KOMİSYON KONUŞMASI

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben herkese saygılar sunuyorum.

Ayrıca, Komisyonumuzu bugün şereflendiren basınımızın duayeni Sayın Oktay Ekşi Ağabeyimize "Hoş geldiniz." diyorum.

Bugün, gerçekten, basın için bir kara gündür. Bunu da burada belirtmek istiyorum. Sevgili Bakanımızın da bu işi yanlış yapanlar varsa onlar hakkında da gerekli soruşturmayı yapacağından, incelemeyi yapacağından, basın özgürlüğüne vurulan bu darbenin bir daha tekerrür etmemesi konusunda güvenlik görevlilerimizi uyaracağından emin olarak konuşmama başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının özgürlüklerimizi gittikçe kısıtlayan ve keyfî uygulamalara yer açabilecek bir tasarı olduğunu defalarca söyledik. Daha yasa çıkmadan görüyorsunuz uygulamalar başladı bile. Çünkü insanlar basında okuyorlar; böyle bir madde çıkıyor, şu yapılıyor bu yapılıyor diye herkes durumdan vazife çıkararak özgürlükleri kısıtlayacak adımları pervasızca atıyor.

Ülkemizde hukuk devleti tamamen rayından çıkarılmış, Anayasa'nın uygulaması askıya alınmış bir vaziyette ve kötü bir gidişat sürüp gitmektedir. Ama, maalesef, bizim bütün konuşmalarımız sadece kâğıtlara not düşmekten öteye geçmiyor. Bu ülke hepimizin, burada hep beraber yaşıyoruz. İktidara mensup milletvekillerinin de bu konuda gerekli tepkiyi göstermesini bekliyorduk ama, maalesef, hiçbir şey duymadık.

Tasarıya gelince, tasarının 10'uncu maddesinin (1)'inci fıkrasıyla 1937 tarihinde çıkarılan 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun 13'üncü maddesi değiştiriliyor. Burada emniyet hizmetleri sınıfı mensuplarının rütbeleri, meslek dereceleri, görev unvanları yeniden düzenleniyor.

Aslında bu maddeyle yapılmak istenen şu: AR-GE, nöbet görevi, depo görevi, müdüriyet emri, bunun gibi hâlihazırda tüm Türkiye çapında uygulanan ve cezalandırma maksadıyla uygulanan bir yönteme aslında fiilî ve yasal kılıf uyduruluyor.

Ne derseniz deyin, emniyet teşkilatı bunu farklı savunabilecek, bakanlık farklı savunacak ama burada... Eskiden APK dediğimiz, araştırma planlama kurulu dediğimiz birimler vardır ya bakanlıkta, hepimiz biliriz. Şimdi emniyetin APK'sı farklı bir isimle yeniden dizayn ediliyor. Yani iktidarın işine gelmeyecek amirlerin, rütbelilerin veya bu konuda görev yapmış müdürlerin buralarda yasal olarak çalıştırılması yasal hâle getiriliyor. Çünkü eskiden istenmeyen, görev verilmek istenmeyen emniyet müdürlerini çok fazla değerlendiremiyorlardı. Ne yapıyorlardı? Bakanlıkta işte müfettiş kadrosu gibi bazı kadrolara atayabiliyorlardı. Şimdi, tamamen kızak kadrolara atama yaparak buradaki insanları bir nevi etkisizleştirip emekliye zorlamak ve kendi istedikleri personeli göreve getirmek, istemediklerini de pasifize etmek.

Tabii, bu arada şunu da sağlamak, asıl amaç da budur: Amirlerine yani Bakanlığa yani iktidara bağlı, mutlak bağlı polis teşkilatı kurmak. Amaç budur. Siyasi iktidara, devlete değil -bak altını çizerek söylüyorum- siyasi iktidara bağlı bir polis teşkilatı kurmak. Bu maddenin birinci fıkrasıyla getirilmek istenenin özü budur.

Ne olacak bu düzenlemeyle, ne olacak? Tabii ki tek tip bir polis teşkilatı, polis amirleri olacak ve yandaş olmayan polis yöneticilerinin istihdamından keyfîliği, hukuka uymada direnmemeyi ve biat kültürünü doğuracak. Yani insanlar artık biat ederse yaşayabileceklerini anlayacaklar, bu amirler biat etmezlerse...

