KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; Hititler, Sümerler, Troya, Frigya, Urartular, Mengüçoğulları, Akkoyunlular, Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti devleti... Truva kimin? Hititler kim? Sümerler kimin atası? Bu topraklarda yaşamış olan bütün kadim kavimlerin, uygarlıkların yarattığı kültürün Türkiye Cumhuriyeti devletinin geçmişi olduğunu ve bu bilinçle yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk Etibank ve Sümerbank gibi iki bankayı kurarak aslında bizim bu topraklarda, bilinenin aksine, 1071'den çok daha önce binlerce yıllık bu kültürleri yaratan kavimlerin, halkların kendisi olduğumuzu ortaya koymuştur. O nedenle, 21'inci yüzyıla geldiğimizde, bizim üzerinde konuşmamız gereken temel varlık, Anadolu topraklarında yaşamış olan bütün insanların ve uygarlıkların yarattığı kültürel değerlere sahip çıkmak, kimin ya da kimler tarafından yaratıldığına bakmaksızın içselleştirmek ve bütün dünyaya karşı onları savunmak gerekir. Los Angeles'teki Southern California Üniversitesinin sembolü Truva'dır ve orada herkes kendini Truvalı olarak görür.

Kültürlerle ilgili sözlerimi şöyle tamamlayayım: İnsanlık, kavimler, halklar, devletler, topluluklardan bugüne geldiğinde en çok karşı gelmemiz gereken nokta ırkçılık ve ırkçılığın giderek faşizme kaymasının önünde insanlığı yarattığı bütün değerleri savunmak olmalıdır.

Sayın Bakanım "Sefiller" oyunu, Victor Hugo'nun ünlü oyunu "Les Miserables" Queens Tiyatrosunda tam yüz otuz yıldır aynı binada oynuyor. O tiyatroya da gitmişsinizdir mutlaka, gidenler de vardır ama Londra'da yaşayan hiçbir belediye başkanı ya da Londra'daki hiçbir başbakan o tiyatroyu yıkıp onun yerine yeni bir tiyatro yapmayı aklına bile getirmemiştir. "Sefiller" oyunun dekorlarını değiştirmeyi, teknolojik unsurlarla güçlendirmeyi bile düşünmemiştir. O nedenle, Cumhuriyet Dönemi'nin en önemli sivil mimarlık örneklerinden olan Atatürk Kültür Merkezi'nin yıkılması Cumhuriyet Dönemi'nin ve bu döneme ilişkin yaratılmış olan mimarlık kültürünün gelecek kuşaklara aktarılması açısından ciddi yanlışlar doğurmuştur. Geçmişte, bir ülke istila edildiği zaman, istila edenler, o ülkenin yarattığı bütün uygarlıkları önce yerle bir ederlerdi ve taş üstünde taş koymazlardı -bu deyim doğrudur- taş üstüne taş koymadıkları o eski yapıların malzemesiyle de yeni bir dönemi inşa ederlerdi. Bu, geçmişe ilişkin bir anlayıştır, bunu şiddetle terk etmek gerekir.

Bakanlığınızın bünyesinde olan Kapadokya'yla ilgili alan yönetimi anlayışına geçiliyor olmasından büyük mutluluk duyduğumu belirtmek istiyorum. Aslında Türkiye'de 26 tane vadinin tümüyle ilgili alan yönetim çalışmalarının başlaması ve bizim artık lokal olarak tek tek yapıları değil, dinî yapıları değil, bütün kenti, sivil mimarisiyle, yaşam biçimiyle, yeme kültüründen toplumun yarattığı bütün uygarlıkları bütünüyle koruyacak alan yönetimine geçme konusunda çok geç kaldığımızı belirtmek istiyorum. Bizim kültürümüzde var olan çarşılar, arastalar, pazarlar, kapalı çarşılar yerine AVM yapılması konusunda Bakanlığınızın şiddetli biçimde etkin bir rol oynayarak bu ve benzeri yapılanmaların mutlaka önüne geçmesi gerekir. Bakın, bugün Beyoğlu'nda pek çok firma kapanmakta, ünlü firmalar Beyoğlu'nu terk etmektedirler. Pera'da, tarihî yarımadada, Atatürk döneminden çok daha önce, Cumhuriyet Dönemi'nden çok daha önce yüzyıllardır yarattığımız önemli kültür varlıklarımız hızlı bir biçimde tahrip edilmektedir.

Yaylalar... Yaylalara yol yapmayınız, yol yaptırmayınız. Yaylalara yapılacak her yol yaylaların yok edilmesine yol açar. Biz eğer bin yıl sonra o yaylaların insanlığın kullanmasını, insanlığın buralardan yararlanmasını istiyorsak yaylalara yapılacak her yol beraberinde kaçak inşaatları, beraberinde de başka çirkin yapıları getirecektir.

Emlak vergilerinden toplanan Kültür Varlıkları Tabiat Fonu'nun mutlaka yerel belediyeler tarafından kullanılması konusunda bir düzenlemeye gitmenizi öneriyorum.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.