boş verin.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şimdi, ben kimseyi bir şey ilan etmedim.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Siz herkesi terörist ilan ediyorsunuz.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Yani bunu söylüyorsunuz, değil mi? Bu anlaşılıyor konuştuklarımdan, değil mi?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın Bakanım, ama öyle uygulanıyor.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ben konuşuyorum, ben uygulamayı konuşmuyorum, kendi sözümü söylüyorum.
Arkadaşlar, lütfen, ben insicamımı bozabilirim -bozmam yalnız, onu da bilin- ama niye gerek duyuyorsunuz bu tahrike? Baştan söyledim, üzerinde anlaşalım. Sonra kızıyorsunuz, "Niye 'Kabul edenler... Etmeyenler...' diye gidiliyor?" diye. Elbette ki bir şekilde çözülecek.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Allah aşkına, tahrik eden sizsiniz ama, bütün insanlara "terörist" diyerek tahrik eden sizsiniz.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Kime terörist dedim ben şimdi ya?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Ya, 150 bin kişiye "terörist" diyorsunuz.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ya, bırakın Allah'ınızı severseniz, bir oturun lütfen.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - MGK kararları herkesi "terörist" ilan ediyor.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - "Hava bulutlu. yağmur yağacak. Bana 'ördek' dedin." şeyine girme, otur.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Geçen seferde de söyledim Sayın Bakan, bu üslubu terk edin dedim. Bu üslubu terk edin.
ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Sana mı soracak üslubunu ya?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Lütfen, oturur musunuz?
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Şu an bakın, OHAL Komisyonunda yargılamalar bile bitmiş değil ki gerçek hukuki mahkemelere sirayet etsin. (Gürültüler)
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın vekiller...
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, Komisyon çalışmalarını engelleyen insanlar karşısında İç Tüzük'e göre takınmanız gereken tavrı takınınız. Lütfen, ben sözümü söyleyeyim. Ben sözümü söyleyemedikten sonra, ondan sonra ileriki konuşmalarda deniliyor ki: "Konuşmuyorsunuz."
BAŞKAN - Sayın Bakanım, devam ediniz.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ben sözümü söyleyeyim arkadaş, sen de söyle.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Söyledi zaten, konuştu.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şimdi, arkadaşlar, söylemeye çalıştığım çok açık ve net: Türkiye terör belasıyla karşı karşıya mı? Karşı karşıya. Bombalar patlamadı mı bu ülkede?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Patladı.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Dağda teröristler gezmiyor mu? Öbür tarafta terör saldırılarıyla karşı karşıya değil miyiz? Bir darbe girişimi yaptı mı terör örgütü? Yaptı. Elbette ki devlet ve millet -tabii ki milletin kurumudur devlet- kendisini savunacak arkadaşlar. Millet kendini savunacak, bu, önce milletin bir nefsi müdafaasıdır, teröre karşı bir nefsi müdafaadır. Elbette ki millet, kendisi bunu bireysel olarak yapmayacak. Kendi hizmetlerini görmesi için, güvenliğini sağlaması için kurmuş olduğu "devlet" denilen, içinde yargının da olduğu, ordunun da olduğu, güvenlik güçlerinin de olduğu, her şeyin olduğu kurumlar aracılığıyla...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın Bakan, bir doktorun terörle bağlantısı ne olabilir?
BAŞKAN - Ünal Bey, lütfen.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Arkadaşlar, ben kendi düşündüğümü söyleyeceğim, sizin düşündüğünüzü elbette söylemeyeceğim; siz de kendi düşündüğünüzü söyleyeceksiniz.
Dolayısıyla devlet ve millet, milletimiz... (Gürültüler)
BAŞKAN - Ünal Bey...
Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - ...devlet eliyle kendini savunacak. İşte şimdi hadiseye buradan bakarsanız bunu görürsünüz.
Sonra, bu kanun maddesi doktorlara karşı çıkarılmış bir kanun değil, kanunun kendi tanımı içerisinde bir şekilde ihraç edilmiş, terörle iltisakı, irtibatı nedeniyle...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - "Nedeniyle" değil de bağlantıyı nasıl kuruyorsunuz?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Arkadaşlar, detayları soracaksınız, cevaplayacağım. Ben bir bütününü açıklayayım, bir bütünü çizeyim çerçevenin, ondan sonra deyin ki: "Burasından ne anlaşılıyor?" Elbette söyleriz, sabırlı olun. Niye siz kendiniz için önü açık süre istiyorsunuz da benim konuşmamın süresini bu kez sabote ediyorsunuz?
