KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, saygıdeğer Komisyon üyeleri, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, Bakan Yardımcıları ve ekibinizle birlikte sizlere yeni dönemde başarılar diliyorum.

Hukukun sağlıklı işlemesi, adaletin doğru tecelli etmesi şüphesiz ki hepimiz için hayati önemdedir. Bilge Kağan devletin adalet üzere var olacağına işaret etmiştir. Düşmanlarının bile adaletine güvendiği Hazreti Ömer'in "Adalet mülkün temelidir." sözü ilahi emrin âdeta adalete yüklediği manayı da içinde barındırmaktadır. Türk milletinin ve Türk devletinin tarih boyunca birçok farklılığı birlik içerisinde yaşatabilmesinin sırrını adaletle kuşatılmış kamu düzeninde görmek gerekir. İslam'ın doğuşundan kısa süre sonra hızla tüm dünyaya yayılmasındaki en büyük sır da Allah'ın adalet konusundaki hükümleri ve Peygamberimiz'in adalet timsali söz ve davranışlarıdır. Türk hâkimiyet anlayışında adalet önemli bir yere sahiptir. Kutadgu Bilig'e göre Türk hükümdarına yüklenen görevlerin başında iyi kanunlar koymak ve kanunları adaletle uygulamak vardır.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de hukuk ve yargı sistemiyle ilgili anayasal ve yasal bazı düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılmıştır. 16 Nisan 2017 halk oylamasında aziz milletimizin onayıyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yargının bağımsızlığı yanında tarafsızlığı da anayasal hükme bağlanmış, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin çoğunluğunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesi ilk kez mümkün hâle gelmiş, yargı birliği sağlanmış, askerî mahkemeler kaldırılmıştır. Yargıya ilişkin bu hükümler daha demokratik ve adil, tarafsız ve bağımsız bir yargı düzeninin ortaya çıkmasını sağlayarak yargı erkinin daha şeffaf ve hesap verebilir bir zemin üzerinde inşa edilmesine fırsat ve imkân vermiştir.

Bununla birlikte, hukukun birçok bölümünde kendisini gösteren sorunlar da bulunmaktadır. Ancak en büyük sorun var olan hukuk kurallarının uygulanmaması ya da kişiye veya kuruma göre farklı uygulanıyor algısıdır. Yargıya olan güvenin azalması, buna bağlı olarak yargıya olan saygınlığın da azalmasına yol açmaktadır. Bunun toplumsal yaşamda yol açtığı en büyük tehditlerden biri kişilerin uyuşmazlıklarını yargıda görmekten çok, başka yol ve yöntemlere yönelmesidir. 15 Temmuz hain kalkışması yargıyı da olumsuz etkilemiş, aklını ve vicdanını teröristlere kiralayanlar birçok insanın yargı eliyle mağdur edilmesine sebep olmuştur. Toplumda oluşan bu güven tahribatının onarılması adına önemli mesafe alınmış olmakla birlikte tam olarak onarım kuşkusuz zaman alacaktır. Bu noktada Bakanlığınıza ve yargı kurumlarına önemli görevler düşmekte olduğu açıktır. Demokratik hukuk devletinin en önemli unsuru olan eşitlik ilkesine aykırılık ve hukuk güvenliği hakkıyla ilgili olarak ortaya çıkan sorunlar vatandaşın da adalete olan güvenini sarsmaktadır. Halkın adalete olan güveninin kaybolması ise milletimizin ve devletimizin bekası için önemli bir sorun, ciddi bir tehdittir. Özellikle hızlı ve adil yargılamanın gerçekleşmemesi durumunda yasa dışı gruplar, yol ve yöntemler ortaya çıkmakta, devreye girmektedir. Adil yargılanma hakkının en önemli unsuru makul süre içerisinde yargılanma hakkıdır. Toplumun yargı organlarına olan güveninin korunabilmesi ve hakkın gerçek sahibine bir an önce teslimi açısından yargılamanın makul süre içerisinde bitirilmesi ilkesi son derece önemlidir.

