| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)İçişleri Bakanlığı b)Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç)Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Genel Müdürlüğü e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı f)Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .11.2018 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepinize saygılarımı sunuyorum.
Efendim, ben esasında uyuşturucu politikanızla ilgili olarak konuşmak istiyordum ve konuşacağım da zaten, bir öneride bulunacağım daha doğrusu. Ama daha önce birkaç şeyi de söylemek ihtiyacı hissediyorum sizi burada bulmuşken.
Şimdi, biliyorum yani anlıyorum, çok zor bir dönemde İçişleri Bakanlığı yapıyorsunuz. Gerçekten de dediğiniz gibi, ulus devletler içinde, bütün dünyada da esasında bir çatışmacı ortam oluşuyor ve artıyor da bu giderek. Dolayısıyla da bence demokrasinin niteliğinin değişmesine yönelik olarak, buna işaret eden bir gelişme olarak da okuyabiliriz. Çünkü sonuç olarak ulus devletlerde taleplerini dile getiremeyenlerin başvurduğu şiddet eylemleri olabiliyor. Dolayısıyla da zor bir dönem, bunu anlıyorum. Dolayısıyla da konuşmanızda söylediğiniz, aldığınız tedbirler ve özellikle dijital devrimi kullanarak bu meseleleri çözmekle ilgili yaklaşımınız tabii ki anlaşılabilir. Fakat siz de biliyorsunuz ki bütün ülkelerde özgürlük ve güvenlik arasında bir denge olması lazım ve bu denge çok hassas bir denge bir tarafıyla. Bir anlamıyla sizin nasıl bir ülke olduğunuzu belirleyen de bir denge.
Ben mesela bu bütçe... Sizin bütçenizi kastetmiyorum, sizin bütçeniz de öyle esasında ama tümüyle baktığımızda bu yılkı bütçeye, özellikle iç ve dışı savunma harcamalarının birinci sırada yer aldığını görüyorum. Yani daha güvenlikçi bir bütçeyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla da benim gözlediğim kadarıyla, zaman zaman Bakanlığınızın bu dengeyi tutturamadığı kanaatindeyim, gözlem olarak söylüyorum. Bazen çok baskıcı bir tavır içinde olduğunuzu gözlüyorum, ben onun için de birkaç şey söyleme ihtiyacı içindeyim.
Bir kere, tabii, baskı deyince, doğrusunu isterseniz, benim partim ilk anda söylenmesi gereken ya da en azından konuşulması gereken bir durumda bildiğiniz gibi. Şu anda, sayılarını bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla 40 bine yakın Halkların Demokratik Partisi üyesi tutuklu, gözaltında vesaire, ben böyle bir rakamı hatırlıyorum. Üstelik bunlarla ilgili olarak çok ciddi kanıtlar da ortaya konamıyor ve anladığım kadarıyla, bir tür fiilî cezalar yaşanmaya başlıyor.
Şimdi, Sayın Bakan, sizi biz Demokrat Partinin Başkanı olarak tanıdık, demokrasiye duyarlı bir insan olduğunuzu düşündük. Fakat bu geldiğimiz yerde, ben baktığımda şahsen, biraz demokrasiden uzaklaştığınızı, antidemokratik uygulamalar içinde olduğunuzu görüyorum ve bunu söyleme ihtiyacı hissediyorum size. Çünkü Halkların Demokratik Partisi -dün de burada bir vesileyle söyledim- sadece Kürtlerin partisi değildir -böyle söylendiği için söylüyorum- ama Kürtlerin de partisidir tabii ki. Bu ülkede sadece Kürtler yok, bu ülkede, kimliğinden ötürü, inancından ötürü ezilen ve ötekileştirilen bir sürü toplum var. Dolayısıyla da bunların taleplerini dile getirmek, bunların taleplerini buraya taşımak üzere kurulmuş bir partidir Halkların Demokratik Partisi. Dolayısıyla da zaman zaman -özellikle Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlardan geliyor bu suçlama; burayı kastetmiyorum, genel olarak söylüyorum- bizim terörle iltisaklı bir parti olduğumuz ki Cumhurbaşkanı da bunu çok sıklıkla söylüyor, buna tabii kesinlikle itiraz ediyoruz, kınıyoruz hatta böyle söylendiği için. Çünkü, eğer böyle bir konuşmaya dönecekse Türkiye'deki siyaset, o zaman biz de şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz: Adalet ve Kalkınma Partisinin de maalesef FETÖ terörüyle iltisaklı bir parti olduğunu söyleyebiliriz. Söyleriz ama "Bunların bir anlamı var mı?" derseniz, bence Türkiye'nin huzuru açısından baktığımızda bu tartışmanın da bir yararı yok, bir anlamı da yok. Dolayısıyla da bizim şu anda çözmemiz gereken problem... Evet anlıyorum, bu problemler tarihle bağlantılı vesaire vesaire ama daha çok Türkiye'de siyasetin gelmiş olduğu çatışmacı, kutuplaştırıcı yerle alakalı. Yani demokrasi, bu anlamıyla baktığımızda, önemi ve anlamı kaybolan bir kavram hâline gelmiş durumda. O sebeple, sizden bir kere daha bu konudaki politikalarınızı gözden geçirmenizi diliyorum.
