| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Maliye Bakanlığı c)Gelir İdaresi Başkanlığı ç)Kamu İhale Kurumu d)Özelleştirme İdaresi Başkanlığı e)Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu f)Türkiye İstatistik Kurumu g)Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ğ)Hazine Müsteşarlığı h)Sermaye Piyasası Kurulu ı)Yatırımcı Tazmin Merkezi i)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .11.2018 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de hem değerli hemşehrime, Mevlüt Aslanoğlu'na Allah'tan rahmet diliyorum hem de Musa Çam arkadaşımıza teşekkür ediyorum ikramları için.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi Halkların Demokratik Partisi adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Evet, bütçe maratonunun sonuna geldik arkadaşlar. Bugün komisyon aşamasındaki son günü. Sayın Bakan bundan beş hafta önce gelip bütçe sunumunu yaptı. Biz de beş haftadır burada gece gündüz çalıştık Sayın Bakan getirdiğiniz bütçeyi. Ne kadar muhteşem bir bütçe hazırlamışsınız ki Komisyonumuz bir virgülünü bile değiştirmeye gerek görmedi. Yani o kadar muhteşem, o kadar adaletli, o kadar vicdanlı, o kadar bütün kesimlere hakkaniyetli bir bütçe hazırlamışsınız ki veya bütün yerellere... Yani diyelim ki Yozgat'ın talepleri, Hakkâri'nin talepleri, İzmir'in talepleri, Trabzon'un talepleri, hiçbir tanesi, hiçbir vekilimiz bir kuruşluk, bir kör kuruşluk talebini bütçeye yansıtamadı. Demek ki Komisyona göre çok vicdanlı, çok adaletli bir bütçe hazırlamışsınız ama bize göre vicdansız ve adaletsiz bir bütçe hazırlamışsınız Sayın Bakan. Bütçe, tabii ki kıt kaynakları dağıtıyorsunuz Sayın Bakan, elbette Türkiye'nin kaynakları sınırlı ama en azından bu kaynakları daha vicdanlı, daha adaletli dağıtabilirdik ve Meclis bütçe hakkını bu çerçevede arkadaşlar kullanamamıştır. Umalım ki gelecek yıllarda daha vicdanlı bir başkanla, daha adaletli bir komisyonla yürütmenin getirdiği daha vicdanlı bütçeleri bizler daha da adaletli hâle getirebiliriz.
Bakın, biz, peki, arkadaşlar, Meclis olarak bu bütçeyi dengeleyemedik ama kamuoyunun bu bütçeden haberi var mı arkadaşlar? Düşünün ki basının hâline bakın arkadaşlar: Yani bu bütçede kalemlerin nasıl dağıtıldığına dair vatandaşlarımızın bir haberi var mı? Bence yok, büyük oranda yok. Çünkü Sayın Bakan bütçeyi hazırlarken veya YEP'i, Yeni Ekonomi Programı'nı hazırlarken gördük ki daha çok patronlarla toplantılar yaptı yani sermaye kesimleriyle, dışarıdaki sermaye kesimleriyle ve içerideki TÜSİAD ve diğer patronlarla toplantılar yaptı ama -Sayın Bakan umarım beni dinliyordur- toplumsal kesimlerle toplantı yaptığını biz duymadık, emekçilerle toplantı yaptığını pek duymadık, kadınlarla, kadın örgütleriyle toplantı yaptıklarını duymadık, emeklilerle toplantı yaptığını duymadık mesela, çiftçilerle toplantı yaptığını duymadık. Bunun tabii ki ruhu bütçeye yansıdı arkadaşlar.
