| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 04 .11.2014 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Değerli Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkan Yardımcısı, Kamu Denetçiliği Kurumunun Değerli Başkanı, Sayıştay Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe görüşmelerinin ikinci günündeyiz. Tabii, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi burada son derece anlamlı. O nedenle demokrasilerde sacayağı dediğimiz yasama, yürütme, yargı erklerinin yani güçler ayrılığı ilkesinin demokrasinin belkemiğini oluşturduğu hepimiz tarafından biliniyor ama hepimiz yine biliyoruz ki geçtiğimiz dönemlere kıyasla baktığım zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin giderek bilerek ve isteyerek itibarsızlaştırılmak istendiğine tanıklık etmekten büyük üzüntü duyuyorum. Bunu nereden çıkartıyorum? Hem 22'nci dönemde hem bu dönemde Parlamento çalışmalarından, Parlamentodaki yaklaşımlardan, gerek Meclis Başkanının, Başkan vekillerinin ve yöneticilerin tutum ve davranışlarından ve yasama organının çalışmalarından tutun ilişkilerine kadar her şey ne yazık ki kötüye gidiyor. Tabii, bu da ister istemez bütçe gibi bir konuda gündeme getirilmek zorunda kalınıyor. Başka da imkân yok. Çünkü Büyük Millet Meclisi Başkanına sorulan sorulara zamanında yanıt verilmiyor ya da yürütme organının başı korunacak bir biçimde sorular geri çevriliyor. Bu yakışmıyor.
İkincisi, "temel kanun" diye bir kavram yaratıldı son yıllarda. Birbiriyle ilgisi olmayan, Meclis İç Tüzüğü'ne de uymayacak şekilde -arkadaşlar da biraz evvel bahsettiler- mesela en son torba kanunda 70'den fazla kanun onun içine yerleştirildi ve adına da "temel kanun" denildi.
BAŞKAN - Yok, 70 değil.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - 44, 44...
İZZET ÇETİN (Ankara) - 44 değil, 66'sı vardı zaten. O iddia, buradaki görüşmeler... Meclisteki sayıdan haberin yok.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Hadi 44 olsun, kurtarıyor mu?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Hadi o 15 olsun, 15 olsun, birbiriyle ilgisi olmayan. Adına da torba kanundan sonra "temel kanun" denildi. Buna Meclis Başkanının muhalefet milletvekili gibi yakınarak "Bir daha olmayacak." demesi, Başbakanın da -inşallah sözünde durur- bu olaydan rahatsızlık duyduğunu belirtmesi -yeni Başbakanın- gelecek açısından umarım iyi olur diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın Çetin, yani ben ümitlerinizi kırmayayım ama İç Tüzük hallolmadan torba kanun meselesinden vazgeçmek çok zor.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Siz vazgeçmezsiniz tabii canım işinize öyle geldiği için. Havuzlarda para birikmesi o kanalla oluyor, onları aklama o kanalla oluyor, başka ne kadar ne var ne yok her şeyi onun içerisinde gizlemek mümkün oluyor.
BAŞKAN - Aşağı ineceğim ben Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bunun dışında, değerli arkadaşlar, bakınız, Mecliste şimdiye kadar hiç olmadık biçimde -bunları burada gündeme getirmek bile doğru değil belki ama- burada bir kamu görevlisinin dışarıdaki bir restoranına yemek taşıdığı bir dönemden geçiyoruz. Yani balık baştan kokar diyoruz ya, yukarıdan aşağıya kadar inmiş, Meclisin yemeğine kadar tenezzül edilmiş.
Bir başka konu: Burada görev yapan polisler görev süreleri dolmadan bir başka yere gönderildiler. Yani paralel yapı mıdır? Dün beraber uzun ince bir yolda birlikte yürüdüğünüz insanlarla bugün hesaplaşma yeriniz Büyük Millet Meclisinde görev yapan kamu görevlileriyle mi olur arkadaşlar?
