KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Sayın Bakanım, bakan yardımcılarım; yeni görevleriniz hayırlı olsun. Ayrıca Konyalı bir Sağlık Bakanı olmanızdan dolayı da Konyalılar adına memnuniyetimizi ifade ediyorum. İlk bütçenizi Bakanlığınız, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.

Sayın Bakanım, ülkemizde sağlık alanında aile hekimliği, anne ve çocuk sağlığı, hastane ve hasta yatak sayıları, sağlık personeli, koruyucu sağlık, kurumsal yapılanma, bulaşıcı hastalıklarla mücadele ve hasta hakları başta olmak üzere sağlık hizmetlerine erişim ve sağlık hizmeti kalitesine ilişkin önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu hizmetlerde emeği ve katkısı olan herkesten Allah razı olsun. Milliyetçi Hareket Partisi olarak eksik gördüğümüz hususları, görüşlerimizi ve önerilerimizi dile getireceğim; iyiye iyi, kötüye kötü demeye devam edeceğiz.

Fiziki altyapı ve sağlık personelinin kent, kır ve bölgeler arası dağılımı hâlen dengesizdir. Sağlık hizmetlerinin finansmanının sürdürülebilirliğine ilişkin ihtiyaçlar önemini korumaktadır. Sağlık hizmetlerine dengeli ve hakkaniyetli bir şekilde erişim, sağlığa harcanan kaynakların rasyonel kullanımı gibi sağlık hizmetiyle ilgili önemli alanlarda ilerlemeler sınırlıdır.

Aile hekimliği sistemine geçilmiş olmakla birlikte tam bir sevk zinciri sistemine geçilememiş, bu ise hastanelerde yığılmalara, acil ve öncelikli hastaların tedavi süreçlerinin aksamasına yol açabilmektedir.

Tıp eğitimi kalitesi özellikle periferideki tıp fakültelerinde öğretim elemanı yetersizliği, fiziki alan yetersizliği, hastane yetersizliği gibi nedenlerden dolayı yeterince uygun değildir. Hastanelerde kalifiye yardımcı personele ciddi olarak ihtiyaç bulunmaktadır. Sağlık personeli yetiştiren yükseköğretim kurumlarının kontenjanlarında artış sağlanmakla beraber sağlık personeli sayısı ve özellikle yardımcı sağlık personeli henüz yeterli düzeye ulaşamamıştır. Temel sağlık göstergelerinde önemli iyileşmeler sağlanmakla birlikte hâlâ gelişmiş ülkelerin gerisinde bulunmaktayız. Ülkemizde 10 bin kişiye düşen hastane yatağı sayısı 2017 itibarıyla 27,9'dur. 2017 yılında ülkemizde hastanelerin yatak doluluk oranı yüzde 68,1'dir; hastanelerde akut yatak doluluk oranı OECD'de 75,9; Avrupa Birliği ülkelerinde 74,1'dir.

Bin canlı doğumda bebek ölüm hızı 2017 yılında 6,8'e gerilemiş olmakla birlikle bölgesel farklılıklar önemini korumaktadır. Bebek ölüm hızı 2016 yılında OECD ülkelerinde ortalama 3,9; AB ülkelerinde 3,6 iken ülkemizde 2017 yılında 9,1 olarak gerçekleşmiştir.

100 bin kişiye düşen hekim sayısı ülkemizde 186 iken AB'de 378, OECD'de ise 351'dir. 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı ülkemizde 206 iken, Avrupa Birliği ülkelerinde 839, OECD'de 955'tir. Doktor başına düşen hemşire sayısı AB'de 2,4; OECD ortalaması 2,9; ülkemizde ise 1,1'dir. Hemşireler temel olarak halk sağlığında ve klinik hizmetlerde görev alabildiklerinden hemşire sayısının artırılması uzun vadede sağlık hizmetlerinde kaliteyi artırıcı ve maliyetleri düşürücü etkiye sahip olacaktır.

Sayın Bakanım, sağlık doğuştan kazanılan bir insan hakkı olup insanlar arasında hiçbir ayrım gözetilmeden devletin güvencesi altında olmalıdır.

