KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, burada özellikle CHP sözcüleri kadın mevzusunu hususen bu Komisyonun gündemine getirirler her bahaneyle. Geçtiğimiz toplantıda "etekleme" kavramını kullandım, "etekleme"yi bayanlara tahmil ettiler ve yaklaşık yarım saat burada bir tartışma sürdü. Şimdi, burada, genç bir kardeşimiz, hanımefendi, fevkalade edep çizgileri içerisinde sunumunu yaptı. Onun kardeşiyle ilgili ticari bir gelişmeyi buraya getirmek, hakikaten, edebe, ahlaka mugayir bir hâldir. Bu tespiti yapmak lazım ve doğru yapmamışsınız. Uğur Bey "Dışarıya çıkalım." derken bu mevzu dışarıda konuşulabilecek bir mevzudur anlamında söyledi, çok net söyledi.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Özelde merak ettiğini konuşursun, dışarıda sorarsın, ne var bunda ya? Çok merak ediyorsan.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, ben başlarken Bülent Kuşoğlu Bey'e çok teşekkür ediyorum. Sebebi şu: Sanayi Bakanlığımızın bütçelerini görüştüğümüz hemen her toplantıda hususen DAP'a bir vurgu yapıyor, DAP'la ilgili gelişmelerin hangi düzeyde olduğunu özellikle Komisyon gündemine getiriyor. Bu defa da öyle yaptı. Ben de Sayıştayımızın hazırladığı raporu ayrıntısıyla inceledim, DAP özelinde. İsmail Bey de çok tafsilatlı olarak aktardı. Sayıştayımızın tespitlerine olduğu gibi katılıyorum ve kuvvetle muhtemel, Bakanlığımızın yetkilileri de zaten bunu göz önüne almışlar, kaldı ki DAP yöneticileri de tespitlere katıldıklarını ifade etmişler.

Şimdi, efendim, Sayın Şener Bakanımız bir tespit yaptı, dedi ki -genelde hep aynı şeyler söylenir burada- "Hükûmet adına sunum yapanlar aynı şeyleri söylüyorlar." Tam onu söylerken samimi söylüyorum ben de şöyle bir düşünce içerisindeydim: Burada muhalefet adına konuşanlar, söz alanlar sanki daha önce burada yapılan konuşmaları okumuşlar, oralardan paragrafları alıp bir sene sonra, iki sene sonra, on sene sonra aynı şeyleri terennüm ediyorlar gibi düşünmüştüm. Yani Hükûmet için değil, muhalefet için bu tespiti yapmak lazım.

Bakın, değerli arkadaşlarım, ben DOSİAD'ın üç dönem Başkanlığını yaptım yani Doğu Anadolu sanayici ve iş adamlarını ifade eden bir kurumun. 15 tane vilayet, hemen hemen...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Orası "iş insanları" olmadı mı, hâlâ "iş adamları" mı?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Nereye takılmışsınız ya?

Şimdi "adamlık" kavramı çok özel bir kavramdır. O kavram, sadece erkekler için de kullanılmaz. Duruşu olanlar için, çok özel duruşu olanlar için, nitelik ifade edenler için, bulundukları zemine kalite katanlar için de söylenir. Böyle bu işleri çok abartmamak lazım Garo Bey ve siz de bilirsiniz ki bunların altında kalmayız. Bak, tespit yapıyoruz biz, diyorum ki: Üç dönem Doğu Anadolu sanayici iş adamlarını takip etmiş bir kardeşinizim, sahayı bütünüyle biliyorum ve şimdi de oralara nüfuz etmeye çalışıyorum, sürekli içindeyiz. Sanayicilerimizin, iş adamlarımızın hâletiruhiyelerini de biliyoruz, içinde bulundukları hâli de biliyoruz.

Daha önce, biz gelmezden önce, yani ak anlayış iktidar bulmadan önce, organize sanayi bölgeleri âdeta depo zeminleri olmuştu. İnsanlar, böyle çok sathi, çok yüzeysel ticaret yapanlar bile oralarda mekân kiralamışlardı ya da satın almışlardı, oraları depo olarak kullanıyorlardı. Bizimle beraber, elhamdülillah, çok ciddi mesafeler aldık. Ben bunu sadece Erzurum özeli için söylemiyorum, dediğim gibi, o bölge illerinin tamamı için bunu söyleyebilirim. Kaldı ki onun dışında, organize bölge sayıları da arttı tabii, mesela Erzurum'da bir ikinci organize sanayi bölgesi de açtık ve geçtiğimiz dönem ben burada Sanayi Bakanlığı bütçesi konuşulurken bir not düşmüştüm, Sayın Bakanımızdan bir özel istirhamda bulunmuştum, şimdi Sayın Bakanımız için de bu geçerli olacak: Oyuncak organize sanayi bölgesine dönük bir talebimiz var, inşallah bu da hayatiyet bulacak.

