KOMİSYON KONUŞMASI

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Evet Hocam, çalışır, çalışır, niyetiniz çalıştırmak olursa çalışır. Şimdi, her şey niyete bağlı, nasıl baktığınıza bağlı.

Şimdi, taşeron işçiliği devlette 37 bin kişiyle başlamış 2002'de, bugün 1 milyonlara yaklaşıyor taşeron işçiliği. Devletin tüm kurumlarında özelle birlikte 2 milyonun üzerinde taşeron işçisi var. Biraz evvel Başkanın söylediği gibi -işçi sağlığı, biz öyle diyoruz, "iş sağlığı" diyorlar ama işin sağlığı olmaz- işçi sağlığı ve iş güvenliği kanun tasarılarında olsun, taşeron için Çalışma Bakanının vermiş olduğu müjdelerde olsun aslında taşeron işçiliğini daha da kurumsal hâle dönüştürüyorlar. Yani, taşeron işçiliğini ortadan kaldırmak gibi bir niyetleri yok, daha da kurumsallaştırmak gibi bir niyet var ve bunu da başarılı bir şekilde yapıyorlar. İş sağlığı ve iş güvenliği yasalarına baktığınız zaman, ben gittim, Komisyonda da görüşmelerine katıldım, orada yine işçinin veya oradaki iş sağlığıyla, güvenliğiyle ilgili alınacak tedbirlerin yine de patronlarla çok ilişkilendirilmediğini, çok ufak cezalarla, maddi cezalarla geçiştirildiğini görüyoruz aynı dün çıkan Perakende Yasası'nda olduğu gibi, bunun içerisinde küçük esnaf yok, sanatkâr yok. Yine İş Güvenliği Yasası'nın içerisinde işçi yok. Bakın, arkadaşlar, bir şeyi çok iyi bileceğiz ki ülkedeki örgütlenme ortadan kalktıkça iş kazaları artar. Herkes iş kazalarının üretim tesislerinde veya iş kollarında oralarda iş güvenliği uzmanlarından kaynaklandığı veya eksik denetimden kaynaklandığı gibi bir algı yaratılıyor, ben buna katılmıyorum ve tek sorumlusunun da bunlar olduğunu düşündürüyor, ben yine buna katılmıyorum. Çünkü, üretimde yirmi üç sene çalışmış bir insan olarak ve sendikalı üretim yapan uluslararası bir şirkette çalışmış bir insan olarak iş kazalarının sendikalar ve örgütlenme modeliyle nasıl önlendiğine şahit olmuş bir insanım ve bu uluslararası şirketler kendi aralarında yaptıkları yarışlarda iş kazasız geçen gün sayısını böyle bir yarış hâline dönüştürüp en ufak şeyin tedbirini almak zorundalar. Ben bir makinede yirmi dört saat çalıştırılmış, benimle beraber işe girmiş bir mühendisin hayatını kaybettiğini biliyorum, gözlerimizin önünde öldüğünü biliyorum iş kazası nedeniyle. Ama sendikalı bir işçinin bu tür sıkıntılara maruz kalmadığını da biliyorum. Hiçbir güç sendikalı bir işçiyi aynı Soma madenlerinde olduğu gibi yer altında yirmi dört saat, on iki saat, yer üstünde de olsa...

BAŞKAN - Ama Soma'da sendikalıydı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama sarı sendikaydı, onu da anlatırım yarım saat ama konu o değil, sizin bir milletvekilinizin seçtiği temsilcilerdi onlar.

BAŞKAN - Yani, sarısı, kırmızısı falan yok işte, sendika, MADEN-İŞ'in.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Neyse o konuya girmeyeyim şimdi Başkan, uzun. Niye sendikaya karşısınız? Sendikalı olmak... Şimdi, personeli konuşuyoruz, taşeronu konuşuyoruz.

BAŞKAN - Karşı değiliz de şu iddiaya belki de bir şey vermek lazım, karşı değiliz, sendikaya falan karşı değiliz. Ancak sendikalı iş yerlerinde, kaza oranını ona bağladığınız için söylüyorum. Soma'da sendikalı olmasına rağmen böyleydi, bu sefer "sarı sendika" deniyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bakın, arkadaşlar, sarı sendika.