Eski Başbakanımızın meşhur sözü neydi?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - "Ya taraf olacaksın ya bertaraf olacaksın."

CELAL DİNÇER (İstanbul) - "Ya taraf olacaksın ya bertaraf olacaksın." cümlesini emniyette tam anlamıyla uygulayabilmek için getirilen bir düzenlemedir (1)'inci fıkrayla.

Bunun doğru olmadığını, geçmişte bunun özellikle bazı belediye başkanlarınca yapıldığını çok iyi biliyoruz. Birçok insanımızın kimi intihar etti, kimi kanserden öldü, bir sürü sıkıntılar yaşadı, mağdur oldu ve birçok insanın ahı alındı.

Ben bundan önceki toplantılarda da söylemiştim. 1994 yılında zamanın Belediye Başkanı, bizim Başbakanlığımızı yapmış şimdiki kaçak sarayda oturan Cumhurbaşkanımız o zaman Büyükşehir Belediye Başkanıydı. Yirmi beşe, yirmi sekize yakın daire müdürünü götürdü Ümraniye'de bir dağın tepesinde su deposuna hapsetti. İstifa etmelerini istedi, etmeyince oraya hapsetti, günlük 3 defa imza attırdı. Şimdi emniyete de bunu yaptıracaklar. Dolduracaklar bir odaya, "Ben sana şu görevi verdim." diyecekler... Yani AR-GE nöbeti, depo nöbeti gibi nöbetlerle emniyette görev yapmış ama iktidara biat etmemiş, devletin memuru olmayı yeğlemiş amirlerin pasifize edilmesi bu maddeyle sağlanacak.

Peki, bununla bağlantılı olarak 11'inci maddeyle birlikte getirilen geçici 26'ncı madde -ki bu maddeyi biz alt komisyonda 4'üncü maddeye ek 4'te birleştirdik- başka bir düzenleme getiriliyor. Burada da getirilmek istenen şudur: Emniyet Teşkilat Kanunu'nun 55'inci maddesiyle değiştirilen bütün rütbelere terfilerde mülakat ve yazılı sınav şartı getirilmektedir. Şimdi bu rütbelerde bekleme sürelerini alt komisyonda günlerce söyledik. "Piramidin yapısını düzeltmek için biz bu kanunu getirdik." diyor Sayın Bakanımız, Emniyet görevlilerimiz ama ne hikmetse alt kademelerdekilerin yükselmesini uzatıyor, üst kademelerde yani birinci sınıf emniyet müdürleri yahut da ikinci sınıf emniyet müdürlerinin birinci sınıfa geçişinde o süreyi bir yıl gibi kısa bir zamana getiriyor. Yani gene o piramit bozulmayacak bu sistemle, o piramit gene tersine piramit olarak devam edecek. Eğer siz üst makamlarda daha az kişinin olmasını arzu ediyorsanız üst makamlara terfiyi uzatmak zorundasınız. Oysa üst makamlara terfi için bekleyen ikinci sınıf, üçüncü sınıf emniyet müdürlerinin terfilerini hızlı hâle getiriyorsunuz; bir yıla, iki yıla indiriyorsunuz. Onlar daha çok terfi edecek, gene orada birikecek üst makamlarda. Buradaki amaç şudur: Sizin arzu ettiğiniz insanların üst makamlara gelişini sağlamak için böyle bir yetki almak.

Ayrıca, şimdiye kadar objektif olarak yapılan yazılı sınavlarda, terfilerde mülakat şartını getiriyorsunuz. Türkiye'de mülakat sisteminin terfilerde nasıl uygulandığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Mülakatta sorulan sorulardan bir tanesi bir sınavda -bir arkadaşım anlatmıştı- "Uganda Merkez Bankasının Başkanının adını söyle bakalım." demişlerdi buna. Uganda'nın nerede olduğunu bile kaç kişi biliyor. Merkez Bankasının olup olmadığını da bilmiyoruz. Tabii, almak istedikleri o kişiye de şunu sormuşlardı. Gazeteci arkadaşlarımız bunları dinliyorlarsa böyle bir sınavda... "Türkiye'nin başkenti neresidir?" O da "Ankara." "Bildin, bravo, kazandın sözlüyü." deyip geçiriyorlardı. Yani böyle sınavlar var.

