| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 21 .11.2018 |
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Bakan, değerli bürokratlar; Bakanlık bütçenizin hayırlı olmasını dileyerek sözlerime başlıyorum.
Mimarlık fakültelerinde, şehircilik fakültelerinde, çevre mühendisliğinde kadın mühendis ve mimar oranının erkeklerden fazla olduğunu bilen bir milletvekili olarak, Bakanlığınızın da üst düzey bürokratları arasında kadınların çok daha fazla yer almasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Uzay Bilimleri Dekanının "Kadın belediye başkanına asla oy vermeyeceğim." dediği bir dönemde, kadınların Bakanlık bürokrasisinde bu zihniyet doğrultusunda değil, hak ettikleri değeri ve görevi almalarını isteyerek sözlerime başlıyorum.
Sayın Bakanım, Türkiye Mekânsal Strateji Planı'nı yapmaya başladığınızı ifade ettiniz. Oysa, Türkiye'nin son elli yılını planlayacak olan yani deprem bölgesi, su kaynakları, heyelan alanları, tarım alanları, orman alanları, turizm alanları, demografik eşik değerleri, stratejik nüfus planlaması ve kentlerin, hatta vadilerin alan yönetimlerini de dikkate aldığımızda, aslında 2018 yılında stratejik mekânsal planlama yapılmasında çok geç kalındığını söylememiz gerekiyor.
Türkiye'nin nüfusunun önemli bir kısmının Marmara Bölgesi'nde, Ege ve Akdeniz sahil şeridinde sıkışmış olduğunu dikkate aldığımızda, Türkiye'de doğudan batıya, kuzeyden güneye göç dalgası devam ettiğinde, bu planlama çalışmaları açısından iktidarınızın çok geç kaldığını, sizin Bakanlığınızın da bu gecikmeyi kısa sürede nasıl gidereceğini, bu ekonomik ve mali sıkıntının en etkin olduğu dönemde bunu nasıl planlayacağınızı açıkçası merak ediyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; iktidarlarınız döneminde İmar Yasası ve Tip İmar Yönetmeliği o kadar çok değişti ki özellikle büyük kentlerde brüt alanlar, kat bahçeleri, koridorlar, her katta bir mescit yapıp bu mescidi toplam inşaat alanından düşmeler, yönetim odaları, iki üç katta bir yapılan tesisat katlarıyla büyük kentlerimizde normal inşaat emsal haklarının 2-3 katına varan binaların yapılamasına Bakanlığınızın çıkardığı Haziran Yönetmeliği, Kasım Yönetmeliği, Tip İmar Yönetmeliği yol açtı ve bugün büyük kentlerde 1 parselde birkaç bin konutun yer aldığı yapı bloklarıyla da karşı karşıya geldik. Dilerim ve umarım ki bu en son çıkarılmış olan yönetmelikler meslek odalarının, yerel yönetimlerin ama daha çok Mekânsal Stratejik Planı'nıza uygun olarak planlansın ve kentler bunun doğrultusunda gelişsin.
Sayın Bakan, Bakanlığınız döneminde, özellikle de son üç yıl içinde kentsel dönüşüm mağdurları büyük kentlerde oluşmaya başladı. Sulukule, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Fikirtepe, Üsküdar başta olmak üzere, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu'yla birlikte, bu bölgelerde evlerini ister belediyelerin ister TOKİ'nin ister müteahhitlerin isterse üçüncü şahısların devletin ya da yerel yönetimlerin gözetiminde olmaksızın yıktırıp inşaat yaptırmak için başvuranlar, belki kurumunuzdan ve bakanlıklardan kira yardımı da alan yurttaşlarımız, sonrasında yarım kalmış inşaatlar dolayısıyla, evet, bir kent mağdurları ortaya çıkmıştır. Bunun giderilmesiyle ilgili sigorta sözleşmelerinin başlatılacağını söylüyorsunuz ama ne bunları uygulayacak olan müteahhitler ortada var ne de bu sigorta primlerini ödeyecek yurttaşları artık ekonomik açıdan bulmak çok mümkün değil.
6306 sayılı Yasa'yla İstanbul'un en sağlam zeminleri, Sarıyer'de Baltalimanı, Üsküdar'da Fatih Sultan Mehmet, Boğaz'da... Yani Boğaz'ın iki yakasında ne kadar deniz gören, Boğaz gören manzaralı yerler varsa, İstanbul'da emniyet katsayısı en yüksek olan bölgeleri 6306 sayılı Yasa'yla da riskli alan altına aldınız.
