KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, demin bu maddeyle ilgili konuşurken Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti başkanı olmasının doğru olmadığına dair bir cümle söyledim ve bunu da Cumhurbaşkanının bizatihi kendi tutumundan kaynaklanarak uzun bir zamandan beri Türkiye'de kutuplaştırıcı politikalar uyguladığını söyledim.

Şimdi, tabii, bilenler biliyor, isteyenlere de ben bu çalışmaların bir dökümünü de veririm bakın, Yaşar Vekilim. BİLGESAM diye -devlete de yakın bir kuruluştur bu- Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezinin yaptığı bir çalışma, 2014'le ilgili yaptığı bir çalışmada çeşitli sorular soruyorlar ve cevaplar alıyorlar. Ben tabii çok ayrıntısına girmeyeceğim. Sadece şöyle bir soru mesela: "Bir Kürt'le evlilik yoluyla akraba olmayı problem olarak görür müsünüz?" sorusunun cevabı olarak yüzde 34 "Görürüm." diyor veya "Bir Alevi'yle evlilik yoluyla akraba olmayı problem olarak görür müsünüz?" diye soruyorlar, yüzde 30 çıkıyor. "Bir Alevi'nin Başbakan ya da Cumhurbaşkanı olmasından rahatsız olur musunuz?" diye soruyor, yüzde 21 çıkıyor. "Bir Kürt'ün Cumhurbaşkanı olmasını nasıl karşılarsınız?" diye soruluyor, yüzde 30 çıkıyor. Şimdi, bunlar şunu söylüyor arkadaşlar: Anlatmaya çalışıyorum ama hakikaten yani herhâlde anlatamıyorum, kendimde suç buluyorum. Ama Türkiye toplumu, maalesef, bu anlamıyla bölünmüş bir toplumdur. Bir anlamda, cumhuriyeti kuranların bu topluma giydirdikleri gömlek olmamıştır yani ortak bir kimlik üretmek başarılamamıştır. Başarılamadığından dolayı sizler varsınız. Sizler derken daha önceki sizleri kastediyorum çünkü ben sizleri tanımakta zorlanıyorum Adalet ve Kalkınma Partisi olarak. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi esas itibarıyla devletçi politikalara ötekileştirilmiş bir Türkiye toplumunun bir kesimi olarak itiraz eden ve o nedenle de siyasette başarılı olan bir siyasetti. Ama görüyorum ki şimdi siz inanılmaz bir şekilde, hakikaten -demin söyledim, duymayanlar vardır- bir Sovyetler Komünist Partisi hâline geldiniz. Hakikaten, tuhaf bir şey ama öyle yani ve Sovyetler Birliği inşa ediyorsunuz neredeyse.

Şimdi, dolayısıyla da buradan şunu söylemeye çalışıyorum: Arkadaşlar, bütün meselemiz şudur: Her ne kadar benim partime "bölücü parti" vesaire gibi laflar edilse de yani bunları çok ciddiye almıyorum ben tabii ki çünkü bölücülük meselesi bağlamında baktığımız zaman, kusura bakmayın ama Adalet ve Kalkınma Partisinin özellikle 2011'den sonraki politikalarına bakın, hepsi kutuplaştırma üzerinedir çünkü kutuplaştırma Sayın Cumhurbaşkanına kitlesini konsolide etmek imkânı vermiştir ve etmiştir de başarılı da olmuştur. Ama bu başarı toplumun kutuplaşmasıyla sonuçlanmıştır.

BAŞKAN - Bunu Sayın Erdoğan için mi söylüyorsunuz yani?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Evet, evet, Sayın Erdoğan için söylüyorum, evet. Bunu dilediğiniz zaman, dilediğiniz şeyde...

BAŞKAN - Sizin oradan öyle görünüyor demek ki.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Evet, böyle görülüyor tabii.

Yani bırakın onu, şunu da söyleyeyim size: Yani ben yeni milletvekili olmuş bir insanım, bugün Parlamentoya bakıyorum, Genel Kurulun tavrına bakıyorum, buraya bakıyorum, Allah aşkınıza, biz eğer toplumun yansımasıysak birbirimizi dinlemiyoruz, birbirimizi anlamaya çalışmıyoruz. Yani kaç defa söyledim, biz azınlığız, muhalefetiz, tabii ki görüşlerimizi söyleyeceğiz, size ayna tutmaya çalışıyoruz diyoruz ama siz sürekli itiraz ediyorsunuz. (Gürültüler)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Siz de öyle.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bir dakika, bir dakika... Cümlem bitsin, müsaade edin.

BAŞKAN - Sayın Paylan eder, Sayın Katırcıoğlu itiraz etmez, onun için şey yapmayın, evet.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Şimdi, bir Cumhurbaşkanına böyle bir yetki veriyoruz fakat Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir partinin başkanı olduğu gerçeği üzerine yapıyoruz bunu. Ben de diyorum ki insanız yani Cumhurbaşkanı da insan. Dolayısıyla da kendine sempatik bulduğu veya kendine yakın bulduğu belediyeleri destekler ve yakın bulmadıklarını desteklemezse ortaya çıkacak adaletsizliği nasıl çözeceğiz?

BAŞKAN - Başbakan da bir parti genel başkanıydı.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ama şimdi bakın, aynı şey...

BAŞKAN - İlk kez gelen bir uygulama değil ki.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Nasıl değil? Ya, Cumhurbaşkanlığı bu yani toplum...

BAŞKAN - Yardım ödeneği değil ki denkleştirme ayrı, yardım ödeneği ayrı.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Hayır ama Sayın Başkan, Cumhurbaşkanlığı cumhurun başkanlığıdır. Cumhura biz de dâhiliz.

BAŞKAN - Bırakın da uygulamada görün canım.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ama öyle demiyor işte, Allah aşkınıza yapmayın. Cumhurbaşkanı kaç defa söyledi, "Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar, şöyle, böyle." dedi. Yani bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin çıkışında böyle bir söylem yoktu arkadaşlar. Onun için ben sizleri kınıyorum. Çünkü gerçekten de aslınıza dönmeniz lazım. Siz bir itiraz hareketiydiniz ama şimdi bir biat hareketi hâline geldiniz, kusura bakmayın.

Benim söyleyeceklerim bu kadar.