Sağlıkta tüm karar alma ve icra mekanizmalarında koruyucu ve önleyici hekimliği ön planda tutan bir anlayışla ilgili tüm tarafların katılım, katkı ve memnuniyetleri esas olmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri ve temel sağlık hizmetleri, eşitlik ve hakkaniyet prensiplerine uygun olarak kolay ulaşılabilir, kullanılabilir ve hasta haklarına saygılı bir şekilde devlet tarafından ücretsiz olarak sunulmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Kalp damar hastalıkları, kanser, diyabet, kronik solunum yolları hastalıkları gibi ölüm nedenlerinin ilk sıralarında yer alan bulaşıcı olmayan hastalıkların gelişimine neden olan risk faktörlerinin azaltılmasına yönelik başarılı çalışmaların devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Birinci basamak sağlık hizmet birimleri güçlendirilmeli ve aile hekimliği kademesinin etkin bir şekilde hizmet vermesi sağlanmalıdır.

Madde bağımlılığıyla mücadele etkinleştirilmeli, bunların tedavisi için tüm psikiyatri klinikleri içinde ayrı bir birim açılmalıdır. Sağlık Bakanlığının kontrolünde üniversiteler ve eğitim hastaneleriyle iş birliği içinde çalışacak, ileri teknolojiye sahip bir ulusal kalite kontrol laboratuvarı kurulmalıdır. Kemoterapi merkezi ve diyaliz merkezi bulunmayan il ve büyük ilçelerimizde bu merkezlerin kurulması ve aktif hizmet vermesi sağlanmalıdır. Yaşlı, yatalak ve engelli hastaların bakımı için özel bakım hastaneleri kurulmalıdır.

Tıp fakültelerinde daha kaliteli eğitim, öğretim ve sağlık hizmeti sunulması sağlanmalıdır.

Ülkemiz sağlık turizmi yönünden bir cazibe merkezi haline getirilmelidir. Geçtiğimiz aylarda "Uluslararası Sağlık Hizmetleri" unvanıyla bir anonim şirket kurulmasına dair düzenlemeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek verdik. Bu konuda bir atılım gerçekleştirilmelidir. Sağlık turizminin özendirilmesi ve teşviki ile ülkemize hasta akışı ve bu alanda çalışan çok sayıda insanımıza da iş imkânı sağlanacaktır.

Yurt içinde ilaç, aşı, serum ve tıbbi cihaz üretimini önceleyen, bunun için uygun AR-GE iklimi yaratan, üretim süreçlerinin, kamu alım politikaları ve üretim teşvikleriyle desteklendiği bütüncül bir ilaç ve tıbbi cihaz stratejisi geliştirilmelidir. İlaç ve tıbbi malzemelerin üretim veya ithalatından hastada kullanım aşamasına kadar etkin bir kontrol mekanizması oluşturulmalı, sağlıklı bir reçete ve fatura kontrol sistemi uygulanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. İlaç harcamalarını artıran, ilaçlara karşı direnci güçlendiren ve ilaç yan etkileri üzerinden sağlık kaybına da yol açan gereksiz ilaç tüketimi önlenmelidir.