Buralarla ilgili şunu belirtmek istiyorum: Bakın, gecekondu alanlarında o bölgede yaşayan yurttaşlar 1950'lerde, 1960'larda buralara göç etmiş, okuma yazma bilmeyen insanlar değildi; hepsinin çocukları üniversite bitirdi, bu mahallelerde avukatlar var, mimarlar var, mühendisler var, plancılar var, doçentler var, profesörler var. Bu bölgede yaşayan insanlarla masaya eşit şartlarda oturmadan bu bölgelerde bir adım ileri gidemezsiniz. Sonrasında mahalleler toplanır, 10 bin kişi gelir İstanbul'da Balmumcu'da Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğünün önüne, siz de geri adım atmak zorunda kalırsınız.
Şimdi, Kadıköy'de Fikirtepe... Kadıköy'ün nüfusu 550 binden 450 bine düştü, 100 bin insan çıkarmış olduğunuz yasa ve uygulamaya koyduğunuz planlarla evinden yurdundan edildi. Şu anda Fikirtepe'de, 134 hektarlık alanda, 2013'te burası Bakanlar Kurulu kararıyla riskli alan ilan edildi, sonrasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı burayla ilgili yetkiyi kendi üzerine aldı. Şu anda burası tam manasıyla bir çöküntü alanıdır. Bu bölgede evlerini ada bazında müteahhide vermiş olan -34 adet adada inşaat çalışması başlamış, 25 adada da yıkımlar gerçekleştirilmiş- bu adalarda yaşayan yurttaşların hâli içler acısıdır. Bununla ilgili çok hızlı biçimiyle bir uygulamaya geçmek gerekir. Belediyeler zaten devre dışı bırakıldı. Zaten yeni uygulamayla da belediyelerin herhangi bir biçimiyle mali açıdan da yardım edecek bir bütçe bütünlükleri ve büyüklükleri de kalmadığı için Bakanlığınızın bu kent mağdurlarıyla ilgili çok hızlı biçimiyle faaliyete geçmesi gerekir.
Bir başka yasa, imar barışı yasası. İmar barışı yasası, bir torba yasanın içine konmuş olan bir yasa maddesiyle geçti. Yani bu ülkede mimarlar, mühendisler, üniversiteler, siyasiler çarpık kentleşmeyi, riskli yapıları, deprem riskini, heyelan riskini, su baskınlarını, dere taşkınlarını engellemek ve bunlardan zarar görecek yurttaş sayısını azaltmak için yıllardır akıl yürütüyor; buradaki bürokratların tümü de proje üretiyor, plan yapıyor, ihaleye çıkıyor fakat bir imar barışı yasası çıktı yani cumhuriyet döneminde yapılmış bütün doğru çalışmaları bir kalemde yok etti ve bitirdi. Hiçbir ülkede... Kaçak yapıyı yapan insana kendi yapısını beyan etme, denetleme ve onunla ilgili yasal sorumluluğu üstlenme hakkı nasıl verildi, anlamak mümkün değil. Neden son derece kısıtlı ve sınırlı sayıdaki Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bürokratları ve teknik eleman sayısı gözetilerek yerel yönetimler yasanın kapsamı dışına bırakıldı? Zaten üç yıldır herhangi bir inşaat ruhsatı vermeyen belediyelerde binlerce mimar, mühendis, teknik eleman, tekniker boşta dururken yerel yönetimlerin bu imar barışı uygulamasında neden doğrudan sorumlu olmadıklarını ve mali açıdan da neden elde edilecek olan gelirlerden muaf tutulduğunu anlamak mümkün değildir. İskan gelirlerinden, ruhsat gelirlerinden, hatta encümen cezalarından belediyeler gelir elde ederken, sizin yasanızla birlikte bütün para Hazineye aktarılacak. E, o zaman belediyeler yatırım için gerekli olan finansmanı nereden sağlayacaklar?
Bir başka önemli konu, yapı denetim şirketleri. Yapı denetim şirketleriyle ilgili muhtelif sorunlar var. Bunlardan bir tanesi: Şu anda durmuş olan inşaatlarla ilgili olarak yapı denetim şirketleri nasıl süreç yürütecekler? Yani sözleşmeyi feshetseler inşaatı durmuş olan konut sahibi, inşaat sahibi, müteahhit ciddi biçimde mağdur olacak; sözleşmeyi feshetmese bu kez orada teknik eleman çalıştırma dolayısıyla bunların mali yüklerini nasıl karşılayacaklar?