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - Evet, "sarı sendika" diyoruz biz.

BAŞKAN - Yok yani kırmızısını da görürüz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Neyse, konumuz, onu anlatırım ben uzun uzun size.

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - Sendikacılar içinde tartışsınlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Biz tartışacağız Mehmet Bey, biz.

Neyse, sonuçta, taşeron işçiliği sayenizde kurumsal hâle dönüştürüldü ve Alaattin Bey'in dediği gibi, birilerinin sırtından birilerinin emeği satılarak birileri zengin ediliyor. Zengin ediliyor, edilmiyor ama bunun külfetini de bunun yükünü de devlet ödüyor. Çünkü, bu kurumlarda üst, asıl işveren devlet olduğu için buradan çıkacak cezai durumları, kıdem tazminatı, fazla mesai, hastalık gibi her şeyle ilgili sorumlu üst yüklenici olduğu için devlet oluyor.

MEHMET GELDİ (Giresun) - CHP'li belediyelerdeki taşeron işçilerle ilgili...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şimdi, Devlet Hava Meydanlarındaki uygulamaya baktığımızda birçok konuda hizmet alımı yöntemiyle alım yapıyor ve bu alımlar da biraz evvel arkadaşımın söylediği gibi, asgari ücret ve katları şeklinde uygulandığı için de birtakım sıkıntılar oluşmuş. Yaklaşık 6 milyon TL'lik bir fazla ödeme yapılmış faturalara. Bu hem sağlık hizmetinde olmuş hem güvenlik hizmetinde olmuş hem de teknik iletişim hizmetleri alanında 6 milyonluk fazla ödeme olmuş. Bu, farkına varıldığında hizmet aldıkları firmaların bir kısmı işine devam ettiği için bunların bir kısmını geri tahsil edebilmişler ama geri tahsil edemedikleri yani süresi dolanları da mahkeme yoluyla tahsil etmeye çalışmışlar; bir kısmı tahsil edilmiş, edilmemiş. Burada sorulacak soru şu: Tabii ki, bu vatandaşlar bir yorum yapmışlar, aldıkları ücretleri hak edişlerde asgari ücrete gelen farkı katları şeklinde de bildirdikleri için bir olay oluşmuş ve faturayı buna göre kesmişler. Peki, ben merak ediyorum, Sayıştaya da soruyorum burada: Firmalar bunu yapmış da kurum her kesilen faturayı gelip de "Bunu doğru yapmışsınız, bravo, haklısınız." veya hiç gözden geçirmeden, kontrol etmeden ödemeyi mi yapıyor? Yoksa ilişkili arkadaşlarımız var, bu ilişkili arkadaşlarımız bu faturaları kontrol eder, faturaları sadece kontrol etmek de yetmez, hizmet aldığınız firmaların sosyal güvenlik primlerini yatırıp yatırmadıklarını, vergilerini yatırıp yatırmadıklarını kontrol eder, ondan sonra, bu ödemeler yapılır. Peki, bu arkadaşlarımız kontrol etmemiş mi bunları? Eğer etmemişlerse bunlarla ilgili bir soruşturma başlatılmış mı, başlatılmamış mı? Bu soruların cevabını da bulmamız lazım raporlarda ama raporlarda ben bunu göremiyorum. Uzun uzun anlatılmış, anlayana kadar da canımız çıkıyor, o ona yazmış, o ona yazmış; öyle olmuş, böyle olmuş; ya, nerede bu sonuç, ne olmuş, anlayana kadar bir yarım saatimizi harcıyoruz rapor üzerinde ama asıl sorulması gereken soru, asıl talep edilmesi gereken şey yok. Kim bu? O zaman, ben de farklı şeyler düşünmeye başlıyorum. Acaba bu faturaları kontrol eden arkadaşlarımız -eğer böyle bir durum varsa- bu müteahhitlerle ki genelde bütün devlet kurumlarında böyle olmuş, inceliyoruz zaman zaman, çeşitli ilişkiler içerisine giriyorlar... Ben kimseyi böyle doğrudan suçlamak istemiyorum, Sayıştay cevap verecektir bu soruma tabii. Acaba bir ilişki içerisine mi girmişler de buna göz yummuşlar? Az para değil, 6 milyon TL.