Şimdi, arkadaşlar, devlet ve millet kendini savunacak. Burada mevzubahis olan, terör örgütü üyeliği, iltisakı, irtibatı nedeniyle ihraç edilmiş insanlarla, doktorlarla ve güvenlik soruşturması nedeniyle göreve başlatılmamış doktorlar hakkında bir düzenlemedir. Önümüzde üç durum var: Bir, yargı yoluyla ihraç edilmiş; iki, kanun hükmünde kararname yoluyla ihraç edilmiş; üç, güvenlik soruşturması nedeniyle göreve başlatılamayan hekim. Üç tane grup var. Yargı yoluyla ihraç edilmiş olana yapacak bir şeyiniz yok. Yargı yoluna itiraz edersiniz veya o itiraz eder, yargı tekrar derse ki...
HABİP EKSİK (Iğdır) - Kanun var zaten Sayın Bakan.
BAŞKAN - Habip Bey, lütfen.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Tamam yani bir şey söylemiyorum. Ya bir tekrar da ben yapayım canım, azıcık zamanı da ben tüketeyim.
Şimdi, arkadaşlar, "Sorun olan ikincisinde." diyorsunuz. Nedir? Bir, içerik konuşuluyor, "Kim, hangi gerekçeyle bunu ihraç etti?" Arkadaş, kanun hükmünde kararnameyle... Burada ilgili maddede de geçiyor konu. Ne şekilde geçiyor? İlgili mevzuat çerçevesinde kamu görevinden çıkarılan kanun hükmünde kararname bu. Bu kararnameler şu anda Meclisten geçti mi? Geçti. Bunlar şu anda, artık kararname değil, kanun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Şu an kalıcı hâle geldi.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Bunlara karşı itiraz Anayasa Mahkemesi üzerinden yürüyecek, kanuna karşı itirazımız bu yolda olacak.
Şimdi, bunların kamudan ihracı durumu, ondan sonra kendilerine kamuyla ilişkili olan yerlerde çalışmama, kamuyla ilişkisi olmayan yerde çalışma hakkı veriliyor.
Öbür taraftan, güvenlik soruşturması nedeniyle göreve başlatılmayan hekimler içinse bir düzenleme yapılıyor. Güvenlik soruşturması da bir yasal husustur, kamuda görev yapacak kişi hakkında güvenlik soruşturması yapılır. Güvenlik soruşturması bir terör tehdidiyle karşı karşıya olan ülkemizde kamuya "Ben sizinle çalışmıyorum, şundan dolayı." deme hakkı verir. Bunun için yapılır soruşturma, yoksa soruşturmayı niçin yapıyorsunuz? 657 sayılı Kanun'un 48'inci maddesi, değil mi?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Ne zaman girdi bu kanuna?
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - KHK'yle.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Yani, arkadaşlar, bunların hepsi meşru, yasal yollar. Kanun hükmünde kararnameyle de kanun yapılır, efendime söyleyeyim, Mecliste normal yolla da kanun yapılır. Yapılır, bu budur, anayasal bir yöntemdir; Sayın Hocam söylesin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ama normali kanundur yani Mecliste yapılır.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şimdi, onlara ise yani göreve başlatılamayan kişiler için ise eğer yeni mezunlarsa zorunlu hizmet süresi kadar diploması verilmeyecek, sonra kamuda çalışmayacak, özel hastanelerde, vakıflarda çalışabilecek, Sosyal Güvenlik Kurumundan yararlanacak.
ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sosyal Güvenlik Kurumu?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Yani SGK'yle...
Önergede öyle, ancak...
Pardon pardon...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Henüz öyle değil.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Getireceğiz.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Teklifte öyle, önerge hazır; bunu dağıttık size, bunu dağıttık teklif olarak.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teklif üzerine konuşuyorsunuz ya.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Onun için, zaten bunu söylemek için dedim ki: Önce bu şekliyle gelen ve burada hazırladığımız önergeyle aldığı şekli zikredeyim diye, şimdi buna geçtim.
