KOMİSYON KONUŞMASI

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; sağlık bütçesini konuşuyoruz ve burada sağlık bütçesine dair yapılan sunumlar aslında sağlıkta temel sorunların devam ettiğini gösteriyor ki bu temel sorunların başında aslında sağlığın halk için, kamu için, kamu yararı için yapılması yerine sağlığın sermaye birikim sürecinin bir parçası olarak değerlendirildiği ve sağlıkta bütçenin tasarrufunun bu açıdan yapıldığına yönelik pek çok belirti var. Bunların en başında gelen şey, özel hastanelerin sayısının sürekli artması ve hastanelerin birer fabrika gibi çalıştırılıyor olmasından duyulan gurur söylenebilir. Yani ne kadar paranız varsa aslında sağlığa o kadar erişebiliyorsunuz ve bu, aslında sağlığın sanki herkesin erişebildiği bir hizmetmiş gibi gösterilmesi bir çarpıtmadan başka bir şey değil. Sağlık her aşamasında aslında paralı yani sigorta primleri bizim vergilerimizdir, sigorta priminden, katılım payından, ilave ücretlerden fark ücretlerine kadar sağlık paralıdır ve vatandaşın cebine her aşamasında el atılmaktadır.

Değerli Bakan, size şunu söylemek isterim, burada her zaman konuşulduğu zaman 2003'ten referans verilir, ben de size bir hatırlatma yapıyorum: 2003'te Türkiye'de cezaevlerinde yaklaşık 50 bin insan vardı, bugün en az 250 bin insan var ve cezaevleri de aslında bir kent kadar büyümüştür ve buradaki sağlık problemlerinin de sizin konunuz olduğunu düşünüyorum. Cezaevlerinde özellikle hasta tutsaklarla ilgili çok büyük şikâyetler var. İnsan Hakları Derneğinin 400'ün üzerinde ağır hasta olduğu ve bundan çok daha fazla, ez az 1.154 de hasta tutsağın olduğu bilgisi var ve hasta tutsaklar hapishanelerde sağlığa erişemiyorlar. Bu erişememenin nedenini sorduğumuz zaman... Örneğin Sise Bingöl sağlığa erişemiyor, geçen gün Mersin Üniversite Hastanesinde bir parça alındı vücudundan kanser tespiti için. Ne dediler biliyor musunuz Mersin Üniversite Hastanesinde ona hekimler? "Burada kalmayın, burada size mikrop bulaşabilir, sizi hastaneye gönderelim." dediler. Yine, Mahmut Aktaş'ın altı ay içerisinde eğer aortuyla ilgili olarak bir ameliyat geçirmezse aortunda genişleme olduğu için ciddi bir sağlık, ölüm riski var. Bu arkadaş da hastane sıra vermediği için -cezaevi yönetimine göre böyle- sağlığa erişemiyor ve bekliyor şu anda. Cezaevine sorduğumuz zaman böyle, öte taraftan bir de şöyle bir gerekçe getiriyorlar: Ödenek verilmediği için cezaevinden hastaneye sevk edilmiyor. Hangisi olduğunu doğrusu bulamıyoruz, öğrenemiyoruz fakat burada hasta tutsaklarla ilgili gerçekten çok ciddi bir sorun var. Siz diyorsunuz ki: "Hastanelerde kuyruk yok artık." Yani bu randevu sisteminizi çok güzel anlattınız, evet, hastanelerde kuyruk yok ama evlerde kuyruk var, insanlar sıra alamıyorlar. İşte, bu hapishanede kuyruk var, altı ay sonraya hastane gün verebiliyor, üstelik aort genişlemesi olduğu hâlde yani bu kadar ciddi ve hayati bir konuda bu şekilde sıra alınamıyor. Dolayısıyla, merak ediyorum: Sizin acaba hastanelerle ilgili sağlık politikasında önümüzdeki dönemde nasıl bir politikanız olacak? Bu 400 hasta -ki bunlar kanser ve çok ağır hastalar var içlerinde- bu hasta tutsakların sağlığa erişimi ve tedavileriyle ilgili, bunlarla ilgili olarak düzenlenecek raporlar -ki bunların pek çoğu aslında hapishanede kalamayacak kadar hastalar, kendi bakımlarını yapamayacak kadar hastalar- bunlarla ilgili neler yapacaksınız, bunu ben size sormak istiyorum. Bu tutsaklarla ilgili bir planı var mı Sağlık Bakanlığının? Ve özellikle Sise Bingöl 80 yaşında bir kadın, Mersin Üniversite Hastanesinde tedavisi oluyordu ve yanına refakatçi verilmedi. Bu konuda, hastane yönetimi raporlar konusunda çaba harcamadığı için gerekli işlemlerin yapılmadığını biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)