Yine, hizmet alımı yöntemiyle bir şirketten sürekli bir hizmet alma çabanızı görüyorum burada. Şimdi, bu konu açıldığı için, bir daha dönmemek için... Hangisi? Sağlık hizmetleri konusunda bir firmadan sürekli bir hizmet alma çabası içerisinde görüyorum sizi. 2011 yılına kadar yaptığınız ve ihaleye katılanları söylemiş, Sayıştay raporlarında yazmış, yine aynı şekilde bir veya iki firma ilave edilerek daha sonra yapılmış, aynı firmaya vermek için çaba sarf edilmiş, KİK bozmuş, itirazlar olmuş, tekrar bunlara altı aylık, daha sonra üç aylık periyotlarla yeni bir "B" maddesine göre hizmet alımı yapmışsınız, sağlık hizmeti alımları yapmışsınız, tabii ki birinin yapması lazım havaalanlarında, bu firma ama bu firmayla ilgili 2011'deki sonuçlarında birtakım olumsuzlukların olduğu Sayıştay raporlarında var. Diğer firmaların tekliflerini reddederken, yeterli görmezken, içinde bazı, noter kanalıyla -işte, tam şeyini bilemiyorum ama- bir iki belgesinin eksik olduğu veya noter tarafından onaylanmamış olduğu için ihaleye almıyorsunuz ama bu firmayla ilgili Sayıştay raporlarına geçen şikâyetler olmasına rağmen bu firma sürekli sizinle bir ilişki içerisinde. Bir şeye dayandırmayacağım bunu çünkü vatandaşın, firma sahibi doktorun öz geçmişine baktığımda, geçmişte Medline gibi başarılı şirketler kurmuş, işler yapmış, yani sağlık konusunda uzmanlaşmış bir firma olduğunu görüyorum ama okuduğum zaman raporu bu firmadaki ısrarınızı anlamakta zorlandım, bunlar için bir siyasi baskı var mıdır yok mudur, onu da bilemiyorum.

Rekabet açısından da hep aynı firmalar katılmış ve bir iki firmayı evrak eksikliğinden elemişsiniz ama bu firmayla ilgili Sayıştay Raporu'nun 47'nci sayfasına bakarsanız orada eksiklikler olduğunu görürsünüz.

Bir de faturaların fazla kesilmesi olayı var ki bu bir maddi hata olarak değerlendirilmiş burada. Yani bir kanuna veya mevzuata vâkıf olmamaları olarak değerlendirilmiş. Ben öyle de görmüyorum bu işi burada. Ben bu, hizmet aldığımız sektördeki vatandaşların daha çok para kazanmak, daha çok kâr elde etmek için yapmayacakları bir iş olduğunu da düşünmüyorum. Ki yine Soma'yı söyleyeceğim -tırnak içinde- Soma'da da para kazanma hırsı, yani termik santralin fiyatı sabit olduğu için ne kadar çok üretirse o kadar çok kazanacaktır. Onu yapabilmek için de kontrolsüz bir üretim yapmıştır. Burada da hizmet alınan firmaların çoğunda bu sıkıntıyı görüyoruz.

Yine, personelle devam ediyorum, hepsini bir arada bitirmek için söylüyorum personelle. 3 havaalanında olayın yoğunlaştığını görüyoruz, personel yoğunluğunu görüyoruz. Hatta daha da ileri boyutta, Ankara Esenboğa Havaalanında 230 kişi İstanbul'dan daha fazla çalışıyor ki yolcu trafiği bakımından İstanbul'un yolcu trafiği Ankara Esenboğa'nın çok üzerinde. Yani eğer vatandaş daha fazla çalışacaksa İstanbul'da çalışacak ama herhâlde İstanbul'da o kadar teknik bir çalışma yapıyorsunuz ki veya bu işleri teknolojiyle çözüyorsunuz, Ankara Esenboğa'da bu işler çözülemediği için, İstanbul daha önde olduğu için bunu da bedenen veya insan gücüyle yapmaya çalışıyorsunuz anladığım kadarıyla. Bunun gerekçesi nedir Sayın Genel Müdürüm, yani niye Ankara Esenboğa'da 230 kişi daha fazla çalışır?