Bir başka husus da şu -artık, hepimiz biliyoruz, Bakanlığınız da bunu çok net biliyor- belediyeler, yapı denetim şirketleri ve müteahhitler üçlü sacayağı oluşturdular. Eğer sen bir belediyeden ruhsat alıyorsan ve burada emsal hesapların da üzerinde bina yapacaksan belediyenin öngördüğü yapı denetim şirketiyle anlaşıyorsun, yapı denetim şirketi senin yaptığın kaçak inşaatları hiçbir biçimiyle Bakanlığa ya da belediyeye şikâyet etmiyor ve sonuçta burada bir mutlu üçgen oluşuyor ama kentlerin de betona gömülmesine yol açan bir sacayağı varlığını sürdürüyor. Yapı Denetim Yasası'nın mutlak suretle değiştirilmesi ve burada müteahhidin yapı denetim şirketini seçme uygulamasının kesin olarak kaldırılması gerekir, öyle bir uygulama olamaz. Bir işverenin kendisini denetleyeni bir ücret karşılığında seçtiği bir model kesinlikle zaten başarısız olacaktır.
Sayın Bakanım, Ataköy'de Emlak Bankası 1950'lerde konutlar yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre veriyorum Sayın Vekilim.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - 1980'li yıllarda Bahçeşehir'de planlar yapıldı. Nasıl olur da imar planıyla yeşil alana ayrılmış olan yerler daha sonra parsel bazında plan tadilatlarıyla imara açılır? Ve öylesine ilginçtir, Bahçeşehir gibi İstanbul'un kent dışındaki yeni yerleşim alanında yeşil alanları imara açan belediye başkanını da tuttular, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yaptılar, bir de ona mükafat verdiler.
Bir başka olay şu: Esenyurt... Arkadaşlar, Esenyurt, Türkiye'nin kanayan yarasıdır. 1994 yılında 50 bin seçmeni olan Esenyurt'ta bugün 1 milyon insan yaşıyor. Ortalama olarak her yıl nüfusun 50 bin arttığı bir kent, nasıl bir plan anlayışıyla yürütülebilir?
Şimdi, buradan sormak istiyorum: Esenyurt'ta kaçak inşaatları bile bile yaptıran, plan tanımayan, imar planı tanımayan, yandaşlarına binlerce metrekare, milyonlarca metrekarelik kaçak inşaat yaptıran Esenyurt Belediye Başkanını görevden aldınız, bitti mi sorumluluğunuz? İstanbul'a karşı, kente karşı işlediği suçlar dolayısıyla Esenyurt'un Belediye Başkanı hakkında ne yapmayı düşünüyorsunuz? Dere yatakları imara açıldı, tarım alanları imara açıldı; Boğaziçi ön görünüm bölgesinde fakir fukaraya çivi çaktırılamazken, Reza Zarrab'a kaçak kat yaptırılmasına müsaade edildi. Boğaz'dan 1915'te geçmiş, Romanya'ya giden bir gemiden çekildiği iddia edilen fotoğraflar dayanak gösterilerek Boğaz'ın yeşil alanlarında yalılar ruhsata bağlandı. Bunlar yapılırken, 1994-2016 yılları arasında uzun dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Kadir Topbaş, birinci derecede cemaat mensuplarına, ikinci derecede kendi yakınlarına, üçüncü derecede siyasi yandaşlarına İstanbul'un yağmalanmasında birinci derecede suç işlemiştir. Soruyorum: Görevden alınan Kadir Topbaş'la ilgili hangi yasal süreç başlatıldı ve bugün Kadir Topbaş'la ilgili hangi hukuki işlem yapılmaktadır?
Sayın Bakan, 100 Günlük Planı'nızda dediniz ki: "Kanal İstanbul bizim 100 Günlük Eylem Planı'mızda." İstanbul'da satılamayan 200 bin konut varken, TOKİ ürettiği konutları bile satamazken, İstanbul'un Küçük Çekmece su havzası ile Sazlıdere su havzasını, sonra Durusu'ya gidecek olan hattı birbirine bağlayacak aslında bir kanal projesi değil, 1 milyon nüfusun yaşayacağı bir rant projesiyle siz İstanbul'un havzalarının, İstanbul'un orman ve tarım alanlarının tahrip edileceğini düşünmüyor musunuz? "Düşük yoğunluklu planla yapacağız." diyorsunuz. Hektarda 80 kişiyi öngörseniz, 1 milyon nüfusu yaşatmak için 12 bin hektar alanı imara açmanız gerekir.
BAŞKAN - Sayın Vekilim, on üç dakika oldu, toparlar mısınız?
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Toparlayacağım.
