KOMİSYON KONUŞMASI

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakanım, bakan yardımcılarım, değerli bürokrat arkadaşlar, basınımızın kıymetli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün bakanlıklarımızın sondan 2'ncisi yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın bütçesini görüşüyoruz, yarın da Hazine ve Maliye Bakanlığımızın bütçesini görüşerek bütçe görüşmelerimizi sonlandıracağız. Beş haftadır buradayız, bu süre içinde -artık "muhalefet" diyemiyoruz- 2'nci, 3'üncü, 4'üncü ve 5'inci partilerimiz çok sayıda -ben "yapıcı" diyorum- yapıcı tenkitlerde bulundular. Tabii, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın Sayın Bakanı ve ekibi belki bugün bazı tartışmalara yeni şahit oluyorlar, onlara garip gelebilir ama biz her gün böyleyiz, bugün de en sakin geçen günlerden bir gün. Onun için çok fazla elektrikli değil bugün, onu belirteyim. Biz teşekkür ediyoruz yapıcı tenkitlerinize.

Sayın Bakanım sizi de yeni görevinizde kutluyorum ve başarılı olacağınıza inanıyorum çünkü Emlak Konut Genel Müdürlüğünden sizi tanıyoruz; Türkiye'ye gerçekten sosyal donatısıyla, çevre düzeniyle, modern mimarisiyle çok değerli şehirler kazandırdınız. Bu konuda geçmişiniz, siciliniz gerçekten mükemmel. Çevre ve Şehircilik Bakanlığında da yeni kadronuzla beraber başarılı olacağınıza inanıyorum ben.

Değerli arkadaşlar, tabii, çevre hepimizin sorunu; bütün insanlığın, bütün canlıların sorunu, sadece Türkiye'nin değil. Bugün dünya artık küçük bir köy hâline geldi âdeta, dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen olumsuz bir şey hepimizi etkiliyor. 1986 yılında -hatırlayın- Çernobil'deki bir nükleer kaza ne yapmıştı? Avrupa'yı ve özellikle de ülkemizi yakından etkilemişti, hâlâ onun etkilerini görüyoruz. Bu bakımdan, ne derseniz deyin mutlaka dediklerinizin gerçek payı var. Çevre sadece insanlar için değil, bütün canlılar için, hayvanlar için, bitkiler için söz konusu. O bakımdan, duyarlı olmak durumundayız.

Takdir edersiniz ki Türkiye, nüfusu hızla artan bir ülke; sadece kendi vatandaşımızın sayısı 1 milyonun üstünde artıyor, bir de sürekli göç alıyoruz. 2002 yılında AK PARTİ iktidara geldiğinde, hatırladığım kadarıyla, Türkiye'nin nüfusu 64 milyon civarındaydı, bugün 82 milyona geldik. Bu demektir ki nüfusumuz her yıl 1 milyon artıyor. Onun da ötesinde, köyden kente hızlı bir göç var, hızla şehirleşiyoruz. Tabii, şehirler büyüyor, yeni konutların açılması lazım -okullar, hastaneler, yollar- ve hızla da teknolojinin imkânlarından istifade etmek istiyor insanlar, daha konforlu, daha rahat bir hayat sürmek istiyor, daha fazla okul istiyor, daha fazla sağlık yardımı istiyor, yol istiyor; bütün bunları da Hükûmetten, devletten bekliyoruz, devlet de topladığı vergilerle bunları sağlamaya çalışıyor. İşte benim çocukluğumda Türkiye'de nüfusu milyonu aşan tek İstanbul vardı ama bugün sanıyorum 20 civarında milyon nüfusu olan şehrimiz var. Şöyle diyelim: Biz ilkokula giderken Türkiye'nin yüzde 80'i köylüydü, bugün yüzde 80'i şehirde yaşıyor. Tabii, bunların getirdiği bir sürü sorun var.

O bakımdan, tabii, özellikle 2'nci partimizin sözcüsü arkadaşlar, güzel tespitlerde bulunuyorsunuz ama bir hikâyeyle sözlerimi bağlayacağım. Vaktizamanında bir ressam, hocasına gitmiş. "Artık ben kendi yolumu çizmek istiyorum, bana müsaade edin." deyince hocası demiş ki: "Tamam, sana müsaade edeceğim ama güzel bir resim yap, getir bana." Ressam resmini yapmış, getirmiş üstadına. Demiş ki: "Git, bunu şehrin sokağında bir köşeye as ve altına da yaz, de ki: 'Beğenmediğiniz yerleri işaretleyin.'" Dediğini yapmış, köşeye götürmüş, resmi asmış ve "Beğenmediğiniz yerleri işaretleyin." Birkaç gün sonra almaya gittiğinde bakmış ki resmin her tarafı çarpıyla kaplanmış, resim diye bir şey yok ortada. Getirmiş hocasına, üzgün, tabii resmi hiç beğenilmemiş. Demiş: "Tamam, şimdi bir resim daha yap, götür sokağın aynı yerine as ve altına 'Beğenmediğiniz yerleri düzeltin.' yaz." Tamam mı? Yapmış ressam resmini, götürmüş, yine hocasının dediği o yere asmış. Üç gün sonra tekrar almaya gidince bakmış ki resmine kimse dokunmamış. Getirmiş üstadına, demiş ki: "Bu olayın esprisi ne?" "Bak, dostum, sen usta bir ressam oldun artık ama kendi çizgini, kendi yolunu çiz; insanlar beğenmez, insanlar tenkit eder ama 'Düzeltmeye kalkın.' denildiğinde kimse bunu düzeltemez." demiş.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Gerçekten artık İstanbul düzeltilecek gibi değil.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - AK PARTİ on altı yıldır iktidarda, siz ne derseniz deyin, neticede daha seçimden yeni çıktık, halk kararını verdi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Düzeltemeyiz, çok zor İstanbul'u düzeltmek.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Dolayısıyla biz yolumuza devam ediyoruz. Siz ebedî muhalefet, biz ebedî iktidar; böyle gidelim, gayet güzel gidiyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tabii, tabii, size ölüm yok.

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Ölüm hak, sizi bizi yok.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bu da benim esprimdi, tabii, böyle değil ama demokrasi tahammül rejimidir. Siz bize tahammül edeceksiniz, biz de size tahammül edeceğiz ve böyle ülkemize hizmet edeceğiz.

Sayın Bakanım, Sayın Başkanım; hepinize teşekkür ediyorum. Bütçeniniz hayırlı olmasını diliyorum, size de, ekibinize de yeni görevinizde başarılar diliyorum. Başarılı olacağınıza tekrar inandığımı belirtir, hepinize saygılar sunarım.