| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı d)Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu e)Türkiye Halk Sağlığı Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 13 .11.2018 |
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet, Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, hoş geldiniz, bütçeniz hayırlı uğurlu olsun inşallah.
Tabii, Sayın Bekaroğlu'nun tarzı hep bu, bütün bütçelerde bu hâl üzere konuşuyor. Dolayısıyla, abartı, bak şimdi "üfürme" demiyorum, "abartı" diyorum dikkat ederseniz.
BAŞKAN - Canım, "üfürme" güzeldi. Hayret bir şey ya.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, bakın, ben özellikle kendi yaşadığım kentten bir örnek vereceğim. "Yandaş" dedi ya, "Hep yandaşlara para aktarılıyor." filan dedi ya Sayın Bekaroğlu...
BAŞKAN - Ya, onu hep diyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hep dediği için zaten, şimdi, bak, mesela bir özel kavramdır, bunu da kullanayım: "Müptezel olmak" derler. Sözü müptezel hâle getirdiğinizde onun bir kıymetiharbiyesi kalmaz. Ne kadar çok, böyle, hakikatte...
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, bu ağır oldu, sen cevap vermiyorsun ha.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sen benim sorduğum sorulara cevap ver. Öyle mugalata yapma.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İşte, ona vereceğim, şimdi oraya geliyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İddia ettim, Bütün bu projeler kimlere verilmiş, hepsi elimizde duruyor.
BAŞKAN - Onların hiçbiri gizli belge değil ki sanki gizli belge elinde duruyormuş gibi yapıyorsunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yandaş mıdır, değil midir, hepsi elimizde duruyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi kardeşim bakın, çok net bir örnek veriyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Konuşmasını öğreneceksin, argodan vazgeçeceksin, bir gün öğreneceksin bunları.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır, bu "müptezel" kavramı da argo mu, bu da mı argo?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Eyvallah, peki.
BAŞKAN - "Müptezel" kavramı olmayabilir ama "Sayın Bekaroğlu kelimeleri müptezel hâle getirdi." dediniz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Aynen öyle, kelimeler, kavramlar, tavır.
BAŞKAN - Ama bu, argo oluyor o zaman yani.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyle olduğu için de bir kıymetiharbiyesi kalmıyor sözünün.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kardeşim, sen gürültü yaparak bozma, bunlara cevap ver.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Veriyorum, ben işte ona cevap veriyorum.
Bakın, arkadaşlar, Erzurum'da şu anda...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Şu zamanda şu ihale yapıldı, içeriği budur, hiçbir şekilde haksızlık yapılmadı, rekabete uyuldu, milletin menfaati var.", bunu söyleyeceksin, örneklerle, rakamlar vereceksin.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tam bu söylediğin gibi bir hâl varittir. Bakın, Erzurum'da şu anda bir büyük proje hâlen daha 2009'dan bu yana fonksiyonel hâle gelemedi.
BAŞKAN - Hangi proje?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Söyleyeceğim. Sağlık Bakanlığıyla ilgili değil, Orman Bakanlığıyla ilgili, Sakalıkesik Sulama Projesi var. Yaklaşık 30 civarında köy bu projeyi yıllardır hasretle, hararetle bitsin diye bekliyor. Bitmiyor, sebebi müteahhitlerden kaynaklı problemler. Müteahhit kim? Şu anda kimin elinde? Ben müteahhit arkadaşımı, kardeşimi asla burada zemmediyor anlamında alınmasın, o anlamda söylemiyorum. Bir CHP eski milletvekili şu anda...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yandaşlar almamış kârlı değil diye.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Siz hep ne dediniz kardeşim: Hepsini yandaşlara... Bu CHP milletvekili, eski milletvekili yandaşımız mı?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kârlı değil.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Arkadaşlar, şunu söyleyeyim, tutanaklara geçsin, asla ve kata AK PARTİ döneminde hak etmeyen hiçbir ihale bir başkasına verilmez. Hak neyse o hayat bulur.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hepsini Mehmet Cengiz mi hak etmiş bu ihalelerin?
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Şeker, zaten bir Bekaroğlu'yla zor uğraşıyoruz, dur sen, sen bir müsaade et, bir dur.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Elbette Mehmet Cengiz... Kim almışsa o, hak ederek almıştır arkadaş ya, bu böyle.