Personel olduğu için personelden devam ediyorum. Biraz evvel yine bir arkadaşım burada bir fişlemeden bahsetti. Ben size bir isim soracağım, bunlar sizin kurumunuzda mı çalışıyor, merak ettim. Eğer sizin kurumunuzda çalışıyorsa siyasi görüşlerini belki bilemezsiniz ama benim elimde var, size söyleyeceğim siyasi görüşlerini. Mesela Sıtkı Zeybel şu anda kurumunuzda mı çalışıyor? Sıtkı Bey kurumunuzda çalışıyor anladığım kadarıyla.

DHMİ GENEL MÜDÜRÜ ORHAN BİRDAL - Evet, çalışıyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yine, Erdal Çavuşoğlu şu anda çalışıyor mu? Timur Albayrak çalışıyor. Böyle 49 kişinin, hatta 34 de ayrı bir liste var, epey bir liste yapılmış.

Şimdi, Sıtkı Zeybel'in siz eski ülkücü olduğunu biliyor musunuz, merak ettiniz mi veya? Niye böyle bir çalışma yapılma gereği duyulmuş? Şuraya da bir gitmeli... Hani ben söylüyorum size şeylerini, belki siz bilmiyorsunuz diye. Bir de yanına "gitmeli" veya "kalmalı" diye de not düşülmüş. Bu hiç hoş bir şey değil, bu fişleme.

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) - Bizde yok, sizde var Haydar Bey.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Artık Orta Çağ karanlığında yapılan fişlemelerin 21'inci yüzyıla taşınmasını doğru bulmuyoruz ki sadece sizin kurumunuzda değil, bütün devlet kurumlarında bu fişlemenin yapıldığını da biliyoruz ayrıca, sadece sizin kurumunuzda değil.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) - Fişleme sizde var, sarı sendika, bilmem ne sendika...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Doğru söylüyorsun, çünkü o sendikacıları ben atadığım için ben "sarı" diye yazdım yanlarına.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) - Fişleme değil mi onlar?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Onu sizin Manisa Milletvekilinize sorarsanız tanımlar size.

Yine, başka bir şey yapmışsınız, 2012 yılında 144 tane personel ihtiyacınız karşılanmış, bunun 12'si asistan hava trafik kontrolörü olarak, 113 tanesi stajyer olarak karşılanmış ama bunun yanında da işte, çeşitli meslek gruplarından doğrudan atama yapılmış, yani direkt atamayla almışsınız. Bunlar içerisinde gümrükçü var, bunlar içerisinde öğretmen var, bunlar içerisinde 2 tane itfaiye memuru var, 1 polis memuru, 1 ziraat teknikeri, düz memur bir emekli var, açıktan alınmış bu memurlar. Bunlara niye ihtiyaç duydunuz? Ben sizin başlangıçta görev tanımı yaparken sunumuzda "Şunları, şunları yapmak zorundayız." dedikleriniz içerisinde bunlara verilebilecek bir görev olduğunu -özellikle büyük bir kısmına- düşünmüyorum, yani sizin meslek kolunuzda veya hizmet kolunuzda böyle bir görev yok, bunlara niye ihtiyaç duydunuz? Bunların şimdi isimleri yok yanımda ama acaba son günlerde çıkan, bu yandaşların taşınmasıyla ilgili, o tabii özel kalem kanalıyla taşınıyor ama sizinki direkt atama, devlet memurluğundan geliyorlar, bunlar sıfırdan gelmiyorlar, devlet memurluğundan geliyorlar. Ek cetveldeki birtakım ödenekle lehte veya menfi şeylerden yararlanmak için geliyorlar ama siz buna niye izin veriyorsunuz? Gördüğüm kadarıyla Sayıştay da buna vurgu yapmış burada. Siz buna niye izin veriyorsunuz, niye böyle bir görev değişikliğini veya sizin kurumunuza gelmesini bir ziraat teknikerinin ya da işte, öğretmenin... Hadi şöyle de düşünüyorum, pozitif tarafından da bakmaya çalışıyorum: Öğretmeni yetiştirirsiniz, kendi branşı değildir ama eğitim hizmetinde kullanabilirsiniz diye pozitif tarafından bakıyorum. Özel güvenliği hizmet alımı yöntemiyle yapıyorsunuz. Polis memurunu da burada kullanırsınız diye düşünüyorum. İtfaiye memurunu...