Tabii, toplumda ciddi bir sessizlik var, toplum susturulmuş durumda, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların maalesef yeterince burada talepleri ortaya konulamadı. İnanın, demokratik ülkelerde bütçe yapılırken Meclisin etrafları protestolarla dolar. Çevre örgütleri gelirler Meclisin önüne, "Bu bütçede çevrenin hakları gasbediliyor." derler. Emek örgütleri gelirler, kadın örgütleri gelirler, Meclisin etrafında protestolar yaparlar veya gelip görüşmeler yaparlar. Onların hakları vekiller tarafından bütçeye yansıtılır veya ademimerkeziyetçi ülkelerde -ki biz çok merkeziyetçi bir ülkeyiz- yerelin talepleri yansır. Milletvekilleri bütçe hakkını kullanır. "Arkadaş, benim Yozgat'a köprüye, yola ihtiyacım var." der. Birisi der ki: "Hakkâri'nin okulları çok kötü durumda, buraya yatırım yapmalısın." der ve önergeler verir, o önergeler bütçeye yansır. Ama maalesef, bu Başkanımızla bu talepler bu bütçeye yansıyamadı. Biliyorum ki AK PARTİ'li arkadaşlarımın da talepleri var ama onlar da o talepleri bütçeye yansıtamadılar.
BAŞKAN - Seneye başka bir başkanla yaparsınız artık.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Seneye başka başkanla yaparız, umarım.
Bakın, bu bütçeye neden vicdansız diyoruz? Çünkü merkeziyetçi arkadaşlar, çok merkeziyetçi. Yerelin talepleri yok, emek yok, doğa yok, kadın yok. Harcamalarda vicdansız, önce onu söyleyeyim, kısaca söyleyeyim. Daha çok, tabii ki burada gelir kalemlerini konuşacağız.
Güvenlikçi bakış, alabildiğine bütçeye yansımış durumda. Tabii ki tercihinizi bu noktada yaptığınız zaman, emekçilerin, emeklilerin, çiftçilerin, kadınların veya doğanın hakları gasbediliyor arkadaşlar. Bakın, yalnızca bir örnek vereyim -yani burada geçtiği için söylüyorum- öğrenci burslarını, arkadaşlar, biz yüzde kaç artırdık? Yüzde 6; 470 liradan 500 liraya çıkardık. Biz önerge verdik, en azından... Ya, Sayın Bakanla biz aynı üniversiteden mezun olduk, öğrenci bursunun o Anadolu'dan gelen arkadaşlarımız için ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliriz. O 1 lira, 2 liraların ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliriz, değil mi Sayın Bakan? Her gün 2 lira ilave olsa o arkadaşımız daha rahat bir hayat sürerdi. Ama arkadaşlar, biz öğrenci burslarını 470 liradan 500 liraya çıkardık, yalnızca 30 lira zam yaptık yani her güne 1 lira. 1 simit bile 1,5 lira artık herhâlde. Her güne 1 lira, ilave 1 simit dahi alamayacak o öğrenciler. İşte burada vicdansızdık. Ama aynı Komisyon ne yaptı? Sayın Cumhurbaşkanının maaşına yüzde 26 zammı uygun gördü. Yani öğrenciye yüzde 6, Sayın Cumhurbaşkanına yüzde 26 ve milletvekillerine de yüzde 26 arkadaşlar. Bunlar vicdansızlık. Bakın, çiftçi desteklerine yüzde 10 artışı uygun gördü bu Komisyon arkadaşlar, Hükûmetin getirdiği gibi geçirdi. Oysa "En az enflasyon kadar artsın ya da kanununda belirtildiği gibi gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'i kadar olsun." diye önerge verdik, bu Komisyon reddetti. "Gender budgeting" yani cinsiyet eşitlikçi bütçe önergelerimiz oldu, bu Komisyon uygun görmedi.