İşte, sözlü sınavların bu kadar gayriciddi yapıldığını herkes biliyor. Sözlü sınavlarında Emniyetteki arkadaşlarımızı terfi ettirmenin tamamen objektif kurallardan uzak olacağını düşünüyoruz, bu uygulamanın da çok yanlış olacağını düşünüyoruz. Yani liyakat yönünden uygun ama Hükûmete yakın olmadığı için terfi edemeyecek onlarca emniyet amiri, emniyet müdürü arkadaşımız olacak, mağdur kişiler olacak. Bu konuda da tekrar ek bir maliyetle devlet de karşı karşıya kalacak bu insanların her yıl her terfide sınava tabi tutulmalarıyla ayrıca onların yaşayacakları kişisel mağduriyetleri de artacak.

Gene 10'uncu maddeyle getirilen bir başka değişiklikle Emniyet Teşkilatı Kanunu'nun 55'inci maddesinde rütbe terfilerinde polis akademisi mezunları olan (A) grubu amirler ile polis memurluğundan terfi ederek yükselen (B) grubu dediğimiz amirler arasındaki fark sözde kaldırılmaktadır. Şu anda Türkiye'de 7 bine yakın insan, (B) grubu polis amiri dediğimiz insan buradan çıkacak haberi dört gözle beklemektedir Sayın Bakanım. Bu adaletsizliğe yol açan durumu ortadan kaldırmak zorundasınız. Bundan sonra (A) grubu, (B) grubu diye bir fark olmayacak belki. Bu bir gelişme olarak belki mantıklı, olumlu bakabiliriz ama sizin yaşamda tuttuğunuz, bu tasarıda tuttuğunuz geçici 26'ncı maddeyle bu fark ortadan kaldırılıyor ama onların yükselmesindeki fark kaldırılmıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ikisi de komiser yardımcısı olmuş ama akademiden mezun olanların terfileri diyelim dört yıl; polislikten gelmiş, amir olmuş, o da komiser yardımcısı olmuş veya komiser olmuş, onun terfisi altı yıl. Bunu düzenlerken ben Sayın Bakanımızın açıklamasını veya Emniyet yetkililerinin açıklamasını istiyorum. Niçin yani? Artık ikisi de komiser yardımcısı unvanını almış. Bu şuna benziyor: Yani kaymakam olmak için Siyasal Bilgileri bitirmiş, hukuku bitirmiş. Atıyorum "Siyasalda olanlar dört yılda terfi etsin, hukuku bitirenler altı yılda terfi etsin." diyebilir misiniz? Yani onlar ikisi de aynı unvana gelmiş, kazanmış insanlar. Buna niye gerek gördü Emniyet, niye bu terfilerde birini daha az, birini daha fazla tuttu ve 7 bin, 8 bin tane üst kadroya gelmiş (B) grubu dediğimiz polis amirlerinin mağduriyetine niçin sebep veriliyor? Bu Anayasa'mıza aykırıdır, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır, hakkaniyete uygun bir düzenleme değildir. Onlarca polis amirinin bu konuda şikâyetleri var bizde ve ben alt komisyonda okumuştum bazılarını, diyorlar ki: "Bizler, çoğumuz, hepimiz zaten amir olmamız için yüksekokul mezunuyuz. Çoğumuz da yüksek lisans yaptık, doktora yaptık. Emniyet amiri olduk veya komiser yardımcısı olduk. Hepimiz mesleğimizde gerekli liyakate sahip insanlarız. Biz niye (A) grubu olan insanlarla eşit tutulmuyoruz? Niçin terfilerimiz uzatılıyor?" Bu uygulamanın bence savunulur, mantıklı bir yönü varsa Sayın Bakanlık yetkilileri bize açıklasın, biz de öğrenelim, o binlerce insanın mağduriyetini de belki mantıklı bir izah yapabiliyorsanız yapalım.

