KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görevimiz kanun yapmak, yasama yapmak...

(Bu bölümde ses kayıt sisteminde arıza meydana gelmiştir)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tekrar başlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, hepimizin görevi -biraz önce anlatmaya çalıştığım gibi, sözlerime başladığım gibi- yasama yapmak, bunun için seçildik. Yaptığımız iş de kutsal bir görev, hepimiz en iyi şekilde bu görevimizi yerine getirmek durumundayız.

Değerli arkadaşımız Ziya Bey -sağ olsun- böyle bir çalışma yapmış, getirmiş. "Erkler ayrılığı erklerin birbirine küsmesi demek değildir." dedi, muhakkak ki öyledir. Biz yeni bir hükûmet sistemine geçtik, bu yeni hükûmet sisteminde özellikle yasama, yürütme ve yargının birbirinden daha net bir şekilde ayrılması ilkesi söz konusuydu. Referandum sırasında, referandum öncesinde Meclis görüşmelerinde falan hep bundan bahsedildi. Yalnız, şöyle bir durum söz konusu: Yasa çıkarmak tabii ki idarenin ihtiyaçlarına binaen olur. Bütün dünyada bu böyledir, bütün dünyadaki parlamentolar idarenin ihtiyaçları doğrultusunda yasa yaparlar. İdarenin ihtiyacı olmayan bir yasayı kolay kolay meclisten geçirmek mümkün değildir, hiçbir meclisten geçirmek mümkün değildir. İhtiyacı belirleyecek olan da idaredir fakat yasanın nasıl olması gerektiğine nihai kararı verecek olan da yasama organıdır, parlamentodur ve bu yasanın uygulanmasını işin mali boyutuyla, siyasi boyutuyla denetleyecek olan da parlamentodur.

Tabii ki birbirlerine küsmezler ama Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde söylenen şuydu: "Hiçbir şekilde yürütme organı Meclise gelemeyecek, Meclis o tarafa gidemeyecek; ilişkileri kesinlikle kesilmiş olacak, daha önceki birlikte çalışma, irtibatlı çalışma söz konusu olmayacak." Erklerin birbirinden ayrılması bu demek değildir, temas etmemeleri değildir. Biraz önce Sayın Başkan zorda kaldı, siz de benzeri bir şekilde ifade etmeye çalıştınız: "Bakanlıkları dolaştık; ihtiyacı olan şeyleri, her bakanlık kendisiyle ilgili ihtiyacı söyledi, bir torba kanun oluştu." Böyle bir şey yok. Bu, bir anlamda hepimizin aklıyla alay etmektir. Böyle bir sistem söz konusu olamaz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bu iflasıdır. Daha önceki sistemde ne vardı? Buraya geliyordu idarenin sorumluları, bakanlar, kendilerinin ihtiyacı olanları anlatıyorlardı, siyasi sorumlu olarak anlatıyorlardı. Şimdi değerli arkadaşımız burada, o anlamda, idareyle ilgili bir sorumluluğu olmadan bu kanunları çıkarmaya çalışıyor ama biz biliyoruz ki arkasında idarenin talebi var, idarenin talebi doğrultusunda bunu yapıyoruz. Torba zaten bundan dolayı oluşmuş. Yani işi...

BAŞKAN - Zaten ne yapacağız? Yasayı çıkarmayacak mıyız?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ya, çıkaracağız da doğru dürüst yapsaydınız bu teklifi, bu düzenlemeyi doğru dürüst yapsaydınız diyoruz. Yani niye hepimizin aklıyla alay ediyoruz, niye bu işi muvazaaya döktük, niye böyle garabet bir hâlde bu işi yapıyoruz? Bakın, arkamızdaki bürokrasi de gülüyor hâlimize, yapılan...

BAŞKAN - Yöntemini söyleyin diyorum, bir şey demiyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Yöntemi şudur: Bu konuşuldu, oturulur bazı komisyonlar kurulur. Burada bütçe için de kesin hesap komisyonunun kurulması lazım, Bütçe Komisyonunun kurulması lazım. Kanunlar yapılırken de muhakkak ki bir İç Tüzük doğrultusunda idare ile bizim nasıl ilişki kuracağımız belirlenir, ona göre yapılır. Şimdi bütün bunlar belli değil...

BAŞKAN - İç Tüzük yaptılar, bütün partiler üzerinde anlaştı. Niye buna ilişkin bir düzenleme yapmadılar?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Nerede anlaştılar?

BAŞKAN - Bütün partiler ortaklaşarak bir İç Tüzük düzenlemesi yaptılar.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ben Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim, bana kimse bununla ilgili hiçbir şey sormadı.

