| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı b)Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı c)Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı d)Mesleki Yeterlilik Kurumu e)Devlet Personel Başkanlığı f)Türkiye İş Kurumu g)Sosyal Güvenlik Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 08 .11.2018 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de diğer konuşmacılar gibi Sayın Bakanımızın bakanlığının ve Bakanlık bütçesinin hayırlı olması dileklerimle konuşmama başlıyorum.
Şu ana kadar bütçe görüşmeleri sırasında edindiğim intiba o ki biz -yani kendi açımdan söylüyorum en azından- su üzerine yazı yazıyoruz. Dolayısıyla bir on dakika daha su üzerine yazı yazmaya devam edeceğim.
BAŞKAN - On dakikayı kullanacaksınız yani bu sefer.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Evet, on dakikayı kullanacağım.
Efendim, İstanbul Fikirtepe'de bir kentsel dönüşüm alanı var, üç beş yıldır mezbelelik gibi duruyor. Şimdi, müteahhit oraya demir, çimento, kereste, cam, bütün inşaat malzemelerini getirmiş olsa bile ortada bir plan yok, proje yok, bunun ne zaman başlayacağı, ne zaman biteceği, izin vesaire yok. Ben Sayın Bakanın sunumunu da -saygıda kusur etmeyeyim ama- böyle anladım. Çünkü bu sunumda çok malzeme var, çok bilgi var fakat bu bilginin analizi yok, tahlili yok ve sonuçta da biz buradan bir sonuca gidemiyoruz. Hâlbuki şöyle yapsaydınız, bunları tahlil edip o tahlil sonucunda vardığınız sonucu Cumhurbaşkanlığı bu mali programı yatırım programıyla ilişkilendirip önümüzdeki süreçte bu parayı nasıl harcayacağınızı bize söyleseydiniz ve geçmişi de ilişkilendirseydiniz bu çok daha faydalı olurdu ve bu bilgileri de konuşma metninizde bu metnin arkasına ek olarak verseydiniz çok daha faydalı olurdu diye düşünüyorum.
Ben, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını aynen Adalet Bakanlığı gibi bazı şeyleri yapmakla değil, yapmamakla övünülebilecek bir bakanlık olarak görüyorum. Eğer Sayın Bakanım, bize "Geçmişte bize verdiğiniz ödeneklerle biz bu ödenekleri öyle verimli ve öyle etkin kullandık ki madde bağımlılığı olan gençlerimizi, çocuk gelinlerle ilgili sorunları, örneğin, aile içerisindeki şiddet sonucu şiddet gören kadınları, sokaklarda dilenen çocukları, efendim, şu anda 3,3 milyon rakamına ulaşmış ne işte ne eğitimde olan ve toplam genç nüfusun yüzde 27'sine ulaşmış genç işsizlerle ilgili olarak harcadık ve bunun dışında yine toplamı 5,6 milyon olan işsizleri azalttık ve dolayısıyla da biz hem aileden hem de çalışmadan ve sosyal hizmetlerden sorumlu bir bakanlık olarak toplumun bozulan sosyal dokularını öyle güçlendirdik, öyle sağlamlaştırdık ki artık bize verdiğiniz bu ödeneği kullanmama noktasına gelebildik. Artık evlerimiz ile hanelerimiz çok daha sağlıklı, eşler çok daha sağlıklı geçiniyorlar. Yaşlılarımıza çocukları çok daha yakından bakıyorlar. Sosyal doku güçlendi, birbirimize saygımız ve sevgimiz arttı ve dolayısıyla da bizim artık bu tür yatırımlar, harcamalar yapmamıza gerek kalmadı. Toplumu şuradan aldık, buraya getirdik ve şöyle şöyle sağlıklı bir toplum yapısına ulaştık." deseydiniz ben çok daha mutlu olacaktım ve çok daha faydalı olacaktı ama siz bize yukarıdan aşağı, belki sayfa numarası yok ama bir sürü malzeme verdiniz. Bu malzemenin ne önüyle ne arkasıyla ne sağıyla ne soluyla bir ilişkisini ben -açığını söylemek gerekirse- göremedim. Yani şöyle yapsaydınız, Sayın Kuşoğlu'nun yaptığı Sayıştay raporlarıyla ilgili eleştirileri önünüze teker teker alsaydınız, bunları bize değerlendirseydiniz, bu arızalar nereden çıktı, nasıl çıktı ve bunun sonucunda nereye geldik ve buradan size tahsis ettiğimiz bütçeyle nasıl geriye döneceğimizi, daha iyiye gideceğimizi söyleseydiniz çok iyiydi ama böyle bir şey maalesef olmadı ve ortalıkta da yok.
