| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 21 .11.2018 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Sayın Bakanım, Bakan Yardımcılarım; yeni görevleriniz hayırlı olsun. Ayrıca, Konyalı bir Bakan olmanızdan dolayı Konyalılar adına memnuniyetimizi ifade ediyorum.
İlk bütçenizin Bakanlığınız, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.
Sayıştay raporunda birçok bulgu var. Milliyetçi Hareket Partisi olarak denetim görevimizi layıkıyla yapabilmemiz açısından kesin hesapların ve Sayıştay raporlarının birçok ülkede olduğu gibi ayrı bir komisyon kurularak orada müzakere edilmesi görüşündeyiz.
Sayın Bakanım, herkesin temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamada hakkı bulunmaktadır. Bu doğrultuda çevre sorunlarını akılcı bir koruma, kullanma ve geliştirmeyi öngören sürdürülebilir kalkınma modeliyle aşarak gelecek nesillere temiz, doğal ve kültürel değerleri korunmuş, yaşanabilir bir çevrenin intikalini sağlayacak politikalar hayata geçirilmelidir. Çevre sorunları sorunun ortaya çıkmasından sonra çözümünün aranması şeklinde değil, kalkınmanın bir unsuru olarak önceden belirlenen kıstaslar çerçevesinde ele alınmalıdır. Doğal, tarihî ve kültürel değerlerin kirlenmesini, tahrip edilmesini ve yok olmasını önlemek için çevre konusuna bilimi ve aklı esas alan; tarih, kültür, inanç ve millî menfaatlerimizle çatışmayan bir bakış açısıyla yaklaşılmalıdır. Kıyı, deniz, akarsu, göl, yapay göl ve diğer sulak alanların çevresi ile ekosistemlerin tamamını bütünlük içinde ele alan kıyı alanı planlaması ve yönetimi uygulanmalı; su, hava, toprak ve denizi birlikte dikkate alan entegre çevre politikaları geliştirilmelidir. Tabii zenginliklerimize toplum olarak sahip çıkma anlayışının kuvvetlenmesi için çevre duyarlılığı geliştirilmeli, bunun için medyanın toplumsal sorumlulukla yayın yapması sağlanmalı ve eğitim müfredatı zenginleştirilmelidir. Yatırım projelerinin yer seçiminde çevre duyarlılığına önem verilmeli, yatırımlarda çevre dostu teknoloji kullanımı teşvik edilmelidir. Taş ocağı ve maden aramaları tamamlandıktan sonra çalışma yapılan alanların ağaçlandırılması zorunlu olmalıdır.
Su havzalarındaki yapılaşmalar, kentsel ve sanayi atık sularının arıtılmadan deşarjı, tarımsal ilaç ve gübre kullanımı, katı atıkların düzensiz olarak alıcı ortama bırakılması gibi nedenler su kaynaklarını kirletmektedir. Nüfusun sağlıklı ve güvenilir içme ve kullanma suyuna erişimi sağlanmalı, mevcut su sağlama tesislerindeki kayıp ve kaçaklar önlenerek ülke kaynaklarının etkin kullanımı temin edilmelidir. Yatırım ve işletme maliyetleri, personel, teknoloji seçimi ve denetim gibi nedenlerle atık su altyapı hizmetlerinde yeterli etkinlik sağlanamamaktadır. Özellikle atık su arıtma tesislerinin işletilmesi ve yönetilmesinden kaynaklanan problemlerden dolayı tesisler verimli çalıştırılamamakta olup arıtma tesislerinin işletme ve yönetimine yönelik model geliştirilmelidir. Atık su arıtımı ve katı atıkların ekonomik bir değer olarak geri dönüşümünü sağlayacak yatırımlara önem ve öncelik verilmeli, atık suyun insan ve çevre sağlığına olumsuz etkileri minimum düzeye indirilmelidir.