Konuşmanızda ifade ettiğiniz gibi, herkesin davasıyla ilgili süreci aşağı yukarı bilmesine ilişkin uygulamayı önemli buluyoruz. Yargı sisteminin ayrılmaz bir parçası olan savunma hakkını sınırlandıran ya da ortadan kaldıran uygulamalara tevessül edilmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak adaleti temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve devletin temeli olarak görüyoruz. Bu nedenle yargının insanların tereddütsüz güvenebileceği bir yapıda olmasını arzu ediyoruz. Yargı, siyasi iktidarların veya belirli kişi ya da grupların güdümünde hareket etmeyen, bir kısım aidiyetlerin adalet duygusunun önüne geçmesine imkân vermeyen, daima ve her şartta hakkı savunan bir yapıda olmalıdır. Bize göre hâkim ve savcıların liyakat ve vicdan sahibi olması her şartta "önce Türkiye, önce Türk milleti ve Türk devleti" diyebilecek vasıflarda bulunması yargıya olan güvenin de teminatı olacaktır. İnsanlarımızın adaletli ve hakkaniyetli bir sosyal düzen içerisinde yaşaması hukukun üstünlüğü prensibinin hâkim kılınmasına, hak ve özgürlüklerin uygulamada da güvence altına alınmasına bağlıdır. Çeşitli güç unsurlarının hukuk devleti kullarına göre sınırlandırılması suretiyle güçlünün değil, haklının korunması toplumsal ahengin ve huzurun tesis edilmesi bakımından devletin kuşkusuz en temel görevlerindendir.

Suçun oluşmadan önlenmesine ilişkin tedbirlerin alınması, suçun işlenmesinden sonra olaya ait delil ve bilgilerin sağlıklı bir şekilde mahkemelere intikali, mahkemelerin bağımsız, hızlı ve doğru karar vermesi için bu süreci etkin kılacak bilgi teknolojilerinin kullanılması son derece önemlidir.

Toplumsal huzurun, ekonomik kalkınmanın ve refahın hatta sosyal ve kültürel gelişmenin sağlanması kuşkusuz adaletin ve etkin bir yargı erkinin tesis edilmesiyle doğru orantılıdır. Çağdaş normlara uygun bir hukuk ve adalet sistemi olmayan ülkeler ekonomik ve sosyal krizlere de mahkûm bulunmaktadır. Unutulmamalı ki Türkiye'nin ekonomik olarak büyümesi ve kalkınması için yatırıma ve üretime ihtiyacı vardır. Üreten bir ekonomiye sahip olmak için doğru yatırımların ve yeni teknolojilerin ülkemize gelmesi gereklidir. Hangi düzenlemeyi yaparsanız yapın hukuk güvenliği bulunmayan, öngörülebilir yargı düzeni olmayan ülkelere yatırımcının gelmesi, gelse de kalıcı olması mümkün olamamaktadır. Bağımsız yargı kuşkusuz ki vatandaşların yasama ve yürütme organları karşısında en önemli teminatıdır. Bu teminat sayesinde hukuk devleti varlık bulur ve hukuk kurallarıyla yönetilen bir ülkede toplum genel hukuk ilkelerinin, adil yargılanma hakkının ve diğer temel hakların uygulanabilirliğinin garanti edilmesini ister.

Bu noktada bazı istatistiki verilere de değinmek istiyorum. Türkiye'de 19 Ekim 2017 itibarıyla hâkim ve cumhuriyet savcısı sayısı 16.991, adli hizmetlerde çalışan adalet personeli sayısı ise ceza infaz kurumları hariç 60.726'dır. Cumhurbaşkanlığı 2019 yılı programında her 100 bin kişiye 11 hâkim düştüğü ifade edilmiştir. Hâkim sayısı ile mahkemelere bağlı olarak çalışan adalet personeli sayısı genel olarak Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki ortalamanın altında kalmaktadır. Kamu bütçesinden kişi başına ayrılan adli yardım miktarı 2014 yılı verilerine göre Türkiye'de 1,3 avro olup bu miktar 2016 yılında da değişmemiş ve Avrupa ülkelerine kıyasla düşük kalmıştır. 2017 yılı Adalet Bakanlığı adli sicil istatistiklerine göre bir hâkime düşen yıllık dava sayısı 2012 yılında 1.088 iken 2017'de 929'a gerilemiştir. 2010-2017 yılları arası ceza mahkemelerine gelen dava sayısı yüzde 20,5 azalırken hukuk mahkemelerinde yüzde 23,7; idari yargıda yüzde 66 oranında artmıştır. Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğünün 2010-2017 yıllarını kapsayan verilerine göre, bu dönem içerisinde davaların ortalama görülme süresi iki yüz seksen üç gün olarak hesaplanmıştır. Yaklaşık dokuz buçuk aya karşılık gelen bu süre, doğası gereği kısa süreli çekişmesiz yargı işleri ayrı tutulduğunda çok daha uzun olacaktır.