Onun için, benim bu bütçe sunumundan anladığım şu: Harcamaya devam.
Mesela şunu diyebilirdiniz... Dediniz ki: "Çağrı merkezine 1 milyon adedin üzerinde çağrı geldi, bunların şu kadar adedine cevap verdik." Bu iyi bir beceri, bu takdir edilecek bir şey ama ben "Üç yıl önce, beş yıl önce şu kadar olan çağrı adedini biz bu dönem zarfında bize tahsis edilen bütçe ödenekleriyle -öyle yetkin ve verimli harcadık ki- azalttık, artık vatandaşımız bize çağrı yapma ihtiyacı duymuyor, artık burada çalışanlarımız işsiz kaldılar." demenizi isterdim ama maalesef böyle bir şey yok. Her geçen gün sorun çözülmüyor, sorun icat edilmiş, sorunlar artmış ve buna paralel olarak da ödenekler artmış. İşte, iki bakanlık birleşmiş, 27 milyardan bugün 100 küsur milyar TL'nin üzerine çıkmış.
Benim gençliğimde Sezai Karakoç'un "İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü" diye bir kitapçığı vardı, 70-80 sayfalık bir şey ve biz bunu okuyarak övünürdük, etrafımıza da söylerdik. Orada derdi ki: Hazreti Ömer döneminde öyle bir toplumsal yapı ortaya çıkmış ki insanlar artık kimin neye ihtiyacı olduğunu... "Benim ihtiyacım yok, git filan kardeşime, benim ihtiyacım yok, filan kardeşime git." demiş ve dolayısıyla o zamanki bütçeyi -Sezai Karakoç'un yazdığına göre, eğer doğruysa ki ben onun doğru olduğuna inanırım, itibar ederim Sezai Karakoç'a- harcayacak yer bulunamamış ama bugün öyle bir ahlaki zaaf ortamında yaşıyoruz ki ihtiyaç sahipleri ile ihtiyaç sahibi olmayanlar da karışmış vaziyette. Bu sizin suçunuz değil, benim de suçum değil. Ben gerçi sizin yerinizde olsam oturduğumda düzeltir miyim, düzeltemez miyim, bilmiyorum ama bu ciddi bir toplumsal ahlak ve siyaset de bunu körüklüyor.
Dolayısıyla, keşke kapısına kömür götürülen "Benim buna ihtiyacım yok, yan taraftaki komşumun buna ihtiyacı var, ona ver." diyebilse ama maalesef yok. Bugün deneysel olarak şahidim ki kömüre ihtiyacı olmadığı hâlde kömürü alıp istifleyip kışın bunu satan tüketici biliyorum. Dolayısıyla, size tahsil edilen bu bütçenin, bu Bakanlığın yapacağı harcamaların bizi getireceği nokta burası olmalı ama maalesef biz buradan çok uzağız ve geriye dönüşümüz de pek o kadar kolay olmayacağa benziyor çünkü değerlerin içi boşaldı, ahlaki zaafımız had noktaya varmış durumda.
Onun dışında bir hususa daha değinmek istiyorum. Şimdi, sunumunuzun sayfası yok ama bir yerinde şunu diyorsunuz: "İşsizlik Sigortası Fonu etkin ve şeffaf bir şekilde yönetilmektedir. Ekim ayı sonu itibarıyla fonun toplam varlığı yaklaşık 125,5 milyar TL'dir." 125,5 milyar TL gerçek rakam, buna bir itirazım yok fakat kurduğunuz cümledeki etkin ve şeffaflığa şiddetle itiraz ediyorum. İşsiz kalan çalışan emekçilere verilmek ve onların sıkıntılı anlarını da rahata erdirmek üzere kurulan bu fonu... Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının bütçesi sırasında da gördük ki Karayolları Genel Müdürlüğü kendisine tahsis edilen bütçenin yüzde 100'ü kadar kaynak kullanıyor, büyük bir ihtimalle bu buradan geliyor. Şeffaf değilsiniz, dolayısıyla bu şeffaflığın gereğini yaparak bunu bize bir söyleyin, bir.
