KOMİSYON KONUŞMASI

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Efendim, şimdi murada gelirsek biz tekrar Amerika'yı keşfetmiyoruz. Genel olarak özellikle belli bir kısmımız... Türkiye'deki değil, hani dünyada da, insanın olduğu her yerde fıtrat aynı ya, o yüzden genel olarak şiddet eğilimlerinin sebepleri üç aşağı beş yukarı belli. Bizim muradımız, Türkiye'de buna en elverişli, en kolay ulaşılabilir, erişilebilir çözüm metodolojisi ne olur, bunun paydaşları kimlerdir diye, biz en azından parti olarak bu Meclis araştırma önergesini onun için vermiştik.

Şimdi, Türkiye'de 18 yaş altı kadın başına en çok çocuk olan iki il Siirt ve Ağrı. Bu bir şiddet.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Nereler?

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - 18 yaş altı kadın başına en çok çocuk doğurganlık hızı Siirt ve Ağrı'da. Bu bir şiddet ise bunların hiçbirinde ŞÖNİM, mönim yok. Yani, ŞÖNİM'lerin açılırkenki felsefesi "Şiddet çok oluyor, oraya açayım." diye açılmıyor. Onun için belli merkezlerin olduğu yerlere gidelim, gittiğimiz yerde o odak orası değil.

İkinci bir şey, sığınma evleri benim biraz özel ilgili çalıştığım bir konu. Sizin dediğiniz gibi, hani içimizde de vardır bu konuları çalışan. Ben sığınma evi ziyaretleri yapan birisiyim. Sığınma evinin nerede olduğu hiç fark etmez çünkü içinde her yerden insan olur. Gidersiniz Ağrı'dan "Berdel diye geldim." der; gidersiniz Manisa'dan "Erkek arkadaşımdan hamile kaldım, eve gidersem öldürürler." diye gelir ve bu kadınlar bir süre sonra zaten başka bir sığınma evine aktarılır çünkü belalısı -bunun tabiri bu, başka bir ifadesi yok- onun orada olduğunu öğrenir ve oraya gelir. Ve birçok ilimizde sığınma evlerinin adresi her ne kadar resmî yazışmada verilmese de aynı askerî hastaneler gibi...Gülhane'ye ya da Genelkurmaya yazı yazın, deyin ki: "Kaç tane yatak kapasitesi var hastanelerinizin?" "Devlet sırrı" der, söylemez ama gidin, hastanenin levhasında yazar "850 yataklı mevki hastanesi", bilmem ne, falan filan gibi. Şimdi, herkes de bilir bu sığınma evlerinin yerini. Ve şöyle bir tabir gelişmiş: "Sığınma evi durağında ineceğim." Toplu taşımalarda böyle bir ifade var. Dolayısıyla, o belalı kişinin -baba, ağabey, sevgili, boşanılmış koca, kim olursa olsun- gelip bu kadını bulma ihtimali olduğu için kadınlar sığınma evlerinde gezdiriliyor. O yüzden, gittiğimiz ilin neresi olduğu fark etmeksizin benzer öykülere ulaşırız.

Dediğim gibi, üniversiteli kız da var burada. İlla kocası yapmış değil, erkek arkadaşından hamile olmuş, "Eve gitsem ölürüm." diyor, yani kesinlikle öldürürler. Dolayısıyla, dediğim gibi, berdelden kaçan var, kocasından kaçan var, kendi kaçan var, her şey var. Sığınmaevlerinin herhangi birine gittiğimizde kalabalık olmak hiç doğru değil çünkü şöyle bir şey oluyor: Kendimize göre düşünelim, her insanın kaldığınız yer neresi olursa olsun insan onuru denilen bir şey var ve mahremiyet var. Hapishanedeyseniz ya tutuklusunuz ya suçlu ama paylaşmak istemeyebilir. Sığınmaevlerinde de sorduğunuz zaman öyküsünü, size güvenmesi gerekiyor, bunun için de bir ortam lazım. O yüzden böyle biz hani "Kaç kişiyiz?" yok, öyle bir şey mümkün değil olmaz. O yüzden sığınmaevlerine giderken de gidecek heyetteki arkadaşlara ben hani -muhakkak bir çoğumuz bunu biliyoruz ama- bir tavsiye mahiyetinde söylüyorum: Küçük grup hâlinde gidilmeli, oradaki insanın hassasiyeti, kişisel mahremiyeti göz önüne alınarak gidilmeli, yanımızda çok insanla gittiğimiz zaman zaten anlatmazlar ve bazen de yalan öyküler de olabiliyor.

O yüzden, gittiğimiz yer çok fark etmez, Diyarbakır'da da gitsek Edirne'de de gitsek Türkiye ortalaması bir kadın profili görüyorsunuz Trabzon'dan, Ağrı'dan, Ardahan'dan, oradan buradan. Çünkü dediğim gibi, kaygı nedeniyle il değiştiriyorlar. Yani bu, uyuşturucu bağımlısı oğlu da olabiliyor bir annenin, oğlundan kaçıyor kadın. Dolayısıyla gittiğimiz yerde benzer öyküler olur ama bunları tanıklık olarak görmek belki bizleri bazı çabalar için gayrete getirebilir. Yani tanıklık hayatta önemli şeylerden biri.

Bir de dediğim gibi bu ŞÖNİM'ler, kimse hani bunu muhalefet, iktidar diye algılamasın, bu genel ülkesel teamülümüz bizim, yani açalım. Nereye? İşte filan bakan bilmem ne ilindedir, o iline bir aktivite diye ister, filan komisyon başkanı ister, bilmem kim partisinin grup başkan vekili ister, öyle açılıyor. Ne Siirt ne Ağrı'da yoktur ama aile içi şiddetin en çok bildirildiği il neresi diye sorarsanız Bilecik'tir. Çünkü bir yerde ekonomik, kişi başı düşen para artıyorsa iletişim aletine, haberleşmeye ulaşım artıyorsa bildirim artıyor. İzmir ve Bilecik. Bilecik'te kişi başı nüfusa orantıladığınızda yüksek çıkıyor ama şiddet derseniz, Türkiye'de en bilinen yolu 18 yaş altı kızların kaldığı şiddet Ağrı ve Siirt var. Hani gezmek görmek anlamında çok insan hikâyeleri değişmiyor. Ne gibi? İşte, parası olan adamın metresi, parası olmayan adamınkinin de kuması oluyor ama yaptıkları iş aynı iş, eş aldatma, ikinci bir ev açma. İsimler değişebilir İzmir'de gittiğiniz sığınmaevinde ama öykü aynıdır, içeriği aynıdır. Ben o konuda katkı vermek istedim, yani Diyarbakır'da sığınmaevi görsek de İstanbul'da görsek de hikâye değişmez.

Teşekkür ediyorum.