KOMİSYON KONUŞMASI

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, benim bugün yaptığım bir konuşma vardı, ben o konuşmada şunu söylemiştim, burada ağırlıklı olarak muhalefet temsilcilerinin bürokrasiden geldiğini, mülki idare amirliğinden geldiğini, ben böyle koltuklardan buraya gelmediğimi, o yüzden üslubumun biraz farklı olduğunu, benim sokaktan geldiğimi söyledim, sokak ağzıyla konuştuğumu söylemedim. Benim aldığım aile terbiyesi zaten sokak ağzıyla konuşmaya müsaade etmez. Ben öğretmen çocuğuyum, iyi bir eğitim aldım, hukuk fakültesi mezunuyum, yüksek lisansını yapmış insanlardan bir tanesiyim, anadilim olan Türkçeyi de kullanma konusunda, kelime haznesi konusunda da buradaki çoğu arkadaştan daha iyi durumda olduğumu da iddia ediyorum. Dolayısıyla, ben ne söylediğimi biliyorum, önce söyleyip arkasından "Tutanağa bakalım." diyemezsiniz, önce bakacaksınız, sonra söyleyeceksiniz.

Ben sokaktan geldim derken de şunu kastettim: Biz sokak çocuğu değiliz. O yüzden sokakta büyüyüp, sokakta yetişip bu şekilde geldik demedik. Oradaki vurgu şuydu: Biz halkın arasından geldik. Bakın, ben halkın arasından gelen bir milletvekiliyim Cuma Bey.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Ben de öyleyim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Beni Tayyip Bey, işte, "Diyarbakır'da şu arkadaş olsun, Bolu'da şu arkadaş olsun." gibi atamadı, ben o şekilde de gelmedim, ben ön seçimle geldim.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Ben de öyle geldim, ben de öyleyim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Bolu'daki binlerce üyenin oyuyla geldim, yüzde 87'sinin oyunu alarak geldim. Dolayısıyla, ben halkın arasından geldim.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Evet, temayül öyle, çıktım geldim, temayüllerimiz var.

BAŞKAN - Temayül var.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Yok canım, hâkim gözetiminde. Öyle şey olur mu? Çakma ön seçimden bahsetmiyorum ben, gerçek ön seçimden bahsediyorum.

Bakın, Sayın Başkanım, halkın arasından geldim, sokaktan geldim derken şunu söylüyorum: Bugünlerde halka hesap verme toplantıları yapıyorum. Milletvekilliğim öncesinde ne söz vermişim, ne yapmışım? Onları yaparken de şunu fark ettim. Ben ilimdeki 490 köyün 476'sına en az bir kez gitmişim bu dönemde, sürekli halkın arasındayım. Ben camiye de gidiyorum, kahveye de gidiyorum, meyhaneye de gidiyorum, her kesimden insanla konuşuyorum, olaya sadece Diyarbakır'dan bakmıyorum. Siz sadece olaya Diyarbakır'dan bakıyorsunuz, bütün Türkiye'de aynı hassasiyetler, aynı kaygılar var zannediyorsunuz.

Şimdi, bir de şu ithamı hiç anlamıyorum, ona geleceğim de... Şimdi, Sayın Milletvekili gelir gelmez şunu söyledi... Cumhuriyet gazetesinde polisin yaptığı muameleyi hoş görmediğimizi arkadaşlarımız söylediler, ben de buna katıldım ama biz hiçbir zaman şunu söylemedik: Hazreti Peygamber'in karikatürünün yayınlanmasını ben Tanju Özcan olarak hoş görmüyorum.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Kınıyor musunuz?

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ben Hazreti Peygamber'in karikatürünün yayınlanmasını kınıyorum, Tanju olarak kınıyorum.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Bunu ben adı geçen kişilerin sadece bir demokratik hakkı olarak da değerlendirmiyorum yani insanların manevi değerlerine kimse bu şekilde yaklaşmamalı ama şunu da söyleyeyim: Biz birileri hata yaptı, birileri manevi değerlerimize saldırdı diye onların katlinin vacip olduğunu düşünenlerden de değiliz. Ya, sen kimsin, Allah'ın verdiği canı gidip İslam adına almaya kalkıyorsun? Böyle bir terbiyesizlik var mı?

