| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 21 .11.2018 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, Sayın Bakan Yardımcıları ve Bakanlığın değerli bürokratları; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve 2019 yılı bütçenizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Son on yıllarda şöyle bir tavır ortaya çıktı: İktidar önce bize merkebimizi kaybettiriyor, ondan sonra bulduruyor ve ondan sonra da bizim mutlu olduğumuzu düşünüyor ve bizden bazıları kendilerini mutlu sayıyorlar -ben saymıyorum ama- böyle bir tavır gelişti. Burada yeni öğrendim, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı Diyarbakır'daki Kırklar Tepesi'ne bir inşaat yapıyor, aynı belediye bunu yıkıyor, şimdi bu yıkılıştan dolayı, çevrenin temizlenmesinden dolayı mutlu oluyoruz. Yani bu tavır hiç doğru bir şey değil.
Yasa yapıyoruz, yasalara uymuyoruz veyahut da bu yasaların uygulanmasında gevşek davranıyoruz, göz yumuyoruz ve bunun sonucunda birtakım yanlışların tohumunu ekiyoruz. O tohumlar yeşeriyor, belli bir noktaya geldikten sonra taşınamaz yük hâline geliyor, ondan sonra kendi elimizle ektiğimiz o tohumların sonucunda ortaya çıkan sonucu halletmek için yeni bir düzenleme yapıyoruz. Şimdi, yapılan yasalar eğer uygulanmıyor ise ve bunun için de göz yumuluyor ve bazı kesimlerde buralardan yararlanıyorlar ise o zaman dün ben burada Adalet Bakanlığının bütçesi görüşülürken bir kavram kullandım, dedim ki: "Ahlaksız büyüme." Gerçekten de şu anda bir ahlaksız büyümenin içerisindeyiz. Yasa yapıyoruz, imar kanunları yapıyoruz ve bu kanunların uygulanması için gerekli denetim ve gözetimi yapmıyoruz, işler bir noktaya geliyor, gerek kamu arazileri gerekse bireylerin kendi mülklerinde olan, tasarrufunda oluşan araziler üzerinden yasalara aykırı olarak ruhsat vesaire veriyoruz ve ortaya garip bir şehir çıkıyor. Ondan sonra da diyoruz ki: "Biz bunu düzeltelim. Neyle düzeltelim? Bir af çıkartalım. İşte, vergi affı çıkartalım, sosyal güvenlik affı çıkartalım ve imar affı çıkartalım." Bu, gerçekten çok kötü bir durum ve çok kötü bir alışkanlık, ne yapılıp edilip bunlardan vazgeçilmesi lazım çünkü toplum öyle bir noktaya geldi ki kısa vadeli çıkarların toplam değeri uzun vadeli çıkarlardan kısa vadede çok yüksek olduğu için uzun vadeyi unutuyoruz ve dolayısıyla da kaynaklarımızı israf ediyoruz, uzun vadeli düşünmüyoruz.
Bunun bir başka nedeni, yaptığımız yanlışlıklarla ortaya çıkan durumu... Çünkü kaynakları baştan etkin kullanmadığımız için bizi bir noktada kaynak sorununa itiyor, orada tıkanıyoruz, tıkandıktan sonra kaynak aramaya yöneliyoruz; işte onun için de imar affı çıkarıyoruz, bedelli askerlik çıkarıyoruz, efendim, vergi affı çıkarıyoruz. Bunlar kaynak yaratımı değil yani imar affıyla ekonomide toplam kaynak yaratımı diye bir şey söz konusu değil. Var olan kaynak yeniden harmanlanıyor, özel kesimden kamu kesimine aktarılıyor. Biraz önce sayın milletvekili söyledi, imar affına müracaat edenlerin bu aftan yararlanabilmek için kaynağa ihtiyaçları var ama ellerinde birikimleri yok, ya banka kaynağına müracaat edecekler ya da borçlanacaklar. İşte, bu, ekonomideki toplam kaynağın yeniden bir harmanlanması, bölüşülmesi. Size sizin sağlayacağınız imar affıyla ilgili olarak vatandaş gidecek bankadaki mevduatını çekecek, size verecek, sizin yani devletin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdindeki mevduatı artacak, devletin geliri olacak, özel kesimde bir azalma olacak fakat ekonomideki toplam kaynaklarda bir şey değişmiyor. Değişen ne? Devletin harcama yöntemi ile özel kesimin harcama yöntemi farklı olduğu için bu harcamaların sonucunda farklı kesimler, farklı sektörler farklı şekilde teşvik edilecek ve onlar mal üretecekler. Dolayısıyla bu, bize merkebimizi kaybettirip sonra da buldurma, sonra da bizi mutlu etme uygulamasından kesinlikle vazgeçilmesi lazım.
