KOMİSYON KONUŞMASI

OSMAN AYDIN (Aydın) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, değerli milletvekili arkadaşlarım, Komisyon üyeleri, değerli misafirlerimiz, sektörün temsilcileri, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hakikaten, bugün çok önemli bir konu olan Maden Kanunu üzerinde görüşmelerimizi yapacağız.

Hakikaten, sektör büyük sorunlar içinde, büyük problemleri var. Ben bir tane örnekle başlamak istiyorum olaya. Hepimizin bildiği gibi, çok elim bir kaza yaşadık, ölenlere tekrar rahmet diliyorum. Bu kazanın neticesinde hakikaten, bir torba yasa çıkarttık apar topar ve torba yasada madencinin üzerine ana olarak iki tane yükümlülük getirdik. İki tane yükümlülükten bir tanesi, yevmiyesini artırdık çalışanın, tamam, istiyoruz hepimiz çalışanların yevmiyesinin yükseltilmesini, tabii ki istiyoruz; bir de çalışma süresini sekiz saatten altı saate indirdik ama neticesinde sektörün hakikaten kârlılık oranının ve sektörün durumunun ne olduğunu apaçık gördük, binlerce işçimiz, çalışanımız sokakta kaldı, hakikaten, onlarca ocağımız, belki yüzlerce maden ocağımız kapandı. Netice olarak, kendi kaynaklarımızdan ürettiğimiz kömürün bir kısmını ithalatla karşılamak zorunda kaldık. Hakikaten, sektör böyle sığ bir durumda, ekonomik derinliği olmayan bir durumda. O açıdan, yeni maden kanunu yaparken ivedilikle çözülmesi gereken sorunların yanında madencinin üzerine yükleyecek olduğumuz yükümlülüklerin ne kadar önemli olduğunu, bu konuda sektörün ne kadar hassas olduğunu, ne kadar kârlılık oranının düşük olduğunu göz önüne almak zorundayız. Hakikaten, sorunlarımız çok fazla. Kanunda getirilen şu iyileştirmeyi görmemek mümkün değil. Hakikaten, madencinin lehine olan o iptallerle ilgili maddelerin belli cezalarla telafi edilmesi madenci için, sektör için önemli bir kazanım, önemli bir katkı. Ama bunun yanında, diğer cezalarla ilgili hakikaten sıkıntı büyük. Yani sektörün derinliği çok sığ. Yani kârlılık oranları çok düşük. Düşük olduğunu hemen geçmişte yaşadığımız, bu torba yasayla çıkarttığımız kanun neticesinde binlerce işçimiz açıkta kaldı, işsiz kaldı ve yüzlerce kömür işletmemiz, ocağımız kapandı. O açıdan, cezaları, özellikle cezaların miktarıyla ilgili önümüzdeki tartışmalarda bu durumun öncelikli olarak göz önüne alınması çok önemli.

Şimdi, sektörün önemi ne? 2013 dış ticaret rakamlarını incelediğimizde, arkadaşlar, hakikaten, sektörün Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamadığı apaçık ortada. 65 milyar dolarlık enerji ithalatı var ama bunun yanında 42 milyar dolarlık diğer madenlerin ithalatı olduğunu görüyoruz 2013 yılında. Bu 42 milyar dolarlık ithalatın, herhâlde, sektör desteklendiği takdirde büyük bir çoğunluğunu kendi yer altı kaynaklarımızdan tedarik edip milyonlarca işsiz insanımıza istihdam yaratma şansını doğurabiliriz diye düşünüyorum. Eğer ki sağlıklı, hakikaten sektörü destekleyen, hakikaten sektörü ileri taşıyan bir kanun yaptığımız takdirde bunun büyük bir kısmını yer altı kaynaklarımızdan, kendi millî kaynaklarımızdan tedarik edebilecek durumda olduğumuzu düşünüyorum.

Onun için, özellikle yeni hazırlanan yasa tasarısıyla ilgili çekincelerimiz olan bölümler çok. Çekincelerimiz olan bölümlerin en önemli başlığı aramaların kapanması, müracaat hakkının ortadan kaldırılması. Aramaların kapatılması ve müracaat hakkının ortadan kaldırılması sektörün ortalama ağırlığı olan KOBİ işletmelerine, KOBİ işletmecilerine, küçük işletmelerine ve 100, 200, 300, 500, 1.000 kişi çalıştıran birçok işletmemizin gelişmesine çok büyük darbe vuracak, yarınına çok büyük darbe vuracak, bu tür arama faaliyetlerinin neticesinde çıkacak olan yeni üreticilerin de önünü kesecek olduğunu düşünüyoruz ve bu nedenle özellikle can alıcı noktalardan bir tanesi olan bu arama hakkının tesis edilmesini özellikle istiyoruz kanunda. Bunun ortadan kaldırılmasının sektöre en büyük darbeyi vuracağını düşünüyoruz.

