KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığınızın 2017 kesin hesap ve 2019 bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak ne yazık ki doğa, çevre, kent, yaşam alanları hakkı ile rant arasına sıkışmış bir Bakanlıksınız Sayın Bakan. Aslında değerlendirme karneniz de Bakanlık olarak bu dengeyi her dönem ne kadar sağlayabildiğinizle orantılı olarak başarı ya da başarısızlık karnesi olacaktır. İşiniz bu anlamda biraz zor, hem çevre hem şehircilik, dengelemek gerçekten kolay değil.

Biraz öz geçmişlerinize baktım. Meslektaşız sizinle, siz de inşaat mühendisisiniz, ben de. Tabii, mutlu oldum. 2 bakan yardımcınız da inşaat mühendisi, 1 bakan yardımcınız mimar. Meslektaşlarımı görmek güzel ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olduğunuza göre 1 tane de Çevre Mühendisi bakan yardımcısı yakışırdı diye düşünüyorum Bakanlığınıza. Böyle bir eksiklik umarım önümüzdeki süreçte giderilir. Çünkü böyle bir görüntü sanki çevrenin şehirciliğin arkasında, şehirciliğin çevrenin önünde olduğu gibi bir görüntü veriyor Sayın Bakan.

Bütçe üzerine çok fazla konuşmayacağım çok, arkadaşlarımız o konuda değerlendirme yaptılar.

Çevre ve şehircilik üzerine biz devam edelim. Değişen dünya koşullarında çevre kirliliği tabii ki artıyor, doğal denge de bozuluyor. Bugün koruyamadığımız doğa, kirlettiğimiz çevre her geçtiğimiz gün maalesef bizden intikam almaya devam ediyor. Dünya bunun farkında ve birçok ülke önlem almak için uğraşıyor. Çevrenin korunması ve iklim değişikliğinden en az etkilenebilmek için yeni ve sürdürülebilir politikalar geliştirilmeye çalışılırken bilim insanları da bu tehlikelere tabii ki dikkat çekerek bu çabanın içerisine dâhil olmaya çalışıyorlar.

Bizdeki duruma baktığımızda, sunumunuzda da değindiğiniz gibi, imzaladığınızı söylediğiniz Nisan 2016 yılında New York'ta imzalanan ve 2030 yılına kadar sera gazı emisyonunu 56 milyon ton düşürmeyi ve bu sayede yüzyılın sonuna kadar sıcaklık artışını 2 derece altında tutmayı hedefleyen Paris İklim Değişikliği Anlaşması'nda biz... İmzaladığınızı söylediniz ama hâlâ taraf olup onaylamadık. Bunun taraf olup, onaylayıp hayata geçirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmesi gerekiyor biliyorsunuz. Bu konferansla ülkemize özel koşullar tanınmıştı ama buna rağmen finans desteği ve teknoloji transferi desteği sağlanamıyor bildiğim kadarıyla. Bu konuda aydınlatırsanız... Mesela "Yeşil İklim Fonu" diye bir fon var. Bu fon, kalkınmakta olan ülkelerin sera gazı emisyonlarını kısabilmeleri ve gelecekteki iklim değişikliği için planlama yapabilmeleri için ana finansman kaynağı olarak tasarlanan bir fon. Bu fonu alabilmemiz için bizim kalkınmakta olan ülkeler arasında olmamız gerekiyor ve zannederim, bu ülkeler arasına girmek için bir çabamız var yani kalkınmış ülkeler değil de kalkınmakta olan. Şu anda bildiğim kadarıyla bu fondan da yararlanamıyoruz. Yani bu Paris İklim Değişikliği Anlaşması'ndaki son durumumuz gerçekte nedir, bizi aydınlatırsanız -çünkü bu, şu an Türkiye için başarısız bir durum olarak görünüyor- seviniriz.

Yine Avrupa Birliği katılım müzakerelerinde müzakereye açılmış 16 fasıldan 1'i olan "Çevre ve İklim Değişikliği" başlıklı 27'nci fasılla ilgili Avrupa Komisyonu 2018 Türkiye Raporu'nda ilerleme kaydedemediğimiz de maalesef açık ve net bir şekilde ifade ediliyor. Bu rapordaki eleştirilere kısaca değinmek gerekirse Çevresel Etki Değerlendirmesi Direktifi'nin uygulanması konusunda, çevresel konularda verilen mahkeme kararlarının, hukukun üstünlüğünün uygulanması -ki maalesef bu konuda ülkemizde çok sıkıntılar var- halkın katılımı ve çevresel bilgiye erişim hakkının gözetilmesi konusunda da bize eleştiriler var.