BAŞKAN - Sayın Aydemir, siz lütfen Komisyona hitap edin, Sayın Bekaroğlu'nu bırakın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bireysel kin ve garez yani önceden yaşanmış, kendine ait, nefsine ait sıkıntıları buralara teşmil etmek, buralarda...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir tespitte bulunuyoruz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tespitin doğru değil, efendim. Doğru ne, ben de onu söylüyorum. Bak, ben de bir tane örnek veriyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Kin ve garez" ne demek?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şu anda örnek veriyorum ben size, diyorum ki arkadaş bu söylediğiniz doğru değil. İşte ben sana örneğini veriyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kime kin ve garezimiz var? Ne kin ve garezi ya!
BAŞKAN - "Kin ve garez" kötü bir laf değil ki, niye şey ediyorsunuz yani?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır, ben söylüyorum da bunu arkadaşım, biraz sahici konuşacaksınız, değil bu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kin ve garez ne demek.
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, müsaade edin ama yani.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neye müsaade edeyim?
BAŞKAN - Allah Allah, o sizin sorularınıza cevap vermek için mi söz aldı canım. Allah Allah!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben hakaret etmiyorum, bu kadar kızmanıza da gerek yok. Siz söyleyeceksiniz, burada biz de sükût edeceğiz, söylediklerinizi onaylayacağız; yok böyle bir şey.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kin ve garez ne demek ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben belge veriyorum bakın.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nerede belge veriyorsun?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben diyorum ki Erzurum'da şu an varit olan bir yaşanmışlık var.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Kin ve garez"e belge ver.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Her gün aynı şeyleri söylerseniz o bireysel kin ve garezden kaynaklı bir hâldir diyorum ben.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne ilgisi var.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bu kadar, başka da bir şey yok.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydemir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bitti zannettim, ne bileyim canım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Böyle bir şey olabilir mi.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bekaroğlu bırakmıyor ki konuşsun ya.
Sayın Başkanım, siz de biraz müdahil olun.
BAŞKAN - Arkadaşlar yani...
Yahu ne ekersen onu biçersin Sayın Çelebi. Müsaade edin.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sayın Bekaroğlu bir hekim. Ben şunu arzu ediyorum...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, bitene kadar susacağım, cevap hakkı vereceksiniz bana.
BAŞKAN - Cevap hakkı yok.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nasıl yok. O zaman konuşacağım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, ben şunu özellikle beklerdim: Sağlıkta daha önce neler yaşanmıştı? Şimdi var olan hâl nedir? Noksanlarımızı ortaya koysun. Bundan memnuniyet duyardım. On beş yıl bir özel hastanenin yöneticiliğini yapmış, yönetim kurulu başkanlığını yapmış birisi olarak o zemini çok yakından takip ettim, biliyorum ben. Neler oldu? Çocukluğumuzdan bu yana o vetireyi burada bulunan herkes de takip etmiştir.
Noksanımız da varsa Sayın Bakanımız burada, burada çok yetkin bir kadro var. Bunlara yönelmek lazım, talepte bulunmak lazım. Ben de bu bapta tespitlerimi aktarayım müsaade ederseniz. Sadece o bir parantez içerisinde verilmesi gereken cevaptı, onu yaptım.
Şimdi, arkadaşlar, bu alan ak anlayışın zirve alanlarından birisi. Gerçi bütün sahalarda başarı elde ettik ama sağlık doruklarda bulunduğumuz alandır, dünyanın gıptayla takip ettiği. Sağlık tarihimizde eşi emsali görülmemiş yaşanmışlıkları varit olduğu bir saha. Öyleyse buraya katkı sunmuş bugüne kadar kim varsa bunlara müteşekkir olduğumuzu ifade etmek lazım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - OECD sonuncusuyuz.
BAŞKAN - Sayın Şeker, lütfen.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bir Dadaş eli bu hâlde hakikaten çok mahir çıkmıştır, katkı sunmuştur. Eski Sağlık Bakanımız Recep Akdağ Bey'e bu vesileyle çok teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Orta Asya'nın sağlığını...
BAŞKAN - Ya, Sayın Bekaroğlu, hakikaten dayanamıyorsun.
Ya, bir de ben insem aşağıya, konuşmaya başlasam ne yapacaksınız, merak ediyorum ha!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, bize hemen hemen her bütçede şu söyleniyor: "Ya, efendim, eskiyi bırakın, eskiyle niye ilgilisiniz, şimdiyi anlatın." Eğer biz zıddıyla kaim bir hâli ortaya koyamayacaksak o zaman hâli çok net, berrak izah edemeyiz. 2002'den önce sağlık sahası nasıldı, şimdi ne hâldeyiz? Buraya bakmak lazım.