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - İşimiz o.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İşiniz o.

Ziraat teknikeri, herhâlde sahadaki çimleri yoldurmak, onlara kontrol ettirmek için. Burada buluyorum karşılıklarını da. Niye yapıyorsunuz bunu, onu merak ettim. Yani burada, bu kişiler kendilerini hakikaten... Emekli de var bunun içerisinde, düz memur da var, kendilerine bir maddi menfaat temin etmek için yaptıkları aşikâr, Sayıştay Raporu'nda da temin edilmiş. Niye yaptığınızı merak ediyorum, bunları da cevaplarsanız çok memnun olurum.

Bir konuyu da Cengiz Topel'le ilgili söyleyeceğim, mânia konusunda atladım onu. Cengiz Topel çalışmıyor biliyorsunuz bugünlerde, yine ulaşım durdu. Tabii bu sizin işiniz değil, yani oraya uçak şirketlerinin inip kalkması sizin işiniz değil, siz hizmet veriyorsunuz. Yalnız, orayı, biliyorsunuz, siz yapmadınız, Büyükşehir Belediyesi yaptı, askerî bir havaalanıydı. Büyükşehir Belediyesi geldi, oranın yolcu terminallerini falan yaptı, sonra da orada bir tepe vardı, set vardı, biz defalarca o tepenin, setin mâni olacağını söyledik. O tepeyi şimdi tıraşlıyorlar anladığım kadarıyla. Yine Büyükşehire yaptırıyorsunuz. Lütfen, ya bu Cengiz Topel Havaalanını siz devralın... Yani Sabiha Gökçen'den hizmet alıyorlar, yer hizmetleri oradan geliyor, bilmem ne oluyor, hatta uçak geleceği zaman itfaiye geliyor, ambulanslar geliyor Büyükşehirden. Ya bunu devralın -sizin o sağlık hizmetlerine baktığım zaman Cengiz Topel yok bunun içerisinde bildiğim kadarıyla- ya da Büyükşehire devredin, "Biz bu havaalanından çekildik." deyin, burada sizi eleştirmeyelim, burada o konuda konuşmayalım. Kimin ne yaptığı belli değil benim havaalanımda, 1 milyon 700 binlik bir kentte bir havaalanı çalışmıyor veya çalıştırılmıyor. Şimdi söylemeyeceğim, siyasallaşacak ama bilginiz olsun diye söyleyeyim: AKP İl Başkanı da Sabiha Gökçen'e servis yapıyor Kocaeli'nden, servis otobüsleri var. Biraz da ondan sıkıntılarımız var.

ADNAN YILMAZ (Erzurum) - Hayır...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Evet, doğru, sorarsanız kendisi de söyler.

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) - Haydar Bey, AK PARTİ İl Başkanı servis yapıyor diye Kocaeli Havaalanı çalışmıyor demek yakışmıyor size.

BAŞKAN - Evet, evet, yakışmadı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şimdi, niye bunu siz kendi uhdenize almıyorsunuz, niye bu kadar iş yaparken her hizmeti Kocaeli Büyükşehir Belediyesinden bekliyorsunuz, bu soruyu da cevaplarsanız sevinirim.

Teşekkür ediyorum.