Sayın Bakanım, şehir hastanelerinin yatırım ve işletmecilik açısından mali boyutuyla ilgili bilgi vermediniz. Şehir hastanelerinin çok pahalıya mal olmasının söz konusu olduğu, bu durumun ileride katılım paylarının artırılmasını gerektirebileceği, ayrıca hastaneler genellikle şehir merkezlerinden uzağa yapıldığından fiziksel anlamda hizmete ulaşmanın zor olduğu ifade edilmektedir. Geçtiğimiz günlerde basına da bir haber düştü Elâzığ Şehir Hastanesiyle ilgili, "Şehir Hastanelerinin Gerçek Yüzü" diye bir haber. Ki Bakanlıktan da bu konuda da bir açıklama da görmedim, bilmiyorum yapıldı mı. "Hastanenin şehir merkezine uzaklığı ve hastaların ulaşımının güç ve pahalı olması nedeniyle poliklinik sayısı devlet hastanesine göre yüzde 50 azaldı." diyor. "Eski devlet hastanesinde günde 6-7 bin hastaya bakılırken şehir hastanesinde bu sayı günlük 3-4 bine düştü. Acilde bakılan hasta sayısı devlet hastanesinde 1.400- 1.500 iken şehir hastanesinde bu sayı 750-900'e düştü." diye istatistikleri veriyor ve "Sağlık harcamaları 10 kat kadar arttı fakat gelirde bu artış olmadı, üretilen 1 liralık sağlık hizmeti devlete 10 katı maliyet getirdi." diyor. Bir de rakam vermiş Sayın Bakanım: "Hastaneyi işleten firma iki aylık kiralama ve hizmet alımı için Maliyeye 56 milyon lira fatura kesti, buna karşın üretilen sağlık hizmetleri için hastane SGK'ye sadece iki aylık dönemde 21 milyon fatura kesti." diyor. Dolayısıyla özellikle işletmeye açılmış şehir hastanelerinde kira ödememiz nedir, gerçekten poliklinik sayılarında düşme var mı, ne kadar bütçeye rakam koyduk? Onu da bütçede araştırdım, hizmet alımıyla ilgili rakamlarda epey artış var, herhâlde buraya konuluyor şehir hastaneleriyle ilgili ödenen kiralar. 2018'de 8 milyar 379 milyon konmuş, 2019'da 11 milyar 637 milyon liraya çıkıyor, 2020'de 16 milyar yani çok yüksek oranda bir artış burada görülüyor. Yani bu konuda gerçekten verilen alım garantisinin altında mı kalınıyor hasta sayısı açısından, bilgilendirirseniz memnun oluruz.

Türk milleti tabii ki en iyi, en kaliteli hizmetlere layıktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak tabii ki bu hizmetlere biz de destek veriyoruz. Ancak bedeli ağır bir maliyetle ve en pahalı bir şekilde de bu ödettirilmemeli. Zaten muayene parası, reçete parası, kutu parası, ilaç parası, katılma payı diye alınan paralardan dolayı vatandaşımız gerçekten bunalmış durumda.

Sayın Bakanım, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemlerinin önlenmesi için her türlü hukuki, idari ve sosyal tedbirler etkin bir şekilde uygulanmalı.

Sağlık hizmetlerinde sürekliliği ve erişilebilirliği sağlamak amacıyla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kalaycı, toparlayın lütfen buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - ...sağlık insan gücünün ülke genelinde dengeli dağılımını temin edecek bir istihdam politikası uygulanmalıdır.

Günümüzde yardımcı sağlık personeli okullarından mezun işsizler ordusu ortaya çıkmış olup bunların istihdamında sorunlar yaşanmaktadır. Bu grupta ebe, acil tıp teknisyeni, anestezi teknisyeni, sağlık memurları ve tıbbi sekreterler bulunmaktadır. Bu personelin gerek özel gerekse de resmî kuruluşlarda istihdam edilmesi için gerekli koşullar sağlanmalıdır. Yardımcı sağlık personeli istihdamı arttırılarak sağlık hizmetlerinin standardı ve kalitesi daha da yükseltilmelidir.

Sağlık çalışanlarının özlük hakları ve çalışma şartları iyileştirilmelidir. Temmuz ayında yapılan düzenlemeyle emekli tabip ve diş hekimlerinin emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmüş, hemşireler ve diğer sağlık personeli göz ardı edilmiştir. Yapılan görev ve ekip çalışması dikkate alınarak hakkaniyet gereği hemşire ve diğer sağlık personeli ile eczacıların da emekli aylıkları iyileştirilmelidir.

Yine, insan sağlığı hizmetlerinde çalışan sağlık mesleği mensuplarının bir yıllık çalışmalarına altmış gün fiilî hizmet süresi zammı uygulanması düzenlenmiş ancak geçmiş hizmetler dikkate alınmamıştır. Fiilî hizmet süresi zammının tüm sağlık çalışanlarını kapsaması, her yıl için doksan gün eklenmesi ve bu uygulamanın geçmiş hizmetlere de uygulanması gerektiği görüşündeyiz.

Sayın Bakanım, döner sermayeden yapılan ek ödemelerin emekliliğe yansımaması nedeniyle sağlık çalışanlarının emekli aylığı ciddi oranda azalıyor. Sağlık çalışanlarının hem memnuniyetini artırmak hem de geleceğe güvenle bakmalarını sağlamak için döner sermayenin emekli aylığına yansıtılması için yasal düzenleme yapılmalı.