Ondan sonra, en önemli konulardan bir tanesi de biraz evvel özellikle üzerine basarak söylediğim sektörün derinliğiyle ilgili, sektörün kârlılık oranıyla ilgili durumun göz önüne alınarak madencinin bu cezalarla ilgili sanki potansiyel suçlu, ağır suçlu, ağır suç işleyen bir kişi olarak veyahut da sektör olarak addedilmesinden uzaklaşılmasının özellikle önemli olduğunu düşünüyorum. Evet, para cezasıyla belli iptalleri kaldıralım ama bu da hakikaten sektörü ağır para cezalarıyla sanki ağır cezaya maruz bırakıyormuşuz noktasından uzaklaştıralım.

Bunun dışında, çimento, seramik, tuğla sektörü hakikaten, sektör olduğunu bu kanunun maden hakları bölümünde hissedemiyor. Bu köklü sektörlerin maden haklarının yine tesis edilmesi, 4'üncü grup gibi bir nitelendirmenin gerçekleştirilmesi bu adı geçen sektörleri çimento, seramik, tuğla sektörlerini daha köklü hâle, daha güvenli bir ham madde kaynağına ulaştıracaktır diye düşünüyorum.

Bir de bürokratik işler bizim en çok zorlandığımız olaylardan bir tanesi. Bürokratik işler de ÇED kanunundan bizim 93 yılında çıkması nedeniyle önceki ruhsatlarımız bu ÇED kanunundan muaftır ama şimdi, öyle uygulamalarla karşılaşıyoruz ki, değişen bir bürokratımız, değişen bir müdürümüz, değişen bir memurumuz "Sen şunun şurasını değiştirdin." deyip bizi yükümlülük altına tekrar sokmaya çalışıyor ve her yerde bu süreci hepimiz biliyoruz, ÇED sürecinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. O açıdan, bu ÇED kanunuyla çözülemiyorsa bu kanunda bir şekilde bu müktesep hakkın korunması konusunda bir önlem alınmasının özellikle önemli olduğunu düşünüyorum.

Bizim çalışmalarımız arkadaşlar, kamu arazilerinde ve kamu arazileriyle ilgili 15 Haziran Genelgesi var biliyorsunuz, onunla ilgili çektiğimiz sıkıntıyı hep beraber yaşıyoruz. Bu genelge 2012 yılının Haziran ayında yayınlandı ve yayınlandıktan sonra bütün müracaatlar Başbakanlıkta toplandı. Bütün orman müracaatları, hazine arazilerindeki müracaatlarımız Başbakanlıkta toplandı. Netice arkadaşlar, 2013 madencilik sektörü, Türkiye ekonomisi 4,1 büyümesine karşılık eksi 4,8 geriledi arkadaşlar. Madencilik sektörü bu genelgenin neticesinde alamadığı izinlerden dolayı çalışamaması neticesinde ekonominin yüzde 4,1 büyümesine karşılık yüzde 4,8 geriledi arkadaşlar, krize girdik. 4,8 ne? Arkadaşlar, 2001 krizi 5,1. Yani biz 2001 krizinin ağır şartlarına maruz bırakıldık bir genelgeyle. O nedenle, bu genelgenin ivedilikle hakikaten kanuni bir vecibe şekline dönüştürülmesi, kanunların burada uygulanması özellikle sektörün çok önemli bir sorunu. 2014'ün başında o dönemdeki Başbakanımız bir talimatla bu dosyaların hepsini ilgili kurumlara iade ettirdikten sonra arkadaşlar, 2014 senesinde ilk iki dönemde sektör yüzde 8'in üzerinde bir büyüme gösterdi. Sadece ve sadece, bunun sebebi aldığı izinlerle çalışabilir hâle gelmesinden dolayıydı. Onun için, tekrar bu genelgeyle ilgili sıkıntılar baş göstermeye başladı. Dördüncü çeyrekte ve üçüncü çeyrekte tekrar gerileme görüyoruz, sektörün büyümesinde tekrar gerileme görüyoruz, bunun sebebi de hakikaten, yeniden bu kamu arazilerindeki çalışmalarla ilgili müracaatların tekrar birikmesinden kaynaklandığı düşüncesindeyiz; onu görüyoruz.