İkincisi, üç tane kamu bankasına buradan sermaye enjeksiyonu yapıldı. Şimdi, burada toplanan bu primler, bu paralar doğrudan doğruya hazinenin borçlanması esnasında hazineye verilen bir borç. Dolayısıyla elinizde bir nakit yoktu. Bu nakdi nasıl sağladınız? Hangi enstrümanları kullandınız? Hangi yollardan dolandınız da bu üç bankaya İşsizlik Fonu'ndan bu kaynakları aktardınız? Yani şeffaflık açısından bu işlemin nasıl yapıldığını bilmek istiyoruz. Bu işin içine Merkez Bankası girdi mi, girmedi mi? Bu konularda da eğer gerçekten verdiğiniz sözün gereği olarak şeffaf olacaksanız bu konuda şeffaf bir şekilde bizi aydınlatın diyorum.
Onun dışında, son olarak şunu söylemek istiyorum; biraz önce değindim: Bugün devletin fonksiyonu sadece toplumun güvenliğini sağlamak değil, onun da ötesine geçerek sosyal bir devlet, toplumda yeteri kadar toplumun sunduğu nimetlerden yararlanamamış, geri kalmış ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının karşılanması devletin görevi ve vazifesi ve dolayısıyla devletin sağladığı bu görev, yerine getirdiği bu vazife hak sahiplerine verilen bir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Yılmaz...
Buyurun.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bitiriyorum.
Dolayısıyla, burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Uzun vadede eğer bu toplum üretken olup... Çünkü gökten bıldırcın helvası yağmayacak. Her geçen gün bu tür yardımlardan yararlananların sayısı artıyor. Bugün itibarıyla benim bir arkadaşla beraber yaptığım bir hesaba göre 31 milyon kişi bundan yararlanıyor. Neredeyse toplumun yüzde 40'ına tekabül ediyor ve bu hâliyle giderse bu sayı artacak. Üretmediğimiz sürece de bunlara ileride bunları vermemiz mümkün olmayabilir. O nedenle hak sahiplerinin hakkını verelim ama üretebilecek olanları da mutlaka emek piyasasına çekmenin yollarını arayalım. Dediğim gibi, eğer bunu yapmazsak geleceğimiz nokta şu: Biraz önce Bülent Bey de söyledi, şu anda Sosyal Güvenlik Kurumunun aktif-pasif oranı on beş yıl önce 3,6'ydı, eğer rakamım yanlışsa düzeltin lütfen, olabilir. 3,6 kişi 1 emekliyi destekliyordu, bugün 1,76'ya düşmüş vaziyette. Yani bu hâliyle giderse, eğer üretmezsek hep birlikte bunun sıkıntısını çekeceğiz. O nedenle söylemek istediğim şey şu: Bu yardım kültürünü lütfen değiştirin. Değiştirin derken de bunu devletin verdiğini ve bunun, alanların hakkı olduğunu, bunu siyasi iktidarın vermediğini... Siyasi iktidarlar değişse bile bu yardımların hak sahibine verileceği gerekirse de artarak devam edeceği kültürel ortamı oluşturun. Eğer bunu oluşturmazsanız oyunuzu alırsınız ama uzun vadede hepimiz bu yükün altında kalırız.
Son bir istirhamım var: Bir sendika yöneticisi bunu söyledi, bugün burada gündeme getirmemi söyledi. Şu anda "yardımcı hizmetler sınıfı" diye bir hizmet sınıfı var. Bunlar geçmişte daha ziyade kamu idarelerinde evrak almak, getirmek, götürmek, çay vesaire hizmeti yapmak üzere oluşturulmuş kadrolarmış ve bunların şu andaki adedi 110 bin civarındaymış. Geçmişte bunlarla ilgili düzenleme yapılmış, kadroya geçirilmişler. Bunlar daha ziyade ortaokul, lise mezunu seviyesinde insanlarmış ama bugün bunların önemli bir kısmı dışarıdan eğitim görerek açık öğretimden yüksekokul mezunu olmuş insanlar. Dolayısıyla da geçmişte bununla ilgili olarak 2 kere düzenleme yapılıp kadroya geçirilmişler. Bu insanların da yeniden kadroya alınması talepleri var.
Bilginize sunarım ve teşekkür ediyorum.