| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a) Kültür ve Turizm Bakanlığı b)Radyo ve Televizyon Üst Kurulu c) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı e) Vakıflar Genel Müdürlüğü f) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı g) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ğ) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu h) Atatürk Araştırma Merkezi ı) Atatürk Kültür Merkezi i) Türk Dil Kurumu j) Türk Tarih Kurumu k) Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .11.2018 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokratlar ve değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, benden önceki konuşmacıların belirttiği gibi, çok kapsamlı, hakikaten, bu torba yasalara benzeyen yapısı olan bir bütçe var ortada. Dolayısıyla da ben belli bir kısmıyla ilgili olarak birkaç şey söylemek istiyorum. Özellikle RTÜK'le ilgili konuşmak istiyorum.
Şimdi, doğrusunu isterseniz, ben bütçenize baktığımda, RTÜK'le ilgili, hakikaten, çok üzücü bir tabloyla karşılaştım, 2 sayfa ayırmışsınız RTÜK'e. Hâlbuki RTÜK, ben size söyleyeyim, bugün Türkiye'deki siyaseti belirme gücünü elinde bulunduran bir kurum, şakası yok yani, o denli önemli bir kurum ve hakikaten, 2 sayfayla bütçe kalemleri içine sokuşturulmuş olması doğrusu özel olarak üzerinde konuşmayı gerektiriyor diye düşünüyorum. Tabii, özel olarak üzerinde konuşturmayı gerektirmesinin başka sebepleri de var. Yani bana ayrılan süre içinde derdimi anlatmaya çalışayım size.
Türkiye, maalesef, bu toplantılarda zaman zaman altını çizdiğim gibi, merkezîleşme yolunda ilerleyen bir dokuya sahip. Bu merkezîleşme sadece ekonomide değil, siyasette de hatta sosyal hayatta da bir bakıma toplum giderek merkezîleştirilmeye yönlendirilmiş durumda. Bu, hakikaten, iyi bir gidiş değil çünkü hepimiz biliyoruz ki İbni Haldun'dan beri, merkezîleşme bir toplum için esasında felaketi çağrıştıran bir olgu. Merkezîleşme, aynı zamanda, yıkımı kolaylaştıran bir konu. O bakımından yani Hükûmetinizin tutumunu baştan eleştirmek istiyorum. Yani bu denli bir merkezîleşmeyle gerçekten, Türkiye iyi bir yere gitmiş olamaz.
Şimdi, diyebilirsiniz ki "Merkezîleştirmeyi nereden çıkardınız?" Şuradan çıkardım: RTÜK, esas itibarıyla oluşturulduğunda serbest piyasa ekonomisindeki -medya sektöründen söz ediyoruz- medya sektöründe var olan farklı oyuncular arasındaki ilişkileri regüle etmek üzerine kurulmuştu. Niye böyle bir şeye ihtiyaç vardı çünkü medya sektörü, mesela, çimento sektörü gibi değildir. Medya sektörü medyanın "output"u yani sonucu, ürettiği şey, toplumun sosyal, kültürel dokularına etki etme yeteneğine sahip. Hatta daha ileri bir şey söyleyeyim size: Bugün siyaset bilimcileri, modern siyasetin medya siyaseti olduğunu söylerler. Dolayısıyla da bu denli önemli bir alanın regüle edilmesi de kaçınılmaz bir şeydir ve biz de regüle etmeyi baştan kabul ettik ve buna göre örgütlendik. Yani SPK'yi biliyorsunuz, BDDK'yi biliyorsunuz, Rekabet Kurumunu biliyorsunuz; onlardan biri esasında RTÜK, biraz daha kapsamlı, etki alanı biraz daha geniş. Fakat ve hepiniz de biliyorsunuz ki RTÜK'ün yasasında açık açık söyler, amaç olarak haber alma özgürlüğünün sağlanmasından söz eder, ayrımcılık yapan yayınların durdurulmasından söz eder, medyada tekelleşmenin önlenmesi, Rekabet Kurumuyla bir anlamda ilişkili bir biçimde önlenmesini de önerir. Böylelikle esasında farklı, güçlü oyuncuların toplumun ve tabii, siyasetin o aracılığıyla toplumun siyasi olarak etkilenmesini mümkün olduğunca önlemeye yönelik bir perspektifi, amacı olan bir kurumdan söz ediyoruz. Ve arkadaşlar, bu kurumun idari ve mali bakımdan -Bakan da demin konuşurken söyledi- özerk bir kurum ve bağımsız bir kurum olduğu söylenir ama arkadaşlar, geldiğimiz yer itibarıyla baktığımızda, hepiniz elinizi vicdanınıza koyun, bu kurum da diğerleri gibi, mali bakımdan da özerk değil, siyasi bakımdan da özerk değil, idari bakımdan da özerk değil. Özerk olmadığına dair o kadar ipucu var ki artık, hakikaten -Rekabet Kurumu Başkanı daha önce buraya gelmiş ve ona da benzer biçimde hitap etme imkânı bulmuştum- başka bir ülkede olsa derhâl müdahale edilmesi gereken bir sektörden söz ediyoruz medya sektöründen söz ederken Türkiye'de. Çünkü medya sektörü bugün yatay ve dikey olarak inanılmaz boyutta tekelleşmiş vaziyettedir ve daha ileri bir şey söyleyeyim size, doğrudan doğruya Hükûmetin kontrolünde olan, yüzde 95'i Hükûmetin kontrolünde olan bir alete dönüşmüştür.
