KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, Bakan yardımcıları, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yarın Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 80'inci yılı, kendisini minnet ve rahmetle anıyoruz.

Sayın Bakanım, yeni sistemle, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sonrası birçok bakanlık yanlış yapılandı. Yani dün mesela Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını görüştük. Çok geniş bir Bakanlık olmuş birçok bakanlık gibi. Birbirleriyle ilgili olmayan, Devlet Personel gibi bir şeyin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında olması gibi -ya da birçok bakanlıkta benzeri yapılar var- yanlışlıklar var. Sizin Bakanlığınız geçmişte çarpık bir yapılanma içerisindeydi, şimdi düzelmiş, daha düzgün bir görünümde. Sizi kutluyorum, başarılar diliyorum ekibinizle birlikte.

Sayın Bakanım, bu dönem size ve Bakanlığınıza önemli bir misyon yüklüyor, çok önemli. Bir kriz dönemindeyiz. Bunun yapısal bir kriz olduğundan şüphe yok. Büyük bir sıkıntı var, bir ekonomik kriz var. Bu kriz dönemleri bazı yapısal değişimler için de fırsat verirler. Bu fırsatı iyi değerlendirmek lazım. Böyle bir dönemde Türkiye'nin daha fazla üretmesi, üretim ekonomisine dönmesi lazım tüketim ekonomisinden. Bakın, biraz önce rakamları verdiniz, geçmişe fazla girmediniz, 2002 demediniz -Başkanın deyimiyle- ama yıllardan beri Türkiye sadece tüketti; özellikle tüketim mallarıyla ilgili çok fazla ithalat yaptık, üretim yapmadık maalesef, sağlam bir ekonomi oluşturmadık. Şimdi bunları, bu ekonomik anlayışımızı değiştirmemiz, üretim ekonomisine geçmemiz, ihracat hedefli ama şimdiki gibi ara malı ithaline bağlı bir ihracat değil, katma değeri yüksek, teknolojik seviyesi yüksek bir ihracat hedeflememiz lazım. Bunun için de siz bir uygulamacı Bakanlık olarak, aynı zamanda işin mevzuat boyutuyla da ilgili bir Bakanlık olarak o üzerinizdeki misyonu yerine getirmek zorundasınız. Büyük sıkıntılar var.

Bu sunumda da sadece bütçeye yönelik ya da klasik, şimdiye kadarki dönemlerde olduğu gibi, bakanların açıklamalarına benzer bir sunum değil de daha detaylı bir vizyon ortaya koymanızı isterdim. Son bölümde yine bir kırk beş dakikalık ya da bir saatlik süremiz olacak, o bölümde o vizyonu ortaya koyabilirseniz memnun oluruz yani bundan sonra yapacaklarınızla ilgili. Gerçi çok kısa tuttunuz bütçenizi, bütçeyle ilgili de çok fazla bilgi vermediniz ama daha uzun dönemli bir vizyonunuz olabilirse, o vizyonu ortaya koyarsanız memnun oluruz.

Şimdi, kısa zaman içerisinde -Bakanlığınız da büyük- on dakika içerisinde birçok şeyi anlatmamız mümkün değil ama ben asıl Sayıştay raporlarına gireceğim. Sayıştay raporlarında, hem gümrükler hem de eski Ekonomi Bakanlığıyla ilgili nasıl bir yapı var, çok net olarak görebilirsiniz; 2017'yle ilgili Sayıştay raporları ama her ikisinde de çok detaylı bilgiler var. Özellikle mevzuat açısından, hukuk ve mali mevzuat açısından, muhasebe işlemleri açısından oldukça geride olduğumuzu, yanlışlıklar yaptığımızı, hatalar yaptığımızı görebilirsiniz; oradan farklı bir pencereden Bakanlığınızı ve bağlı kurumları irdeleyebilirsiniz.

Ekim ayıyla ilgili... Ondan önce tabii bazı konulara değinmek istiyorum. Ekim ayında ihracat ve ithalat rakamlarıyla ilgili şeyler var, siz de söylediniz "Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı." dediniz. Rekor kırıldı ama rekor kırılması için sadece kur değişiminin dışında başka bir neden yoktu. Yani evet, dış ticaret açığı azaldı; evet, ihracatın ithalatı karşılama oranı baya yükseldi. Bunun neydi sebebi? Hiçbir yapısal sebebi yok. Bu sebepleri sizin oluşturmanız lazım. Hâlbuki orta vadeli programa bakıyorum -zaten orta vadeli programın çok fazla eleştirilecek tarafı var, arkadaşlarımız da eleştirecekler- böyle bir programla, böyle bir vizyonla bunun başarılı olması mümkün değil yani yapısal bir dönüşüm mümkün değil.