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Onu da kınıyoruz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Yanlış yapana zaten Yüce Allah -ki ben Yüce Allah'a en az sizin kadar inanıyorum- öbür tarafta gereken cezayı verecektir zaten bunlara. Sen kimsin ki Allah adına... Yüce Allah sana böyle bir yetki vermemiş ki orada eline silahı alıyorsun, o insanları katlediyorsun. Yanlış yaptıysa bedelini ödeyecek bizim anlayışımıza göre. Şimdi, şunu da söyleyelim: "Efendim, işte, benim dinime böyle saldırı yapılıyor. Efendim, şu muhalefetteki bazı arkadaşlarımız benim hassasiyetlerime yapılan saldırıyı demokratik hak olarak görüyor." Böyle bir şey var mı arkadaşlar?

Bakın, biz şunu söylüyoruz, hep söylüyoruz, Anadolu'da da söylüyoruz: Gidiyorsunuz köy toplantılarına, köy kahvelerine, sürekli olarak siyasi konuşmalarınızda Yüce Allah'ın ayetlerini, Hazreti Peygamber'in hadisi şeriflerini siyasi söylemlerinize malzeme yapıyorsunuz. Ya, biz diyoruz ki: Arkadaş, yapmayın, Kur'an hepimizin Kur'an'ı, Yüce Allah hepimizin Allah'ı, Hazreti Peygamber hepimizin peygamberi. Sen niye siyasi konuşmalarına bu ortak değerlerimizi alet ediyorsun? Ayıptır bu, ayıptır, günahtır hem de. Bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Gidin, ekonomik politikalarınızı anlatın, bunu bir ayete, hadise dayandıramazsınız zaten, gidin, dış politikadaki hatalarınızı ayet kullanmadan, hadis kullanmadan yapmaya çalışın. Ya, öyle bir şey ki bir milletvekiliniz ne yaptı biliyorsunuz değil mi geçtiğimiz günlerde? Ya, akrabasını kayırmayı bile Kur'an-ı Kerim'in bir ayetine dayandırdı, ayıptır, kınamadınız bile.

BAŞKAN - Sayın Özcan, şunu söylemek istiyorum: Bu konuşmalarda bir şeyimiz yok. Şimdi, sataşma üzerine söz verdim, sataştığı konularla ilgili cevap verirseniz hemen Sayın Türkoğlu'na da vereceğim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Tamam, bundan zaten. Şimdi, bana diyor ki: "Ben Allah'tan korkarım, başkasını bilmem." Şimdi, bu, çok tahrik edici bir laf yani ona benzeyen bir cümle.

BAŞKAN - Tahrik olma sen, biz sakin olalım, üstelik iki tarafın da kınadığı bir mesele bu.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Böyle bir şey olabilir mi? "Benim değerlerime saldırılıyor, bunlar da bu değerlerime saldıranlara 'Demokratik hakkını kullanıyorlar kardeşim.' diyorlar." deyip geçiştiriyor. Bizim söylediğimiz farklı bir şey. Bunu bile anlamaktan niçin imtina ediyorsunuz? "Sağlam irade" diyor bizim konuşmamıza atfen. Ya, sağlam iradesi falan yok AK PARTİ'nin, AK PARTİ'nin iradesi teslimiyetçi bir irade. Siz terör örgütüne karşı sağlam irade koymak adına ne yaptınız?

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Silahı bıraktırdık.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ne silahı bıraktırdınız? Dalga mı geçiyorsunuz? Teslimiyetçi bir irade ortaya koyuyorsunuz.

BAŞKAN - Hadi, bunu sataşma kabul etme.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ama benim konuşmama da atfen bunları söylüyor.

BAŞKAN - Anladım Sayın Özcan. Siz "Sağlam irade yok." dersiniz, o, "Var." der, bundan daha doğal bir şey yok ki, bu sataşma olmaz.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Ama Cuma Bey'in ki yaylım ateşi, herkese söylüyor.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ama şimdi, öyle bir noktaya getirdi ki Cuma Bey, sanki biz terör örgütüyle görüşülmesine Türkiye'de akan kan durmasın anlamında karşı olduğumuza dair söylemlerde bulundu. PKK içinde de öyle unsurlar varmış, bizler de öyleymişiz. Çatışma bitmesin, akan kan durmasın, biz kandan beslenen insanlarmışız, Türkiye'de muhalefet algısı yaratacak şeyler söylüyor. Ya, bizim söylediğimiz farklı bir şey.