BAŞKAN - Ne zaman oldu?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Araştırın, Meclis Başkan Vekili bilir herhâlde, sen bilirsin.
Bir diğer konu, değerli arkadaşlar, bir diğer konu: Şimdi, Soma'da 301 madencinin ölümünden... Ve Ermenek'teki 18 madencimizin daha akıbetleri belli değil. Biraz evvel Sayın Zozani de belirtti, Afşin Elbistan'dakiler unutuldu. Acı acıyı unutturuyor Allah başka acı vermesin milletimize ama.
Hakikaten, AKP iktidara geldiği 2000'li yılların başında, yani 2005 yılında... Siz gelmeden Mecliste bir tek 4/C'li çalışan yoktu. 2005'te 68 kişiydi bu sayı, bugün geldiğiniz noktada şurada taşeron firmalardan hizmet alımı yöntemiyle çalıştırılıyor. Taşerondan hizmet alan bir kurum, yasa yapan bir organ yasa yapıp burada eğer emek sömürüsü yapıyorsa iş cinayetlerinin sorumlusu da bu Meclisin Başkanıdır, yardımcılarıdır, milletvekilleridir. Hepimiz sorumluyuz bu cinayetlerde çünkü örnek olduk. Burada başladık taşeron çalıştırmaya, sistemi kurmaya ki şaibeleri var. Bu konudaki duyumlarımın yanlış olmasını dilerim. Yani eğer bir de burada Başkanlık ya da başka görevlerde bulunanların akraba ya da yakınlarının şirketleriyse hizmet alınan şirketler, artık yasama organın da bazı şeylere bulaştırılmış olması son derece rahatsız eder.
Değerli arkadaşlar, Meclis Başkanlığıyla ilgili bir konuya daha değinmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, bakınız, yeni Cumhurbaşkanı "Meclis iradesini yok sayan bir kişi veya parti en başta kendisini inkâr etmiş demektir." diyor idi. Doğru, altına hepimiz imza koyarız bu cümlenin ama Meclisin oluşturduğu bir komisyona -ki komisyon ayaklarına gitmelerine rağmen- 17 Aralık ve 25 Aralıkta o yolsuzluklara, havuzlara adı karışan Rıza Sarraf ve Bakanın oğlu Barış Güler kendilerine ifade vermiyorsa, Meclisin gönderdiği komisyonu tanımıyorsa Meclisin itibarını korumakla görevli olanları göreve davet ediyorum. Yani bu kadar, Meclisin itibarsızlaştırıldığı bir dönemi daha bu Meclis yaşamadı. Yani millet iradesini namusu bilerek yola çıktığını söyleyeceksin ki millet iradesini temsil eden kurumdur Büyük Millet Meclisi, yasama ve denetim görevi yapar millet adına ama hırsızlar bunun içinden çıkan komisyona ifade vermez, onu tanımaz, Meclis Başkanı da sadece benim gibi, bizler gibi, vatandaş gibi dinler. Yani hesap vermesi gerekenler cevap bile vermiyorlar Meclisi muhatap alıp. Buna mutlak suretle Meclis Başkanından müdahale etmesini beklerdim. Tabii, şimdi, değerli arkadaşlar, bakıyorum, bir taraftan Meclis bütçesi, diğer taraftan biraz sonraki bölümde görüşeceğiz, Başbakanlık bütçesinde bu dönem azalmalar var. Yani bu herhâlde iyi bir şey gibi geliyor ilk etapta ama bir bakıyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde -arkadaşlar da söyledi- yüzde 99'luk bir artış söz konusu. Şimdi, baktığım zaman, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlık döneminde örtülü ödenek patladı. Daha Cumhurbaşkanlığına geçerken de Cumhurbaşkanlığı ödeneği gümlüyor birdenbire. Taşıması mümkün değil, şişmiş balon gibi bir anda. Ahmet Necdet Sezer 2000'de Cumhurbaşkanı olduğu zaman ilk yıl bütçesindeki artış 181 lira arkadaşlar.
