| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün (DHMİ) 2015 ve 2016 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 12 .12.2018 |
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Genel Müdürüm, değerli yöneticiler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi ben olaya bir başka perspektiften bakarak olayı değerlendirmeye çalışacağım.
Şimdi, bu Sayıştay denetimlerini incelediğimizde, biz üçüncü havaalanıyla beraber, bu havaalanında değişik olayların bir araya getirilerek nasıl geciktirildiğini ve diğer tarafta da nasıl bir şeyin devreye girdiğini... Yapılan yapımla bir an önce nasıl bir yer elde edildiğini, yeniden bir dönüşümün sağlandığını dile getirmek için Zafer Havaalanı'ndan başlamak istiyorum. Zafer Havaalanı, Kütahya, Afyon, Uşak illerini, o bölgeyi ilgilendiren ve o bölgede de ulaşımımızın sağlanmasında büyük rol oynayan havaalanımız. Tabii, bu havaalanının yapılması çok önemli miydi? Önemliydi. Neden önemliydi? Yani Anadolu'nun ortasında ve turizmin de en üst seviyede olduğu bu bölgede -termal turizmin- bu havaalanının yapılması çok doğru olan bir hadiseydi. Ama şimdi buradaki yapılan havaalanının yapımına baktığımız zaman, havaalanının maliyetinin ne kadar yüksek olduğunun, oradaki yapımcı firmanın bu konuda kendisine ne kadar yüksek bir rant sağlandığının bir göstergesi olarak verilerden yola çıkmak istiyorum. Şimdi, bu havaalanında ülke içerisindeki yolculardan 2 euro ücret alması, dış hatlardan gelenlerden de 10 euro ücret alması garanti edilmiştir. Şimdi, bu havaalanı 24/12/2012 tarihinde de hizmete girmiştir. Yani ihale edilmiş, ihaleden iki yıla yakın bir süre sonra yer yapımı bitmiş ve anında bir gelir düzeyine girmiş. Şimdi, biz bu havaalanının altı yıllık döneminin sonundayız ve bir ay da geçmiş. Ben bir toplama çıkarma yaptım burada. İç hatlardan 3 milyon 514 bin 954 kişi bu zamana kadar devlet garantisiyle garanti altına alınmış, dış hatlarda da 2 milyon 461 bin 471 kişi garanti altında alınmış. Yurt içi hasıla da kişi başına 2 avro olduğuna göre 7 milyon 29 bin 908 avro bir gelir elde edilmiş yani taahhüt edilmiş. Dış hatlarda da 2 milyon 461 bin 471 yolcudan, 10 avrodan 24 milyon 614 bin 710 avro karşı tarafa yapımcı firmaya garanti verilmiş. Bunların bu altı yıl sonrasında toplamı 31 milyon 644 bin 618 avro yani bugünkü Türk parasıyla, TL'yle çarptığımız zaman, 6.050 lirayla 191 milyon 449 bin 938 TL para yapmaktadır. Yani bu karşımızdaki firmaya böyle bir para ödemesi yapılmış.
Şimdi, bu havaalanı bu ödemelerle beraber on yıl sonrasında tamamlandığı zaman 6 milyon 468 bin 907 kişiden, 2 avrodan 12 milyon 937 bin 814 avro bir hasıla elde edilecek. Dış hatlardan da 4 milyon 529 bin 324 kişinin de uçuşuyla beraber, garanti edilmesiyle beraber, 10 avrodan 45 milyon 293 bin 290 avro garanti edilmiş. Yani bunların toplamı, on yıllık süre içerisinde topladığımız zaman 58 milyon 231 bin 104 avro -bu firmanın- bu havaalanının yapılmasına garanti edildiği ortaya çıkarılıyor. Bunu da TL'yle çarptığımız zaman, 6.050 lirayla çarptığımız zaman -Türk parasıyla yapımı- 352 milyon 298 bin 179 TL Türk parası elde ediyor. Şimdi, bugün bu havaalanı yapılsa bugünkü parayla yani 58 milyon 231 bin 104 avroya mı tekabül edecek yapımı veya bugünkü TL'yle çarptığımız zaman da 352 milyon 298 bin 179 TL'ye mi tekabül edecektir?
