KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar ve basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmaya başlarken bu salondaki herkese bir soru sormak istiyorum. Çocuklarınızı ya da torunlarınızı hangi yabancı ülkede büyüteceğinize karar verdiniz mi, okutacağınıza? Bu soruyu sordum çünkü eğitim sitemi böyle devam ederse gelecekte bu ülkede iyi yetişmiş doktor, mühendis, avukat ya da öğretmen olmayacak. Bilim insanı, sanatçı, aydın, yazar da çıkmayacak. Cumhuriyet sonrasında yüzlerce aydın, fikir adamı, bilim insanı yetiştirdiğimiz, fırsat eşitliği yaratan, çağdaş ve bilimsel eğitim sistemi tasfiye edildi, edilmeye de devam ediyor; daha fazla Fakir Baykurt, daha fazla Rıfat Ilgaz, daha fazla Uğur Mumcu ve Aziz Sancar çıkmasın diye.

Benim 3 yaşında bir kızım var, gözlerine umutla bakamıyorum çünkü daha hangi anaokuluna göndereceğimi bile seçemiyorum. Nedeni? Kamuoyuna yansıyan utanç haberleri, yaşanan bu olaylara Hükûmetiniz tarafından tepkisiz kalınması, suçluların cezalandırılmamasıdır.

AKP göreve geldiğinden bu yana eğitim çalışanları, öğrenciler ve veliler perişan. Çalışma hakkı hem evrensel insan hakları metinlerinde hem de ulusal anayasalarda düzenlenmesine rağmen elinden bu hakkı aldığınız genç öğretmenler ataması yapılmadığı için intihar etti. Pedagojiye aykırı sınav sisteminin stresinden bunalıp intihar eden öğrenciler de sizin eseriniz. Çocuklarını arka sokağındaki okula gönderemiyorlar aileler. Bedava diye övündüğünüz okul kitapları kullanılmıyor. Yardımcı kaynaklara oluk oluk para ödeniyor. Aileler kırtasiye masraflarına yetişemiyor. Zaten zor geçinmeye çalışan vatandaşlarımızın gelen zamlarla bütçelerinden eğitime ayırdıkları pay her geçen gün artıyor. Eskiden bir laf vardı, babalar çocuklarına "Ceketimi satar okuturum." derdi, şimdi gerçekten de ceketini satmakla karşı karşıya. Bu yüzden intihar edenler bile var.

Aileler, bunca çabaya rağmen ne yazık ki umutsuz, emeğinin boşa gittiğini düşünüyor çünkü veriler bize bunu gösteriyor. Eğitimin tüm kademelerinde başarı oranı her geçen yıl giderek düşüyor. Çocuklar istemedikleri okullara gitmek zorunda kalıyor. Her geçen gün üniversite mezunu işsizler ordusu büyüyor. Bunun da ötesinde okullar artık iyi bireyler yetiştirmiyor.

Eğitim sistemimiz laik, uygar ve çağdaş nesiller yetiştirmeyi hedef almalı. Bilimsel bir eğitim modelini bir an önce hayata geçirmeliyiz. Unutmamalıdır ki bilmek, egemen olmak demektir. İnsanlığın bugüne kadar ürettiği bütün güzel değerleri topluma ve dünyaya egemen kılmanın tek yolu bilmektir.

Bugün içinde bulunduğumuz siyasal, ekonomik ve toplumsal en önemli sorunumuz kutuplaşma ve ayrışmadır. Kimliği, inancı, yaşam tarzı, dili, milliyeti, siyasal tercihleri üzerinden fazlasıyla bölünmüş, kutuplaşmış bir toplumla karşı karşıyayız. Bunu ne yazık ki çocuklarımıza da aktarıyoruz. Komşumuzun çocuğuyla kendi çocuğumuz artık birlikte oynamıyor. Toplumsal uzlaşmayı ve barışı sağlamak zorundayız. Çocuklarımıza her şeyden önce birlikte yaşamayı öğretmek zorundayız. Mevcut bakış açınızla bunu başaramayız çünkü eğitimi sadece sendika üyesi müdürden, saraydan atanmış rektörden, dört duvardan ibaret görüyorsunuz. Eğitimi sadece dinî eğitimle bağdaştırıyorsunuz. Eğitimle ilgili tek hedefiniz tercih edilmeyen imam-hatiplerin önünü açarak kindar ve dindar nesiller yetiştirmek. Tek bildiğiniz, eğitimi bir cemaatten alıp başka cemaate teslim etmek, tekke ve medreselerin merdiven altı olarak işletilmesine ve içinde yaşanan ayıplara göz yummak, okulları nitelikli ve niteliksiz diye ayırmak, öğretmenlerin atamalarını yapmak yerine ücretli köleye dönüştürmek.

Burada eğitime ayrılacak bütçeyi ve 2023 vizyonunu konuşuyoruz. Bütçeler, siyasal ve iktisadi olarak ne durumda olduğumuzu, sosyal sınıflara, toplumsal hak ve özgürlüklere ve demokrasiye yaklaşımımızı gösterir, geleceğimizi şekillendiren programlardır. Şimdi, eğitim bütçe teklifine bakınca eğitimden bu hâliyle 2019 yılı içerisinde çok bir şey beklememek gerektiğini görüyoruz. Eğitim bütçesi yıllar içerisinde rakamsal olarak artıyor gibi görünmesine karşın eğitime ne kadar önem verildiğini gösteren temel veri eğitim yatırımlarına ayrılan paydır. Öncelikle bu paylar azalmış, OECD ortalaması olan yüzde 6'nın ancak yarısı kadardır. Bu da demek oluyor ki ilk göreve geldiğinde umut yaratan Sayın Bakan Ziya Selçuk'un söyledikleri ile vadettikleri arasında büyük bir fark vardır çünkü yatırım yok. Tabii imam-hatipleri bu olayın dışında tutarak söylüyorum. MEB bütçesinde Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne ayrılan bütçe yüzde 30 artırılmıştır.

Sözü fazla uzatmadan en başta sorduğum sorunun cevabını kendi adıma vermek istiyorum. Sizler çocuklarınızı nerede okutursunuz bilmiyorum ama benim çocuğum bu ülkede yaşasın istiyorum, doğduğu şehirde, Kastamonu'da ilkokulu, liseyi okusun istiyorum. Bu yüzden diyorum ki eğitimin bütçedeki payını artırın. Bu bütçeyi çağdaş ve uygar nesiller yetiştirmek için laik ve bilimsel eğitimin olduğu okullara aktarın.

Kastamonu genelinde 815 olan öğretmen açığını bir an önce kadrolu öğretmenlerle kapatalım. Öğretmenleri köle gibi çalıştırmaktan vazgeçin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)