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) - Bir iş yaptığı yoktu ki.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Çalmadı çırpmadı, dinle, tasarruf yaptı.
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) - Nereye harcadı? Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı döneminde ülke temsil edilmemiştir.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Harcadı, değil mi? Çaldı çırptı, götürdü. Şimdi geleceğim, şimdi ona da geliyorum, merak etme geliyorum.
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) - Çaldı çırptı diye konuşma kardeşim ya.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bakın, yine, önce Meclisten başlayayım o zaman, yine döndüm Meclise.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kameralı güvenlik sistemi ihalesi kime verildi arkadaşlar?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Devletin kanunu var. İhale yapamaz mı ya?
İZZET ÇETİN (Ankara) - 5 firma ihaleden çıkartılıp kime verildi ihale, kameralı sistem ihalesi? 5 firma neden ihaleden çıkarıldı? Ne dediniz? Birim fiyat ile miktar çarpımında aritmetik hata yapmışlar deyip 5 firmayı devre dışı bırakarak 1 milyon 395 bin liralık ihale İmam Hatip Okulları Mezunları ve Mensupları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Fatih Bayıkçı'ya verildi. Fatih Bayıkçı kim? Bilal'in arkadaşı. Bilal kim? Cumhurbaşkanıyla birlikte...
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - İlk ezanı okuyan.
İZZET ÇETİN (Ankara) - İlk ezanı okuyan, tabii. Amerika'ya gidip Amerika'da Cumhurbaşkanı adına, TÜRGEV adına organizasyon yapan ama bir konuyu asla tek sefer söylemede anlamayan bir delikanlı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Siz çok yakın mesaidesiniz kendisiyle herhâlde.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Kendisi burada yok, böyle şeyler ya yapmayın yani.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Esad hakkında konuşurken Esad'ı mı buraya çağıracağız?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, dikkatinizi çekiyorum...
BAŞKAN - Sayın Çetin, dikkati çekiyorsunuz ama mikrofonunuz kapalı.
İki dakika ilave süre veriyorum.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Büyük Millet Meclisi bütçesinde azalma var ama Cumhurbaşkanlığı bütçesinde yüzde 99 artış var. Bu artış sadece bu yeni binanın yapılmasından değil yani projesi Çavuşesku'nun yaptırıp içinde bir gün bile konuşma yapamadığı, halkına hitap edemediği saraydan alıntı bir yer.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sen Selçuklu mimarisini Çavuşesku'yla aynı kefeye mi koyuyorsun?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Evet.
Kardeşim, arkadaşlar da belirttiler, o, yüzde 50'yi dışlarsa, kimin nasıl yaşayacağına, ne giyeceğine, ne yiyeceğine, ne içeceğine karışırsa, kabadayı gibi konuşursa, Cumhurbaşkanlığı makamına uygun tavır ve davranışlarda bulunmaz ise ben nasıl Cumhurbaşkanım diye saygı göstereceğim ki?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sen de kabadayı gibi konuşuyorsun, sen vekilsin, o zaman sen de konuşuyorsun öyle.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ama konuşurum tabii, ben milletvekiliyim, millet adına konuşuyorum ben kardeşim. Rahatsızlık var. yerinde bir otursun, eğer çok ayrıldığına pişmansa getirdiği veliahtına geri marş marş desin bir adım, hepiniz de nasıl olsa kaldır, indir gereğini yaparsınız, otursun geriye.
