| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a) Kültür ve Turizm Bakanlığı b)Radyo ve Televizyon Üst Kurulu c) Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç) Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı e) Vakıflar Genel Müdürlüğü f) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı g) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ğ) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu h) Atatürk Araştırma Merkezi ı) Atatürk Kültür Merkezi i) Türk Dil Kurumu j) Türk Tarih Kurumu k) Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .11.2018 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, hoş geldiniz.
Tüm katılımcılara hoş geldiniz diyorum. İnananların Berat Kandili mübarek olsun, Erdin Bircan yol arkadaşımızı da rahmetle anıyorum.
Efendim, az önce de arkadaşlarımızın söylediği gibi, kültür, bir arada olabilme, birlikte üretebilme yeteneğiyle alakalı toplam bir şeydir. "Bu toprakların kadim kültürleri var." derken ağız dolusu olarak konuşuyoruz ama bu kadim kültürün bazı parçaları nedense ne Kültür Bakanlığımızın ne Millî Eğitim Bakanlığımızın ne de bu konuyla ilgilenenlerin dikkatini çekmiyor. Mesela, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Melih Cevdet Anday, Nazım Hikmet ya da dünyada, Şolohov, Bukovski, Dostoyevski, Milan Kundera, Mayakovski, bunlar sizin neden hiç dikkatinizi çekmiyor?
Millî değerlerimizden bahsetti az önce bir konuşmacı, mesela en güzel millî değerlerimizi anlatan şiirlerden bir tanesidir Nazım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı Destanı, değil mi? Esas işte bu topraklardaki o mozaiği, o bir arada olmayı anlatan bu destanı neden Kültür Bakanlığımızın aklına gelmez de bir prodüksiyon kuruluşuyla beraber anlaşıp yapmaz? Birçok prodüksiyon kuruluşuna destekler veriyorsunuz, belki de tarihsel anlamda tartışılabilecek giysiler, mekânlar, motifler, duruşlar, durumlar, o prodüksiyon kuruluşları tarafından tarihmiş gibi önümüze konuluyor, övgüyle de bahsediyorsunuz ki tartışılabilir durumda. Neden Nâzım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı Destanı'nı çekmeyi düşünmüyorsunuz ya da burada sizden böyle bir söz alabilir miyiz? Bizler de vergi ödüyoruz, bu tip yapıtları da görmek istiyoruz. Bu sözü isteyebilir miyiz Kültür Bakanlığımızdan?
Konuşmacı arkadaşlarımızdan bir tanesi, âlimlerden bahsetti, belli ocaklarda yetişmiş olan alimlerden bahsetti. Kuşkusuz kültürün en önemli parçalarından biridir alimler, bilim yapanlar ama Türkiye'de bu bilim yapanlarla ilgili de başka bir tablo ortaya çıktı. Bilim adamları artık bilim yapamaz hâldeler. Bunların bir kısmı kültürel değerlerimizin temsilcisi de olsalar, haklı haksız kanun hükmünde kararnamelerle beraber işlerine son verilmiş durumda. Bazılarıyla ilgili -barış akademisyenleri gibi- ya da bazılarıyla ilgili hiç dava açılmamış. Burada daha önce örneklerini verdik, İbrahim Kaboğlu gibi. Ama bugün, bugünlerde, işte, bu sizin "bilim adamları" dediğiniz kişilerden bir tanesi bir açıklama yaptı. Üstelik uzay ve hava bilimciliğiyle uğraşan bir dekan, Konya'da. "İyi çocuk yetiştirmek, iyi bir ev hanımı olmak bakan ya da başkan olmaktan veya başarılı bir iş kadını olmaktan çok daha elzemdir. Yerel seçimde hiçbir kadın belediye başkanı adayına o yüzden oy vermeyeceğim." Bu mudur bilim adamlığı? Bu mudur alimlik? Bu mudur ulemalık? Bu mudur İbrahim Kaboğlu'nun kürsüden seslenemediği öğrencilerine seslenecek ayrıcalığı bünyesinde taşımak? Bu mudur bizim kültürümüz? Kadınları ikinci sınıf tanımlamak, evinde oturmaya zorlamak, üretimden alıkoymak bizim kültürümüz müdür? Bu topraklardaki kadim kültür eğer Türk kültürüyse, Türk kültürünün olduğu yerlerde kadınlarımız aynı zamanda istişare, danışma kurullarının içerisinde ana olarak yer almıyor muydu? İşte, Kurtuluş Savaşı'nın o destanında da analardan bahsedilmiyor mu? Bu arkadaşlarımıza yol verin, müsaade edin, biz doğamıza dönelim. Bize başka bir yapay kültürü dayatma yoluna girmeyin.
Sayın Bakanım, muhalif tiyatrolara ne kadar destek veriyorsunuz? Veriyorsanız lütfen açıklayın. Ama biz biliyoruz ki muhalif tiyatrolar bunlarla ilgili ciddi anlamda eleştiri yöneltiyorlar sizlere. Mesela, Levent Üzümcü neden işini yapamıyor? Bazı oyuncular neden televizyon dizilerinde artık oynatılmıyor? Çok klasik bir söz dönüyor etrafta, siz bunu tekzip edin, biz duyduğumuzu söyleyelim, "Yukarıdan emir geldi, bu prodüksiyonlarda sizlere yer veremiyoruz." İşte, Türkiye bu kültürel ayrıştırmadan kurtulmalıdır. Türkiye'nin bu kültürel ayrıştırmadan kurtulması için hepimiz çaba verelim, hep beraber çaba verelim. Ama en çok icradakiler, sizler çaba göstermelisiniz, bunu sizler çürütmelisiniz, bu sözleri sizler burada bize ettirmemelisiniz. Söylüyorum; bunu tekzip edin lütfen.
Başka bir konu daha var. Turizmle alakalı, turizmle ilgili uzun süreli sözleşmelerle arazileri turizm işletmesi olarak kullanan kişilerin kamu malı olan arazilerinin kamu malı olarak Varlık Fonu içerisinde değerlendirileceğiyle ilgili bir konu gündeme düştü. Bu konunun gerçeği nedir Sayın Bakanım? Eğer Varlık Fonuna bu kamu malları dâhil olacaksa bu işletmeler bu işletmelerin geleceği ne olacaktır? Saygılar sunuyorum.