Sayın Bakanım, kentlerdeki altyapı, çevre ve güvenlik gibi alanlara ilişkin sorunlar ekonomik ve sosyal yansımalarıyla birlikte kentlerin rekabet gücünü ve yaşam kalitesini düşürmektedir. Yerleşim yeri seçimlerinde jeolojik etütlere, çevresel faktörlere, ekonomik ve sosyal uygunluğa ve afete duyarlı yer seçimine uyulmamaktadır, birçok yerleşim yeri afetle karşı karşıyadır. Sağlıklı kent planları yapılamamakta veya yapılsa da kalıcı olamamaktadır çünkü kişiye göre, yere göre rant odaklı olarak değişikliğe uğramaktadır. Planlı alanlarda imar uygulamalarının yetersiz kalması, arazi kullanım kararı ve yoğunluk artışına neden olan çok sayıda plan değişikliğinin yapılması sağlıklı bir kent dokusunun oluşmamasına neden olmaktadır. İmar planlarının değiştirilme süreci zorlaştırılmalı, alenileştirilmeli ve rant esaslı siyasi kararlar olmaktan çıkartılmalıdır. Kentsel gelişmenin sonucu olarak ortaya çıkan imar rantlarının belirli ellerde toplanması önlenmeli ve vergilendirilmesi yapılmalıdır.
3194 sayılı İmar Kanunu'na eklenen geçici 16'ncı maddeyle imar barışının sağlanması için gerekli hukuki temel oturtulmuştur ancak imar barışından yararlanan vatandaşlarımız kredi bulmakta zorluk çekmekte, yüksek faiz oranlarına muhatap kalmaktadır. İmar barışı ödemelerinden taksitlendirme imkânı verilerek vatandaşlarımızın bankalara mahkûm edilmemesi yönünde yoğun bir talep bulunmaktadır. Böyle bir uygulama yapılmasını Milliyetçi Hareket Partisi olarak öneriyor ve destekliyoruz. İmar barışı bir milat olarak ele alınmalı, gerek planlama aşamasında gerekse uygulamada etkili denetim sağlanmalıdır. Kentsel dönüşümde niteliği ve süreçleri iyi tanımlanmış, sosyoekonomik boyutları güçlendirilmiş ve katılımcı bir yaklaşıma dayanan bütüncül bir uygulama modeli geliştirilmelidir. Kentsel dönüşüm, kentsel yenileme, yeniden canlandırma ve koruma gibi alternatif yöntemleri de içerecek şekilde uygulanmalıdır.
Konut ve her türlü bina üretiminde güneş enerjisi ve gün ışığından daha fazla yararlanılmasına dikkat edilmeli, ısı yalıtımı ve depreme dayanıklılığı esas alan teknoloji ve standart malzeme kullanımı sağlanmalı; sağlıklı, güvenli, kaliteli ve ekonomik konut üretimine önem verilmeli, zemin etüdü aşamasından iskan ruhsatı aşamasına kadar etkin denetim yapılmalıdır. Kentlerimizde yaygınlaşan dikey yapılanmalara artık son verilmeli, kent estetiğini dikkate alan, tarihî ve kültürel dokuyu yansıtan bir yapılaşma ve mimari tercih edilmelidir. Kentlerimizin ön plana çıkan ve kentin kimliğiyle özdeşleşen tarih, kültür, ürün, doğal kaynak ve insan gibi değerleriyle markalaşmaları sağlanmalıdır.
Dar gelirliler başta olmak üzere halkımızın temel konut ihtiyacının daha yüksek oranda karşılanması için gerekli önlemler alınmalı, barınma sorununa sağlıklı ve alternatif çözümler getirilmeli, uygun yöntemler ve finansman modelleri uygulamaya konulmalıdır.