Değerli arkadaşlar, bütün bu çerçevelere baktığımızda, bütçe tercihleri tamamen güvenlikçi bakışa hapsolmuş durumda. Güvenlikçi kalemlerin de yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50 artmasına bu Komisyon "Uygundur." dedi. Yani diyor ki Hükûmete: "Devam et, bu yolda devam et." Daha çok silah, daha çok füze, daha çok tank ama daha az okul. Bakın, Millî Eğitim Bakanlığının yatırım bütçesi 2015'e göre yarı yarıya düşmüş durumda. Bunu artıralım dedik, arkadaşlar yok dedi. Okula gerek yok yani eğitime yatırıma gerek yok. Ne yapacağız? S-400 füzesi alacağız. Yalnızca S-400 tercihimizden vazgeçsek, Sayın Bakan, Millî Eğitim Bakanına diyebilirdi ki: "200 bin öğretmen atayabilirsin. Bak, sana kaynak." Önerge verdik, tercih böyle. Tercih böyle olunca 200 bin öğretmen atanamıyor. O 200 bin öğretmenin belki 200'ü intihar edecek arkadaşlar. Her gün öğretmen intiharlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. İşte, vicdansızlığı buralarda aramamız lazım.
Değerli arkadaşlar, bakın, israftan, faizden, güvenlikçi kalemlerden yapabileceğimiz tasarruflarla okul, hastane, yol, sosyal hizmetleri daha fazla artırabilirdik ama güvenlik-özgürlük dengesi maalesef şaştığı için, bu Komisyon, maalesef, bu iradeyi gösterememiştir.
Peki, gelelim bütçenin gelirlerine. Sayın Bakan, orada da vicdansız duruş devam ediyor maalesef. Geçmiş bakanlarımıza çok söyledik bütçenin gelirleri anlamında, ya, dedik ki, bakın, AK PARTİ iktidarının ilk yıllarında Avrupa Birliği hikâyesi, Batı'dan gelen doğrudan yatırımlar, finans girişleriyle beraber bir bolluk yaşadık, döviz düşük gitti, tüketim harcamalarıyla ekonomi büyüdü. 2008 sonrasında başka bir piyango çıktı bize, FED para saçtı bol bol, bilançosunu 5 katına çıkardı. Ne oldu? Gelişmekte olan ülkeler bu müzikten faydalandı. Beş altı yıl çok güzel faydalandı, büyüdü, büyüdü. Ama beşinci yılında, 2014'te Bernanke dedi ki: "Arkadaş, ben yine dizginleri çekeceğim." Biz uyarıyı almadık. Bakın, 2013'ten beri bu ülke faiz-döviz-enflasyon sarmalına girdi ve biz hep dedik ki: "Bakın, bunlar hâlâ iyi günler, müzik hâlâ az çok devam ediyor ama öncü depremler geldi. Gelin, yapısal reformlar yapalım." Yok, cari açığa devam. Cari açıktan gelen kaynaklar AVM'lerde sunuldu, AVM'lerde tüketim harcamaları büyütüldü. Oradan gelen vergilerle bütçe dengesi kısmen sağlandı.
Sayın Başkan, siz muhabbete bir şey yaparsanız, benim insicamım bozuluyor.
BAŞKAN - Üstat, muhabbet etmiyoruz biz, biz iş yapıyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, Sayın Başkan, insicamım bozuluyor.
BAŞKAN - Ve her seferinde herkes de sizi dinlemek mecburiyetinde değil.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama insicamım bozuluyor Sayın Başkan. Özellikle bir başkanın dinlemesi lazım.
BAŞKAN - Benim başka işlerim de var burada, başka sorumluluklarım var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama insicamım bozuluyor.
BAŞKAN - Rica ediyorum, insicamınızı bozmadan siz devam edin.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Benim insicamımı bozdunuz, tam önemli bir şey konuşuyordum şimdi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, beni dinlemeniz de en az onun kadar önemli, inanın çünkü ben...
BAŞKAN - Dinliyorum ama hep aynı şeyleri tekrar ediyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, öyle değil.
BAŞKAN - Hep aynı şeyleri tekrar ediyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, şöyle... Hayır Sayın Başkan...