Bir de Orman Kanunu... Arkadaşlar, Orman Kanunu'yla ilgili 100 hektarlık bir alan için bir hesap çıkarttırdık arkadaşlar, Orman Kanunu'ndaki bu hesaplar değişti, değiştirildi, birkaç noktada değiştirildi. 3'üncü kapalı, 2'nci kapalı, 1'inci kapalı listeleri böyle değişti. Bu listelerin neticesinde, bizim madencilik sektörünün özellikle yoğun çalışma alanları olan Aydın ve İzmir bölgelerinde 2 tane hesap yaptık arkadaşlar. Bu yönetmelik çıkmadan önceki 100 dönümlük bir arazi için ne ödüyorduk, yönetmelikten sonra ne ödüyoruz diye bir hesap çıkarttık. Hesap aynen şu arkadaşlar: Ağaçlandırma bedeli 100 bin lira ödüyoruz. Yani bu yönetmelikten önce ağaçlandırma bedeli 100 bin lira, yeni yönetmelikle 111 bin lira olmuş. Makul karşılıyoruz, yüzde 11'lik bir artış; makul karşılıyoruz. Ama yıllık olarak ödediğimiz bedeller var bir de, her yıl, sürekli ödediğimiz yıllık bedeller var, "arazi tahsis bedelleri" altında geçiyor bu rakam. 100 dönümlük bir yer için kiraladığımız yıllık kira bedeli önceki dönemde normal koruda 47 bin lira ödüyormuşuz arkadaşlar, her yıl, yıllık kira bedeli; yeni, bu genelgeyle 186 bin liraya çıkmış arkadaşlar. Bunlar madenini ürettiğimiz ocaklarla ilgili alanlar. İkinci bir, ağaçlandırma konusunda bozuk koru, ağaçsız diye ayırmışlar önce. Bozuk koruda 41 bin lira ödüyormuşuz, 41.500'den 130 bin liraya çıkmış yıllık kira bedeli, bunlar sadece.

Bizim ikinci bir şeyimiz tabii ki madencilik biraz çevresel olarak kirli görülen bir sektör, sürekli şehirlerden bizi uzaklaştırmaya çalışıyorlar, sektör olarak madencilik sektörünü sürekli uzaklaştırmaya çalışıyoruz.

BAŞKAN - Vatandaş da istiyor onu Osman Ağabey.

OSMAN AYDIN (Aydın) - Uzaklaştığımız yer, nereye gidilecek? Dağ başına. Dağ başında da kamu arazileri var, ya orman var ya kamu arazisi. Ormanda kurduğumuz tesislerde, arkadaşlar, 100 dönümlük bir alanı işgal ediyorsak eğer kurduğumuz tesislerde yine ağaçlandırma bedeli 100 bin lirayı, onu ödüyoruz bir defaya mahsus olarak. Ama ağaçlandırma bedelinden sonra, eski yönetmeliğe göre yıllık kira 94 bin lira ödüyormuşuz dağ başında ormanlık arazide tesis kurduğumuz için, şimdi arkadaşlar 533 bin liraya çıkmış bu Aydın gibi bölgelerde. Bu orman alanları sınıflandırılmış, 94 bin liralık yıllık bedel 533 bin liraya çıkartılmış. Yani, bir genelgeyle madencinin yüzde 578 yıllık kira bedeli artırılmış arkadaşlar. Şimdi, ben mülkiyet arazilerinin bu değerleri konusunda nedir diye bakıyorum. 100 dönümlük bir arazi ovada, bu, Menderes Ovası olsun, diğer ovalarda, Gediz Ovası'nda olsun, 600-700 bin liraya alabiliyorsunuz arkadaşlar. Ama madenciden tesis kurduğu için yıllık istenilen kira bedeli 533 bin lira. Bu İzmir bölgesinde ne oluyor biliyor musunuz arkadaşlar? İzmir bölgesinde daha da enteresan, 622 bin liraya çıkıyor. Yani, bu bedellerle hangi madenci hangi tesise, yıllık kira bedeli bu...

Sonra, her yıl 622 bin lira yıllık kira bedeli ormana, bir de eskalasyon oranında her yıl artırılacak bu rakamlar.

Şimdi, biz madencilik sektörüne baktığımız zaman, "Geri kalmış yöre teşviklerinden yararlanır." ifadesi bu Teşvik Kanunu'nda da var, öyle mi Sayın Bakanım? Yani, bu anlayışımız pratiğe yansımıyor maalesef, pratikte de tam tersi bir uygulamayla karşı karşıya kalıyoruz. Yani, geri kalmış yöre teşviklerinde fabrika kurulacak araziler hibe edilmiyor mu arkadaşlar, hibe etmiyor muyuz? Yani, 622 bin lira, İzmir'de bir fabrika kuracak madencinin günahını ne? Ovada bunu alsa bu bedelle dönümü o miktardaki arazinin mülkiyetini satın alabilir.

Onun için, arkadaşlar, hakikaten sektör çok ağır şartlarda, çok zor şartlarda, her geçen gün biraz daha zorlanıyor. O açıdan bu kanun bir fırsat elimizde, Sayın Bakanımızın çabaları neticesinde gündeme geldi. Sayın Bakanımıza bu gündeme gelmesinden dolayı çok teşekkür ediyoruz, kendisini kutluyoruz ama madencinin bu sorunlarının çözüm üretilecek bir yasal düzenleme yapmamızı özellikle rica ediyoruz, hakikaten sorun büyük, sektör zor durumda. Onun için bu duygularla hepinizi selamlıyorum, çok teşekkür ediyorum. Sektör temsilcilerinin de burada olduğunu görüyorum, onlar da sıkıntılarını belirteceklerdir. Hepinize saygılar sunuyorum.