Sunumunuzda gösterdiğiniz gibi eğer 2 katlı binalar yapacaksanız o hektarda 30 kişiye gelir, o zaman siz 30 bin hektarlık alanı da imara açacaksınız demektir. Bu, İstanbul için anlaşılmaz bir noktadır.
Uygarlıklar tarihine bakıldığı zaman, her uygarlık, her imparatorluk kendisinden önce gelen imparatorluğu istila ettiğinde onun bütün kültürel varlıklarını yok eder, yıkar, sonra onun malzemesiyle kendi döneminin eserlerini yaratırdı. Şimdi, Bakanlığınız, döneminde, özellikle son on yıl içinde, cumhuriyet döneminin bütün sivil mimarlık yapılarına karşı topyekûn bir saldırı başlatmıştır. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere, pek çok yapıya, Atatürk Orman Çiftliği'ne, Atatürk Kültür Merkezi'ne, Petrol Ofisi binasına, Etibank binasına yani cumhuriyetin 1930'lu, 1940'lı, 1950'li, 1960'lı yıllarda yaptığı ve korunması gereken kültür varlıklarına karşı ciddi saldırılar yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın Vekilim, toparlayalım lütfen, son bir dakikanız.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yüz elli yıllık belediye geçmişi olan Türkiye açısından çok önemlidir.
Biz şunu kendimize ve size sormak zorundayız: Seçilmişlerin plan yapma yetkisinin yani yerel yönetimlerin plan yapma yetkisinin sizin gibi atanmış bürokratlar eliyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılmasını ve kentlerin planlanmasını doğru buluyor musunuz? İktidara geldiğinizde yerelleşmeyi savunan anlayıştan, bugün merkezîleşmeyi savunan bir anlayışa gelmiş olmak sizce yanlış değil midir?
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Vekilim.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Diyarbakır Kırklar Tepesi'nde AK PARTİ'li belediye zamanında yapılmış olan kaçak yapıların yıkılmasından büyük memnuniyet duyduğumu belirtmek istiyorum. Kırklar Tepesi, korunması gereken bir kültür varlığıdır. Birkaç yıl önce gittiğimizde o ucube yapılardan rahatsız olmuştuk, şimdi gördüm ki yıkılmış.
BAŞKAN - Sayın Vekilim, on beş dakikayı geçti. Sadece Komisyon dışından 35 arkadaşımızın söz talebi var. Lütfen...
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Benim sizden ricam şudur: Diyarbakır Kırklar Tepesi'ndeki yıkım bir örnekse İstanbul'daki, Zeytinburnu'ndaki 16/9 yapısını da yıkma konusunda bir çalışmanız olacak mıdır?
Sayın Bakanım, Anadolu'daki illerinin büyükşehir statüsüne alınması dolayısıyla il özel idareleri kapatılmış ve köyler belediyelere ve büyükşehre bağlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın Vekilim, bir kısmını da soru bölümünde halledersiniz.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Anadolu'nun bütün köylerinin belediyeler ve büyükşehir eliyle ciddi mağduriyet yaşadığı, özellikle orta Anadolu'daki büyükşehirlerin coğrafi konumları dolayısıyla 150-200 kilometre uzaklıktaki köylere hizmet vermemesi dolayısıyla köylerin hızlı biçimiyle boşalması mümkündür.
Son sözlerimi söylüyorum: İller Bankası belediyelerin paylarından ciddi kesintiler yapıyor. Belediyelerin ruhsat gelirleri sıfıra düşmüş durumda. İskân gelirleri ve kaçak inşaatlardan kestikleri encümen para cezaları da imar barışıyla ortadan kalktı. Buradan söylüyorum, 2019 yılında belediyeler konkordato ilan eden şirketler gibi maaşlarını ödeyemeyen, yatırım yapamayan, ana fonksiyonlarını yerine getiremeyen kurumlara dönüşecektir. Benim naçizane bir önerim var: Belediyelerin topladığı, yüzde 10'luk kültür, tabiat varlıkları fonu adı altında toplanan paraların valilik emrine değil, bu dönem itibarıyla gelirlerin de kaybolmasından dolayı belediyelere irat kaydedilmesi konusundaki bir düzenlemeyi yapmanızı çok önemli sayıyorum.
Sözlerimi tamamlarken Malatya Hekimhan ilçesinde büyükşehir belediyesinin üç yıldır yaptığı altyapı çalışmalarını hâlâ bitirememesi ve Malatya Hekimhan'da ana caddelerin hâlâ toprak olarak bulunmasından dolayı büyük bir sıkıntı yaşandığını belirtiyor, konuyla da ilgilenmenizi özellikle rica ediyor, Bakanlık bütçesinin de hayırlı olmasını diliyorum.