Tabii, çok fazla başlık var, değinilen konu var bu raporda, ben bir tanesine sadece değineceğim zamanım kısıtlı olduğu için. "Su kalitesi alanında uyum orta düzeydedir." diyor rapor ve rapor döneminde kayda değer bir ilerleme kaydedilememiştir. "2.500 su kütlesi arasından 780'den fazla su kütlesi kentsel atık su deşarjlarına ve nitratlara karşı hassas olanlar olarak belirlenmiş." değerlendirilmesinde bulunulmuş. Bu 780 rakamı çok yüksek bir rakam Sayın Bakan. Sunumunuzda birçok atık projesi çalışmalarından bahsettiniz ancak anladığım kadarıyla yani bir arpa boyu yol ilerliyoruz biz, bütçenizi de göz önüne alırsak aslında bu da normal. Yani aslında çevre ve şehircilik anlamında uyguladığımız birbiriyle maalesef çelişen politikaları incelediğimizde, ilerleme kaydedememiş olmamız da normal görünüyor. Çünkü ülkemizde bir taraftan biz küresel iklim değişikliğiyle mücadele ederken bir taraftan da şehircilik anlamında şehirlerimiz bugüne kadar talan edildi, ediliyor, ranta kurban ediliyor. Örneğin, TMMOB çatısı altındaki mühendis, -ben de bir mühendis odası üyesi olarak- inşaat, çevre, maden, elektrik, mimarlar odalarının sürekli yaptıkları uyarılar hiç dikkate alınmıyor, hazırladıkları raporlar Hükûmetiniz tarafından hiç dikkate alınmıyor. Maalesef bunlar araya siyasi bariyerler konularak yok sayılıyor Sayın Bakan. Hazırlanan ÇED raporları hayata geçirilemiyor, ya geç çıkıyor ya da hiç önemsenmiyor, yok sayılıyor ve projelere devam ediliyor. Siz bu ÇED raporlarının hem hazırlanmasından hem de uygulanmasından sorumlusunuz. Sayın Bakan, lütfen bu ÇED raporlarıyla ilgili Bakanlık olarak biraz daha ağırlığınızı koyun. Çünkü ülke elden gidiyor. Yani sizlerin önümüzdeki süreçte -yeni Bakansınız, yeni bir kadrosunuz- iyi niyetli yaklaşacağınızı umut etmek istiyoruz. Bizler de üzerimize ne düşerse bu konuda her zaman yaparız. Yani çevre ve doğal kaynakların korunması bakımından maalesef üzerinizde görüyoruz bir rant baskısı var. Şu ana kadar söylediğimiz şeyler keşke bundan sonra konuşacaklarımızı hiç konuşmasak, biz hep Türkiye'de, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi iklim değişikliği, küresel iklim, atık projeleri bunları konuşsak ama maalesef öyle olmuyor. Çünkü sizin on beş yıldır iktidarınız döneminde maalesef neoliberal şehircilik anlayışının uygulamalarıyla, bu anlayışı teşvik eden yasalarla ve kentsel mekânlarda metalaşmayı ve ayrışmayı derinleştiren çok büyük ölçekli projelerle dönüştürülmeye başlanmıştır Türkiye.

Türkiye'nin üzerinde bulunduğu Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın dünyanın en tehlikeli fay hatlarından biri olduğunu hepimiz biliyoruz. İstanbul özellikle her an deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan, burun buruna olan bir şehir ancak görüyoruz ki on beş yıl boyunca İstanbul maalesef dönüşümde ranta teslim edilmiş, kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm yapılmıştır. Yeşil alanları, toplanma alanlarını yok ettiniz. Geçenlerde bir bakanımız yeşil alanlarla ilgili bir çalışmadan bahsetti, kalmadı ki, toplanma alanı kalmadı İstanbul'da, AVM'ler dikildi üzerine. Deprem olsa bu insanlar nerede toplanacak? Şimdi, bir millet bahçelerinden bahsediliyor. Hazır parkları millet bahçesi yapıyorsunuz, ilan ediyorsunuz, statları millet bahçesi yapıyorsunuz.