BAŞKAN - Yani siz diyorsunuz "Daha fazla top, tank." Biz de diyoruz ki: "Daha fazla özgürlük, daha az terör, daha az korku, daha az kan."
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, siz müdahale etmeyin, siz müdahale etmeyin lütfen.
BAŞKAN - Yani farklı bakışımız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz müdahale etmeyin.
BAŞKAN - Müdahale etmiyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, ben burada "Arkadaşlar, darbe geliyor." dedim, "Defalarca aynı şeyi söylüyorsunuz." dediniz, darbe geldi; dalga geçtiniz, darbe geldi. İki yıldır "Ekonomik kriz gelecek." diyorum, ekonomik kriz geldi.
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Her gün aynı şeyleri dinliyoruz, ezberledik zaten.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Her gün dinlemediğiniz için aynı şeyleri tekrar ediyorum arkadaşlar.
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Biz bunları ezberledik artık.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu anlamda, bakın, vergi kalemlerini... Sayın Bakan, bu uyarılar geldi, öncü depremler oluştu, bunları dikkate almadınız. Sonuçta ekonomik krize girdik. Siz bunu dış kaynaklı bir saldırı olarak değerlendirdiniz, "Bu saldırıyı Londra'da birileri planladı." dediniz ama açıklamadınız devamını. Oysa içeride ısınan ekonomiye gerekli zamanda gerekli tedbirler alınamadığı için belki faiz müdahalesi daha erkenden yapılamadığı için bugün krize girmiş durumdayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın, buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu krizin maliyetini kim ödeyecek Sayın Bakan? Bakın, siz yalnızca gelecek yıl bütçe gelirlerini yüzde 20 artırmayı, vergi dışı gelirleri de yüzde 24 artırmayı planlıyorsunuz. Şimdi, düşünün ki ben geçen yılki bütçe görüşmelerinde -arkadaşlar, "Tekrarlıyorsunuz." dediniz de o zaman gülüyordunuz- "Stagflasyon geliyor." demiştim. Stagflasyon yani durgunluk içinde enflasyon geliyor. Eğer ki seçim ekonomisine bu kadar gaz verilirse, kredi garanti fonlarıyla, diğer fonlarla bu kadar orantısız bir şekilde piyasaya para sürülürse para politikası, maliye politikası anlamında, sonu stagflasyondur. Ekonomiyi belli bir süre ısıtabilirsiniz ama sonra müzik durur ve sonra da büyük bir krize düşeriz. Nitekim dediğim çıktı, şu anda stagflasyonun içindeyiz yani durgunluk içinde enflasyon. Bununla ilgili, Sayın Maliye Bakanı bir program ortaya koydu ve gelecek yıl dezenflasyon programı çerçevesinde, gerçekten, bazıları rasyonel olan bazı önermeleri var ve bu çerçevede de bir fırsat da ortaya çıktı Sayın Bakan, işte, uluslararası arenada petrol fiyatları düşüyor ve bir fırsat daha çıktı, ABD-Çin kavgasıyla ve İtalya kriziyle beraber FED'in faizleri bu kadar hızlı artıramayacağı -değil mi- ve Avrupa Merkez Bankasının faizleri yeterince artıramayacağı ve parayı çok da fazla toplayamayacağı yönünde bir öngörü var. Bunun çerçevesinde ne oldu? Tekrar bir "risk-on" yani tekrar riske girelim. Ne oldu? Gelişmekte olan piyasalara para sokalım beklentisi var ve bununla beraber de dolar, işte, 6'lardan 5,30'lara düştü, faizler belli oranlara düştü. Bu da yeni bir fırsat alanını bize yaratıyor, yeni bir fırsat alanımız var. Şimdi, bu fırsatı nasıl değerlendireceğiz arkadaşlar, bu önemli. Yani ülke olarak, Meclis olarak, yürütme olarak nasıl değerlendireceğiz? Çünkü arkadaşlar, bakın, deprem sonrası geçici bir bahar olur, sonra artçı depremler olur ki artçı depremler geliyor bence, 2019, 2020 dünyada çalkantılı yıllar olacak. Ama belki bize açılmış altı aylık, sekiz aylık bir alan olabilir. Arkadaşlar, bu dönemi yapısal ekonomik reformlarla ve demokratik reformlarla geçirirsek çatımızı sağlama alırız, yoksa gelecek fırtına bizi çok daha büyük bir şekilde etkileyebilir arkadaşlar.