Bir şey daha söyleyeyim arkadaşlar yani dikkatinizi çekiyor mu biliyorum, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlara hitaben söylemiş olayım bunu; ben bu Mecliste yeniyim ama Meclise geldiğim günden beri gözlediklerimden giderek şu sonuca varıyorum, bilmiyorum, herkes de tabii kendine göre bir sonuç üretiyor bu yeni sistemle ilgili olarak: Ben size söyleyeyim, bu yeni sistemde Sayın Cumhurbaşkanı bütün partilerden kurtuldu, AKP dâhil olmak üzere. Yani tümüyle Parlamentonun üzerinde bir yere kendini çekti ve RTÜK'ün kapsama alanının içindeki, başta TRT olmak üzere ve diğer yandaş medya kuruluşlarıyla yani medyayla bir siyaset yürütüyor. Bu, gerçekten üzerinde düşünmemiz gereken bir konu. Dikkat edin, Sayın Cumhurbaşkanı zaten Meclise gelmiyor, bakanlar geliyor, o da işte bu tür toplantılar için geliyor. Ama biz Genel Kurulda toplumun taleplerini dile getirmek üzere çıktığımızda konuşmaya, kime hitap ettiğimizi bilmiyoruz. Çünkü karşımızda bir yürütme yok ortada. Dolayısıyla böyle bir tuhaf durum var ve zaman zaman ben gözlüyorum, arkadaşlarımız şeyi tartışıyorlar "Parlamentonun itibarı yok oluyor." filan diye. Yani bir arayış içinde insanlar ama aradığımız şey Parlamentonun itibarı değil bence, aradığımız şey siyaset, siyaset de muhalefet ve iktidarın karşılaşmasıyla olan bir şeydir. Çünkü siyaset ikna etme sanatı olarak tanımlanır bir tarafıyla. Yani bir muhatabınız olacak, siz onu ikna etmeye çalışacaksınız, o da sizi ikna etmeye çalışacak ve böylelikle ortak bir akla ulaşacağız, siyasetin ve parlamenter demokrasinin de sebebimucibesi budur. Ama -gördüğümüz kadarıyla- böyle bir şey artık yok benim gördüğüm kadarıyla. Eskiden de var mıydı? Doğrusu eskiden bu Parlamentoda değildim, onun için de çok açık olarak "Vardı." veya "Yoktu." diyecek durumda değilim. Ama açıkça gördüğüm kadarıyla, şu anda Mecliste maalesef siyaset kapatılmış durumda, boğulmuş durumda ve siyaset yapılamaz hâle gelmiş durumda. Dolayısıyla da buradan şunu söylemek istiyorum: Medya geçmiştekinden çok daha önemli bir konu hâline geldi ve dolayısıyla da RTÜK geçmişten daha önemli bir konu hâline gelmiş durumda. Fakat gördüğümüz kadarıyla, RTÜK'ün organizasyon yapısına baktığımda ben mesela şöyle ilginç bir tabloyla karşılaştım: Kendi yasasında belli bir seçimle ilgili olarak kaç üyeden oluştuğu, Parlamentoda nasıl seçileceğiyle ilgili bir sürü ayrıntı var ama sondan bir şey söyleyeyim size. Milliyetçi Hareket Partisindeki arkadaşlar alınmasınlar ama mesela biz 3'üncü büyük partiyiz Türkiye'de, onların 2 temsilcisi var RTÜK'te, bizim hiç yok ve bu normal geliyor insanlara her niyeyse. Şimdi, bu ve buna benzer haksızlıklar, adaletsizlikler gerçekten de üzerinde konuşulması gereken haksızlıklar diye düşünüyorum.
Şimdi, gelelim TRT'ye. Yani TRT diyorum çünkü gerçekten toplumun vergileriyle finanse edilen bir kurumdan söz ediyoruz, kamu kurumu olarak nitelenen bir kurumdan söz ediyoruz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Seçim tarihini hatırlıyor musunuz Sayın Vekilim?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Hangi seçim tarihini?