Yine, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunda çalışan eczacılar gerek Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde gerekse eş değer kurum olarak kabul edilebilecek Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan eczacılara göre çok daha düşük maaşlarla çalışmakta. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu eczacılarının bu mağduriyeti mutlaka giderilmeli, özlük hakları düzeltilmelidir.

Sağlık Bakanlığı bünyesinde istihdam kargaşası yaşanmakta. 4/A'lı, 4/B'li, 4924 ve 5258 sayılı Kanunlara ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye tabi sözleşmeli, vekil ebe hemşire, taşeron işçilikten işçi kadrosuna alınanlar gibi farklı mali ve sosyal haklara sahip istihdam modelleri uygulanmaktadır. Sağlık çalışanları farklı istihdam modelleriyle birbirine küstürülmüştür. Sağlık camiasında meslekler arası saygınlık tüketilmiştir. Aynı yerlerde ve hizmetlerde aynı işi yapmalarına rağmen statülerinin farklı olması nedeniyle çalışanlar arasında idari, mali ve sosyal hakları yönünden birçok farklılık bulunması Anayasa'yla güvence altına alınan eşitlik ve adalet ilkelerine de aykırıdır. Sözleşmeliler, vekil ebe hemşireler, aile sağlığı çalışanları umutla kadro beklemektedir. 24 Aralık 2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle taşeron işçiler kadroya alınmış ancak bu düzenleme taşeron işçilerin tamamını kapsamamıştır. Hastanelerde bilgi işlemci, laborant, tekniker, kimyager, radyolog olarak çalışan binlerce sağlık personeli de kadro alamadığından büyük bir şok yaşamıştır. Hâlbuki asıl işi yapan ve kanun hükmünde kararnamede aranan tüm şartları taşıyan taşeron işçisi sağlıkçılar sadece ihalelerin yaklaşık maliyeti içinde personel giderleri yüzde 70'in altında olduğu gerekçesiyle kadro dışı bırakılmıştır. Böyle bir gerekçenin hiçbir izahı olamaz. Bu çalışanların taşeron personeli olduğu açıktır. İhalede personel çalıştırmanın yanı sıra malzeme, yazılım ve benzeri işlerin de olması bu çalışanların taşeron işçisi olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen Sayın Kalaycı.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bitiriyorum Başkanım.

Herkes bilir ki bu çalışanlar işvereni tanımaz bile. Yapılan ihalelerde işverenler değişir, onlar aynı işte çalışmaya devam ederler. Yirmi yılı aşan süredir bu şekilde çalışanlar var. Dolayısıyla bu arkadaşların kadro dışı bırakılmaları büyük haksızlık olmuştur. Ayrıca 4 Aralıktan önce çalışmış olanların kapsam dışında bırakılmış olması da hakkaniyete uygun düşmemiştir çünkü yıllarca taşeron işçi olarak çalışıp 4 Aralık öncesi görevlerine son verilmiş olanlara kadro verilmemişken sadece 4 Aralık günü işe başlayanlar kadro almıştır. Sağlık Bakanlığında 100 binin üzerinde taşeron işçisi kadro alırken yıllardır asıl işte çalışan vekil ebe hemşireler, aile sağlığı çalışanları ve aile hekimlikleri tıbbi sekreterler olmak üzere toplamda 9 bin civarında çalışana kadro verilmemesi de hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak kadro alamayan taşeron işçilerin feryadının duyulmasını ve bu çalışanların kadroya alınmasını umuyor ve bekliyoruz. 1 milyona yakın kişi için olumlu bir düzenleme yapılmışken sayıları binler düzeyinde ifade edilen kadro mağdurları mutlaka dikkate alınmalıdır. Hayırlı bir düzenleme yapılmıştır, bu da tamamına erdirilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde de yer alan kamuda kadro alamayan taşeron işçileri 4/B'li, vekil, sözleşmeli, fahri ve geçici statüde çalışanların kadroya geçirilmesi amacıyla hazırladığımız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğumuz kanun teklifleri bir an önce gündeme alınmalıdır diyorum.

Tekrar bütçemizin hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum. Sizlere de başarılar diliyorum.