BAŞKAN - Bana da sormadılar.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)- Size Başkan olarak soruldu mu?

BAŞKAN - Bana da sormadılar.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Buradaki Komisyon üyelerinin görüşü alındı mı, buradaki birikim dikkate alındı mı?

BAŞKAN - Masada İç Tüzük görüşmelerini yapan Cumhuriyet Halk Partisinin yetkilileri sizinle görüşmediler mi?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Çünkü öyle bir ortam oluşturulmadı. Böyle bir ortam oluşturulmadı, hiçbir şekilde sorulmadı. Ne İç Tüzük'le ilgili olarak ne de buradaki usulle, esasla ilgili olarak hiçbir şey sorulmadı. Onun için böyle komik bir duruma düşüyoruz, onun için rahatsız oluyorum. Ne olacak ki? Sonuç olarak, çoğunluğunuz var, tabii ki gelir geçer ama burada doğru dürüst, ciddi olarak bir iş yapmamız lazım. Ya "devlet adabı" diye bir şey var "devlet aklı" diye bir konu var "devlet hafızası" diye bir konu var. Biraz ciddi olmamız lazım. Eğer bir şey yapıyorsak, kendimize inanıyorsak, kendimize saygımız varsa bunları doğru dürüst yapmamız lazım, ciddi olmamız lazım. Allah aşkına, bu böyle mi yürür? Uygulamayla ilgili bir sorun varsa, uygun olmayan bazı düzenlemeler varsa bir mevzuat bütünlüğünü koruyarak bazı şeyleri değiştirirsin. Şimdi, burada bunlar yapılıyorsa Ziya Bey, bütün bunlar, bu düzenlemeler yapılıyorsa benim aklıma şu geliyor: Ben de bürokraside bulundum; ya bürokrat korkmuştur, güvenmemiştir, risk almak istememiştir, kanunu çıkarttırmaya çalışmıştır ya da konuyu anlamamıştır, kanun çıkmasını istemiştir. Her iki durum da kötü. Yani burasının bunun için kullanılıyor olmaması lazım. Ya bu konu anlaşılmamıştır, onun için ya da güvenmediği içindir. Bu torba kanunlardan önce bürokrasi yok muydu? Daha önce de bütün bunlar yapılıyordu, siz de bürokraside bulundunuz. Her zaman için çözüm üretilebilir, çözüm de üretilmelidir.

Şimdi, Türkiye'nin ortamına bakın, sıkıntılarına bakın, bir ekonomik krizdeyiz, cumhuriyet tarihinin en yapısal, en derin kriziyle karşı karşıyayız, sıkıntılarımız var. Bununla ilgili olarak yapılması gereken işler var öncelikli olarak. Araya da bunlarla ilgili bazı maddeler de sıkıştırılmış, görüyoruz bunları.

Peki, bütün bunlarla neyi hallediyoruz? Ya, bu yapısal krizle ilgili halledeceğimiz bir şey var mıdır? Bazı pansuman tedbirler getirilmiş. Ama halledilen bir şey yok. Bakın, 2001 krizinde -çok önemli bir krizdi, çok önemliydi- mali sektör yeniden yapılandırıldı, bankacılık sektörü yeniden yapılandırıldı. Çok önemli işler yapıldı. Merkez Bankası özerk hâle getirildi. O tarihte -hatırlıyorum- bir yüksek enflasyon sorunu vardı, yüksek enflasyon sorunu çözüldü; bir kamu borç sorunu vardı, tam anlamıyla çözülmedi ama devredildi şimdiye. Arkasından da bir cari açık sorunu ortaya çıktı, bugünkü noktaya kadar bunları gördük. Peki, şimdi ne olacak? Şimdi, bu 2018 krizinde ne yapılacak, yapılması gereken nedir? Eğer idareyle, yürütme ile yasamanın bütünlüğü varsa, beraber çalışıyorsak bunun gerekçelerini anlayalım, ben de ona göre destek olayım. "Şunları, şunları yapacağız, hedefimiz şunlardır. Tasarruf ihtiyacımız var. Tasarrufları artırmaya yönelik olarak şunları yapıyoruz, şu yasaları getiriyoruz." denir, biz de onun için uğraşırız. Dış finansman ihtiyacı var bu krizde, görüyoruz, böyle bir sıkıntımız var. "Dış finansman ihtiyacını, döviz ihtiyacını karşılamak için şu maddeleri getiriyoruz." denir, ben de arkadaşlarımla beraber buna destek olurum ama böyle bir şey yok, gerekçeleriniz arasında da yok.

