| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı d)Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu e)Türkiye Halk Sağlığı Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 13 .11.2018 |
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçenin değerli üyeleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepiniz hoş geldiniz.
Sağlık Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı gerçekten önemli bütçelere sahip bakanlıklar. Sayın Bakanın da sunumunu izledik. Geriye doğru on altı yıllık geçmişe baktığımızda sağlık alanında özellikle dijitalleşmenin gelişmesiyle beraber insanın sağlık hizmetlerini alımı ve ulaşımı kolaylaştı. Bu süreci aşmada cidden başarılı olmuş bir siyasal hükûmetler dönemini gördük, bu ulaşımı. Ancak, baktığımızda neredeyiz? Yani elbette ki gelişme olacak çünkü on altı yılda yaklaşık 3 trilyon dolarlık bir kaynak kullanımı söz konusu, kamu kaynağı kullanımı.
Baktığımızda tabii ki 2002'den iyi bir 2018 olacak. Neden? Çünkü 1986'dan iyi bir 2002 vardı, 1970'den iyi bir 1986 vardı, terakki bu, gelişme bu ve dünyadaki şehirleşmeyle beraber sağlığın aldığı yer, ulaştırmanın aldığı yer elbette ki önemli. Ama ben önce bu benden önce yapılan tartışmalarla ilgili bir şey söylemek istiyorum, bunu da önemsiyorum. Kamu harcamalarının en önemli özelliği şeffaf olmasıdır. Ben dün çok üzüldüm, Sayın Mustafa Varank dedi ki: "Saraydaki klozete 'altın' dediniz; değil." Peki, bu tartışma neden çıkıyor? Şeffaf değil. Kamunun malı herkes tarafından bilinir olmalı yani sağlıkta sizin yaptığınız kamu özel iş birliği ihaleleri gerçekten bilinir olmalı. Ne bileyim, işte, sarayda nerede bir kamu harcaması varsa bilinir olmalı. Bilinmezse ne oluyor? Bugün burada olduğu gibi oluyor. Tam bilgi sahibi olmadan savunuyoruz ve eleştiriyoruz. Tam bilgi sahibi değiliz. İşte, Sayın Bekaroğlu söyledi, kıyıdan köşeden kerpetenle bilgiler alıp eleştiriyoruz -başka yapacak bir şey yok- savunanların da tam bilgisi yok çünkü ortada herkese, kamuya açık bir bilgi yok. Böyle yapmazsak, kamu harcamalarını şeffaf yapmazsak işte esasen istismarın kaynağı teşkil oluyor, fitne dediğimiz şey buradan çıkıyor. Bilinmesi lazım çünkü bu kamu malıdır. Özel bir mal, özel bir konut, özel bir ev, özel bir iş, özel bir fabrika kimseyi alakadar etmez. Nereyi alakadar eder sadece? Vergi dairesini alakadar eder.
Ben yaptıklarınız için, sizden öncekilerin de yaptıkları için gerçekten teşekkür ederim. Daha önceki hükûmetler döneminden yani gerçekten 99'dan itibaren sağlıkta başlayan bir reform hızla gitti ve bunu iyi bir şekilde yerine getirdiniz ama son fotoğraf nedir baktığımızda? Gerçekten evet, biz bu işte bir yere geldik diyemiyoruz. Neden diyemiyoruz? Çünkü bütün istatistikler bunu söylüyor. Bakın, Türkiye'de hâlâ 100 bin kişiye düşen doktor bazında daha OECD'nin yarısıyız. Geçmişten bir mesafe aldık ama Çek Cumhuriyeti'nin bile yarısından daha düşüğüz yani dünkü Sovyet ülkelerinin bile çok gerisindeyiz. Yani, biz aldık götürdük gibi bir şey... Evet, bir başarı var ama ne başarıya, olana kör bakalım ne geçmişe kör bakalım. Biz böyle bakarsak ileriye de kör bakmış oluruz, sizin yaptıklarınızı da takdir etmemiş oluruz siz geçmişte yapılanları takdir etmedikçe.
Şimdi, mesela, 100 bin kişiye düşen hemşire sayısında OECD'nin dörtte biriyiz. Daha belki bir on yıl kapatamayız bunu. Yani yapılacak çok işimiz var. Evet, bir başarı var ama yapılacak çok işimiz var gerçekten. Mesela, sağlık harcamalarının toplamına baktığımızda elbette ki girişte ciddi bir kolaylık olduğu, sağlık hizmetlerinden yararlanma olduğu... Ama neden ilaç harcamalarında miktar düşmedi? Mesela, hakikaten bir başarıdır, antibiyotiklerin fiyatları düştü. Ben asistandım, neredeyse yarım maaş gibiydi ama bakıyoruz ki devletin toplam ilaç harcamalarında bir düşüş yok. Garip bir şey yani bunun bir açıklaması olmalı sizde.
