KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sayın Başkanım, çok Değerli Bakanımız, Komisyonumuzun çok değerli üyeleri, çok değerli bürokratlarımız ve basın mensuplarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakanım, yeni göreviniz hayırlı uğurlu olsun, 2019 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Tabii, Kanuni Sultan Süleyman'ın sözleriyle başlamak istiyorum konuşmama: "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet bir nefes sıhhat gibi." demiş. Tabii, sağlık her şeyin başı. Yani en önemli makamlardan bile çok üstün bir yer ve aynı zamanda Anayasa'mızın 56'ncı maddesinde de "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." denmektedir. Tabii, ülkemizde sağlığın nereden nereye geldiğine bir bakmak lazım. 1980'li yıllarda ben o zaman devlet parasız yatılı sınavına girdim ve liseye başlayacaktım, sağlık heyet raporu almam gerektiğinde Uşak Devlet Hastanesine gittiğimde heyet kurulamıyordu. Yani orada 5 tane branştan, onlar nedir? Göz, kulak-burun-boğaz, genel cerrahi, dahiliye ve nöroloji doktorlarının olmadığı bir dönemden elhamdülillah bu dönemlere geldik. Tabii, bu dönemlere gelmemizde her dönemde farklı hükûmetlerimizin kendilerine göre birtakım mutlaka katkıları vardı, bunları inkâr edemeyiz. Tabii, geçmiş dönemlerde bizim en büyük eksikliğimiz hükûmetlerin uzun ömürlü olmayışı, bir de milletten topladığımız paraların da büyük bir kısmını faize vermekteydik. Ama daha sonra 1989 yılında hekim olarak başladığımızda o günlerde Türkiye'nin tablosu ne diye baktığımızda, işte, çeşitli kurumların hastaneleri vardı, sigorta hastaneleri vardı, kamu hastaneleri vardı, diğer Sağlık Bakanlığına bağlı, Devlet Demiryolları hastaneleri vardı, bu gibi çeşitli hastanelerin olduğu; herkesin sağlık güvencesinin olmadığı; bir sağlık karnesini diyelim ki üç beş ailenin kullandığı günleri yaşadık. Diğer taraftan, sigortalı olan bir vatandaş gerçekten de bugün... Sağlık çalışanlarının o günün şartlarında üçte 1'i bu kamu kurumunda çalışırken yaklaşık toplumun yarısına bakmak mecburiyetinde olduğu; işte Ağrı'da, Erzurum'da bir hasta hastalandığı zaman oradaki bir üniversite hastanesine değil de ta Ankara'ya kadar gelmek zorunda olduğu; hastanelere geldikten sonra da başka SSK hastanesi dışında bir yere gitmesinin imkânsız olduğu; diğer taraftan, BAĞ-KUR'luların, sosyal güvencesi olmayanların ve devlet memurlarının devlet hastanesine gittiğini; hasta yattıktan sonra ilaç yazılınca o ilaçları hasta sahibinden istediğimiz getirmezse tedavi edemediğimiz; diğer taraftan ambulans hizmeti diye sadece şehirler arası servis veren ve hasta sevki gerektiğinde de önce mazot parasını yatırttığımız böyle bir günleri yaşadık. Aynı zamanda rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın bir baypas ameliyatı için ta Amerika'ya gittiği günleri hepimiz biliyoruz. Ta o günlerden bugünlere geldiğimiz zaman gerçekten de çok şey değişti.