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - RTÜK'te seçim yapıldığı tarihi, o günkü MHP'nin Meclisteki sayısını; bunları hatırlıyor musunuz?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Hayır, hatırlamam gerekmiyor. Ben sonuçtan gidiyorum size.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - O tarihte MHP Mecliste o kadar varmış, ona göre o sayı çıkmış.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Yok, öyle değil, öyle değil. Öyle değil, ben o dönemde yoktum, onun için de size cevap veremem ama öyle değil.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Yani araştırın bunu.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Neyse, önemli de değil zaten, önemli olan şu: Milliyetçi Hareket Partisinden daha fazla oy almış bir parti olarak biz hiçbir şekilde temsil edilmiyoruz. Bu, tuhaf gelmiyor mu size?
BAŞKAN - Haziranda seçim var.
RTÜK BAŞKANI İLHAN YERLİKAYA - Temmuzdan sonra seçim.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Tamam, eyvallah, tamam, güzel, bunu öğrendiğime sevindim. Ama iş bununla bitmiyor arkadaşlar, başka şeyler söyleyeceğim.
BAŞKAN - Yirmi beş saniyede nasıl söyleyeceksiniz, onu merak ediyorum.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Uzatacaksınız, lütfen, Başkan.
Mesela, TRT'nin 24 Haziran seçimlerinde adaylara ayırdığı süreleri hepiniz biliyorsunuz esasında ama ben kısaca yine hatırlatayım; Sayın Cumhurbaşkanına 181 saat ayrılmış, Sayın İnce'ye 15 saat ayrılmış, Akşener'e 3 saat ayrılmış, Karamollaoğlu'na 1 saat ayrılmış, Perinçek'e 38 dakika ayrılmış, Demirtaş'a 32 dakika ayrılmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Katırcıoğlu, lütfen toparlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Tamam.
16 Nisanda ise, bakın, AK PARTİ Erdoğan'la birlikte 164 saat, CHP 11 saat, MHP 2,5 saat ve Halkların Demokratik Partisi, arkadaşlar, 1 saniye bile değil. Bu, size normal geliyor mu Allah aşkınıza? Yani gerçekten de Türkiye'nin 3'üncü partisine yapılan muamele... Vicdanınıza "Ya, bunlar da bu kadardır." diyebilecek durumda mısınız hakikaten? Ben bunu anlamakta zorlanıyorum, gerçekten de anlamakta zorlanıyorum ve her seferinde de bu zeminde bunu da söylemek ihtiyacı hissediyorum.
Gelelim, TRT dışındaki medya kuruluşlarına ve özellikle televizyon ve radyoları düşünerek. Sayın Bakan, ilginç bir durum var ve bu yani RTÜK'ün kapsama alanında ama sizin görev alanınız içinde. Şimdi, Türkiye'de 7 tane medya grubu var ve hemen hemen hepsi arkadaşlar, devletten ihale alıyor; okuyabilirim size, ben burada not ettim; Turkuaz başta olmak üzere. Yani bu ne demektir? Bu, dünyanın hiçbir yerinde olan bir şey değildir arkadaşlar. Yani devletle iş yapan bir medya kuruluşu olmaz, olmaz... Ama bu da normal geliyor hepinize. Yani "Efendim, işte, öyle oluyor." deniyor. Ve ondan sonra biz bakıyoruz ki Kamu İhale Kanunu, yüz seksen ayda 186 defa değiştirilmiş.
Şimdi, sonuç olarak... Zamanım da hızla doluyor tabii.
BAŞKAN - Kalmadı, evet.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bitireceğim Sayın Başkan.
Ama özetle söylemeye çalışayım düşündüklerimi ve şimdiye kadar söylediklerimi. RTÜK bir regülasyon kuruluşudur yani piyasayı regüle etmek üzere kurulmuştur ve regüle etmesi gerekir. Onun için de bağımsız olması gerekir. Onun için de idari olarak da mali olarak da özerk olması gerekir. Ama gördüğünüz gibi, Sayın RTÜK Başkanı Sayın Bakanın yanında oturmakta ve bütçesi de iki sayfada özetlenmiş durumda. Yani bu, nereye geldiğimizi göstermesi bakımından, Türkiye'nin merkezîleşme yolunda attığı adımların nereye geldiğini göstermesi bakımından ibret verici.
İkinci olarak da yani son olarak diyeyim daha doğrusu, gerçekten de RTÜK görevini yapmalı ve siyasi partilere de -TRT'yi özellikle yönlendirerek-eşit süreler verilmesini sağlamalıdır.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bir şeyi son olarak Başkanım... Başka zaman da söyledim ama Sayın Bakan da duysun istiyorum. Ben geçmişte hemen hemen her hafta NTV'ye ve CNN'e çağrılan, o zaman Kanal 24'e çağrılan bir akademisyendim, öyle söyleyeyim ama bir gün bir telefon aldım, ismini vermeyeceğim, bana aynen şunu söyledi: "Hocam, sizi kara listeye aldılar, bir daha çıkamayacaksınız." dediler ve ben bir daha çıkamadım.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Her şeyin bir maliyeti var.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Evet, doğru.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ben teşekkür ederim.