Sayın Bakanım, kamu çalışanlarının çözüm bekleyen birçok sorunu var. Tapu personeli yoğun bir iş ortamında yüksek risk ve sorumluluk altında çalışmakta, sayıca çok yetersiz personelle çok iş yapılmakta, mesai kavramı gözetilmeksizin geç saatlere kadar çalışılmaktadır. Bunu bulunduğumuz illerde de tapu müdürlüklerinde görüyoruz. Tapu müdürlüklerinin personel ihtiyacı ivedilikle giderilmeli, tapu kadastro personelinin özlük hakları iyileştirilmeli, döner sermayeden pay alabilmeleri sağlanmalı, fazla mesai ücretleri artırılarak ödenmeli ve aynen noterlerde olduğu gibi tapu memurunun mali sorumluluğu için sigorta uygulaması getirilmelidir.
Sayın Bakanım, hep maliyeci olarak gördüğümüz Millî Emlak Genel Müdürlüğü de Bakanlığınıza bağlandı. Millî Emlak personelinin özlük haklarıyla ilgili de beklentileri var, bunlar çözüme kavuşturulmalı. Özellikle uzmanların 3600 ek göstergeyle ilgili taleplerini biliyoruz, bu konuyu da takip ediyoruz, daha önce Maliye Bakanlığındayken de takip ediyorduk. Bu ek gösterge düzenlemesi yapılırken mutlaka dikkate alınmalı. Aynı şekilde şube müdürü, müdür arkadaşlarımızın ek göstergesinin de 3600'e yükseltilmesi gerekmektedir.
Sayın Bakanım, mahallî idareler de Bakanlığınıza bağlandı. Mahallî idareler finansal kaynaklarını etkin olarak planlayamadıkları için borçlanmaya yönelmektedir. İller Bankası dışında ticari bankalardan yoğun bir şekilde kredi kullanılmaktadır. Ben örnek vereceğim ki kendi memleketimizle ilgili: Sayıştay raporunda yer alan tablolara göre Konya Büyükşehir Belediyesinin 2017 yılı sonu itibarıyla banka kredisi borcu 1 milyar 429 milyon lira, faiz gideri 106 milyon lira; bağlı kuruluşu KOSKİ'nin banka kredisi borcu 432 milyon lira, faiz gideri 27 milyon liradır yani Konya Büyükşehir Belediyesi borca batmış durumdadır. Her yıl katlanarak artan kredi borçlarına dair yıllık faiz gideri birçok kurumun bütçesinden daha fazladır.
Kent içi ulaşımda yaşanan problemler insanlarımızın yaşam kalitesini olumsuz etkilemekte, ekonomik ve sosyal kayıplara yol açmaktadır. Yine Konya'yı örnek vereceğim Sayın Bakanım: Konya'da şehir içi ulaşımda yaşanan sorunlara maalesef yıllardır çözüm getirilememiş, on yılı aşkın süredir çevre yolu yapılamamış, 2004, 2009 ve 2014 mahallî idareler seçimlerinde vadedilen, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde "Hayırlı olsun." denilen Konya metrosunun 2018 Aralığında ilk etabı açılacağı söylenmiş ama hâlâ bir çivi dahi çakılmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - İlave süre veriyorum Sayın Vekilim.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Mahallî idarelerin idari, mali ve teknik kapasiteleri geliştirilmeli, bu çerçevede özellikle büyükşehirlerde hizmete ulaşımı kolaylaştırmak, altyapı hizmetlerinin sunumunda maliyetleri düşürmek, genişleyen hizmet alanlarında bulunan, yerleşim bölgesi olmayan tarım arazilerini, meraları, orman alanlarını ve ekolojik hassasiyeti bulunan bölgeleri korumak, yerindelik ilkesini zayıflatmamak gibi hususlara öncelik verilerek hizmet sunumu yöntemleri yeni bir model çerçevesinde değerlendirilmelidir.