Şimdi, ben tabii buradaki inşaat yapımının ne olduğunu bilmiyorum. Bu yerin tüm arazisini devlet sağladı. Biliyoruz ki o günkü koşullarda bu firmaya, bu havaalanının yapılması için devletin kurum ve kuruluşlarında en büyük avantajlar sağlandı, her türlü önü açıldı şirketin. Yani az bir maliyetle, devletin adına yapılmasından dolayı şirketin bir şekilde önü açılmış oldu. Böyle bir yapımla beraber yani devletin kısmen, bu ölçekteki bir parasal destekten sonra bir de böyle yardımlarını, desteklerini gördüğümüzde bu yapımcı firmanın çok büyük avantaj elde ettiğini görüyoruz. Ve bu kişi, bu firma bu zamana kadar, havaalanında ortalama yüzde 4 bir gelir elde etmiş. Yani devlet, uçuşunu yapmayan, yolcu taşımayan ve hiçbir hizmet verilmediği hâlde bu yapımcı şirkete -yüzde 96'sını- böyle bir para sağlamış, ödeme sağlamış. Şimdi, bu tamamen bittiği zaman, bu şirket -şöyle bir rakam da çıkardım- 2 milyon 329 bin 244 avroluk bir gelir elde edecek. Geri tarafta da 58 milyon 231 bin 104 avroluk da devletten gelir elde etmiş olacak. Yani hiçbir uçuş yapmadan, hizmet verilmeden devletten 55 milyon 901 bin 859 avroluk bir gelir elde etmiş olacak.
Şimdi, dünyanın neresinde görülmüştür? Tamam, yap-işlet-devret, evet, doğrudur, yapılması gerekir. Şimdi, devletin tüm bankalarının sağladığı krediler ile kefil olduğu kredilerle, dışarıdan sağlanan krediler ile kefil olduğu kredilerle acaba bizim devletimiz bunu kaça yapacaktı? Kaça mal edecektik biz bu havaalanını? Şimdi, burada görebildiğimiz kadar, devletin yani milletin, 81 milyon insanın varlıklarının, o alın terinin bir şekilde birilerine nasıl peşkeş çekildiğini ortaya çıkarıyor.
Sayın Genel Müdürüm az önce dedi ki: "Samsun Havaalanı'nda..." Çok teşekkür ediyorum, ben Samsun Milletvekiliyim, Samsun'a 1 kuruşluk yatırımın yapılması bizi onore ediyor. Ülkemizin her tarafına yapıldığı gibi Samsun'a yapılması bizi daha çok onore ediyor ama benim devletim, oradaki, şu anda... Örneğin şöyle düşünün: Benim gecekondu bir konutum var, gecekondu konuttan çıkacağım, benim de yaşam düzeyim yani harcama düzeyim çok yüksek bir şekilde artacak ama borçlanma düzeyim çok yükselecekse, onu ömür boyu ödeyemeyecek bir durumdaysam ben o gecekonduda yaşamaya hazırım arkadaş. Ben şahsen şöyle diyorum: Eğer Samsun'da bu yerde yapılacaksa, bu yerde devlete bu şekilde maliyetler ortaya konulacaksa milletin sırtına bu kadar yükler yüklenecekse ve... Bizim o idari binamız şu andaki yapım düzeyiyle bize yeterli durumda ama uçak seferlerinin artırılması da elzem, olmak zorunda.
Şimdi, bunu nasıl yapabiliriz? Tabii ki imkânlarımızı zorlayacağız, kendimizi fazla borçlandırmayacağız. Yani kendimizi borçlandırmayı düşünmediğimiz gibi devletimizi de bu şekilde borçlandırma zorunluluğumuz yoktur, bunu yapmamamız gerekiyor.
Bu vesileyle, bu Zafer Havaalanı'nın kesin hesap tespitlerinden sonra üçüncü havaalanının şu andaki kesin hesap durumu bizim anladığımız kadarıyla netlik kazanmıyor. Bunu ileriki yıllarda çok daha net göreceğiz. Türkiye Cumhuriyeti devletine ne kadar maliyet getirdiğini, o şirketlerin ne kadar bizden alıp götürdüğünü, bu maliyetlerin 80-81 milyon insana nasıl bir yükümlülük, sorumluluk yüklediğini biz daha göremiyoruz ve yapılan taahhütlerin, o 10 milyar 200 milyon avroluk 4 etabın yapıldıktan sonra yapımının bitmesi... Hâlbuki öyle bir yapımın da olmayacağını biliyoruz. Bu yapımın, inşaat yapısının bu sektörde 6-6,5 milyar avroyu geçmeyeceğini biz zaten biliyoruz. Çünkü bu havaalanının yapılmasında, oradaki Kanal İstanbul'un da yapılmasıyla beraber, oradaki imkânların, devletin imkânlarının ne kadar zorlandığını görüyoruz. Oradaki hafriyatın, oradaki yapımın bir şekilde ikisi üzerinde örtüştürülerek ekonomik yapının ne hâle getirildiğini zaten görüyoruz.