Sen Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak... Bu devleti bir yöneten var değil mi? Hani devleti araca, Hükûmeti de şoföre benzetirsek araca istikamet veren şoför, Hükûmet yani. Şimdi, şu mantıkla bakıyoruz, diyor ki: "Ben görüşmüyorum." Kim görüşüyor? "MİT Müsteşarı görüşüyor. Ya, MİT Müsteşarı bunlarla görüştükten sonra bu aldığı bilgileri kiminle paylaşıyor, kimin adına görüşüyor? Siz müzakereci atamışsınız oraya. Senin bakanın görüşse ne -sana bağlı olan, kanunda da yazıyor bu- MİT Müsteşarı görüşse ne? Benim adıma mı görüşüyor? MİT Müsteşarı bu raporları kime veriyor, seninle mi paylaşıyor, benimle mi? Hayır, gidiyor Başbakanla, Cumhurbaşkanıyla paylaşıyor. Kimin adına görüşüyor? Biz onu soruyoruz. Keşke daha dürüst davransanız da bir bakanı görevlendirseniz -daha dürüst olur en azından- gitse o görüşse. En azından bak, dürüstçe yapıyorlar bu yanlış işi deriz ama böyle bir şey de yok.

Çözüm süreciyle ilgili her şey -Cuma Bey'e bakarsanız- çözülmüş, ortalık güllük gülistanlık. "Canım, PKK araç durduruyor da ne yapıyor?" diyor. Ya, araç durdurmak, yol kesmek suç mu değil mi?

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - İşlem yapılıyor işte, sor.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sordum, cevap vermedi.

BAŞKAN - Ama daha söz vermedim ki, verecek cevabını.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ya, PKK adam kaçırıyor, fidye topluyor. "Efendim, öldürmüyor." Şimdilik öldürmüyor. Sizden bu tavizleri alamazsa yarın bir gün bu terör örgütü ne yapacak? İşte, 6-7 Ekim olaylarını gördünüz, bunun provasıydı, öyle bir tehdit etti ki, elindeki sopayı öyle bir gösterdi ki... "Efendim, işte, şu anda kan dökülmüyor." Niye dökülmüyor? Beklentiler var, pazarlık sürüyor. Peki, pazarlıkların sonucunda istediğini alamazsa bu terör örgütü ne olacak? Ne olacak, soruyorum. Hükûmet olarak buna bir cevabınız var mı?

BAŞKAN - Sayın Özcan, toparlar mısınız?

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Toparlıyorum, bitiriyorum zaten, keşke söz almak zorunda kalmasaydım.

Bakın, çözüm süreciyle çözülecek olan sadece şu: Abdullah Öcalan özgür kalacak, başka hiçbir şey yok.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Biz karşı çıkıyoruz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Şimdi, Cuma Bey, bakın, Diyarbakır'daki işsiz gencin işsizliğine çare olacak mı bu çözüm süreci, 15 Nisanda bitecek denen süreç?

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - İşsizlik rakamları 3 puan düştü.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Peki, orada ağalık düzeni sona erdi mi Cuma Bey? Topraksız köylü toprak sahibi oluyor mu? Bana bunların cevabını verin. "Efendim, ben PKK'ya karşı bir adamdım." Elbette sen PKK'ya karşı olacaksın, Türkiye Cumhuriyeti'nin milletvekilisin, bölücü bir terör örgütüne karşı olmak senin görevin, ettiğin yeminin gereği zaten, öyle bir şey olmaz. "Yani ben PKK'ya karşıyım, aslan gibiyim, elimi masaya vuruyorum PKK'ya karşı." Zaten vurmazsan ben sana şüpheyle bakarım, PKK terör örgütü diyemezsen ben sana şüpheyle bakarım. Öyle şey olur mu? "Ben Diyarbakırlıyım, bak, ben PKK'ya karşıyım." Ne demek şimdi bu? Elbette karşı olacaksın. "Efendim işte terör örgütü liderinin, kusura bakmayın sevsek de sevmesek de kamuoyunda karşılığı var mı, yok mu?" diyor.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - PKK açısından, PKK açısından.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Zaten ben size bir şey söyleyeyim, gerçekten PKK liderinin halkta geniş bir karşılığı olduğunu düşünüyorsanız siz, zaten biz bazı şeyleri boşuna konuşuyoruz demektir.

