KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, İçişleri Bakanlığının değerli heyet üyeleri; teşekkür ederim bu sunuşunuz için. Fakat öncelikli olarak bir no.lu CBK madde 26 gereği Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Başkan Vekilinin burada bulunmadığını gözlüyorum eğer yanılıyorsam özür dilerim. Eğer bulunmuyorsa bunun bir eksiklik olduğunu Cumhurbaşkanlığı 1 no.lu Kararnamesi'ne aykırı olduğunu belirtmek isterim her ne kadar Cumhurbaşkanlığı 1 no.lu Kararnamesi 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu'na aykırı olsa da bu yürürlükteki hukuk açısından önemli bir husustur.

Sayın Bakan, konuşmanızda sıkça "güvenlik" sözcüğünü telaffuz ettiniz hatta güçlü istikrar bütünlüklü güvenlik politikasını başından sonuna kadar konuşmanızda işlediniz. Ancak burada benim eksik gördüğüm husus yine başından sonuna kadar hukuk kavramı, hukuk güvenliği ,hukuk istikrarı eksikti. Bu çerçevede yine hukuk, anayasa ve kanun kavramına çok az yollama yaptınız oysa İçişleri Bakanlığının bütün teşkilatı, varlık nedeni, devletin varlık nedeni olarak kanuna, Anayasa'ya ve hukuka dayanmaktadır. Bu vesileyle belirtmek isterim ki yine sunuşunuzla bağlantılı olarak tabii ki bu 6771 sayılı Kanun'a göre sizlerin "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adını verdiğiniz yeni düzenlemede bütçe yapımı ve bununla ilgili kavramlar değişmiştir. Ancak burada hemen belirtelim ki Bakanlığınız çerçevesinde 6638 sayılı İç Güvenlik Kanunu, sonra OHAL düzenlemeleri, daha sonra 7145 sayılı Yasa ve sonrası, aslında Bakanlığınıza çok önemli yetkiler bahşetmekte. Bu yetkiler bazen aşırı, çoğu zaman anayasal çerçeveyi de aşmaktadır. Bu çerçevede gerçekten kanun hükmünde kararnameler, sizin de altında imzanızın bulunduğu ama ek listelerin başkaları tarafından hazırlandığı kanun hükmünde kararnameler ve onların yasalaştırılması, olağanüstü hâlin kalıcı hâle getirilmesi riskini yaratmaktadır. Haklı olarak övündüğünüz husus, vatandaşlık ve nüfus işleriyle pasaport idaresinin birleştirilmesi ve pasaport verilme işlemlerinin hızlandırılması önemlidir. Fakat Sayın Bakan, ek listelerde adları yer alan kişilerin pasaportlarından yoksun kaldığını ve bunun dünya çapında bir yaptırımı olduğunu, o kişilerin yurt dışında da kesinlikle görevlerini ifa edemediklerini belirtmek isterim. Bu, büyük bir çelişkidir. Hatta o kadar büyük bir çelişki ki Sayın Bakan, siz beş kıtada insani yardım övüncünü dile getirdiniz, güzel ama KHK ek listesinde adı yer alan kişilerin dünya çapında, beş kıta ölçeğinde yaptırıma tabi tutulduklarını da belirtmek gerekir. Çünkü pasaportlarına el konulmuş bulunuyor ve o kanun hükmünde kararnameler ek listelerinde adlarının yer almasının, bu şekilde uygulanan yaptırımın Anayasa'ya aykırı olduğunu ve hukuken yok hükmünde olduğunu vurgulamak isterim. Bu çerçevede diğerlerine gitmeyelim, Türkiye'de çünkü terörist tanımı bildiğiniz gibi çok çiğnendi, çok geniş anlamda kullanıldı, çok da kötüye kullanıldı ama bir çelişkiyi daha dikkatlerinize sunmak isterim. "Beyin göçü" deniyor beyin göçünü ithal edebilmek için bütçeye artı ödenek koyuyoruz. Fakat Türkiye'de bir bakıma pasaportsuzluk nedeniyle bunca parlak beyin hapsedilmiş bulunuyor, üniversite dışına itilmiş bulunuyor, dünyanın hiçbir yerinde görev yaptırılmıyor. Peki bu, bir beyin ölümü değil midir? Bazı vekiller buna "medeni ölüm" diyorlar. Hayır, medeni ölüm değil, bu, onun ötesinde bir durumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Anayasa Komisyonu üyesi olarak bir cümleyle bitireceğim.

BAŞKAN - Buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Burada Sayın Bakan bir örnekle bitireceğim.

"Barış akademisyenleri "adı verilen kişiler, yüzlerce pırıl pırıl kadın, erkek, bunlar barışa rıza gösterdikleri için, bakın imza yok, imza bilindiği gibi Dolmabahçe Protokolünde var, eylem yok bilindiği gibi Habur Kapısı'nda oldu ama sadece rıza nedeniyle hiçbir gerekçe gösterilmeden yüzlerce pırıl pırıl insan, üniversite dışında tutulduğu gibi dünyanın hiçbir yerinde görevlerini ifa edemiyor.

Ben son olarak bir öneride bulunmak istiyorum. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi aslında bizim anayasal ve tarihsel birikimimize, mirasımıza hakarettir çünkü bununla çelişmektedir, buna uygun düşmemektedir, sürdürülebilir değildir ama bir başka tartışmanın konusudur. Fakat belirttiğiniz gibi, sıkça yollama yaptığınız gibi Sayın Cumhurbaşkanına güçlü bir yönetim kurulmuştur. Evet Anayasa yerine Cumhurbaşkanına yollama yaptınız, ben Anayasa'ya yollama yapmanızı temenni ederdim. Fakat bu kadar güçlü olduğunuza göre, bu kadar güçlü bir yönetim kurduğunuza göre, Türkiye'de her gün cinayet işlendiğine göre, kadın cinayeti, farklı cinayetler işlendiğine göre acaba bireysel silahsızlanma konusunda bir projeniz var mı? Bunu başarabilirsiniz. Eğer bunu başarabilirseniz aslında "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adını verdiğiniz düzenlemeye de bir meşruluk temeli oluşturabilirsiniz.

Teşekkür ederim.