Bu verilere göre, belli iyileşmeler görülse de Türkiye'de hâkim ve savcı sayılarında ve adalet işlerine ayrılan pay da fiziki, teknolojik ve beşerî kapasitede hâlâ Avrupa standartlarından uzak durumdayız. Bu ve benzeri problemleri çözmeden adaletin hızlı, doğru ve adil karar vermesi yolundaki engeller şüphesiz ki devam edecektir. Bakanlığınızın Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiği bazı verilere göre, Haziran 2018'de 211.274 kapasiteli 449 cezaevinde 246.426 hükümlü ve tutuklu bulunuyor; doluluk oranı yüzde 117. Hükümlü ve tutukluların 194.113'ü adli, 48.924'ü terör suçlusu. Cezaevlerinde FETÖ, PKK, DEAŞ ve benzeri terör örgütü mensupları bulunuyor.

Bakanlık verilerine göre, mahkûmların suç gruplarına göre dağılımında adli suçlular ilk sırada bulunuyor. Örgütlere dağılımına bakıldığında ise 34.241 tutuklu ve hükümlüyle FETÖ ilk sırada, PKK'lı tutuklu ve hükümlüler ise 10.286 kişiyle 2'nci sırada bulunmaktadır. Yine, DEAŞ ve diğer terör örgütlerine mensup teröristler de bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aksu.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Bu şartlar, cezaevlerinin geçmiş yıllarda karşılaştığı kumanda merkezi, terör örgütlerinin yönetim merkezi olma niteliğine bürünmemesi için çok dikkat edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Kısaca, seçim beyannamemizdeki bazı önerilerimizden de bahsetmek istiyorum. Adalet hizmetlerinin etkili ve verimli olarak sunulabilmesi için modern adliye binalarının yapılması ve yenilenmesi önemlidir. Bunlarda önemli mesafeler katedildiğini görüyoruz. Evrensel hukuk normları, kişisel verilerin mahremiyetinin korunması, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünün gerekleri çerçevesinde yargılama sürecinin hızlı, adil, etkin, güvenli ve isabetli şekilde işlemesi adalet sisteminin temel amacı olmalıdır. Yargıya ulaşılabilirliği kolaylaştırmak amacıyla savunma hakkı ve adil yargı güçlendirilmelidir. Yargıda hedef süre uygulaması tüm adliyelerde uygulanmalıdır, ki başlayacağını ifade ettiniz. Farklı dava türleriyle ceza soruşturmasının ideal yargılama ve soruşturma sürelerini belirleyerek bu sürelere yargılama ve soruşturma süreçlerinde uyulması sağlanmalıdır.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak adalet hizmetlerinin iyileştirilmesi için yaptığınız katkı, gösterdiğiniz gayret için teşekkür ediyoruz. Her gelişmeyi hak, hukuk ve adalet adına, Türk milletinin ve devletinin bekası çerçevesinde titizlikle izleyip doğru gördüklerimizi desteklerken yanlış bulduklarımızı eleştirmeyi sürdüreceğimizin de bilinmesini istiyoruz.

Son olarak bir de bir konuya değinmek istiyorum; Sayın Bakanım, hatırlarsanız, geçen sene de bunu konuşmuştuk: Türk Silahlı Kuvvetlerinden 12 Eylül, 28 Şubat ve muhtelif dönemlerde resen ilişiği kesilen subay ve askerî personel var. Bunların bir kısmı yargıya gitmiş, bir kısmı gidememiş. 926 sayılı Kanun'un geçici 32'nci maddesindeki düzenlemeden de bunlar yararlanamamış, kimisi dava açma süresini geçirmiş. Bunların durumlarının yeniden değerlendirilmesine ilişkin bir çalışma vardı. Geçen yıl konuştuğumuzda bunu Millî Savunma Bakanlığıyla görüşerek bir çözüm aranılacağı belirtilmişti ama bugüne kadar bir gelişme olmadı. Bu konuyla ilgilenirse bürokrat arkadaşlarımız da memnun oluruz.

Ben bu düşüncelerle tekrar bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum ve sizlere başarılar diliyorum.

Teşekkür ederim.