Dış kaynağa bağımlı tüketim odaklı bir ekonomi anlayışımız vardı. Bunun değişmesi şarttır, üretime yönelmemiz şarttır, büyüme stratejimizin değişmesi şarttır. Bütün bunları göremiyoruz ama böyle yarım yamalak, ne olduğunu anlamaya çalıştığımız hâlde anlayamadığımız birçok tedbir geliyor. Muhakkak siz de bunların çoğuna katılmamışsınızdır, daha derli toplu olmasını, bütünlük arz etmesini istiyorsunuz ama bunun bu şekilde anlaşılması, 71 maddenin... Ki ben bunların 40 olduğunu söylemiştim. 41 maddenin, sonuç olarak -38 kanun ve 3 kanun hükmünde kararname- 41 maddenin, 41 ayrı kanunun nasıl değerlendirilmesi söz konusu olabilir bu kadar zaman içerisinde? Yani devletle ilgili bir iş yapıyorsak, devlet geleneğimiz varsa, devlet aklımız varsa -ki vardır ama görüyorum ki kesilmiştir- bunların bu şekilde yapılması doğru değil maalesef. Biz, geleneği olan, iyi bir kültürü olan bürokrasiye sahibiz, devlete sahibiz. Bize bunlar yakışmıyor. Çok daha düzgün bir şekilde yapabiliriz biz bunları; siz de biliyorsunuz, çok daha düzgün bir şekilde sonuçlandırabiliriz bunları.

Ama şimdi, şeyde de gördüm, bu zaten alışılmış bir konu: Gerekçelerin hemen hemen hepsi yetersiz yani bürokrasiden gelen gerekçeler yetersiz. Sadece kanunlardaki ifadeleri bir başka anlatımla açıklamaya çalışıyor; gerekçelendirmiyor, gerekçesinin ne olduğunu göremiyoruz, gerekçe yok.

Mesela şeyi söyleyeyim: 22'nci maddenin ben Anayasa'ya aykırı olduğunu, süre ve uygulama yetkisi açısından bir belirsizlik içerisinde olduğunu söyledim. Anayasa Mahkemesine de gideriz biz bu konuda, çok net bir konu. Şimdi, 22'nci maddenin son fıkrası diyor ki: "Finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir gelişmenin..." Yani şu anda bu özellikle çıkarılmış bir maddedir. "Finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir gelişmenin Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi tarafından tespiti hâlinde..." Hangi kritere göre tespit edileceği de belli değil de... "...üye kurum ve kuruluşlarının yetkileri dışında alınması gereken tedbirleri belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkili olup ilgili bütün kurum ve kuruluşlar belirlenen bu tedbirleri derhâl uygulamakla yetkili ve sorumludur." Şimdi -siz de bürokraside bulundunuz, üst düzeyde- bu yetki, süre ve yetki açısından bir sınır tanımıyor, bir.

İkincisi, bu OHAL Kanunu diyordu ki: Güvenlikle ilgili bir sorun, sıkıntı varsa ülkede, OHAL kanunu çıkıyor, olağanüstü tedbirler getiriliyor. Bu, ekonomiyle ilgili olağanüstü tedbirler getiren, bu madde özellikle tam bir OHAL maddesidir, ekonomik OHAL maddesidir bu. Ne olduğu belli değil, ne yapılacağı belli değil, her şeyi yapabilir buna göre. Böyle bir yetki olmaz mesela. Bu birçok yetkiyi de Cumhurbaşkanına atmaktır, sorumluluğu atmaktır aslında. Devlet denen bir organ varsa devlet birlikte çalışır, ekip olarak çalışır; geçmişten gelen birikimiyle, devlet aklıyla, devlet hafızasıyla beraber çalışır, sorumluluğu bir başkasına atmaz. Ama burada bu sorumluluğun atılması var, ekip çalışması da yoktur. Bütün, Anayasa'ya aykırı bir şekilde, yetkinin bir tarafa gönderilmesi "Ne yaparsan yap." demektir bu, sorumluluğu da beraberinde atmaktır.

Buna benzer birçok madde var. Yani sonuç olarak biz bir çözüm arıyorsak sıkıntılarımıza, şu andaki ekonomik krize, devletin içinde bulunduğu, düçar olduğu sorunlara, bu anlayışla bunları yapamayız, düzeltemeyiz. Maddelere geçtiğimizde göreceğiz. Birçoğuyla ilgili tabii ki destek olmaya çalışacağız, olacağız ama gerekçelerini anlamakta da zorluk çekeceğiz.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.