Şimdi, arkadaşlar, bu üç gruptan göreve yeni başlayacak olanlar eğer güvenlik soruşturması nedeniyle göreve başlatılamamışsa veya başlamış, güvenlik soruşturması nedeniyle ihraç edilmiş ama zorunlu hizmetini tamamlamamışsa onlar zorunlu hizmet süresini tamamlayacak kadar görevini yapmayacak, diploma elde tutulacak, ondan sonra görevini gidip özel hastanelerde, vakıflarda, muayenehanelerde yapabilecekler.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Altı yüz gün bekleyecekler ama.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Altı yüz günü tamamlayacaklar veya bekleyecekler.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Reçete ve raporları geçerli olmayacak ama.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Olacak olacak.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Yazıyor orada.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Yok reçete değil.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Yazıyor ama.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Okuyacağım maddeyi, okuyacağım arkadaşlar.
"Düzenledikleri raporlar yargı kararlarına ve idari işlemlere esas olmayacak."
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Evet, olmayacak.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Tabii, olmayacak. Yani devlet "Ben sizinle çalışmayacağım." demiş.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Yine aynı şey.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Arkadaşlar, bir tamamlayayım.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Tamamlayayım, çok konuşacağız.
BAŞKAN - Sayın Demircan, bir şey soracağım: Bu arkadaşlar TUS imtihanına girebilecek mi?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Girebilecek, burada öyle bir engel yok. Ne ki yasak değil, serbesttir; kural o.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Sayın Bakan, TUS'a girebiliyor, Adli Tıp olarak... Örnek var; güvenlik gerekçesiyle, güvenliği geçemediği için oradaki işlemine...
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şimdi konuşacağım.
Arkadaşlar, bakın, burada bu kanunu...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Yanınızdaki Bakan Yardımcısının söylediği gibi; öyle değil yani.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Şimdi arkadaşlar, bu kanuni düzenlemeyi bu işteki boşlukları da tamamlamak için, düzenlemek için getirdik buraya. Burada Komisyonun da katkılarıyla hep birlikte bunu tamamlayıp, mükemmelleştirip yasa hâline getirmek üzere Genel Kurula götürelim ama şunu yapmayalım: Yani bu, sanki bütün doktorları hedef alıyormuş gibi...
HABİP EKSİK (Iğdır) - Bütün doktorları hedef alıyor.
TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) - Bir doktor bir doktordur.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ve insanlara işte bunu bu şekilde takdim etmeyelim. Siz kendi görüşünüzü söyleyeceksiniz, takdim edersiniz ama ben kendi tespitlerimi söylüyorum. Terör ve teröristlerle yapılmakta olan mücadelenin gereğidir bu.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Vicdanınız rahat mı?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ben siz sormadan bir onu söyleyeyim, bir sözümü söyleyeyim de...
Arkadaşlar, şu algıyı da ben kabul etmiyorum, kendi kanaatimi söylüyorum: Yani doktorlar veya başka bir meslek grubu, işte imamlar, efendime söyleyeyim savcılar, vesaire, hukukçular gibi hiç suç işlemez, yanlış yapmaz diye bir şey yok, böyle bir şey olmaz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Soru şu: Buna kim karar verecek?
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Doktor da insandır, doktor da yapabilir, suç işleyebilir, başka birimlerdeki insanlar, meslek erbabı da suç işleyebilir. Dolayısıyla meseleyi böyle görelim; öyle bir takdim edildi ki...
Arkadaşlar, bakın, 3 tane durumdan 1 tanesi yargı sonucudur. Biz bu meselede kişinin ırkını, dilini, dinini bu konuda asla gündeme getirmiyoruz, teröristler ve teröre karşı yaptığımız mücadeledir bu. Komisyona evet, şimdi bu uygulamalardan sonra kişinin itiraz edeceği, hakkını arayacağı yollar var; bu yol kapalı değil. Komisyona itiraz edebilir bu ihraç edilenler, kararnameyle ihraç edilenler.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Ettik zaten.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ettiler zaten.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Evet, ettiler zaten.
Komisyonun yaptığı çalışmada yaklaşık 40 bin dosya incelenmiş, itiraz incelenmiş.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - 36 bin ama 40 bin oldu.
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Evet, yaklaşık dedim zaten ve ne kadar; 2 bin 500 müydü Sayın Bakanım?
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - 2.700...
AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Evet, teşekkürler.
2.700'ü geri iade edilmiş görevine, diğerleri reddedilmiş ama devam ediyor bu çalışmalar. Bu reddedilenler bundan sonra yargıya gidebilecekler; gidiyorlar, gitmişlerdir de muhakkak. Anayasa Mahkemesine ki o yol da açık, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de açık. Ama arkadaşlar, bunu yani Türkiye'nin terörle yapmakta olduğu mücadeleyi görmezden gelmeye hakkımız yok.
Sayın Başkan, ben teşekkür ediyorum.