6360 sayılı Kanun'la büyükşehir belediyelerinin yetki alanının il sınırı olarak belirlenmesi şehirleşme oranında önemli bir artışa neden olmuştur. Müthiş bir düzenleme, Sayın Bakanım, Konya'da şehirleşme bu kanunun çıkmasıyla bir gecede yüzde 100'e çıktı yani şehirleşme böyle olmamalı yani "şehirleştik" derken bunun gerekenleri de yapılmalı. Büyükşehirlerdeki belde belediyeleri, il özel idareleri kapatıldı, köylerin tüzel kişiliği kaldırıldı, belde ve köyler mahalle yapıldı. Milliyetçi Hareket Partisi olarak o düzenleme yapılırken yaptığımız samimi uyarılarımız dinlenmedi, dendi ki: "Beldeler, köyler şehir olmayı hak etti, şehir standardında hizmet alacak, şehirde ne varsa köylerde de olacak, hizmetler daha hızlı ve kaliteli olacak, güzel yollara, kanalizasyon sistemlerine, kaldırımlara kavuşacak, su sorunu kalmayacak..." Daha neler neler. Biz de "Yapmayın, etmeyin, hizmetler aksar, belde ve köylerde yaşayan insanımız birçok mali külfetle karşı karşıya kalır." dedik. Öyle de oldu. Nitekim su parasını ödeme kolaylığı için kanunlar çıkarmak zorunda kalındı.
Konya'da çok cafcaflı laflar da söylendi "Bugüne kadar yapılanların çok üstünde yatırım yapılacak, kapanan belediyelerin araç ve iş makineleri ile personelleri buralarda kalıp değerlendirilecek, 2016 sonuna kadar beldelerde altyapı sorunu bitecek, iki buçuk yıl içinde hiçbir beldenin su ve kanalizasyon sorunu kalmayacak." diye köy köy, belde belde propaganda yapılmıştı; maalesef doğru çıkmadı. Daha yerel seçimlerin akabinde belde belediyelerinin ne personeli ne araç ve iş makineleri kaldı; beş yıl geçti ama birçok yerde yol, su ve kanalizasyon sorunu aynen devam etmektedir. Eski köy ve beldelerimiz boşalmakta, insanımız şehre göçmektedir. Büyükşehir belediyesi sınırlarını mülki sınır hâline getiren Büyükşehir Belediyesi Kanunu'ndaki düzenleme kaldırılmalı, ilçe belediyeleri yetki ve işlevlerine yeniden kavuşturulmalıdır. Kaldırılan belediye, özel idare ve beldeler ile tüzel kişilikleri sona erdirilen köylerin ekonomik, sosyal, demografik ve benzeri yöreye özgü özellikleri dikkate alınarak yeniden kurulmaları ve tüzel kişiliklerine kavuşturulmaları sağlanmalıdır.
Son olarak muhtarlarımıza değineceğim. Muhtarların görev tanımları yeniden yapılmalı, sorumluluğu kadar yetkileri de artırılmalıdır. Öncelikle, biri doksan dört yıllık, biri yetmiş dört yıllık muhtarlarımızla ilgili kanunlar var Köy Kanunu ve mahalle muhtarlıklarıyla ilgili kanun. Bunlar günün koşullarına göre yeniden düzenlenmeli. Köy odası ve mahalle muhtarlıkları hizmet bürolarının ilgili il özel idareleri ve belediyeler tarafından yaptırılması ve zaruri giderlerinin karşılanması, muhtarların belediye toplu taşım araçlarından ücretsiz yararlanması ve muhtarların il genel ve belediye meclislerinde temsil edilmeleri için gerekli düzenleme yapılmalıdır.
Belediye başkanlarımıza emekli olunca ödenen makam ve görev tazminatıyla ilgili farklı uygulamalar bulunmakta. Belediye başkanlarının emekli aylıklarındaki farklılıklar giderilmeli, her ne şekilde olursa olsun belediye başkanlığı yapanların belediye başkanlığı için verilen ek gösterge ve tazminatlardan yararlanabilmesi sağlanmalıdır.
İl genel meclisi üyeleri, belediye meclisi üyeleri sadece toplantı başına huzur hakkı alabilmekte, ödenen huzur hakkı da yetersizdir. İl genel meclisi ve büyükşehir belediye meclis üyeleri sosyal güvenceye kavuşturulmalı, huzur hakları iyileştirilmelidir diyorum.
Bakanlığınız bütçesinin tekrar hayırlı olmasını diliyorum.