2002 yılında iktidara geldikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde ve Sağlık Bakanlığımızın koordinasyonunda sağlıkta çok büyük bir değişim dönüşüm yaşandı. Belki diğer milletvekillerimiz şöyle dediler: Yani bütçeden sağlığa ayırdığımız para OECD ülkelerine göre çok düşük, diğer taraftan da çalışan sayısı diğerleriyle kıyaslandığında yarısı oranında ama verdiğimiz hizmetin kalitesine baktığımız zaman çok büyük bir değişim dönüşüm oldu. "İlk önce ne yapıldı Türkiye'de?" diye baktığımızda; ilk önce tüm vatandaşlarımızı biz SGK çatısı altına alarak tüm vatandaşlarımız bu ülkenin birinci sınıf vatandaşları hâline getirdik. Diğer taraftan ne yaptık? Sağlık hizmetlerine bir standardizasyon getirilmesi anlamında kamuya ait hastanelerimizin hepsini Sağlık Bakanlığı çatısı altında topladık ve herkesin sağlıktan eşit hizmet almasının önünü açtık. Neyi getirdi bu? Herkesin diyelim ki devlet hastanesine gidebilme imkânı yanında aynı zamanda özel hastaneye gidebilme imkânının da yollarını açtık. Burada tabii ki biz hemen hemen tüm şehirlerimizde, hemen hemen tüm ilçelerimizde -Uşak'ta olduğu gibi Uşak Devlet Hastanesi, Eşme Devlet Hastanesi, Banaz Devlet hastanesi gibi- tüm hastanelerimizi gerçekten de çok kısa bir zamanda yeniledik ve sağlık hizmeti veren personelimizin özlük haklarını koruma anlamında ve hem muayenehanede çalışma hem hastanede çalışma ikilemi gibi ikilemi ortadan kaldırarak, performans sistemini getirerek ve hekimlerin gerçekten de verdiği hizmet karşılığında bir maddi karşılık alabilmesinin önünü açarak daha mutlu olmasına sebep olduk ve hekimlerin kaynaşmasına da vesile olduk.

Diğer taraftan, biz sadece binaları düzeltmedik ve nitelikli yatak sayıları getirmedik. Aynı zamanda sağlık hizmeti standardizasyonunu yaparak tüm Türkiye'deki hastanelerin aynı hizmeti verip vermediğini kontrol etme imkânı sağladık. Bugün, elhamdülillah, Uşak gibi orta ölçekli bir devlet hastanesinde hemen hemen tüm tahliller yapılabiliyorsa ve odalarının hemen hemen çok büyük bir kısmı nitelikli hâldeyse ve açık kalp ameliyatları gibi pek çok ameliyat yapılabiliyorsa bu, Türkiye'de sağlık yönünden nereden nereye geldiğimizin çok önemli göstergesidir diye ümit ediyorum.

Tabii, biz bu başarı hikâyesini kimlerle yazdık diye düşündüğümüz zaman, biz bunu en önemli olan sağlık çalışanlarıyla beraber yazdık. Sağlık çalışanlarının bu başarıdaki rolü çok büyüktür, Allah onlardan razı olsun. Gerçekten de hekimiyle, hemşiresiyle, sağlık memuruyla, ambulans şoförüyle olsun çok büyük hizmetler verildi. İşte bugün ambulans hizmetlerine baktığımız zaman, bugün en ücra köşedeki bir vatandaş 112'yi aradığı zaman, hiç kimsenin Türkiye vatandaşı dahi olduğuna bakılmaksızın, sosyal güvencesi var mı yok mu diye bakılmaksızın, SGK'ye primi var mı yok mu diye bakılmaksızın biz bu hizmeti herkese eşit verir hâle getirdik. Eskiden bizim için gerçekten de hayal olan ve Avrupa ülkelerindeki vatandaşlara Avrupa'nın uyguladığı uçak ambulansları bugün ülkemizde elhamdülillah, hiçbir karşılık almadan veriyor olmamız bizim sağlıkta nereden nereye geldiğimizin en önemli göstergeleridir. Sadece bunlar açısından değil, ikinci basamak sağlık hizmetleri, tedavi edici sağlık hizmetleri açısından değil; diğer taraftan, aynı zamanda da birinci basamak, önleyici sağlık hizmetleri açısından da çok önemli mesafeler katettik. Aile hekimliği kuruldu ve herkesin bir aile hekimi var. Burada sadece vatandaşları mutlu etmedik, aynı zamanda pratisyen hekimlerimizin aile hekimi olmasına vesile olarak onların da bu mesleklere sahip çıkması ve mesleklerinin karşılıklarını almasında büyük bir katkı sağladık.

