HABİP EKSİK (Iğdır) - Şimdi, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saat ilerleyince siz daha da yukarıdan gelen talimattan dolayı agresifleşiyorsunuz vallahi.

BAŞKAN - Hiç talimat malimat yok Habip Bey, bütün şeyler senden kaynaklandı, hiç talimat malimat yok.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Sinirlenmenizden bunu görüyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sen uyuyorsun biz oradan geçerken, ondan sonra uyanınca iş işten geçiyor.

Devam edelim.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Sayın Başkan, geçiş nasıl oluyorsa söyleyin, ona göre uyumayalım. Çok şükür gözlerim hep açık, hiçbir şekilde de öyle bir uyuma durumu söz konusu olmadı.

BAŞKAN - O zaman uyuyordun, şimdi uyandın da.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Yani, uyuyan yine sizin milletvekilleriniz oldu, dün de zaten gördük, şahidi de olduk.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Hadi oradan ya!

BAŞKAN - Tamam, devam et sen, devam et.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Devam edeceğim Sayın Başkan. Zaten kısa değerlendirme yapacaktım ama...

Şimdi şunu özellikle belirteyim: Arkadaşlar bu kanun teklifinin yetersiz olduğunu ve ihtiyaca cevap vermeyeceğini defalarca ifade ettiler. Bunu tekrar tekrar söylemenin gereği olduğunu düşünmüyorum, zaten fazlasıyla bunu ifade ettiler.

Şimdi, bu sağlıktaki şiddetin temel nedeni sistemsizlik, sistemin bozuk olmasıyla alakalı bir durum ve bunun temel nedeni de Sağlıkta Dönüşüm Programı. Siz bir hekime bir muayene için beş dakika verirseniz o zaman halk ne yapar? Çileden çıkar. Mağduru kim olur? Meslektaşlarımız olur. Siz insanların kilometrelerce uzaklıktaki bir yere gelip sağlık, şifa hizmeti almasını beklerseniz neticede ne olur? Sağlıkçılara, hekimlere şiddet döner. Bu, şehir hastaneleridir veya bazı illerin hastanelerini, ilçelerin hastanelerini yetersiz bırakma politikalarınız, özel hastanelere kanalize etme anlayışınız halkta ciddi anlamda tepkiye sebep oluyor, öfkeye sebep oluyor, sonra gelip hıncını sağlıkçıdan, doktordan çıkarıyor.

Şimdi, şunu söyleyeyim: Siz bu sistemi devam ettirdiğiniz sürece de isterseniz yirmi yıl da koysanız hiçbir şekilde bu sorunu çözmeyeceksiniz bence. Bir kere, bu konunun muhatabı olan odalarla, sendikalarla ortaklaşmamanız zaten sorunun da köküne inme ihtimalinizi ortadan kaldırıyor.

Bir diğer konu var, hastaneler iş sağlığı ve güvenliği konusunda tehlike grubu olarak çok tehlikeli gruba giriyor ama hastaneler iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almıyor arkadaşlar. İçinde daha önceki dönem taşeron işçiler kadroya alınmadan önce onlar, hastaneler çok tehlikeli ortamlar olduğu için hizmeti alıyorlardı, sonra onlar da yarım yamalak olan bir kadroya geçirilince onlar da artık o hizmeti almıyorlar. Doğal olarak da ne bu işin risk kısmı değerlendiriliyor ne bu insanların karşılaşacağı riskler belirtiliyor ne de bu insanların yaşayacağı sorunlara çözüm aranıyor. Bu iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili 50'den az "az tehlikeli iş yerleri ve kamu kuruluşları" diye bir ibare kondu. Kamu kuruluşlarındaki hiçbir çok tehlikeli yer maalesef bazı belediyeler hariç bu hizmeti almıyorlar. Doğal olarak da her geçen gün sadece sağlıktaki şiddetten dolayı değil, aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliğinden dolayı da çok ciddi sıkıntılarla, sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar.

Şimdi, Sayın Başkan, belli ki saat ilerlemiş, benim söz hakkımı da kesmeye çalıştı. Ben çok da uzatmayacağım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - En çok konuşan sensin ya.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Ya, insaf et ya, daha üç dakika konuştum ya, insaf et, vicdan et ya.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Habip Bey.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ayıp ya, ayıp ya.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Son cümleyi söyleyeceğim, onu da kesip araya giriyorsun ya. Buraya göndermişler "İnsanların konuşmasını kes." diye ya. Ya, ayıptır ya!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ama yani "Konuşmayacağım." diyorsun, konuştuğun da bir şey yok, aynı şeyleri tekrarlıyorsun.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Ayıptır, bir dinleyin.

Şimdi, yapmamız gereken, yeni bir sağlıkta şiddet yasasının çıkarılması. Bunu da ilgili odalar ve sendikalarla görüşerek, alt komisyonlarımızı oluşturarak yapabiliriz.

Teşekkür ederim.