Sağlık harcamalarına baktığımızda Sayın Bakanım, inanın 2002'de de Türkiye bütçesinin 5,2'sini veriyormuş sağlığa, veriyormuş yani kaynaklarını. Yani Sayın Aydemir bunu kızakla söyledi ama işte o kızağın geldiği hastaneyi yapabilmişiz o zaman. Şimdi helikopter aldık, bunu getiriyoruz. Yani buna bir bütün baktığımız zaman doğru ve sağlıklı sonuçlar çıkar, birbirimizi de gereksiz yere yıpratmayız.
Mesela kamu harcamalarında 3,7'ymiş 2002'de. Bugün en son baktığımızda 3,6; düşmüş. 2009'dan beri bir düşüş var. Zaten yani bu AK PARTİ hükûmetlerinin tamamı için, dönemi için 2009'dan, 2008'den itibaren bir gerileme var yani işin doğrusu, AK PARTİ kendisinin gerisine düşmüş durumda. En iddialı olduğu yerde de bu düşüşü gözlüyoruz. Yani sizin daha fazla kaynak için bir şeyler talep etmeniz gerekiyor diye düşünüyorum bu anlamda. Türkiye kamu harcaması olarak gayrisafi millî hasıla içerisindeki payında da bayağı geride yani gelişmiş ülkelerin değil, kendi muadil olduğu ülkelerin de gerisinde. Dolayısıyla sağlık alanında yaptığımız işler var ama daha çok yapacağımız işler var. Neden? Çünkü Türkiye'de artık yüzde 85 şehirde yaşıyor yani çok ciddi bir gelişme, bütün dünyayla beraber bir gelişme var.
Bir konu dikkatimi çekti bu sunumunuzda. Tütün içimi de aşağı yukarı 2009'dan itibaren yükselmiş tekrar yani sizin performansınız düşmüş. Yani millet tekrar dertlendi mi, ne oldu, bunun sebebi nedir? Hakikaten bir ara hiç, tarihin en büyük... Yüzde 32,5'a çıkmış yani bunun bir sebebi olmalı.
Ben aslında hakikaten şunu söylemek istiyorum Sayın Bakanım: Bu şehir hastaneleri, projeler, hakikaten kamunun bilgisi dâhilinde değil. Yani sizlerin ne kadar -şüphesiz- izlenimi içerisinde... Bu bilgi dâhilinde
olmadığı için bunun yararlı yönleri de karıştırılıyor yani o zaman külliyen muhalefet ediyoruz bazen. Külliyen kabul ne kadar zararlıysa külliyen muhalefet de tabii ki o kadar doğru değil ama mesela bu konuda hem hastane hacmi olarak yani kapasite olarak çok yüksek. Yani siz sağlıkçısınız kendiniz. Optimal kapasite diye bir şey var. Bizim bilgilenmelerimiz bunun 700 civarında olduğu yani optimal kapasite, yönetim olduğu şeklinde. Bir de gerçekten kamu-özel işletmelerin temel mantığı budur; ya kaynağı özel bulur ya da özel işletmecidir. Yani siz mesela kendiniz sağlık işletmecisisinizdir, çok önemli bir marka olan sağlık işletmecisine siz o hastaneyi açarsınız ama bildiğim kadarıyla hastane işletmesini kamu yapıyor, değil mi bu şehir hastaneleri? Hastaneyi kamu yapıyor.
BAŞKAN - İşletmeyi.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Peki, işletmeyi kamu yapıyor. Sadece bina inşaatını ve donanımı yapıyor. Bu nedenle de bazı ihalelerde kamu garantisi de var. Bunu şehir hastaneleri için söylemiyorum, onun için söylemiyorum. İhtiyaç duyulsa o da olacak. Yani burada kamu ile özeli bir araya getiren nedeni bulamadık yani. Niçin bir araya geliyor? Mesela eğer bir konuda kredi garantisi veriyorsa devlet, o zaman bunu kendisi alsa daha ucuza mal eder. Neden bunu ucuza mal eder? Çünkü her hâl ve kârda devletin borçlanması, özel sektöre göre borçlanmadan daha ucuzdur yani siz bunu takdir edersiniz.
Ben hassaten yani biz hassaten hakikaten şunu istiyoruz, bütün toplum bunu ister: Bu ihalelerle ilgili işlemler şeffaf ve bizim ulaşabileceğimiz bir şekilde olsun. Eğer Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi buna ulaşamıyor ise ve bu konuda yeterince bilgi sahibi değilse bu işler sağlıksız yürümese de öyle anlaşılır, töhmet sizi bırakmaz.
Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum.