KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Türkiye'de şeker sektörü şeker pancarı tarımından başlayarak şekerin nihai tüketiciye ulaştığı hat üzerinde birçok kişi ve işletmenin geçim sağladığı büyük bir ekosistem özelliği göstermektedir.

Şeker piyasasında ana oyuncu olan ve şeker pancarı işleyen TÜRKŞEKER'in 10.255 çalışanı, 25 şeker fabrikası, 5 makine fabrikası, 1 elektromekanik aygıtlar fabrikası, 1 tohum fabrikası ve AR-GE çalışmaları yapan bir şeker enstitüsü bulunmaktadır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 21 Şubat 2018 tarih ve 30339 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan ilanına göre, TÜRKŞEKER'e ait 14 fabrikanın; Bor, Kırşehir, Yozgat, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Turhal, Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan, Muş, Nisan 2018'de satılacağı duyurulmuştur. Bu satış kararı alınırken de Özelleştirme Yüksek Kurulunun 12'nci ayın 20'si 2000 tarih, 2000/92 sayılı Kararı'yla TÜRKŞEKER özelleştirme programı kapsamına alınmıştır. Gerekçesi de aynen şu: Kamunun mal ve hizmet üretimindeki payının azaltılması yönünde izlenen politikalar neticesinde, yıllar itibarıyla, kamunun, KİT'lerin ülke ekonomisi içerisindeki payının azaldığını belirtmekte, Ekim 2017 tarihi itibarıyla yine Kanun Hükmünde Kararname kapsamında faaliyet gösteren 19 KİT özelleştirme programına alınmıştır. Yani, burada, ülkenin ne kadar sıkıntıları var ki iş gele gele şeker fabrikalarına mı geldi diye düşünüyoruz. Gerçekten şeker fabrikaları zarar ettiği için mi, yoksa ekonomik nedenlerden dolayı mı satılmıştır veyahut da işletim sisteminde bir arıza mı var, devlet artık bunları işletmekten âciz duruma mı gelmiştir?

Bu özelleştirme yöntemi halka arz yöntemiyle yapılabilir miydi? Yine, bildiğimiz kadarıyla, Avrupa ülkelerinde bu tür çiftçiyle direkt alakalı olan şirketler kooperatif tabanlı yönetim modellerine sahip. Milletin sahip olduğu şeker fabrikalarının yine milletin sahip olduğu kooperatiflere satılması acaba mümkün olamaz mıydı?

Bildiğiniz gibi, şeker fabrikaları direkt halka dokunan işletmeler, üreticiye direkt dokunan işletmeler, bütün milletvekili arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, bugün Elbistan'da, işte, pancarın yarısı karın altında kalmış, özel sektör alacak mı, almayacak mı, günde kaç ton alacak, doğru düzgün bir programları yok, verdikleri bir iş programı da yok, dolayısıyla üreticilerin bu, özellikle özelleştirmesi yapılan fabrikalarda çok ciddi problemleri var. Bizim bir deneyimimiz daha var. Özellikle Anadolu'da özelleştirilen fabrikalar maalesef amaçlarına çok fazla hizmet etmedi. Mesela SEKA. Biz bu fabrikaları özelleştirdik, hiçbiri şu an çalışmıyor. Sümerbankların tüm arazileri değerlendirildi, çalışan Sümerbank fabrikaları da yok. Et Balık Kurumlarının durumu da ortada. Görünen o ki, bu şeker fabrikaları her ne kadar beş yıl süreyle çalışma zorunluluğu, istihdam sorumluluğu olsa bile, daha birinci günden devredilen fabrikaları görüyoruz, şu an satılan fabrikaların birçoğunda, mesela Turhal Şeker Fabrikası'nda işçiler fabrikanın önünde eylem yapıyorlar. Yine, aynı şekilde, Yozgat'taki şeker fabrikasının önünde işçilerin eylemi var. Yani Çarşamba'yı söylemiyorum, Çarşamba'nın önünde bir tane bekçi var, fabrika da şu an çalışmıyor. İşte, orada da bir miktar üretici de Suluova...

ATİLA SERTEL (İzmir) - Çarşamba'yı sel aldı.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Evet, Çarşamba'yı sel aldı. Bilmiyorum, Kemal Ağabey'in herhâlde haberi yok.

Yani bu fabrikalar öyle kolay kolay yapılan fabrikalar değil. Bunları biraz da stratejik düşünmek lazım.

Yine bu çerçevede, ülkemizde şeker fabrikalarının kurulmasının ana hedefi ülkemizin şeker ihtiyacının karşılanması, ilaveten, tarıma dayalı yerel ekonomileri ve çiftçileri kalkındırmaktır. TÜRKŞEKER 3,6 milyar TL'lik net satış değerleriyle Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşları arasında İSO 500 listesinde 2016 yılında 21'inci sırada, kamu işletmeleri sırasında EÜAŞ Elektrik Üretim AŞ'den sonra da 2'nci sırada yer almıştır.

Türkiye şeker piyasasında bu kapsamda da büyüme devam etmiştir. TÜİK sanayi istatistiklerine göre, şeker pancarı ve şeker kamışı şekeriyle yan ürünlerin toplam üretim değeri 2006-2016 döneminde 3,3 milyar TL'den 7 milyar TL'ye yükselmiştir. Üretimdeki artışa uyumlu şekilde şeker fabrikalarında AR-GE ve makine üretim yeteneklerinin de katkısıyla dekar başına verimlilik de 4 tonlardan yüzde 50 artışla 6 tonlara yükselmiştir. Görüleceği üzere, ne üretimde ne verimlilikte bir sorun olduğunu söylemek güçtür. Burada özelleştirmenin ne amaçla yapıldığını anlamakta zorlanıyoruz.

TÜRKŞEKER fabrikalarının yerel ekonomilere etkisi göz ardı edilmemelidir. Bu fabrikalar salt işletme olarak görülmemeli, birer bölgesel kalkınma projesi olarak görülmelidir. Son dönemde devlet, sosyal politikalar kapsamında dağıttığı milyarlarca TL'lik kaynaklarla karşılaştırıldığında, üreten çiftçilerimizin tek üretim birimleri bu fabrikalar olan ilçelerimiz, illerimiz için önemini daha da fazla orta yere koymaktadır.

2017 yılı itibarıyla bu 14 fabrikanın yerel ekonomilere katkısının 775 milyon dolar düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. 2018 rakamları da 887,6 milyon dolara ulaşabileceğini göstermektedir.

Fabrikaların faaliyette bulunduğu 14 ilin ekonomik yapısı incelendiğinde, bu 14 fabrikanın yerel ekonomiler içinde önemli bir paya sahip olduğunu görmek mümkün. Sadece gelişmiş bölgede Kırklareli fabrikası var. Diğer fabrikaların tamamı gelişmekte olan ilçelerimizin ekonomisine çok ciddi katkılar sağlayan fabrikalarımızdır. Dolayısıyla, biz özellikle şeker fabrikalarının bu kapsamda özelleştirilmesine karşıyız. İnşallah bir gün iktidara gelirsek de bu fabrikaların tekrar devletleştirilmesi yönünde adımları tez elden atacağız.

Bunu aynı şekilde fındıkta da görmek mümkün. Ne hikmetse, bu özelleştirmelerimizin arkasından hep yabancı şirketler çıkıyor. Nasıl fındığın arkasından bir tane firma şu an fındık üretiminin önemli bir kısmını satın alıyorsa, biz ha bire nihai üründen, ihracattan bahsediyoruz, diyoruz ki: "Ham madde olarak bunu ihraç etmeyelim, işte, işleyerek ihraç edelim." derken, ham madde kaynaklarımızı da yabancı şirketlere bir bir teslim ediyoruz. Yine burada da nişasta bazlı şeker olsun, yüksek yoğunluklu tatlandırıcılar olsun, arkasına baktığınız zaman hep yabancı şirketleri görüyoruz. Ne hikmetse, bize Balkanlar'dan hep soğuk geliyor. Amerika'dan da özelleştirmesi yapılan şirketlerin arkasından global şirketler çıkıyor. İşte, bunlardan bir tanesi, arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, Cargill, NBŞ'nin yüzde 99'unu onlar üretiyorlar. Yani, sonuç itibarıyla, millî değerlerimizi, cumhuriyetle eş değer olan bu tesislerimizi şu veya bu şekilde tek tek kaybediyoruz.

Diğer yandan, Türkiye'de ekonominin öneminin yanı sıra, şeker fabrikaları, cumhuriyet dönemi sanayileşme politikalarının da bir ürünüdür. Türkiye'nin ilk şeker fabrikası Alpullu Şeker Fabrikası genç cumhuriyetin en önemli başarılarındandır. Şeker fabrikaları Atatürk'ün projesidir. Bu nedenle, şeker fabrikalarının sadece ekonomik değil, cumhuriyetimiz ve ülkemiz için manevi kıymeti de büyüktür. Bu fabrikaların kapanmasıyla, pancar şekeri ekosistemini oluşturan üreticiler, pancar şekeri ve yan ürünleri bu fabrikalarda çalışan işçiler, yerel ekonomiler ve bu fabrikalara hizmet veren makine fabrikaları, AR-GE birimleri zarar görecektir. Bu fabrikaların kapanması Türkiye'de pancar ekonomisini çökertmek anlamına gelecektir.

Türkiye'de şeker dış ticareti incelendiğinde, yerli üreticinin nasıl zor durumda bırakıldığı verilerde açıkça görülmektedir. Türkiye'de üretici, Hükûmetin yanlış fiyat politikaları neticesinde yabancı ülke üreticileri karşısında ezdirilmiştir. 2014 yılına kadar şekerin TL kilogramı Türkiye'deki üretim fiyatları ile ithalat fiyatı arasında denge gözetilirken 2015 yılından itibaren yanlış ithalat politikaları neticesinde ithalat fiyatı yüzde 38,2 aşağı düşürülmüş, dünyada üretimi yedinci sırada olan Türkiye ithalatçı durumuna düşürülmüştür.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu şeker fabrikaları bir an önce kontrol altında tutulmalı, eğer bunlar da beş yıllık verdikleri zaman dilimi içerisinde taahhütlerini yerine getirmediği takdirde, TÜRKŞEKER Kurumunun bunların gözü üzerinde olması lazım. Verdikleri taahhütleri yerine getirmedikleri takdirde, bundan önceki örneklerde de görüldüğü gibi, daha fazla üreticiyi mağdur etmeden gerektiğinde bu işe de el koymalıdır, devamında eğer bu arkadaşların bu konularla ilgili, özellikle üretimle ilgili sıkıntıları varsa, bizim Türkşekerin dünya kadar deneyimi var, birikimi var, bu konuda da yönlendirici olmalıdır. Özellikle çiftçilerimizin mağduriyetine yönelik, buradan, Elbistan'daki arkadaşlarımız özellikle belirtiyorlar: "Bizim şu an, yaklaşık 100 bin ton civarında ürünümüz karın altında, ne olacağına dair hiçbir fikrimiz yok, bu konuyla ilgili bizi aydınlatır mısınız?" diyorlar.

Ve aynı şekilde, Çarşamba Ovası ne için var? Yani bu ülkenin ovaları ne için var? Lütfen bu tür gıda güvenliği açısından olayı değerlendirdiğiniz zaman, koskoca Çarşamba Ovası boş, Çarşamba Fabrikası'nın kapısında da bir tane bekçi duruyor.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Kemal Ağabey bunu da bilmez.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Kemal Ağabey bunu biliyordur diye düşünüyorum ama fazla da şey yapmayalım.

Ama ümit ediyoruz ki, Çarşamba Ovası, bir an önce, üreticisi, çiftçisi, pancar üreticileri, fabrikanın çalıştığını, bacasının tüttüğünü görür, orada da bu istihdamlar sağlanır. Ümit ediyoruz ki, bu KİT Komisyonu toplantısından sonra, Elbistan Şeker Fabrikasını alan arkadaşlarımız ve diğer fabrikaları satın alan arkadaşlarımız da üreticilerimize bir miktar kulak verirler, onların mağduriyetlerini giderirler diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.