Sayın Hazine ve Maliye Bakanı sunuş konuşmasında bazı şeyler ortaya koydu. Geçen yıllardaki büyüklüklerin, makro bütçe büyüklüklerinin devamı niteliğinde bunlar. Merkezî yönetim bütçe giderlerine bakıyorsunuz, bütçe gelirlerine bakıyorsunuz, sadece devrevi bir artış söz konusu yıllar içerisinde; yıllara sari, yıllar içerisinde devam eden bir artış veya azalış var. Şunu mesela dikkatinize sunmak istiyorum: Kurumlar vergisi 2019 için ne kadar öngörülmüş? Kurumlar vergisi 74 milyar öngörülmüş. Damga vergisi ne kadar Sayın Bakanım biliyor musunuz? Damga vergisi uydurma bir vergi, binde üzerinden alınır, binde seviyesinde alınır. Kurumlar vergisi yüzde 22'dir kazanç üzerinden, damga vergisi binde seviyesinde alınır biliyorsunuz. 21 milyar; kurumlar vergisinin 74 milyar olduğu bir şeyde 21 milyar damga vergisi. Harçlar 28 milyar. Şimdi, böyle bir adaletsizlik, böyle bir yapısal bozukluk var. Bunları düzeltmemiz lazım. Bu damga vergisi gibi uydurma vergilerin, çağ dışı olan vergilerin kalkması lazım. Gerçek anlamda ihracatı teşvik edecek şeylere, gerçek anlamda bir vergi reformuna ihtiyaç var. Dün söylediğim gibi -Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı buradaydı- bir sosyal güvenlik reformuna ihtiyacımız var, bir hukuk reformuna ihtiyacımız var. Bunların sadece bir bakanlık bünyesi içerisinde yapılması mümkün değil ama sizin ve Hükûmet de değil artık ama kabinenizin bunları başarabilmesi lazım. Bu konularla ilgili ortak bir çalışma içerisinde olunması lazım. Şimdi, yakında 11'nci plan çalışmaları başlayacak Mecliste de. O plan çalışmalarının tekrar revize edilerek aslında değerlendirilmesi ve bu alandaki bu değişim vizyonunun ortaya konması lazım o plan içerisinde de ve ona da uyulması lazım. Yoksa bu açıklanan 6 sektörde yıl sonuna kadar KDV ve ÖTV indirimi getirildi, bunlarla bu işlerin başarılması mümkün değil. Aslında, ekim ayında bu rekor kıran ihracat rakamları da dış ticaret açığının düşmesi de bütün rekor rakamları da bir şeyi ortaya koyuyor, iç piyasada çok büyük bir durgunluk var; bunu net olarak ortaya koyuyor, bunu aşmak lazım. Bu yönde çalışmalar yapmanız lazım, bir vizyon ortaya koymanız lazım.

Biraz önce söylediğim gibi, özellikle Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 2017 Sayıştay denetim raporuna iyi bakılması lazım. Şartlı görüş verilmiş, 5+2'lik bir bulgu var denetim görüşünü etkileyen veya etkilemeyen. Bunları ekibinizle beraber irdelemenizde gerçekten fayda var.

Ekonomi Bakanlığıyla ilgili olarak da 3+32 bulgu var, 3+32 denetim görüşünü etkilemeyen bulgu var, bunları da irdelemekte fayda var Sayın Bakanım. Nasıl bir yapı var onu görebilmeniz açısından önemli hakikaten.

Ben hepsine girmek istemiyorum, zaten vaktimiz yok. Ama şunu, 28'inci bulguyu dikkatinize sunmak istiyorum: Geçmiş yıllarda da bu gündeme geldi, bunu gündeme getirdik ama Bakanlık nedense bir türlü onu ne tartışıyor, burada gündeme getiriyor ne de onun gereğini yerine getiriyor. Sayın Başkanım, sizin de dikkatinize sunuyorum.