Bakın, bizim önerilerimiz, Sayın Bakan, size sayıyorum, maliye politikası anlamında: Gelir vergisi reformu dedik Sayın Bakan, yıllardır söylüyoruz. Gelir vergisi reformu gelirin çok büyük bir bölümünü, toplumun çok az bir bölümü kazanıyor, binde 1'i yani 80 bin kişi. Onlar da gerek kayıt dışı ekonomiyle gerekse düşük vergi oranlarıyla -yüzde 35 tavan, biliyorsunuz- servetlerine servet katıyorlar. Bakın, arkadaşlar, AKP öncesi, servetin yüzde 38'i nüfusun yüzde 1'inin elindeydi; bugün, servetin yüzde 60'ı nüfusun yüzde 1'inin elinde. Bu, maliye politikalarından dolayıdır arkadaşlar. Bunu tersine çevirmemiz gerekiyor.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Nereden bu rakamlar?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu, Credit Suisse'in araştırması. Siz de araştırabilirsiniz arkadaşlar bunu.
Bakın, arkadaşlar, bunu tersine çevirmek maliye politikalarının işidir. İvedi gelir vergisi reformuna ihtiyaç var.
İkinci önerimiz, servete duyarlı vergilendirmedir arkadaşlar. Bakın, bu yüzde 60'lık serveti tersine çevirmemiz lazım; bu olamaz, nüfusun yüzde 1'i servetin yüzde 60'ına sahip olamaz. Servete duyarlı vergilendirme... Düşünün, emlak vergisinde 1 konutu olandan da aynı vergi oranını alıyoruz, -benim bildiğim 5 bin tapusu olan insan var bu ülkede arkadaşlar- 5 bin konutu olan var, aynı vergi oranını alıyoruz. Asla bu servet orantısı değişmez. Oysa demokratik ülkelerde gelir ve servete orantılı vergilendirmeyle sosyal adalet, vergi adaleti sağlanır.
Üçüncü önerimiz Sayın Bakan, rant vergisi, yıllardır söyledik. "Rantın bol olduğu dönemlerde gelin rant vergisi çıkaralım. Bir imar çıkarılıyor bir yere, 10 liradan 100 lira oluyor, bunun vergisini alalım, tüyü bitmemiş yetime aktaralım." dedik.
Dördüncü önerimiz, yurt dışı vergi cennetleri Sayın Bakan, Man Adası, Panama, Malta; Sayın Bakan, size önerim buralara vergi dairesi açın. Bakın, Türkiye'de vergi dairesi açmanıza gerek yok, lütfen gidin Malta'ya, Panama'ya, Man Adası'na vergi dairesi açın; inanın, benim tahminim oralarda 300 milyar dolar var, tahminî olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının 300 milyar doları var ve vergilenmemiş kaynaklar. Vergilenmiş olsa vergi cennetlerine gitmezler. Oradan alınabilecek 50, 60, 100 milyar dolar vergiyle bu ülkenin yoksullarına hayat verebiliriz, okullarımızı, eğitimimizi, her şeyimizi iyileştirebiliriz Sayın Bakan.
Gelin bu bilgi paylaşımı yasasını bir an önce devreye sokalım, 2019'da devreye sokmayı planlıyordunuz. Sokacak mısınız bilgi paylaşımını? Bu bir.
