KOMİSYON KONUŞMASI

KANİ BEKO (İzmir) - Tamam.

Evet, öncelikle söz hakkı verdiğinizden dolayı teşekkür etmek isterim.

Şimdi, dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Ya biz konu mankeni değiliz. Yıllarca ben konfederasyon genel başkanlığı yaptım. Bu tür masalarda birçok bakanla, başbakanla, cumhurbaşkanıyla birtakım müzakereler yaptık fakat her yaptığımız müzakerenin tamamı olmasa bile zaman zaman yapmış olduğumuz bazı konuşmalar sonrasında bazı sorunları hep beraber çözdük. Şimdi burada şunu anlatmak istiyorum: Ben çok acil olan bazı konularla ilgili -ilk toplantıda- burada yaptığım konuşmanın maalesef cevabını alamadım. Mesela bir iki örnek vermek istiyorum.

"Yaşamın temeli sağlıktır ve sağlıktan tasarruf olmaz. 2,69 liralık sabit kur ısrarı nedeniyle ilacına ulaşamayan ve tedavileri aksadığı için sağlık sorunları yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını gidermek için acil bir çözüm planınız var mı?" dedim, üç günden bu yana cevap alamadım.

Şimdi, Sayın Başkan, burada Sağlık Bakan Yardımcımız var. Şimdi, bunlar aslında ilk gün not edilip daha sonra bu komisyonlarda en azından kısmi olarak, bana göre "Şunları çözdük ama bunları çözemedik. Bunlar çözüm için şu aşamaya geldi." diye bir cevap verseydiniz iyi olurdu diye düşünüyorum.

Şimdi, grup başkan vekillerimiz de üç günden beri Komisyona geliyorlar; ben grup başkan vekilinden de bizim yaptığımız çalışmalarla ilgili bir cevap bekliyordum ama maalesef onu da alamadım. Mesela sorduğum şeylerin bazılarından burada kısa kısa anlatmak istiyorum.

Son altı yılda şiddete maruz kalan 70 bin sağlıkçı ile mobbing ve yoğun çalışma baskısına dayanamayarak intihar eden 450 kişinin vebali boynunuzda iken bu konuyla ilgili yapmış olduğunuz çalışmalar varsa ben bunları da tabii ki öğrenmek isterim. Tıp fakültesini bitirmiş ama zorunlu hizmet yapamamış ve güvenlik soruşturması devam eden yaklaşık 1.500 hekim olmayı başaramamış öğrenci bizi arıyorlar ama biz hâlâ burada bunun burada cevabını alamadık. Türkiye'de yaklaşık 145 bine yakın hekim var, bir doktora 572 hasta düşüyor. Türkiye'de yine yaklaşık 10 bin kişiye 17 doktor düşerken, OECD ülkelerinde 10 bin kişiye 36 doktor düşerken bu konuyla ilgili görüşlerinizi ve düşüncelerinizi ve siyasal iktidarın ve Hükûmetin ben gerçekten çalışmalarını merak ediyorum. Bununla beraber, ihraç edilen hekim sayısı 3.383 olmuş. İhraç edilen sağlık çalışanı 7.874'e dayanmış. Toplam 11 bine yakın ihraç edilen hekim ve sağlık çalışanı varken önümüzdeki süreçte 5'inci madde -dün de söyledim- eğer geçerse bu hekimlerin ve sağlık çalışanlarının, bunlarla ilgili aldığımız kararın bir sosyal cinayet olacağını aklımızdan çıkarmayalım.

Bir başka şey .

Sayın Grup Başkan Vekilim, dinliyor musun? Pek de dinlediğini sanmıyorum da.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Dinliyorum kızıyorlar, dinlemiyorum kızıyorlar Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Evet, Sayın Vekilim .

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Benden kaynaklı, ben bir şey soruyordum.