Şunu özellikle söylemek istiyorum arkadaşlar: Sanayi Bakanlığı, AK PARTİ'nin sahaya yansıttığı en önemli, en değerli çalışmaların zuhur ettiği bir alan, bugüne kadar hep böyle oldu. Bugün eğer Savunma Bakanlığı bütçesinde İHA'lardan, SİHA'lardan bahsediyorsak bunun esaslı şeriklerinden birisi işte buradaki arkadaşlarımız, şu ekip. İnsanları sadece, efendim, bir muhalif gözüyle görüp kırmamak, incitmemek lazım; bunların emeklerine saygı duymak lazım. Yapılan çok özel çalışmalar var.

Bakın, burada bir kardeşim var, DAP'ta beraber çalışıyoruz, takip ediyoruz, Doğu Anadolu Kalkınma Projesi. Müthiş bir şekilde sahaya, kalkınma adına, gelişme adına hizmet sunuyorlar. Hükûmetin sunmuş olduğu, vermiş olduğu kaynağı kuruşuna kadar çok verimli bir biçimde yansıtmaya çalışıyorlar. Şimdi, burada hiçbir şey yapılmamış, bütün kaynaklar heba edilmiş gibi bir söz ifade edilirse, orada gönüller de kırılır; şevk, iştiyak da azalır. Öyleyse, hakkı teslim etmek lazım, doğruları konuşmak lazım.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Biz onlara söylemiyoruz, AK PARTİ'lilere söylüyoruz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - AK PARTİ'lilere söylerken, efendim, biz bu hizmetleri bu ekiple beraber sahaya yansıtıyoruz. Bunlar bizim şerikimiz. Siyaset yaparken kiminle yapıyoruz efendim?

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Organize sanayi bölgelerinde çoğu fabrikalar kapandı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Onlar sizin şerikiniz değil, devlet memurları.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, "şerik" derken arkadaşım, Hükûmetin...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Devlet memuru onlar.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İşte, bakış açısı bu olunca buradan yürümüyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - "Şerik" ne demek?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - "Şerik" derken kardeşim, biz bir hizmet sunuyoruz orta yere ve bu insanlarla beraber yapıyoruz bunu. Ben mi yapıyorum? Bunları organize eden, siyaset kurumu. Biz yapıyoruz, birlikte çalışıyoruz. Olur mu öyle bir şey? Böyle bir şey olmaz ya!

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yarın başka bir parti gelir. Onlar sizin ortağınız filan değil, şerikiniz filan değil, onlar devlet memuru.

BAŞKAN - Bir başka gündem yapacağım "Şerik midir, değil midir?" diye ama bugünün tartışma konusu değil.

Sayın Aydemir, buyurun siz.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - "Partneri" deseniz sorun çıkmayacak, "şerik" dediğiniz için çıktı sorun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, söyleyecek herhangi bir şeyiniz olmazsa işi bu noktaya taşırsınız. Ucube işler yani bunlar basit, sıradan işler.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - "Şerik" demek, hukuken "ortak" demek.

BAŞKAN - Sayın Tanal, siz müsaade edin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Anladım ama...

BAŞKAN - Herkesin nasıl konuşacağına siz mi karar vereceksiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ben o hadde sahip değilim.

BAŞKAN - Onu yapıyorsunuz şu an.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ama "şerik" demek "ortak" demek, ortakları değil, onlar devlet memuru.

BAŞKAN - Size ne efendim? Söz aldığınızda da "Şerikiniz değil." dersiniz, o da susar, onu dinler. Müsaade edin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Mahmut Bey...

BAŞKAN - Sayın Aydemir, siz "Mahmut Bey" falan demeyin, siz Komisyona hitap edin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Peki efendim. Başkanım, özür diliyorum, peki.

Arkadaşlar, tabii, teşvik mevzuatını özellikle gündeme getirmeyi düşünmüştüm ben. 1990'lı yıllarda biz özel bir hastane Erzurum'da kurmuştuk. Teşvik mevzuatına çok yakın durdum, olanı, biteni uzun yıllar takip ettim. Daha önce "Alan da kaçan mı var?" misali, teşvik mevzuatları yazılırdı, aşikâr olurdu, sahaya sürülürdü. Bizimle beraber bu o kadar netleşti, o kadar böyle berrak bir hâl aldı ki bu teşvikler bağlamında devletin bir kuruşu heba olmadı. Önceki hâl berhava oldu, gitti. O yüzdendir ki şu an çok verimli, çok nitelikli bir iş hayatı söz konusu.

Efendim, sıkıntılarımız, noksanlarımız yok mudur? Olacak, elbet olacak, bunları kimsenin inkâr ettiği yok ama şunu bilin: Bizim en olumsuzluk diye tarif edeceğimiz şu zemindeki hâl, sizlerin iktidar bulduğu zamanların en zirvelerinden daha iyi bir hâldir ve bu hâl, çok daha iyi noktalara gidecektir, bundan emin olun. Oradan, beni bağışlayın, bol kepçeden -amiyane ifade ama başka türlü olmuyor- üfürmek kolay.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - "Üfürmek" ne demek ya?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Buraya geldiğinizde çok daha özel bir zemin çıkıyor orta yere.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Kim neyi üfürüyor ya? "Üfürmek" ne demek?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kamil Bey, bol kepçeden diyorum, amiyane ifadesiyle diyorum. Ya, arkadaş, sizinle nasıl konuşacağım ben? Bana söyleyin, bana bir lügat verin, konuşayım, böyle bir şey olmaz ya!