Şehir hastanelerini zemmeden bir anlayışa ben hakikaten acayibe kalarak bakıyorum. Ne demek ya?
BAŞKAN - Acayibe kalarak bakıyorsunuz; vay vay vay... Ben de öyle kalıyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet, yani bizim demek ki atalarımız, büyüklerimiz boşa bunu söylememiş. Hafızaibeşer nisyanla malul. Hakikaten hafızamız çok, böyle, balık hafızası, anında unutuyoruz Sevgili Başkanım. Tabii, sizin de bu işte bir şeyiniz var.
BAŞKAN - Katkım var. Unuttun mu benim yüzümden?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Uyarmak lazım, unutturmamak lazım.
BAŞKAN - Peki.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben her dem, her vesile, sadece bu zeminde değil, başka zeminlerde de bize ait olanları da noksanlarımız da varsa hatırlayalım, hatırlatalım diye ikazda bulunuyorum. Bu, çok kardeşane bir duygunun açığa çıkmasıdır. Onun için şimdi hatırlatmalarda bulunacağım.
BAŞKAN - Yatak sayıları falan mı?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani yatak sayılarını Sayın Bakanımız söyledi.
BAŞKAN - Ambulansı söyledi, hastane sayıları, doktor sayıları...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet, hepsini söyledi.
BAŞKAN - Ben tekrar girme diye söyledim onu ben.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yok, elbette onları söyledi ama ben de şunu söyleyeceğim.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Kızakları söyle.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak, şimdi burada Ağrı'da yaşanmışlıkları bilen, hakikaten o işin ordinaryüsü bir kardeşim var. Söylemesek olmaz ya, hakikaten kızaklarda kaybettiğimiz canlar vardı bu ülkede. Şimdi elhamdülillah, mezralara inen helikopterlerimiz var, bunu söyleyelim değil mi? Bu, bizim eserimiz, bu ak anlayışın sağlığa vurduğu damgadır.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Helali hoş olsun de.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tabii ki helalühoş olsun.
Bunu milletimiz takdir ettiği için bugüne kadar girdiğimiz her seçimden şahika sonuçlar aldık. Yakında bir seçim daha yaşayacağız, göreceğiz gene aynı şeyleri.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ağrı diyorsunuz da Ağrı sonuncu...
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin ya, böyle bir usul yok.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Arkadaşlar, biz hastane koridorlarını...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Geçen hafta...
BAŞKAN - Arkadaşlar, Ağrı meselesine... Sayın Çelebi, bir dur Allah rızası için.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Cuma diyorum ki...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Sayın Çelebi, böyle yapacaksanız, isterseniz ara vereyim, iki saat sonra devam edelim. Siz Ağrı'nın sohbetini yapın, başka sohbet yapın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Parası olanın sağlık bulduğu, olmayanın kaderine terk edildiği hâlleri hep beraber yaşadık, biliyoruz.
Şimdi, tabii, şu temiz, şu billur hâl ortaya çıkınca ben aslında bunu biraz da sıhhatli bir gidişat olarak da görüyorum çünkü zihinleri temizlemek lazım, o kötü algılardan da kurtarmak lazım ki daha zirvelere gidebilelim. Yoksa oraya beyninizi teksif ederseniz hep orada kalırsınız. Gerçi biz, ak kadro temizledik, elhamdülillah ama onları da temizlememiz lazım diye söylüyorum Başkanım.
BAŞKAN - Dur, yanlış anlaşılır, neyi temizlemek lazım?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani o tortulardan kurtarmaları lazım, onun için söylüyorum ben bunu.
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu'nu mu?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Acilde bile varlıklı olanların ayrıştırıldığı bir hâli yaşamıştık, görmüştük biz, hep beraber bunları biliyoruz.
Şimdi, ak bir vicdan açığa çıktı. Ne zaman? AK PARTİ'nin iktidarıyla beraber. İşte, o zaman sağlık sektöründe ciddi bir atılım yaşandı, hâlen daha da devam ediyor, inşallah Sayın Bakanımızın riyasetinde bu hâl buradan sonra da çok daha iyi noktalara gidecek çünkü biz dua alıyoruz arkadaşlar, bunu her vesile söylüyorum. Milletimiz kendisine yönelen muhabbete, şefkate duayla karşılık veriyor ve bu da indi Allah'ta bir karşılık buluyor. O yüzden de geldiğimiz noktada envaitürden iblisî oyunlara -burayı, bu zemini ben tenzih ediyorum, dışarıdaki hâlden bahsediyorum- rağmen ayaktayız ve çok daha iyi noktalara doğru da yürüyoruz.