Burada, üçüncü havaalanı, daha öncesi tahmin ediyorum ki bu Komisyonda çok konuşuldu. Ben bu Komisyonun 2'nci dönemdir üyesiyim ama kendime göre yine bir şey çıkardım yani okuyoruz, ediyoruz. Zamanında verdim yani şu kitabı, Sayıştayın şu kitabını... Daha önceki verileri bilmiyorum. Bu ihale koşullarını, ihale şartnamesini burada bilen var mı arkadaşlar? Sayın Komisyon Başkanımın da -özür diliyorum- üçüncü havalimanının ihale şartnamesini gördüğüne inanmıyorum, bildiğine inanmıyorum.
BAŞKAN - Nereden biliyorsun?
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Öyle düşünüyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - İşte öyle yanlış düşünüyorsun.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Tamam, öyle düşünüyorum.
BAŞKAN - Eksik düşünüyorsun.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - O zaman bizimle paylaşın Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Niye paylaşayım seninle ya?
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Ha, olmaz işte.
BAŞKAN - Allah aşkına ya!
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Yani bu devlet...
BAŞKAN - Ya, bir dakika Sayın Zeybek, Allah aşkına, bu soru mu? Allah aşkına, bu burada söylenecek söz mü? Bu konu mu ya?
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Ha, işte ben oraya getirmeye çalışıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen ya! Bırak Allah aşkına ya! Bırak, gözünü seveyim ya!
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın Başkanım, şimdi, bu, sizin bilmeniz gerektiği kadar...
BAŞKAN - Ben niye bileceğim ya? Ben oranın genel müdürü müyüm, yönetim kurulu başkanı mıyım, yönetim kurulu üyesi miyim ya?
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - ...bu işlerle alakası olmayan 81 milyon insanın da...
BAŞKAN - Kardeşim, müteahhit miyim?
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın Başkanım, 81 milyon insanın...
BAŞKAN - Allah aşkına ya, böyle bir...
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - ...bu ihale şartnamesini bilmesi gerekiyor.
BAŞKAN - Bakın Sayın Zeybek, bugüne kadar sesimi çıkarmadım ama lütfen ya. İnsanı sinirlendiriyorsunuz ya.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Ben şahsen Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesiyim. Milleti bırak, yurttaşı bırak, millet adına, ben milletvekiliyim, temsilciyim, ben bu ihale şartnamesini bilmiyorum arkadaş.
BAŞKAN - İste, iste Sayın Genel Müdürümüzden.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Tamam, isteyeceğim zaten.
BAŞKAN - E tamam, lütfen.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Tamam isteyeceğim.
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sayıştay var, ihale şartnamesini devlet adına biliyor.
BAŞKAN - Tamam arkadaşlar, lütfen kesmeyelim, Sayın Zeybek konuşsun.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Arkadaşlar, şimdi, buradaki ihale koşullarının şöyle bir durumu var: Bu ihale Zafer Havaalanı'ndan üç yıl sonra yapılan bir ihale. Biri 2010 yılında ihale yapılıyor, biri 2013 yılında ihale yapılıyor. Şimdi, Zafer Havaalanı'nda ülke içerisindeki uçuşlarda 2 avro fiyat belirleniyor kişi başına, dış hatlarda 10 avro fiyat belirleniyor ama ne yazıktır ki İstanbul üçüncü havaalanındaki yapımda dış hatlardan 20 avro, dış hatların transfer hatlarından 5 avro, iç hatlardan da 3 avro gibi belirleme var. Yahu, şimdi ben size soruyorum, bir hizmetin bir yerde verilmesi ile bir başka yerde verilmesinin anlamı rakamları değiştirir mi? Burada zaten kendiliğinden, usulüne uygun olmayan, baştan bir koku var yani abartılı bir rakam var burada zaten. Bu rakam baştan zaten kurgulanmış.