Değerli arkadaşlar, bu haksızlığın yanında yine tasarının 10'uncu maddesiyle Emniyet Teşkilatı Kanunu'nun ek 5'inci maddesine eklenen bir fıkrayla geçici 28'inci maddesi de oluşturuluyor. Genel bir hukuk kuralı olan zaman aşımı müessesesi bu tasarıyla sadece Emniyet teşkilatı personeli açısından ortadan kaldırılıyor. Yani şu: Geçmişte suç olmayan bir olayı, zaman aşımına uğramış bir olayı siz yeniden suç kapsamına alıyorsunuz. Bir kişi berat etmiştir, af çıkmıştır, ondan yararlanmış; aradan geçiyor, on sene, beş sene, neyse, siz dönüyorsunuz "Ya, ben seni affetmiştim, şu kanunla sen cezaevinden çıktın ama ben bunu kabul etmiyorum, sen gel, yeniden cezaevine gir." diyorsunuz. Yani bu uygulamanın, getirilen bu madde açısından hiçbir farkı yoktur. Affa uğramış bir kişi de olsa, ceza çekmeden çıkmış olsa veya yarısını çekmiş, çıkmış olsa siz yeni bir düzenleme yaparak bunu geriye işletiyorsunuz, diyorsunuz ki: "Ben seni yargılayacağım." Evet, hakkında meslek ve devlet memurluğundan çıkarma cezası gerektiren iddialar bulunan personelin bir cezai müeyyide olarak zorunlu bir şekilde emekliye sevki sağlanıyor bununla. Yani o zaman zaman aşımından dolayı Devlet Memurları Kanunu'nda biliyorsunuz suçlar vardır, disiplin suçları, bunların işte "İki sene içinde sonuçlanması gerekir." gibi yasal müeyyideler var. Bu bir Anayasa gereğidir. Ama siz bunu zaman aşımı müessesesini sadece bir grup insan için anlamsızlaştırıyorsunuz, ortadan kaldırıyorsunuz. Bu uygulamayla personelin meslekten ve devlet memurluğundan çıkarılmasının önünü açıyorsunuz ve buna da beş yıllık bir uygulama süresi koyuyorsunuz. Bundan sonra, Bakanlık, Demokles'in kılıcını elinde tutacak, her kişiyi, istediği kişiyi toplayacağı bir değerlendirme kuruluyla bakan onanıyla görevden atabilecek. Oysa hepimiz biliyoruz, bir hukuk temel kuralıdır, zaman aşımı müessesesi memurun baskı altında kalmadan hizmet verebilmesi amacıyla yürürlüğe konulmuş bir düzenlemedir. Burada kişiden çok kamu hizmeti korunmaktadır. Bu müessesenin özelliği gereği zaman aşımına uğramış konular için işin esasına girilmeksizin yetkili disiplin amirleri veya disiplin kurullarınca doğrudan işlemden kaldırılır. Bu yasayla, zaman aşımı müessesesi korunmakla birlikte istikrar kazanmış Danıştay içtihatlarına aykırı olarak memur ve kamu görevlilerinden sadece Emniyet teşkilatı personeli için işlendiği iddia edilen disipline aykırı fiillerin zaman aşımına uğramasına rağmen, işin esasına girilerek ceza verilmesini sağlayacak hükümler getiriyorsunuz. Bunu bütün memurlara yapın, amenna. Diyelim ki bak, adalete uygundur, bütün memurlar için yapılıyor, zaman aşımına uğramıştır çeşitli nedenlerle, biz bunları koyalım. Ben dün de konuştum. Burada 37 kişiyi cayır cayır yakanlara zaman aşımını uyguladınız, beraat ettirdiniz ama görevini yapmıştır, belki disiplin işlemleri zamanında tamamlanmadı, belki bir suç yoktu, iftiraya maruz kalan bir kişi için yeniden tasfiye yolunu açabilmek için böyle bir düzenlemeyi getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, zaman aşımıyla ilgili yasa hükmü Emniyet teşkilatı personeli yönünden anlamsızlaştırılıyor, altını çizerek söylüyorum. Kurumdan ilişiğinin kesilmesi sağlanıyor personelin ve zorunlu emeklilik işlemine tabi tutuluyor. Bu uygulama adalete uygun bir uygulama değildir. Bu uygulama hakkaniyete uygun bir uygulama değildir. Anayasa'mızın eşitlik ilkesine, Danıştay içtihatlarına ve hakkaniyete açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

Bu konuda daha konuşacak çok fazla söz var ama zamanı aşmamak için -Sayın Başkana söz verdim- burada kesiyorum. Bu düzenlemenin de reddi gerekeceği yönünde görüş bildiriyorum. Teşekkür ediyorum.