İkinci de bu vergi cennetlerine gidip o anlamda ofisler açıp gerekli müdahaleyi yapacak mısınız? Bu soruyu hassaten soruyorum, cevap vermenizi bekliyorum.
Sayın Bakan, önerilerimiz bunlar.
Bir de vergi afları konusundan vazgeçeceğinizi söylemiştiniz Sayın Bakan. Şimdi, siz bunu ifade ettiniz ama Sayın Maliye Bakanı Naci Ağbal da 3 sefer dedi ki: "Bu son vergi affı." İnanın dört yılda 5 vergi affı çıkardık, biliyorsunuz. Sayın Maliye Bakanı Ağbal her seferinde dedi ki: "Bu son." Altı ay sonra bir daha geldi. "Bu son." dedi, altı ay sonra bir daha geldi. Ne oldu Sayın Bakan? Bu vergi ahlakını yok etti. İnanın, bakın, ne yapıyor, biliyor musunuz, piyasadaki insanlar; eski taksitlerini ödüyor -bunu görüyorsunuzdur belki kalemlerinizde- yeni taksitlerini yine beklemeye almış durumda, yeni ödemelerini. Niye? Piyasada sıfır faizli bir kredi var Sayın Bakan. Sizin faizler kaç piyasada; 25, 28, 30. Sıfır faizli kredi nedir? Vergi. Sıfır faizli. Beklet vergiyi, bir yıl sonra vergi affı çıksın, bir yıl boyunca sıfır faizli kredi sana, buyur. Sayın Bakan, piyasa tekrar bu beklentiye girmiş durumda.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan, ödeme yapmazsa bozulur, aftan yararlanamaz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Benim önerim, ivedi olarak bu beklentiyi kırmanız. "Bakın, bir daha vergi affı yok." şeklinde net bir şekilde demeniz; beklentisine girilmiş durumda. Önerim de vergi ombudsmanlığını çıkarmanız. Vergi ombudsmanlığı yani vatandaş gidecek ombudsmana -tarafsız bir şekilde- "Arkadaş, ben dara girdim." diyecek. Ombudsman bakacak, uygunsa vergisini yapılandırsın ama genele teşmil ettirilecek bütün düzenlemeler vergi ahlakını yok ediyor Sayın Bakan.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Cari ödemeleri yapmazsa bozulur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, bir müsaade edin. Basın, size de söz verir Başkan. Siz bir basın, size de söz verir.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Düzeltmek için söylüyorum, cari ödemeleri yapmazsa bozulur, aftan yararlanamaz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, değil arkadaşlar, bozulmuyor, bozulmuyor arkadaşlar.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bozuluyor ya.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bozulmuyor arkadaşlar, bozulmuyor arkadaşlar, eski taksitlerini ödüyorlar, yenilerini ödemiyorlar.
BAŞKAN - Mali müşavirdir, sen değilsin mali müşavir yani her şeyi bilme.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - 1 konutu olan da vergi ödemiyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, şimdi, 1994 krizinde büyük bir hata yapılmıştı, bu faiz oranlarının baskılanması sonucu büyük bir döviz krizi yaşamıştık. Elbette bir ülkede faizlerin düşük olmasını herkes ister, her siyasetçi ister çünkü bu yıl 65 milyar lira olan faiz harcaması belki daha üste çıkacak, gelecek yıl 117 milyar TL'ye yükselecek ve bu tercihten dolayı daha az okul, daha az hastane yapacağız. Bunun düşmesini hepimiz istiyoruz ancak geçen hafta hazine ihalelerini iptal ettiniz veya çok düşük satış yaptınız ve hazine ihaleleri dışında yurt dışından 1,5 milyar dolar borçlandınız. Bunu, benim bildiğim, Merkez Bankasına götürüp TL'ye çevirdiniz ve bu çerçevede ödemeleri yapıp maaşları ödediniz. Faizleri baskıladınız Sayın Bakan. Bu tehlikeli bir oyun. Önemli tabii ki faizlerin düşmesi ama tehlikeli bir oyun. Yani dozu kaçarsa tekrar piyasada başka beklentilere yol açıp 1994 benzeri yeni ataklara yol açabilir.