Bu Turquality'le ilgili, desteklenmesi hakkında tebliğ kapsamında desteklenen firmaların çoğunluk hisseleri yabancı şirketlere satıldığı hâlde bu markaların desteklenmeye devam etmesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, buyurun toparlayın.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçmişte de bununla ilgili 2015 ve 2016'da Sayıştay raporlarında eleştiriler vardı, bu yıl da güzel bir eleştiri var, bunun netleşmesi lazım. Sonuç olarak mesela, bir Japon firması bizim elektronik firmasını satın almış, biz hâlâ desteklemeye devam ediyoruz. Japon firması bizim elektronik firmasını satın alıyorken, ona sahip oluyorken orada bir marka yaratmayı mı hedefliyor yoksa kendi markasına bir rakip ortaya çıkmasın mı istiyor? Şimdi amaç o taraf için öyledir muhakkak ki, kendi markasına bir rakip ortaya çıkmasın. Bizim bunu desteklememizin ne kadar anlamlı olduğunu ben de sorgulamak istiyorum ya da diğer sektörlerde olduğu gibi örnekler var. Şöyle demiş: "Devlet destekli bir markalaşma programıdır Turquality ve ülkemizin rekabet avantajını elinde bulundurduğu ve markalaşma potansiyeli olan ürün gruplarına sahip firmalarımızın üretimden pazarlamasına, satışından satış sonrası hizmetlerine kadar bütün süreçleri kapsayacak şekilde yönetsel bilgi birikimi, kurumsallaşma ve gelişimlerini sağlayarak pazarda kendi markalarıyla global bir oyuncu olabilmeleri ve söz konusu markalar aracılığıyla olumlu Türk malı imajının oluşturulması ve yerleştirilmesi amacıyla oluşturulmuş devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı." Bununla ilgili olarak da programın hedefleri tek tek sayılmış: Finansal kaynak temin etmek bu marka yolunda olan firmalara, marka bilincini artırmak, katalizör olmak, inkübatör olmak, yurt dışında Türk malı imajının oluşturulması vesaire.

Şimdi, yabancı firmalarca satın alınan, yüzde 51'i onlarda olanlarda bu amaç yerine gelebilecek mi? Yani hiçbir şekilde yıllardan beri bu Sayıştay görüşü dikkate alınarak bir cevap verilmemiş, "Uluslararası normlara uyuyoruz." denmiş. Hâlbuki bu bize has, kendimizin, zaten Bakanlık olarak sizin oluşturduğunuz bir mevzuat, uluslararası normlarla çok fazla ilgisi yok. Uluslararası kurallara göre yapılması gereken bir iş değil sonuç olarak.

Firmaların Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde kurulmuş olması da yeterli olmamalı bana göre. Ben bu konuda şöyle olsun böyle olsun diye çok iddialı konuşmayacağım fakat tartışılması gereken, Sayıştayın görüşünün özellikle dikkate alınması gereken bir konudur.

Sayın Bakan, son olarak da 29'uncu bulgu, devlete karşı mali yükümlülüklerini yerine getirmeyen firmaların desteklenmesi söz konusu. Devlete karşı mali yükümlülüklerini yerine getirmeyen yani prim ve vergilerini ödemeyen firmalar var, bunların bir taraftan devlete karşı yükümlülüklerini yerine getirmedikleri hâlde, bir taraftan devlet tarafından desteklenmesi bir tezat oluşturuyor; bunun da -Sayıştay raporunda var- dikkate alınması gerekir diye düşünüyorum. Tabii bunlarla beraber diğer 3+32 bulgunun da dikkate alınması gerekir.

Sayın Bakanım, çok fazla uzatmayayım. Bir de bu şeye çok kısa olarak değineyim. İnzibati tedbirlerle fiyat artışlarını önleme. Siz özel sektörü de bilen bir insansınız. Yani bu dönemde böyle bir şey söz konusu olamaz. Zaten yaptığınız tespitlere göre galiba 6.400'e yakın bir istismar var, fiyat artışı var normalin üzerinde. Bunları bu tür yöntemlerle önlemek mümkün değil, daha etkili bir vizyon ortaya koymak lazım bütün bunlar için.

Bir de bizim ihracatımız için, baştan da söylediğim gibi, çok önemli bir nokta, işlem görmüş ham maddelerin ya da ara malı ithalatının ayrı bir programla ele alınması lazım. İhracatımız içerisindeki bu ara malı ithalatının düşürülmesi lazım, yüzde 80, 85'lerde, onun çok daha aşağılara düşürülmesi lazım zaman içerisinde. Onun da demin söylediğimiz gibi bir üretim odaklı programlı olması ancak mümkün.

Size ve ekibinize başarılar diliyorum. Bütçeleriniz hayırlı olsun efendim.