KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli üyeler, değerli bürokratlar; şimdi, şöyle bir şey var, biraz terminolojiyle ilgili de sıkıntımız var. Bakın, İslam'la üniversite arasında kurulan ilk ilişkiler esasında İslam ekonomisi gibidir. Ama bugün "İslam ekonomisi" diye bir kavramın yanlış olduğu konuşuluyor. Çünkü yani karşımızdaki Hristiyan ekonomisi değil. Bunu konuşuyoruz biz akademik dünyada. "İslam ekonomisi" diye bir şey yok. İslam dininin kurallarına da dikkat eden birtakım teoriler var. Mesela buna zaman zaman "ahlak ekonomisi" diyorlar, "moral economics" "ethic economics" diyorlar. Yani özellikle şunu söylüyorum: Bakın, çok hızlı ve dolayısıyla da yanlış işler yapıyoruz. İslam ve bilim... İslami bilim olur mu? Olmaz. İslami teknoloji de olmaz. Bilim, bilimdir; teknoloji, teknolojidir. İslami bilim... Ha, bir çalışma yaparken, İslam kurallarına dikkat edersiniz.

Şimdi, bakın, ahlak, dinler üstüdür. Bütün dinler ahlakı tamamlamak için vardır. İslam da bunun için var. Nasıl İslam dinler üstüyse, şimdi, "bilim" diyorsak buna başka bir şey diyelim.

Burada, bakın, değerli arkadaşlar, İslam'ı sıradanlaştırıyoruz. Türkiye'de... Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum, saygıdeğer İzmir milletvekili arkadaşımız, Türkler "Muhammed" ismini kullanmazlar biliyor musunuz? Son yirmi yılın unsurudur, otuz yılın. Neden kullanmazlar? Çünkü onu tek bırakmak isterler. Onun üzerinden hakaret olmasın, "Ya, bu Muhammed hırsız" "Bu Muhammed yalancı" "Bu Muhammed şöyle, böyle..." denmesin diye Türkler, sadece İslam dünyasında Türkler "Muhammed" ismini "Mehmet" yapmışlardır, "Mehemmed"dir, "Mehmet"tir. Son zamanların modasıdır Muhammed, yoksa daha Müslümanlaştığımız için değil. Kapandıkça bunlara geri döneriz.

Bakın, ben size Osmanlı'nın ilk 5 padişahını sayayım: Osman, Orhan, Murat, Yıldırım veyahut da Yavuz; sonları sayalım arkadaşlar, Vahdettin, Abdülhamit, Abdülmecit, Abdülaziz. Bunlar bu isimlerinden dolayı başlardakilerden daha mı Müslüman? Hayır. Geri giderseniz kapanırsınız, bu kapanma bize yakışmaz, bize düşmez; biz meydan okuyucu bir milletiz, meydan okuyucu bir dinimiz var, bilimin evrensel olduğunu bilen bir dinimiz var, teknolojinin evrensel olduğunu... Bakın, Aziz Sancar, Amerika'da o laboratuvarlarla, o eğitimle buluştuğu için o zihniyet Nobel aldı, biz o zihniyetle buluşturmazsak adına ne dersek diyelim. Vallahi billahi, bakın, samimi söylüyorum, kendimize az gelişmiş ülke ve insanı muamelesi yapıyoruz, kendi kendimize, yoksa bu meselenin laiklik veyahut da şey açısından hiç... Bilim açısından tartışmak lazım. Kendimize niçin bunu yapıyoruz? Bunu kuracaksak Antep'e bilim ve teknoloji üniversitesi kuralım, kuracaksak Antep'e İslami ilimler veya İslami araştırmalar üniversitesi kuralım, bunda bir beis yok. Vallahi gecekonduya döndük üniversite olarak, her şey var, torba yasaya döndük. İmam-hatip, fen, bilim, teknoloji; hepsini bir torbaya koyduk, bunlar doğru şeyler değil. Bu milletin kodlarını anlayarak gitmek lazım. Fatih Sultan Mehmet olsaydı bu üniversiteyi kurmazdı, bakın, bu üniversiteyi kurmazdı, onun kuracağı üniversite de bütün dünyanın gıpta ettiği bir üniversite olurdu. Lütfen, rica ediyorum, ben teklif sahibinden de rica ediyorum; Sayın teklif sahibi, Sayın Altunyaldız Beyefendi, rica ediyorum yani bundan bizi kurtarın. Yani bunu bizim kendi kendimize bu muameleleri... Yani Suudi Arabistan muamelesi yaptırmayın bize, Malezya muamelesi yaptırmayın. Temel sorun bu, yoksa kuralım bir bilim teknoloji üniversitesi, Antep'e her şey yakışır. İslami ilimler akademisi kuralım, İslam'ı araştırmalar merkezi kuralım, bunların hepsini kuralım.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Aziz Sancar bilim ve teknoloji üniversitesi...

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Evet, kuralım bunu, bunu getirin lütfen.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Siz bunu yaparsanız, bakın, Antep'e, Türkiye'ye ve kendimize Mısır, hatta Mısır demeyeyim, Bahreyn muamelesi yaptırırsınız. Lütfen, rica ediyorum, ben hakikaten... Bakın, Batı'da -İslam ekonomisini ben Abdullah Gül'den dinlemiştim, bu konuda en çok çalışan insanları ziyaret ettim ben, bu konuyu biraz konuşmuştuk zamanında- mesela İngiltere'dir, Londra'dır İslam ekonomisinin şu sıralar konuşulduğu ve tartışıldığı merkez. Bunu niçin gündeme getirdim biliyor musunuz? Çok sayıda üniversitede Türkiye'de İslam enstitüleri kuruldu yani YÖK bazı güzel işler yapıyor; her şeyi berbat etmiyor tabii, çok şeyi berbat ediyor ama güzel işler de yapıyor. Bu enstitülerde çok güzel işler yapıyor YÖK. Bu, ihtisaslaştırıyor. İslam ekonomisi enstitüleri kuruluyor; bu, yanlış. Bunun yanlış olduğu bizzat Müslüman bilim adamları tarafından bugün konuşuluyor çünkü "İslam ekonomisi" dediğinizde yanınıza bir ilahiyatçıyla beraber dolaşıyorsunuz. İslam'ın ekonomisi, bu, ahlak ekonomisidir; "moral" veya "ethic" ekonomisi, siz biliyorsunuz bunu. Ya, bu konuda, bakın, gelin, kiminle istişare yaptıysanız geri dönelim, bu konuya burada bir ara verelim yani bu maddeyle ilgili, bu isimle ilgili bir mutabakat sağlayabilirsek böyle yapalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Bir şey söylemeyecek misiniz? Lütfen arkadaşlar, bu, siyasi bir mesele değil.

MADDE 17- 4/11/1983 tarihli ve 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun 6 ncı maddesinin başlığına "Genel" ibaresinden önce gelmek üzere "Milli Güvenlik Kurulu" ibaresi eklenmiş ve birinci fıkrasında yer alan "özel kanunu ile diğer kanunlarda" ibaresi "ilgili mevzuatta" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - 17'nci madde üzerinde görüşme açıyorum.

Sayın Altunyaldız, 17'nci madde üzerinde bir açıklama yapar mısınız?

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, buna bir cevap vermeyecek mi? Müzakere etmeyecek miyiz?