Mesela dolar 5,30'a düştü, bu ne kadar iyi bir şey, tartışalım. Yani yıl başında 3,80; şimdi yüzde 40 yükselmiş durumda, üretici enflasyonu yüzde 46. Yani belli bir dozu aştıktan sonra düşüşte ihracatçının tekrar feveran ettiği günlere doğru gidebiliriz. Düşmesi elbette iyi ama doz. Veya faizin baskılanması elbette iyi ama nasıl baskılandığı, hazine ihalesinin iptali, Merkez Bankasındaki paranızı çekip bunu kullanmanız, Merkez Bankası hesabınızı sıfırlamanız ne kadar güven verir? Gün gelir bunlar yeni ataklara yol açabilir. Bu anlamda, "Yurt dışından dolar alayım, Merkez Bankasına parayı koyayım, TL alayım, piyasaya vereyim." acaba dezenflasyonist bir politika mıdır? Bu anlamda, bunların hepsini değerlendirmemiz gerekiyor.
Bakın, 1994'te Sayın Çiller bu oyunu oynadı, yanlış yaptı. Umalım ki Sayın Maliye Bakanı aynı hatayı yapmaz.
Değerli arkadaşlar, konuşmamın sonunda şundan bahsedeceğim: Şimdi, Sayın Bakan rakamlardan bahsediyor, işte şu kadar açık, bu kadar fazla, cari denge, cari fazla... Değerli arkadaşlar, cari açığın da bütçe açığının da ülkedeki ekonomik küçülmenin de en büyük sebebi demokrasi açığımızdır. Konuşmamın sonunu da tekrar buna ayıracağım. Siz "Tekrar, tekrar." deyin, ben bunu 50 kere tekrar edeceğim çünkü büyük bir demokrasi açığımız var. Demokrasi krizi, Sayın Bakan, benim tahminime göre ekonomik krizi büyütmüştür. Ülkemizin algısı noktasında, bakın, rakamlardan soğuk olarak söylüyorum, yeni hamleler yapmazsak yani Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde yeni hamleler yapamazsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, son cümlenizi alayım, buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
...yani Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 113 ülke içinde 101'inciliğe devam edersek, demokrasi kalitesi liginde 41'inci sırada, sonunculuğa devam edersek, basın özgürlüğünde sonlarda olmaya devam edersek kısa vadeli para gelir, bunlar kaynar paradır, kârlarını alıp giderler ama ülkeye yatırımcı gelmez.
Sayın Bakan, bakın, bir oyun da oynanıyor, bu konuda sizi uyarmak istiyorum: Tam, mesela AB Liderler Zirvesi öncesi geçen sene Af Örgütü üyeleri bir anda Büyükada'dan alınmıştı, "darbeciler, bilmem ne" diye manşetler atılmıştı. Rahip Brunson ajandı, teröristti, uçağa bindirilip gönderildi. Deniz Yücel ajandı, teröristti, uçağa bindirilip gönderildi günler öncesinden belli bir şekilde. Bütün bunlar bizim demokrasi kalitemiz ve hukuka güven açısından büyük yaralar açtı.
Sayın Bakan, Osman Kavala'yla ilgili de Hükûmetin başı Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Ya, arkadaş, o ajandır, teröristtir, şudur budur. Soros'la görüşmüş." diyor.
Bakın, ben size yalnızca bir örnek vereceğim: Danışmanım şu baskıyı yapmak için sabah 3 tane matbaaya, baskıcıya gitti, basmadılar, biliyor musunuz, 3 matbaa basmadı. Ülkemizin hâlini düşünün. Ya, ben bir milletvekili olarak diyorum ki: "Şunu bas." 3 matbaa basmıyor.