Sayın Bakanım, siz şu dokümanı dün öğleden sonra bize ulaştırsaydınız, biz akşam bunu evimizde okusaydık bugün geldiğimizde sizin bunu okumanıza hiç gerek yoktu; biz buradan çıkaracağımız soruları size verirdik. Dolayısıyla bu neyi gösteriyor? Son yıllarda gelişen bir tavır da şu: Yönetim vatandaştan vergi topluyor, topladığı vergiyle yapması gereken hizmeti vatandaşa minnet duygusu duydurarak mutlaka teşekkür edilmesi gerekirmiş gibi "Bunları, bunları, bunları yaptım..." Vatandaşın size veyahut da muhalefet olarak bizim size teşekkür borcumuz yok ama medeni olarak yapılan işleri de takdir etmemiz lazım, teşekkür ederiz. Sizin bize hesap verme zorunluluğunuz var, bizim vatandaş adına size soru sorma hakkımız, sizi denetleme görevimiz var. Bizim sorumluluğumuz denetleme, sizin sorumluluğunuz hesap verme. Dolayısıyla bu kültürün içinden de çıkmamız lazım. Siz vatandaştan vergi topluyorsunuz, bu vergiyle hizmet vermek zorundasınız. O topladığınız paranın karşılığında da ne tür bir hizmet verdiğinizi, kaynakları nasıl etkin kullandığınızı hesap vermek zorundasınız; bizim de görevimiz size bunun hesabını sormak. Fakat o noktaya gelindi ki sanki vatandaştan mutlaka teşekkür bekleniliyor, bu da yanlış, kesinlikle yanlış; bundan da vazgeçilmesi gerekir diye düşünüyorum. Siz bunu, dediğim gibi, dün bize verseydiniz, biz de bunu akşam okusaydık siz bugün bize gelip burada bunu okumak yerine... Şu anda uygulanmayan mahkeme kararları var, başta Artvin'deki altın aramalarıyla ilgili olmak üzere maden aramalarıyla ilgili gösteriler var; baraj, gölet yapımlarıyla ilgili protestolar var ülkenin değişik yerlerinde, taş ocaklarıyla ilgili protestolar var, termik santrallerle ilgili var, yok edilen zeytinliklerle; başta Fikirtepe -arkadaşlarımız örnek verdi- kentsel dönüşümle ilgili mağdur edilen bir sürü insan var, bunlar yazılıyor, çiziliyor, gösteri yapıyorlar. Geçmişte deprem bölgesi, toplanma bölgesi olarak tahsis edilmiş ve bugün imara açılmış, yok olmuş yerler var. Bunlarla ilgili bize bilgi verseydiniz, bu vatandaş niye protesto ediyor, vatandaşın yanlışı nedir, vatandaş bunu yapmakla siz de bunda vatandaşı haklı bulup geri çekilmekle toplum olarak ne zarar göreceğiz; göletin yapılmamasıyla, taş ocağının yapılmamasıyla kayıplarımızın ne olacağını bize söyleseydiniz biz de sizden aldıklarımızı gittiğimiz Anadolu'da seçmenlerimize anlatır ve bu insanlara daha sağlıklı düşünmelerini, dolayısıyla bunların yapılması gerektiğini söyleyebilirdik ama böyle bir şey yok. Şu anda Anadolu'nun değişik yerlerinde protestolar var, bu protestoları görüşmek isterdim ben şahsen, bu konularda bize bir bilgi vermenizi isterdim fakat maalesef böyle bir şey söz konusu değil. Bu, dediğim gibi, bir icraatın içinden, doğru, bir harcama yaptınız, bunu toplumun bilmesi lazım ama burada bunu değil de bunları konuşsaydınız biz akşam bunu okur, buraya gelir ve öğleden sonra da, bu konuşmalar bittikten sonra size soracağımız sorularımızı sorabilirdik.