KANİ BEKO (İzmir) - Şimdi, sevgili arkadaşlarım, biz bu toprakların çocuklarıyız. Akşam da söyledim, yedi yıl ben Avrupa'da Sendikalar Konfederasyonunda yöneticilik yaptım, kısa adı ETUC. Etyemez bilir. Dolayısıyla bir diğer Konfederasyon Uluslararası Çalışma Örgütü ILO. Bir başka şey, 200 milyon üyesi olan bir Konfederasyon ITUC. Sabaha karşı beni aradılar. Dün burada yaşanan olaylardan sonra bana sordular. Benim İngilizcem olmadığı için "Biraz bekleyin, daha sonra sizinle görüşeceğim ve bu konuyla ilgili size cevap vereceğim." dedim ve odama geldim. Tercüman arkadaşlarımı da çağırdım. "Peki, bu konuyla ilgili siz ne düşünüyorsunuz, televizyonlarda izlediniz? Evet, sonuç olarak kanaatiniz ne, nasıl bir algı oluştu?" dedim. Aynen söyledikleri şu, küçük de notumu aldım, dediler ki: "Türkiye'de demokrat, aydın, çağdaş, cumhuriyetçi hekim arkadaşlarımızı ve sağlıkçıları devlet hastanelerinde ve özel hastanelerde çalıştırmak istemiyorlar. Eğer bu 5'inci madde çıkarsa biraz evvel adını saydığım bu insanlara karşı yapılacak olan bir asimilasyondur."

Şimdi, biz bu çalışmaları burada bitirdikten sonra tabii ki sizler de Avrupa'daki birçok komisyona katılacaksınız ve bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bizi oralarda sorgulayacaklar. Bakın ben kısaca .

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Vekilim, Sayın Vekilim .

KANİ BEKO (İzmir) - Son bir şey söyleyeyim, toparlıyorum.

BAŞKAN - Kısayı geçti, uzun oldu, uzunu da geçiyoruz.

KANİ BEKO (İzmir) - Sayın Başkanım, izin verir misiniz?

BAŞKAN - İzin verdim efendim, verdim.

KANİ BEKO (İzmir) - Şimdi, dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var.

Hatırlarsanız bundan beş altı yıl önce Hüseyin Avni Mutlu İstanbul Valisi, Hüseyin Çapkın Emniyet Müdürü. Biz o dönemin konfederasyon genel başkanlarına...

BAŞKAN - Yani Sayın Vekilim, bunun usulle hiç alakası yok ki lütfen ama bitir.

KANİ BEKO (İzmir) - Bitiriyorum, bitiriyorum, bitiriyorum.

BAŞKAN - Hep konu açıyorsun, bitiriyorum diyorsun, kapatmak mecburiyetinde kalacağım, özür dilerim.

KANİ BEKO (İzmir) - Bu önemli bir şey, sadece bir parantez...

BAŞKAN - Bu son olsun, hadi lütfen.

KANİ BEKO (İzmir) - Şimdi, o dönemlerde biz 1 Mayıs Birlik Dayanışma, Mücadele Günü'nün Taksim'de kutlanmasıyla ilgili defalarca görüştük. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve 7'ye yakın bakanla da bunları görüştük, herkes ikna oldu ama Hüseyin Avni Mutlu bir türlü ikna olmuyordu. Onunla beraber Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da o dönemlerde bir türlü ikna olmuyordu. Peki, sonra ne oldu? Sabahın erken saatlerinde başta DİSK olmak üzere işçilere, kamu çalışanlarına, on binlerce insana biber gazı sıkıldı ve dolayısıyla TOMA'lar, polisler, jandarmalar müdahale etti, kol kırıldı, kanat kırıldı ve dolayısıyla peki, ne oldu? Sonra da dediniz ki: "Pardon." Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Valisi FETÖ örgütünden yargılandı, cezaevine; Hüseyin Çapkın, Emniyet Müdürü o da o dönemlerde siz de biliyorsunuz, FETÖ'den yargılandı, o da gitti, cezaevine.

Ben, şimdi, şunu anlatmak istiyorum: Bu 5'inci maddeyi hazırlayan her kimse bu konuyla ilgili de dikkatinizi çekmek istedim.

Bana söz hakkı verdiğiniz için sizlere teşekkür ederim.