Bakın, Sayın Recep Tayyip Erdoğan dedi ki: "Gezi olaylarının finansörü Osman Kavala içeride. Arkasında kim var? Macar Yahudisi Soros."
Şimdi, 2003 yılında şu fotoğraf var, bakın, burada kalitesiz, niye çünkü bastıramadım yani matbaalar basmıyor, baskıcılar. Burada 2003 yılında Sayın Cumhurbaşkanı seçimi kazandıktan sonra Davos'ta Soros'la görüşüyor. Yanında kimler var? Ömer Çelik ve Egemen Bağış var. Ve diyor ki ona -o Açık Toplum Vakfı, biliyorsunuz- "Türkiye'nin açık toplumu biziz, bizi destekleyin." Onlar da diyorlar ki: "Tamam, destekleyelim." Bir grup kuruyorlar ve diyorlar ki: "Arkadaş, biz Türkiye'yi destekleyeceğiz, Türkiye AB'nin üyesi olsun." diye lobi yapıyorlar ve Türkiye gerçekten büyük bir rüzgârı arkasında yakalıyor. Ya, arkadaşlar, demokratik bir Türkiye'nin önemini anlatıyorlar. Türkiye'nin bir hikâyesi oluşuyor. Demokrasi adımları atılıyor, ekonomi de iyileşiyor. Ya, Soros'la görüşmek hani, böyle bir suçsa... O gün suç değildi, tabii ki değil, bugün de değil. Neden Cumhurbaşkanı böyle bir şey söylüyor yani Soros'la görüşme konusunda kendisinin görüştüğü bir şekliyle? Bakın bir örnek daha...
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Son cümlemi söylüyorum.
Bakın, şöyle: Star TV, havuz medyasından bir TV, hepsi aynı şeyi yapıyor, Star Gazetesi: "Gezinin finansörü Osman Kavala başkanı olduğu vakfın finansmanının Avrupa Birliği adı altında geldiğini itiraf etti" diye "tweet" atıyor, manşet atıyor arkadaşlar. Ya, Sayın Bakan, siz Bakanlık olarak AB'den fon almıyor musunuz? Alıyorsunuz, biliyorum, projeler yapıyorsunuz, alıyorsunuz. İçişleri Bakanlığı Sayın Süleyman Soylu almıyor mu? Alıyor. Bütün bakanlıklar, bütün belediyeler alıyor, Osman Kavala da sivil toplum faaliyetlerinde projeler yazmış ve AB'den fon almış. Bunu kriminalize ediyorsunuz.
BAŞKAN - Teşekkür ettim Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitirdim arkadaşlar.
Bu anlamlarda, bakın, bu adımlar ülkemizi aşağı çekiyor, bir el ülkemizi aşağı çekiyor ve ülkemiz anlamında bu operasyonları yapan isim de benim bildiğim, arkadaşlar, Sayın Süleyman Soylu. Ya, bütün bu operasyon anlamında Sayın Süleyman Soylu ülkemizin demokrasisi açısından en büyük tehdittir ve attığı her adım geri tepmiştir.
BAŞKAN - Sayın Paylan, dönüp dönüp aynı şeyi söylüyorsunuz, kabul edilebilir tarafı yok.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bizim "hain, ajan, terörist" dediklerimiz sonra utançla yargı tarafından bırakılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu anlamda da Sayın Bakan, demokrasi krizinin sebebi...
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir saniye, bitiriyorum.
BAŞKAN - Son. "Bir dakika, bitiriyorum." değil, bitti.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ekonomik krizin sebebi, demokrasi krizidir Sayın Bakan. Ekonomik programınızın başarısı da ona paralel yürüyecek bir demokrasi programının olmasından geçer. Bu olmadığı sürece ekonomik programınız geçici olarak yurt dışında sağlanan olumlu havayla olumlu gibi gözükür, yarın yeni bir fırtınayla çok daha ağır bir bedelle karşı karşıya kalırız.