Bir başka şey, yani son on beş-on altı yılda ortaya çıkan şey: Nerede rant var ise öyle uygulamalar ortaya konuluyor ki o birikmiş rantların nakde dönüştürülmesiyle ilgili problem... Sanki su gibi nakit akıtılıyor. İstanbul'un on bin yıllık birikmiş nakdi, İstanbul'daki, işte, gecekondularla, imar aflarıyla vesaireyle nakde dönüştürülüyor. Rant kötü bir şey değil. Aslında bence rantı yüksek olan yerleri değil de rantı sıfır olan, rantı olmayan, bakir Anadolu topraklarının rantını artırmak için eylem ve işlem yapmalısınız.
Kanal İstanbul... İstanbul'da İzmit Körfezi'nin doğu ucundan Çatalca'ya veya oradaki Çorlu'ya kadar kuş uçuşu nereden bakarsanız 300 kilometre. Yine, İzmit Körfezi'nin kuzeyinden Kandıra'ya, Karadeniz'e 50-60 kilometre. İkisini çarpın, 23 bin kilometrekare çıkıyor. 23 bin kilometrekare 780 bin kilometrekare toprağın yüzde 3'ünden daha az. Burada ülkenin nüfusunun yüzde 25'i yaşıyor, toplam millî gelirin neredeyse yüzde 40'ı, 45'i bu bölgede üretiliyor ve orada acayip bir konsantrasyon var. Ve şimdi İstanbul'un bu birikmiş rantından yararlanabilmek için, belli kesimleri yararlandırmak için Kanal İstanbul diye bir proje getiriliyor. Ben projenin uluslararası boyutunu, Montrö Sözleşmesi'ni, şunu bunu, çevresel yetkisini falan düşünmüyorum; sadece rakamsal bir şey söylüyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - İlave süre verdim efendim.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Efendim, lütfen izin verin.
2 tane uydu şehir kuracaksınız, her birinde ikişer milyon nüfus olacak, var olan nüfusa bunu ilave edeceksiniz ve orada da, dediğim gibi, bu kanalın etrafındaki topraklar daha da değerlenecek.
Sayın Bakanım, bunu böyle yapacağınıza Anadolu'ya gitseniz, Kızılırmak'ın üzerine, Orta Anadolu'ya 2 tane şehir kursanız, çevre kirliliğine neden olan konsantre olmuş sanayiyi zaman içerisinde Orta Anadolu'ya taşısanız -ve şu anda "Endüstri 4.0" ve "nanoteknoloji" denilen şey kaliteli insan gücüyle olur, o da İstanbul'da ve büyük şehirlerde var çünkü eğitimli kesim orada- o sanayileri buralara çekip oralarda bu teknoloji geliştirecek ortamları yaratsanız daha iyi olmaz mı? Bence ülkenin geleceği özellikle bu tür rantçı projelerle karartılıyor. Sizden istirhamım bunu değerlendirmeniz ve dolayısıyla da İstanbul'daki bu rant avcılığını hiç rantı olmayan Orta Anadolu'ya yatırım yaparak bu rantını yükseltmeniz.
Son bir şey söylemek istiyorum, o da şu: Dün Twitter'da bir haber vardı "Patronlar Dünyası" diye hesabın altında. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Nadir Ataman, TOKİ teknik elemanlarının yaptığı bir değerlendirmeden hareketle İstanbul'da konut, rezidans, alışveriş merkezi ve gökdelenlerle ilgili olarak 76 projede yasalara aykırı olarak emsaller kullanarak 12 milyon metrekare fazlalık yapılmasına izin verildiğini ve bunun karşılığında da 250 milyar TL'lik ilave bir rant ortaya çıktığını ve bunun da, toplumun üzerinden millete gelmesi gereken rantın bu kesimlere aktarıldığını söylüyor. Haberin altında bütün bu, hangi firmanın emsal katsayısının değiştirilmesinden ne kadar ilave metrekare inşaat yaptığı var habere eğer bakarsanız. Bu doğru mu, sormak istediğim soru bu. Bu doğru mu, yoksa bir algı operasyonu mudur, nedir; bunu bilmek istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.