Ben İstanbul Vekili olarak, İstanbul'dan birkaç örnek vermek istiyorum, millet bahçesine tekrar döneceğim. Örneğin Tarlabaşı Kentsel Dönüşüm Projesi, yoksul ve dar gelirli kesimlerin yaşam alanlarına burada el konulmuştur. Keza aynı şekilde sosyal proje olarak tanıtılan ancak yeni yapılan 620 konuttan sadece 20'sini yerli halkın alabildiği Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesi. Sayın Bakan Yardımcınız bu projede -yanlış hatırlamıyorsam- uzman ya da uzman yardımcısı olarak çalışmıştı. Şimdi, umarım burada yapılan yanlışlardan ders alınmıştır, bundan sonrasında yapılmaz. İstanbul'da, bize gelen bilgilere göre yine Roman vatandaşlarımızın yaşadığı bazı bölgelerde yeni birtakım dönüşüm çalışmalarına başlanmış ve çok korkuyorlar, bu insanlar ürküyorlar Sayın Bakan. Bize geldiler, dertlerini anlattılar. Lütfen bunlara izin vermeyin, artık göz yummayın. Bu açılar yaşandı, devam etmesin.

Havaalanı yolu, yine Ankara'dan bahsedeyim Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi. Mülk sahiplerini oluşturan yoksul ve dar gelirli bu kişilerin önemli bir bölümü kendilerine önerilen TOKİ Karacaören Konutları'nda oldukça olumsuz koşullarda yaşamlarını sürdürmeyi kabul etmek zorunda kalmışlardır. Fikirtepe Projesi -Sayın Gökan Zeybek İstanbul Milletvekilimiz değindi bu projeye- 2010'dan bu yana kentsel dönüşüm süreci devam eden Fikirtepe'de imzaların atılması bile yıllar sürdü. Şimdi, firmalar işi tamamlayamadıkları için çekiliyorlar, pay sahipleri perişan, maalesef başarısız olundu bu projede.

Ben de üçüncü bölge milletvekiliyim, biraz önce konuşan Özgür Karabat üçüncü bölge milletvekilimiz. Bahçeşehir Gölet'le ilgili Sayın Bakan sizden lütfen eylem bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Emecan, ek süre verdim, lütfen tamamlayın.

40'tan fazla vekilimiz bekliyor.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan ama kolay toparlanmıyor konu şehir olunca.

Beşiktaş Zincirlikuyu'da bugün trafik yoğunluğunu artıran, siluetleri bozan Zorlu Center ve hemen yanı başındaki Çiftçiler dev ikiz kuleleri. Şimdi İstanbul'un özellikle kentsel dönüşüm dışında yanlış uygulanan projelerine birkaç örnek vermek istiyorum. Yine Basın Ekspres TEM Otoyol Kavşağı'ndan geçerken üzerinize devrilecekmiş gibi gelen Mall Of İstanbul neden oraya dikilmiştir Sayın Bakan? Bakırköy Sümerbank arazisi keşke millet bahçesi olsaydı. Ataşehir Finans Merkezi, Venezia Projesi, say say bitmiyor. Sizin bir beyanınız vardı. "Dere güzergâhlarına bina yaptırmayacağız." diye yanlış hatırlamıyorsam. Zannederim Karadeniz derelerini kastettiniz ama Sayın Bakan, İstanbul'da da çok fazla dere var. Dere vasfını kaybetse de doğal su yataklarıdır bunlar. Nitekim aşırı yağmurlarda da dereleşiyorlar ve taşıyorlar. Örneğin Yeşilyurt'ta denize kavuşan Ayamama; Zeytinburnu, Bakırköy sınırı Çırpıcı Deresi, Ayvalıdere, Şirinevler'den gelen Haramidere gibi. Şimdi Esenyurt Haramidere üzerine yapılan her bir otuzar katlı Regnum ve benzeri projeler var Esenyurt'ta. Zeytinburnu'nda da İstanbul, Ataköy sahil Sea Pearl, bunları da yıkacak mısınız? Bunlar dere yataklarına yapılmış projeler Sayın Bakan, ne olacak bunlar? Yani bu işe artık lütfen bir dur deyin İstanbul'da. İstanbul elden gitti, gidiyor.

