| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 14 .01.2015 |
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri, basınımızın değerli temsilcileri, sevgili bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle birinci talebim, Sayın Susam'ın da ifade ettiği gibi, Sayın Bakanım öncelikle bunun bir alt komisyonda görüşülmesi.
BAŞKAN - Siz aynı zamanda teklif sahibisiniz.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Ben aynı zamanda teklif sahibiyim.
Germek istemiyorum ortamı. Arkadaşlar daha çok...
BAŞKAN - Lütfen germeyin, bizim Komisyon gerilmeye alışık değil, bizimki mutluluk ve huzur komisyonu.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Yok, germek istemiyorum ama bir iki şeyi ifade etmek istiyorum. Peki, teşekkür ediyorum.
Arkadaşların büyük talepleri, sanki bir maden sektörünü içinde bulunduğu konumundan nasıl çıkarabiliriz noktasında talepler gibi geldi. Doğrusu şaşırdım. Niye şaşırdığımı ifade edeyim. Öncelikle maden iş kolunda yaşamını yitiren tüm işçi arkadaşlarımı saygıyla bir kez daha anıyorum.
Son dönemlerde sizin de bilginiz dâhilinde Türkiye'de iş kazaları alabildiğine kötü rakamlara ulaştı. İnşaat sektörünün dışında en çok ölümlerin yaşandığı iş kolu maalesef maden iş kolu olmaya başladı. Dünyada yer altı zenginliklerini çıkaran, madenleri çıkaran, bizden daha fazla bu işi yapan ülkelerde ne yazık ki bizim kadar iş kazası ve ölümlü iş kazası meydana gelmedi. Şimdi, biz bunlar hiç olmamış gibi, Soma'da, Zonguldak'ta, Ermenek'te, daha ismini sayamadığım birçok yerde hiç kaza olmamış gibi "Bu sektörü nasıl ayaklandırabiliriz, bizim enerjiye ihtiyacımız var." bakış açısıyla gidersek yeni kazalara davetiye çıkaracağız. Öncelikle, bu konunun tarafınızdan sektör temsilcilerinin de içinde bulunduğu, bürokratlarının da dönem dönem söz alarak temsilcilerin, sektör temsilcilerinin taleplerinin hangi çerçevede değerlendirilebileceği ama bir daha ölümlerin olmayacağı ya da minimal olabileceği, iş kazaların olmayacağı, iş güvencesinin sağlanmış olduğu bir ortamda madenlerin işletilmesinin Türkiye adına, modern Türkiye adına önemli olduğu kanaatindeyim. Enerji önemli, evet önemli; kalkınma önemli, evet önemli ama sürdürülebilir bir kalkınma, insan yaşamına rağmen bir kalkınmanın olmayacağı varsayımını düşünemiyorum.
Sayın Bakanım, ben kanun teklifimi verirken de bu tip olumsuz hadiselerden sonra verdim ama böyle olmasını istemezdim. Hükûmetiniz döneminde, 2002'den 2014 yılına kadar özellikle bu iş kolunda yapılan özelleştirmeler yaklaşık yüzde 50'lere denk geliyor. Yanılabilirim, yüzde 3-5 her neyse, yüzde 50'lere denk gelen bir özelleştirme var. Ama işin ilginç tarafı, ölümlerin de sizin Hükûmetiniz dönemindeki bu özelleştirme paralelinde dönem dönem yüzde 100, yüzde 200'e kadar artan oranları var. Rakamları vermek istemiyorum, biliyorsunuzdur, onun için o rakamlara girmeyeceğim. Ama, son 2014'teki verilere göre 1.500'ün üzerinde canımızı yerin altında toprağa gömmek zorunda kaldık. 2002'yle karşılaştırdığınızda yüzde 200'e yakın bir artış var.