Şimdi, uyuşturucuyla ilgili yaptığınız çalışmalarla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Ben meslekten iktisatçıyım ve uyuşturucuyla mücadele meselesinin arz ve taleple bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yani uyuşturucuyla mücadele sadece arz cephesiyle halledilebilecek bir mesele değildir. Yani uyuşturucu satıcılarını yok etseniz problem çözülmüş olmaz. Eğer uyuşturucu talebi var ise o talebi karşılayacak bir arz her zaman ülkeye gelir. Dolayısıyla da bizim bu konuda... Ben rakamlara baktım, mesela bu söylediğiniz 2018 yılıyla ilgili olarak bir düşüş var, sekiz aylık ya da dokuz aylık bir sonuç olarak daha düşük bir rakama gelinmiş yani uyuşturucu kullanarak ölenlerin sayısını söylüyorum. Fakat acayip bir şekilde artış var. Peki, öte yandan şunu da biliyoruz: Operasyonlar da artıyor. Peki, nasıl oluyor da operasyonlar artarken ölü sayısı da artıyor? Bunun bir açıklaması var arkadaşlar. Çünkü operasyonlar kendi başına... Yani arz cephesinden bu meseleyi çözmeye çalıştığınız vakit şunu yapmış olursunuz: Sürekli operasyonlar esasında uyuşturucu satışının maliyetini artırır dolayısıyla da uyuşturucunun fiyatını artırır. Herhangi bir malın fiyatı arttığında onun miktarı azalır normal olarak ama burada öyle olmaz çünkü uyuşturucu bağımlılıkla ilgili bir hadisedir. Dolayısıyla da uyuşturucunun fiyatı arttığı hâlde bağımlı insanların sayısı o kadar azalmaz. Peki, ne olur sonuçta? Şu olur: Operasyonlar fiyatların artmasıyla sonuçlanır. Bunun iki tanesi sonucu vardır. Bunlardan bir tanesi, uyuşturucu satıcılarının kârları artar, ikincisi de fiyatlar yükseldiği için daha kötü uyuşturucular piyasaya girmeye başlar ve o sebeple de ölüm sayısı artar.
Şimdi, ben şahsen, daha önce burada bir vesileyle yine söylemiştim, bir üniversitede rektör yardımcılığı, yöneticilik yaptım ve bulunduğumuz üniversitenin etrafında da uyuşturucu satışı çok yaygın bir meseleydi ve dolayısıyla da uyuşturucu konusunda çalışan polislerle de birlikte çalıştık o dönemde ve bana anlattıklarından anlıyorum ki benim bu şimdi söylemeye çalıştığım teori bir şekilde çalışıyor.
Yani özetle burada şunu söylemek istiyorum: Evet, başarılı operasyonlar yapıyorsunuz, eyvallah, güzel ama meselenin çözümüyle ilgili olarak dikkat edilmesi gereken şey önemli ölçüde meselenin talep yanıdır. Yani bizim, İçişleri Bakanlığı olarak sizin, uyuşturucu kullanımını caydırıcı tedbirler almaya yönelik daha fazla harcama yapmanız lazım. Yani anlıyorum, operasyonlar yapılmalıdır tabii ki ama operasyonlarla sadece problemi çözeceğinizi sanırsanız, o zaman, gördüğünüz gibi, ölü sayıları artmaya başlar. Onun için benim önerim size, bu meselede işin talep yanına bakmak ve uyuşturucu kullanımının zararlarıyla ilgili olarak topluma daha fazla bilgi vermek ve bu konuda eğitimi artırmak olmalıdır diye düşünüyorum ve yeni bütçeniz hayırlı olsun diliyorum.
Sağ olun.