Bugün yine, birinci basamak sağlık hizmetleri yönünden KETEM birimlerini kurduk, bu çok önemli ve kanser gerçekten de çok mücadele edilmesi gereken, ömrü kısaltan bir hastalık ve aynı zamanda ızdıraplı bir hastalık. Bununla mücadelede erken teşhisin ne kadar önemli olduğunun hepimiz farkındayız ve bununla ilgili çok önemli mesafeler katettik.

Daha aklımıza gelen, sayamayacağımız pek çok hizmet var. İşte, özellikle kırsal kesimde oturan vatandaşlarımızın ilaçlarını evine dahi götürme hizmetini biz bugün veriyoruz. İşte, bu pek çok hizmeti biz yaptık. Eksiklerimiz var mı? Mutlaka eksiklerimiz var. Onları da mutlaka tartışarak, çözüm yollarını bularak hep beraber gidereceğimizi ben düşünüyorum.

Ben birkaç hususu dile getirmek istiyorum Sayın Bakanım.

Şimdi, özellikle döner sermayede, işte döner sermayenin bir kısmı sabit ödeniyor yani çalışsa da çalışmasa da bu ödeniyor. Şimdi, hastanelerimizde döner sermaye dağılımı işte, hastanedeki çalışan personel sayısının çokluğu ve gelir miktarına göre değişebiliyor. Siz aynı performansı gösterseniz bile işte, farklı hastanelerde çalıştığın zaman aynı performansa farklı ücretler alabiliyorsunuz. Bugün, işte, bizim, sağlık çalışanlarının en büyük talebi döner sermayeden sabit verilen miktarın sabit maaşa yansıtılması, sağlık çalışanlarının maaşının yükseltilmesi. Emekliliğe yansıttık biz bunları ama bunun şu dezavantajı var Sayın Bakanım: Bu kişiler izin aldıklarında özellikle diyelim ki... Şöyle ben izah edeyim: Diyelim ki sabit bir ücret alıyor, özellikle düşük alan kesimler için üzerine bin lira, 2 bin lira daha fazladan bir performans alıyor. Bu performansı aldığı zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güneş, son cümlenizi alayım.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - ...bu çalışanımız izin kullandığı zaman, beş gün izin kullansa Sayın Bakanım, onun hepsi kesiliyor. Çünkü niye? Totalinden hesaplanıyor. Bunun totalinden değil de sadece aldığı kısımdan hesaplanıp aldığı kısımların günlere bölünerek kesilmesinin daha uygun olacağını ben düşünüyorum.

Diğer taraftan, bizim en büyük problemlerimizden bir tanesi, acil sağlık hizmetlerine başvuran hasta sayımızın ikinci basamakta özellikle çok yüksek olması. Yaklaşık beşte 1 civarı falan vatandaşımız acile müracaat ediyor. Tabii, bunu önlemek için birtakım tedbirler getiriyorsunuz. Burada atanan pratisyen hekimlerin de sayı bakımından yetersizlikleri olur. Bunun da nedeni, pratisyen hekimlerin tıpta uzmanlık sınavına girmek için istifa etmeleri. Benim acizane önerim şu: Herkese yani tıpta uzmanlık sınavına girmeden önce bir yıl pratisyen olarak çalışma mecburiyeti getirmeniz hem hekimlerin hekimlik nosyonunu öğrenmesi bakımından hem de hizmetin devamlılığı bakımından bu problemi çözecektir diye düşünüyorum.

2019 bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Başarılar diliyorum. Saygılar sunuyorum.