Bu arada ben Samsun'da dere yatağındaki konutlarda boğulan ve İstanbul'da Basın Ekspres'te servis içinde boğulup ölen tüm vatandaşlarımıza da bu vesileyle Allah'tan rahmet dilemek istiyorum.

Bizim maalesef İstanbul üçüncü bölgede özellikle nefesimiz kesildi, Ataköy ve Zeytinburnu sahilindeki büyük projelerden hava alamaz olduk oralarda. Yani Et ve Balık Kurumu arsası vardı yemyeşildi, askerî tesis alanları aynı şekilde. Sahilde Ataköy Baruthane'nin arazisi şimdi millet bahçesi yapıldı. Bu Ataköy Baruthane'nin arazisi inşaat yapılacaktı, oraya büyük proje yapılacaktı, Bakırköy halkının ve Bakırköy Belediyesinin vermiş olduğu büyük mücadeleyle ranttan kurtarıldı ve bugün siz "Millet bahçesi yaptık." diye övünüyorsunuz. Eğer biz bu mücadeleyi vermeseydik, vatandaş vermeseydi, şu an orası da böyle dev gibi projelerle donatılmış olacaktı.

Yani millet bahçeleriyle ilgili ben bir öneride bulunacağım size çünkü mevcutları dönüştürüyorsunuz, yeni bir şey yaptığınız yok. Gülhane Parkı da var biliyorsunuz. Sanırım oranın adını da değiştirirsiniz "millet bahçesi" diye ve Kanal İstanbul.

Sayın Bakan, Kanal İstanbul -belki de sizin döneminizde başlayacak- çalışmaları süren bir proje. Bakın, bu kadar olumsuz şey saydıktan sonra sizden iyi şeyler olacağını umut etmek istiyoruz ama önünüzde Kanal İstanbul gibi ucube bir proje var. İstanbul'un nüfusunu 1 milyon artıracak, orada çevresel anlamda İstanbul'a çok büyük zararlar verecek. Kuzey ormanlarını kaybettik, lütfen, bunun önünde Bakanlık olarak durun. Sayın Bakan, bakın, size buradan sesleniyorum, yalvarıyorum. Bu Kanal İstanbul Projesi'ni durdurun! Durdurun! Böyle bir şey olamaz.

BAŞKAN - Sayın Vekilim, lütfen, tamamlayalım. Süreyi çok aştık.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Son olarak bir örnek vermek istiyorum. Daha önce de değinildi yani bu biraz rant kısmıyla ilgili bir örnek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı TOKİ ve İBB'nin konut, rezidans, AVM ve gökdelenler için onayladığı tüm projelerde onaylı projelerine aykırı olarak İstanbul'da her projede binlerce metrekare fazlalıklar verildiği raporlarla ortaya konuldu Sayın Bakan, basına da yansıdı bu. Bunu da TOKİ'nin teknik elamanları, bu raporu, hazırlamışlar. İstanbul'da yapılan projeler üstünde bir denetleme yapıyorlar ve şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor. TOKİ'nin teknik elemanları 76 projede 12 milyon metrekare bir fazlalık, yine kamunun zararının da 250 milyar olduğunu hesaplıyorlar. Yani maalesef bu 250 milyar müteahhit, inşaat şirketleri ve aracı olan kişi ve kurumların kârı olarak hayata geçiyor. Sayın Bakan, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin tam sekiz yıllık bütçesi.

BAŞKAN - Sayın Vekilim, teşekkür edelim mi?

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bakın, burada bu listeler var. Bu 76 projenin listesi var. İnanılmaz emsal artışları olmuş, bunlar nedir? Yani bunlara nasıl izin verildi, nasıl yapıldı gerçekten akıl almıyor. Buradan da bunun bilgisini size verelim, bunun açıklamasını da...

BAŞKAN - Sayın Emecan, teşekkür ediyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkan, teşekkür edeyim izin verirseniz.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum. Umarım çok daha hayırlı ve iyi işler için kullanılır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.