Şimdi, özelleştirme yapılabilmeli mi? Önce sektörün temsilcileriyle bunu konuşmanız gerekiyor, özelleştirmenin koşullarını masaya yatırmanız gerekiyor. "Özelleştirme" adı altında ya da "devlet işletmeleri" adı altında alt işletmelere verilerek taşeronlaştırmanın olduğu yerde fazla kâr beraberinde fazla ölümü meydana getirdi. Onun için bu konunun görüşülürken bilim insanlarının, meslek odalarının, mühendislik bilim ve teknolojisinin kullanıldığı bir yapıyı mutlaka göz önünde bulundurmak lazım. İş güvenliğinin sağlanmasının, temel olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile sizin Bakanlığınızın nezdinde sağlanmış olması gerekiyor. Devletin görevlerinden bir tanesi de he insanların yaşam koşullarının, yaşam güvencelerinin, hayat güvencelerinin sağlanacağı bir ortamda çalıştırılmasıdır. Şimdi, öyle düzenlemeler yaptık ki bir taraftan iş kazalarının olmasını istemiyoruz, bir taraftan meslek hastalıklarının olmasını istemiyoruz, "Bununla ilgili iş güvenliği tedbirleri alalım." diyoruz, çalıştırdığımız iş güvenliği mühendisinin ücretini işverene ödetiyoruz. Ben iş yeri hekimiydim, bir fabrikanın iş yeri hekimiydim. Fabrikanın temsilcisinin bakış açısı olumlu olabilir ama iş yerinde çalışanın, işçinin sağlığını tehlikeye düşürecekle ilgili bir talebim olduğu zaman çekinerek işverenin karşısına gidiyordum. Acaba, maliyet yüksek mi olur, önce benim iş akdimi fesheder mi diye bir kaygıya kapılıyordum. Ama, ne yazık ki Türkiye'de şu anda tüm işletmelerde iş güvenliği uzmanlarının çalışma statüsü bu noktada. Böyle bir süreçte iş güvenliği tedbirlerini almak mümkün mü? Mümkün değil. Onun için, bu kanun son derece önemli.
Bakın, bunun bir de başka bir ayağı var, çevre ayağı var. Taş ocaklarının, yer altı madenlerinin çıkarılması, çıkarılırken doğanın katledilmesi, yer üstü doğal zenginliklerinin acaba yer altıyla karşılaştırılması, olup olmadığının mukayesesi dahi yapılmıyor. Örnek vereyim size. Kaz Dağları'nda çıkarılması düşünülen altın miktarının on beş yıldaki rezervi Türkiye'nin o bölgedeki tarımdan ve turizmden elde ettiği on beş yıllık gelire denk düşüyor. Şimdi, siyanürle bu bölgede altın aranmasının ısrarını doğrusu algılayamıyorum. Ben yanılıyor olabilirim. Bir bürokrat arkadaşım beni düzeltsin, "Hayır, Türkiye'nin o bölgedeki, o körfezdeki yer üstü tarım ve turizmden gelirinin yer altı madenlerinden şu kadar az olması nedeniyle." diye ifade etsin. Yine, Manisa'da Çaldağı'nda nikel çıkarılmasıyla sülfürik asidin Gediz Ovası'nı nasıl olumsuz bir noktaya götüreceğini sizin bürokratlarınız ve bu konudaki işletme sahipleri benden iyi biliyor. Şimdi bunların hiçbiri olmamış gibi "Gelin, alelacele çok kısa bir sürede biz bu Maden Kanunu'nu çıkaralım." derseniz doğru olmaz. Meslek odalarının, Çevre Bakanlığının yetkililerinin de olduğu, bu düzenlemelerin yapılmasıyla ilgili her kesimin katıldığı bir toplantının geniş boyutuyla değerlendirilmesi... Belki bizim yanıldığımız noktalar olabilir, eksik bildiğimiz noktalar olabilir, değerli bürokratlar bu konuda bizi aydınlatabilir, bizi ikna edebilir ya da biz bildiğimizi arkadaşlarla paylaşırız ama ortak bir noktayı paylaşalım, bir daha geri dönmeyelim, bu maddelerin, bu ölümlerin, bu olumsuzlukların, bu iş kazalarının artık dünyada bu şekilde, kötü bir şekilde... Uygun değil diye düşünüyorum. Bu nedenle, ben de teklifimin bir alt komisyon kurularak herkesin temsil edildiği bir noktada olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.