Şimdi, buradaki hadise... Bakın şimdi, 3/5/2013 tarihinde burası ihale ediliyor. İhaleden sonra şirket ile kuruluş bir araya geliyor, uygulama sözleşmesinin, kuruluş ihalesinin firmalar arasında parafe edilmesini... Yani sözleşme kendi aralarında -sözleşmenin sonucunu değil- bir parafe ediliyor yani sözleşme bir akitleştiriliyor. 13/8/2013'te bu hadise oluyor. Daha sonra İstanbul yeni havaalanının yani yap-işlet-devret projesi uygulaması sözleşmesi İstanbul Grand Airport Havalimanı İşletmesi arasında 19/11/2013 tarihinde imzalanıyor, tarih bu. Yani diğer tarafta daha değişik dönemlerde birinci etabın elli sekiz ay içinde tamamlanacağı söyleniyor, 19/9/2018'de. Halbuki biz bu ihalenin kırk iki aylık süre içerisinde yapılabileceğini, devredeceğini biliyoruz. Yani bizim bildiğimiz şey bu. Şimdi, diğer taraftan yapımcı şirket 18/12/2013 tarihinde kuruluşla yani bu işi takip eden kuruluş firmayla yer teslim talebinde bulunuyor. Kuruluş, orman izninin alınmasına ilişkin işlemlerin tamamlanmasını müteakip yer teslimi yapılabileceğini görevli şirkete bildiriyor. Kuruluşca şirkete verilen cevapta, 28/1/2014 tarih ve 8005 sayılı cevabi yazıda kuruluş İstanbul Havaalanı'nın yer teslimi yapılacağı konusunda yapılacak işlem bulunmamakta olup idareye geri gönderiyor yazıyı. Halbuki yani burada yapılacak işler çok, daha sonraki takip eden Sayıştayın denetimlerinden izlediğimiz tarihlere baktığımız zaman hiçbir izin alınmamış. Bir orman izninin iki yılda alındığını görüyoruz arkadaşlar. Yani şimdi devletin içerisinde devlet... Sırayla yazışmalar yapılmış. Ötelenmiş, ertelenmiş, şirket yazı yazmış, kuruluş şirket yazı yazmış, ertelemeyle bu hadiseyi... Yani şimdi hiçbir şeyden anlamayan bir insanın, şu Sayıştayın, net olmamasına rağmen, detaylı olmamasına rağmen... Tabii detaylar da vardır. Daha detaylı durumu var mıdır incelendiğinde? Vardır. Yani Sayıştay büyük bir görev sağlamış burada. Sayıştay görevlilerine, bu denetimi yapan oradaki müfettiş arkadaşlarımıza buradan huzurunuzda teşekkür ediyorum. Yani bugünkü baskılara rağmen -biz hukukun da ne olduğunu biliyoruz, yasaların nasıl gerçekleştiğini artık ülkemizde bilmeyen yok- buna rağmen bile şu eleştirileri, şu olayları gündeme getirebilmiş, yazabilmiş. Görev alan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, devlet kurumundaki bu Sayıştay görevlilerine.
Şimdi diğer tarafta, bu projenin takibinde, az önce dedim ya, Kanal İstanbul'la üçüncü havaalanının özleştirilmesi yani birbirini takip eden durumda... Şimdi, ihale dokümanlarına göre baktığımızda yeri yapan şirket buranın yapılması için 1,7 miyar metreküp dolgu gerektiğini ifade ediyor. Yani bu metreküp dolgunun da bu bölgede bulunabilmesi için Kanal İstanbul'dan, onun projesinden temin edileceğini dile getiriyor. Buna bakarak gerekli zamanda inşa etmediğini işlerini, orman izinlerinin Orman ve Su İşleri Bakanlığından olur ile -
tabii yazışmalara göre- 5/8/2014 tarihinde başlanmak üzere kırk dokuz yıllığına izin verildiği görülüyor. Ama ben takip ediyorum, Sayıştayın daha sonraki yıllarına bakıyorum yani bu izin verildiği hâlde bu iznin gerçekleşebilmesi için aradan sekiz, dokuz ay geçiyor. Yani orman izni verilmiş, "Yerimi teslim et." diyor. Yani karşı firma diyor ki: "Bana yeri teslim et." Kuruluş da diyor ki: "Orman izni alındıktan sonra." Ya hâlbuki kuruluşun şunu yapması gerekiyor yani devletin yapısının şunu yapması gerekiyor: Anında yani ertelemeden bu işi zamanında yapması gerekiyordu. Yani zamanında yapabilecek kimdi? Tabii, bunun yapılmadığını görüyoruz.
1/5/2015 tarihinde yer teslimi yapıldığını görüyoruz, birinci etabı. Yani bu tarihin, en son 1/5/2015 tarihinde yer tesliminin yapıldığı... Ve buna ilaveten daha sonra geçen süre içerisinde yapımcı firma yeniden itirazda bulunuyor. Şu anda buranın yer teslimi yapılmadan önce buranın revize master planının yeniden yapılmasını istiyor. Yani yeri teslim almayacak ama bugünkü biz bu yer teslimini 1/5/2015 gibi biliyoruz ama incelediğimizde bu yapımcı firmanın itirazlarla beraber daha sonra bunu hukuken bir mesele yapacağına, dava edeceğini, hukuksal bir ödeme yapmayacağını ve 8/6/2017 tarihinde 75 sayılı Karar'ı gerekçe göstererek kuruluşun "Revize master planı değişiklikleri onaylanmıştır." diyor. Buna da karşıdaki kuruluş yani devlet diyor ki: "Ben senin master planını... Yarın başına bir iş geldiği zaman ben senin eline bir done veriyorum. Al bu doneyi kullan zamanı gelince." Bunun tarihine ne diyor? 8/6/2017.