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Düzgün konuşun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne diyorsun kardeşim ya! Allah Allah! Senin dediğini mi konuşacağım ben ya!

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Biz ciddi şeyler söylüyoruz. "Üfürüyorsunuz." diyemezsin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Üfürüyorsunuz, bol kepçeden atıyorsunuz. Allah Allah!

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, müdahale edin lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, ne yapayım Başkanım, böyle bir şey olabilir mi? Her konuşmamda aynı şeyi yapıyorlar ya! Böyle bir şey yok ya!

BAŞKAN - Sayın Aydemir, çok güzel konuşuyorsunuz, devam edin, buyurun, dinliyoruz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Siz üfürüyorsunuz, hem de bol kepçeden üfürüyorsunuz. Aynen iade ediyoruz size.

BAŞKAN - Ben sürenizi de yenileyeyim, sizi konuşturmadılar.

Buyurunuz, toparlayın lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, ben en başından alarak...

BAŞKAN - Yeni baştan mı? Alın efendim!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yok.

Çünkü bu hâli bilmeleri lazım. Bu hâlde, hakikaten, böyle ezbere, tek kaynaktan beslenerek çıkacak sonuç, bu şekilde bir yaklaşımdır.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Ezber yok, burada sanayinin içinden gelenler var.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakın, arkadaşlar, AK PARTİ'yle beraber...

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Ezber yok burada arkadaşlar, burada hayatın içinden, sanayinin içinden gelenler var.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Elbette var, ben onlara saygı duyuyorum. Ben onlar için söylemiyorum, genelleme de yapmıyorum elbette ki yani istisnalar elbette ki var, bir genelleme yapmıyorum burada.

Şimdi, STK'ler bağlamında da Sanayi Bakanlığımızın özel çalışmaları oldu bugüne kadar. Sivil inisiyatif özel desteklerle desteklendi. Şehir, üniversite, sanayici zinciri oluşturuldu. Bunlar çok verimli bir hâlde neşvünema buldu, eskilerin ifadesiyle.

Efendim, biz şunu söylüyoruz: Ak dönem, ak anlayış milletinden başkasına diyet borcu olmayan bir siyasetin adıdır. Bunu bugüne kadar, on altı yıl her hâlimizle, her tavrımızla, her icraatımızla gösterdik; Sanayi Bakanlığı bağlamında da bunu yaptık, millî iradeden gücümüzü aldığımızı ifade ettik. Öyle olduğu içindir ki bugüne kadar girdiğimiz her seçimde çok doruk noktaları elde ettik, bundan sonra da öyle olacak çünkü biz hâli çok berrak bir biçimde, billur bir hâlde milletimizle paylaşıyoruz, sakladığımız, gizlediğimiz en küçük bir şey yok; ne noksanımız var, koyuyoruz sahaya, neyimiz var, hâlimiz neyse orta yere koyuyoruz.

Efendim, değerlerimizle yüzleşiyoruz. Elimizde ne varsa onu mutlaka öne alıyoruz, onun üzerine bir başka şeyi orijin noktaya yerleştirip yürümeye çalışıyoruz; bugüne kadar hep böyle oldu.

Şimdi, arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir ifadesi var, paylaşmak istiyorum sizinle. 2023 hedefimiz olan, "Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri hâline getirmek için bugünkü Türkiye'yi şöyle 2 kat daha büyütmemiz gerekiyor." Büyüme demek, değerli arkadaşlar, yatırım demektir; yatırım demek, istihdam demektir, üretim demektir, ihracat demektir, teknoloji demektir, hizmet demektir ve tabii, refah demektir. Şu ifadeler bir ufuk oluşturuyor, bütün millete, hepimize bir ufuk oluşturdu ve o ufuk üzere bir zemin oluşturduk, elhamdülillah. Cenab-ı Hakk'ın da inayeti, samimiyet olunca, kalbî hâl olunca, ihlas olunca o inayet de önünüze yol açıyor ve öyle yürüdük. Biz bu hâle milletçe minnettarız.

BAŞKAN - Toparlarsanız ben de size minnettar kalacağım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Peki, o zaman Sevgili Başkanımı kırmayayım.

Değerli Bakanım, yeni Bakanlık vazifeniz mübarek olsun, bereketli olsun inşallah. Çalışma arkadaşlarınızın hepsine çok teşekkür ediyorum, katkı sunuyorlar. Allah yolunuzu, izinizi açık etsin.

Buradaki hazırunu da saygıyla selamlıyorum, var olun.