BAŞKAN - Sayın Çetin, milletvekillerine hakaret ediyorsunuz. Bu size yakışıyor mu?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Peki, geri aldım, tamam.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Meclisin şahsiyetine hakaret ediyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Meclisin şahsiyetine değil değerli arkadaşım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde ne yaptı? Amerikan Dışişleri Bakanı Joe Biden'in kendisinden özür dilediğini söyledi ama Joe Biden diyor ki Beyaz Sarayda: "Ondan asla özür dilemedim, onu iyi tanıyorum ve onunla iyi anlaşıyorum. Onu aradım ve 'Bak, dediklerim hakkında bildirilen şey doğru değildi, asıl olanları şimdi söylüyorum.' dedim." Değerli arkadaşlar yani Joe Biden'in yeni konuşması bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) - Sen kendi Cumhurbaşkanına inanmayıp da Joe Biden'a mı inanıyorsun?
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Çetin konuşmasını bitiriyor, iki dakika sabır lütfen.
Sayın Çetin, bir dakikada toparlarsanız...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Tabii, o ek süreleri vereceksiniz siz, o herkese verdiğiniz ek süreleri bana da tanıyacaksın.
Diğer taraftan, değerli arkadaşlar, bir şey daha söylemeden geçemeyeceğim sizlere. Gerçekten eğer Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı yurt dışına gittiğinde Cumhurbaşkanlığı bu tip organizasyonları yapamıyor da bunu TÜRGEV yapmak zorunda ise Türkiye Cumhuriyeti'nin geldiği, düştüğü duruma gerçekten yazık.
Değerli arkadaşlar, Sayıştayla ilgili tabii söylenecek çok şey var ama ben burada da bir olumsuzluğa dikkat çekmek istiyorum. Raporların 2011 ve 2012 yıllarında Meclise gönderilmediği, noksan gönderildiği, denetçilere baskı yapılarak bu raporlarda değişiklikler yapıldığı geçtiğimiz dönemlerde basına da yansıdı, biz de burada günlerce tartıştık, konuştuk. Şimdi de raporlar istenilen biçimde değil, istenilen yer denetleniyor, istenilen denetlenmiyor ve raporlar da yumuşak geçiş yani tam anlamıyla artık Sayıştay görevini yapamaz bir kurum olarak algılanıyor. Tabii, bazı kurumları denetlerken gördüğü usulsüzlükleri, yolsuzlukları raporlara yazması gerekir, zaman zaman yazdığı da oluyor. Bunlardan bir tanesi de usulsüz personel alımına ilişkin, örnek olarak veriyorum. Şimdi, Sayıştayın sözleşmeli olarak çalışan 26 personelinin -ki bunların büyük bir bölümü Sayıştay yöneticilerinin çocukları, akrabaları, damatları, yeğenleri, vesaire- belki mevzuata uygun hâle getirilerek bile olsa, işlem mevzuata uygun bile olsa etik olmayan bir davranışla sınavsız bir biçimde kamu görevine alınmış olması bir yargı kurumu olan -mali konularda bile olsa- Sayıştaya yakışmaz. Bunu Sayıştay Başkanının, Sayıştay denetçilerinin görmezden gelmesi...
BAŞKAN - Sayın Çetin, son bir dakika lütfen.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi, bununla ilgili, Sayıştayla ilgili söyleyeceklerimiz var ama ondan geçiyorum. Kamu Denetçiliğiyle ilgili de o kuruma yönelik bir tek soru soracağım. Değerli arkadaşlar, Kamu Denetçiliği Kurumu tabii ki idarenin her türlü eylem ve işlemleriyle tutum ve davranışlarını insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak üzere kurulmuş bir kurum. Şimdi, kurum kendisine gelen şikâyet başvurularını karara bağlayıp tavsiye kararı oluşturduktan sonra bu tavsiye kararlarının ilgili kamu idaresince yerine getirilip getirilmediğini takip ediyor mu? Bugüne kadar bu tavsiye kararlarından ne kadarının gereği yapıldı, ne kadarının gereği yapılmadı? Örneği Gezi Parkı süreciyle ilgili olarak hazırlanan raporda yer alan tavsiyelerin yerine getirilip getirilmediği takip edildi mi? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.