Değerli arkadaşlar, bunun 2015'te olmadığını, 2017'de yer teslimi olduğunu bu gösteriyor zaten.
Şimdi diğer tarafta fiziki yapım devam ediyor. Fiziki yapım devam ederken 2017'nin haziran ayında Sayıştay diyor ki: "Buranın yüzde 52'si tamamlandı." Ya sen yer teslimini almıyorsunuz, kabul etmiyorsun ama yapımda yüzde 52'ye geliyor yani böyle bir durumla karşı karşıyayız.
Ben değerli genel müdürüme ve buradaki değerli yöneticilerime sormak istiyorum: Şimdi yer teslimi yapıldığı tarih ne zaman? Bunun tarihini ben öğrenmek istiyorum. Bir yazılı, bunu sözlü istemiyorum burada. Gerçi sözlü verince burada tarihe geçecektir, kayıtlara alınacaktır. Bunun yer teslimi ne zaman olacaktır? Bu firmanın net ve tarihli... Bu, kırk iki ay sonra mı tamamlanmış olduğu sayılacaktır, elli sekiz ay sonra mı tamamlandığı sayılacaktır? Ve bu tarihin hangi tarihte bize yeniden meblağ ödemeye yani devlete para ödemeye... O çok ünlü söylediğimiz var ya "880 milyon avro" diyoruz, işte katma değeriyle beraber "1 milyar 40 milyon avro" diyoruz ya, ödemeye başlayacak, kâr edeceğiz. İkide bir toplumumuzun karşısında, sanki toplum havaalanından böyle bir gelir elde edilecek gibi bir algı yönetiliyor ya. Bu para ne zaman alınacak? Bunun alınma tarihi ne zaman? Bu karşı taraftaki firmayla böyle bir sözleşme yapıldı mı?
BAŞKAN - Sayın Zeybek, toparlayalım lütfen, yirmi beş dakika oldu.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Tamam Sayın Başkanım.
Şimdi, böyle bir yapının, 81 milyon Türkiye Cumhuriyeti devletinin yurttaşları bunu öğrenmek istiyor. Yani biz arka planında, biz de tamam böyle bir yapım var, biz istiyoruz ki tabii ki bu tür yatırımların, bu tür ölçekteki büyük yatırımların ülkemizde daha çok olmasını. Bundan 81 milyon insanın faydalandığı kadar ben de faydalanıyorum. Ben bir yurttaşım, tabii ki bundan memnuniyet duyuyoruz. Ama maliyeti çok düşük, aradaki öteye iterek, zamanaşımını iterek ve zamandan kazanarak yeniden şu andaki yapımcı firmalara bir zaman kazandırmak, bir de maddi imkân kazandırma yani ona yeniden yurttaşlarımızın alın terinin onlara aktarılmasının da doğru olmadığını biliyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki, 2018 yılında bizim devletimizin işte bu ekonomik kriz dolayısıyla 4 milyar dolar dışarıdan kredi sağladığı için çok gururlandığını; hâlbuki faizli, geri ödeyeceksin, borç alıyorsun. Demek ki bu para çok büyük bir para. Yani 4 milyar dolar gibi bir paranın alınıp kendimiz döndürebilecek duruma nasıl getirdiğimizi anlıyorsa... Yani bizim bu iki yıl ötelemeyle beraber 2 milyar...
BAŞKAN - Sayın Zeybek, toparlayalım lütfen, lütfen, konuyla ilgili...
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - 2 milyar 80 milyonluk euronun da nasıl birilerine peşkeş çekildiğini de anlamak istemiyorum. Sayın Genel Müdürüm ben başta, bu ihale şartnamesinin tarafımıza verilmesini ve buna bağlı olarak da, az önce yine belirttiğim gibi, bu yerin ne zaman teslim edildiğini ve karşı firmadan, bir daha söylüyorum...
BAŞKAN - Ama, işte, tekrarlıyoruz.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Tekrarlayayım.
Ek protokolleriyle beraber, bu zamanki sözleşmeleriyle beraber tarafımıza verilmesini arz ediyorum ve Sayın Başkanıma, buradaki Komisyon üyelerine, Sayın Genel Müdürüme, şu anda değerli yöneticilere teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.