Ya bu şey ne demektir, bu çok önemli bir şeydir yani burada gazeteci arkadaşlarımız da umarım bunu atlamazlar, Cuma Bey'in söylediği çok önemli bir şey, önemli bir iddia. Önemli iddiayı ortaya atıyorsanız hani büyük lokma yiyorsanız onu çiğneyip yutacaksınız veya siz söylemeyeceksiniz. Bu çok ciddi bir iddia, ne demek: "AK PARTİ Hükûmetinden önce paralel yapıyla devlet el ele vermiş -paralel devlet ile asıl devlet nasıl ittifak yapıyor onu da çözebilmiş değilim- devlet 17.500 kişiyi öldürmüş." Nerede bu cenazeler? Nerede bu cesetler? Soruyorum. Biz zannediyorduk ki terör örgütü AK PARTİ iktidara gelmeden önce, AKP iktidara gelmeden önce, düzeltiyorum, yanlışlıkla "AK" dedim.

Bakın, bize dediler ki: "Terör örgütü Türkiye'de 30 bin kişinin ölümüne yol açtı, sebebiyet verdi. Şu kadar askerimizi, şu kadar polisimizi şehit etti, şu kadar vatandaşımızın ölümüne sebebiyet verdi." Peki, bir şey söyleyeceğim, 17.500 ceset nerede Sayın Bakan Yardımcısı? Nereye gömdü bunları devlet? Eğer varsa böyle bir şey, bunu ortaya çıkartmıyorsanız sizler zaten o koltuklarda oturmayın, siz de oturmayın Başkanım.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - AK PARTİ 14.500'ünün failini buldu.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - 14.500 tane cinayetten yargılanan...

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Var tabii.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Kim, nerede yapılıyor bunun yargılaması?

BAŞKAN - Sayın İçten, cevap vermezseniz sevineceğim, çünkü arkasından başka sorular geliyor.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Paralel yapı asıl devletle birlikte 17.500 insanın, vatandaşımızın ölümüne sebebiyet vermişse siz o zaman bu paralel yapı dediğiniz cemaatle on iki yıldır, on üç yıldır ne yapıyordunuz? Yeni mi öğrendiniz? 17 Aralık sabahı mı öğrendiniz? Bu cemaat, bu "Paralel yapı" dediğiniz cemaat 17.500 insanı öldürdü de siz bunu 17 Aralıkta mı anladınız 2013'te? Böyle bir rezillik olur mu.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - İnşallah, siz de anlarsınız bir gün.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Ne istediniz de...

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ne istediniz de vermedik? Demek ki 17.500 insanın canını istemiş, siz de vermişsiniz veya görmemezlikten gelin demişler...

Başkanım ama bunun bir cevabı olması lazım. Ben bunun cevabını Cuma Bey'den de istiyorum, o 14 bin kişi kimmiş, bu 14 bin kişinin ne olduğunu bize söyleyin. Bakın, biz bu devleti çok eleştirdik Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, müsaade ederseniz soracağım Sayın Bakan Yardımcısına.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Başkan, biz bu devleti çok eleştirdik, insan hakkı ihlali yaptığı için eleştirdik devlet yetkililerini, bu devletin yetkililerinin özgürlükleri sınırlandıran düzenlemelere imza atması ve bunu hunharca uygulamasından dolayı defalarca eleştirdik ama sonuçta biz bu devletin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin milletvekilleriyiz ve diyor ki bir milletvekilimiz: "Türkiye Cumhuriyeti devleti, 17.500 insanı öldürdü." Yani, Ermeni soykırımı iddiasından bu yana en ciddi iddia bu.

BAŞKAN - Ya, anladım Sayın Özcan ama müsaade edin...

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Nerden çıkarmış, nasıl yapmış, cevabını versin.

Teşekkür ederim.