Bizim şu yaşadıklarımız eskiden hayallerimize sığmazdı. Beylik lafı olsun diye söylemiyorum. Yani, çocukluğumdan biliyorum, Almanya'dan gelen insanlar, efendim, bir sağlık problemi yaşadığında özel uçaklarla oralara plase olurlardı, duyardık, şok olurduk "Acaba bu hakikat mi?" diye taaccüple -eskiler öyle diyor- şaşkınlıkla yani -onu da şey yapayım- karşılardık.
BAŞKAN - Biz sözlükle zaten dinleyeceğiz seni, az kaldı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben de sözlük vazifesi görüyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Güncellesek sizi, formatlasak.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, 112 komuta merkezleri, yeni ve modern sistemlerle dizayn edilmiş çağrı merkezleriyle dünyanın bile hakikaten şaşkınlık ve hayranlıkla takip ettiği sağlık hizmetleri verilme dönemi işte bu dönem, ak dönem. İlçelerinin tamamında yeni uzman hekimlerin görev yaptığı, devlet hastaneleri birer birer...
Şimdi arkadaşlar, bu arada hemen bir derkenar düşeyim buraya. Sadece Erzurum özeli için söyleyeceğim ama bütün illerimizde var. Daha önce il düzeyinde bulunmayan hastane kıvamı şimdi her ilçede var. Sağlık ocağına şükreden milletimiz ak kadroyla beraber ilçelerde şehirlerde, merkezlerde bulunan hastanelerden çok daha donanımlı hastanelere sahip oldular. Bundan dolayı da nereye gitsek öncelikli olarak bize teşekkür parantezi açıldığında sağlık sektörünü, sağlıkta yaşananları önümüze koyuyorlar. Bu kadroya teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Bir dakika on saniye...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, biz bunu şöyle söylüyoruz: Bunlar zamanın aklını durduran gelişmeler. Dolayısıyla, bireysel olarak fertlerin de bu hâlden etkilenmesi, bu hâli olmamış gibi görmesi de normaldir, tabiidir, bunu da böyle görüyoruz biz.
Efendim, bunları yaparken -Sayın Bakanımız da söyledi, not düştü- önce insan derseniz, öteki diye bir mevhumu kafanızda bulundurmazsanız sürgit devam ettirirsiniz bu hizmetleri. Önce insan; insansa mesele bitmiştir. Onun ötesindeki kimlikler, onun ötesindeki tarifler anlamsız kalıyorsa başarı kaçınılmazdır. Ak kadro da bu hâl üzere yürüdüğü için elhamdülillah başarılı gidiyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydemir, on yedi dakika oldu, lütfen.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyle mi oldu? Nasıl oldu ki? On yedi dakikanın on dakikasını tartıştık zaten Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Yedi dakika tartıştınız, on dakikadır konuşuyorsunuz. Hayırlı olsun derseniz sevinirim.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Peki efendim, o zaman şöyle söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanımız bir not düşüyor: "Bizim kitabımızda yorgunluğun, yılgınlığın, tembelliğin, ataletin yeri yoktur." diyor. Bütün bir kadro...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Metal yorgunluğu var ama.
BAŞKAN - O bende var, sizde yok.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bütün bir kadro 2002'de başlamışız gibi çok zinde, çok dinç bir hâlde hizmet gayretindeyiz. Bir şahika isim, bir özel isim bu babda bir başka not düşmüş, onu da söyleyip kapatacağım. Merhum Akif'imiz diyor ki: "Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz/ Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz/ Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da/ Maziyi fakat yıkmaya kalkışma bu yolda." Muhteşem bir tembihatta bulunmuş.
BAŞKAN - Diyorsun Sayın Bekaroğlu'na.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bu herkes için geçerlidir.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Cevap vereceğim.
BAŞKAN - Cevap yok.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir dakika.
BAŞKAN - Yok, yok, cevap yok.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Karşılıklı konuşacağız o zaman.
BAŞKAN - Cevap sistemi yok, konuşun, isterseniz konuşun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O zaman bir dakika bir açıklama yapacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşturmam, öyle de konuşturmam böyle de konuşturmam ben.
Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir dakika açıklama...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum Değerli Bakana.