| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1491) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 24 .12.2018 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, "seçim yatırımı torbası" olarak değerlendiriyoruz biz bunu.
BAŞKAN - Bak, işte, üslup ne kadar önemli, görüyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani gerçekten bir yatırım yaparsınız... Karşılığını da 31 Martta almayı hedeflediğiniz bir seçim yatırımıyla karşı karşıyayız. Arkadaşlar, maddelere baktığımızda da hedef İstanbul. Tekrar İstanbul'la ilgili gerçekten büyük bir korku var, anketlerde kim olursa olsun, aday Tayyip Erdoğan dahi olsa kaybedileceğine dair büyük bir korku var, anketler baş aşağı gösteriyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Siz kazanıyor musunuz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Demokrasi kazanacak efendim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hayırlı olsun Ekrem İmamoğlu.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Demokrasi kazanacak.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İmamoğlu hayırlı olsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Her zaman demokrasi kazanıyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Demokrasi kazanacak.
Yani Metin Akpınar'ın... Bakın, 78 yaşında, hepimizin tebessümü olan, hayatımız boyunca...
BAŞKAN - Yani Sayın Paylan'ın İmamoğlu'na oy mu vereceğini zannediyorsun?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bilmem, verebilir İmamoğlu'na...
BAŞKAN - Öyle mi? Anlaştınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, ben konuşuyorum ya, siz de şey yapıyorsunuz ya.
BAŞKAN - Ya, "Anlaştık." dedi de, "HDP'yle anlaştık." diyor da ben onun için şey yapıyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Garo İmamoğlu'na oyunu verecek." diyorum, "Siz de verirsiniz." diyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani 78 yaşındaki hepimizin tebessümü olan Metin Akpınar'ın apar topar dün Cumhurbaşkanının talimatıyla, net, Cumhurbaşkanının talimatıyla...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne talimatı kardeşim ya?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Talimatı net: "Yargı gereğini yapacak. Yargıda hesabını vereceksin Metin Akpınar." diyen Cumhurbaşkanının, sabahında... O konuşmayı, bakın, o videoyu dikkatle dinleyin, o video bir demokrasi çağrısıdır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sizin demokrasideki samimiyetinizin göstergesi bu işte.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, darbeden önce ben burada defalarca uyardım, "Darbe geliyor." dedim. Neden? Çünkü siz gücü merkezileştirirseniz; denge, denetim ve kontrol mekanizmalarını devre dışı bırakırsanız, yani sistemi uyaran mekanizmalar devre dışıysa... Hani yangında bile şurada alarm, yangın dedektörü olmazsa duman bir yerde tütmeye başlar, o ilk anda dedektör varsa siz dumanı hissedersiniz ama etrafınızı dalkavuklar sarmışsa, darbeciler sarmışsa, FETÖ'cüler sarmışsa, her gün herkes "Padişahım çok yaşa!" diyorsa, basın "Padişahım çok yaşa!" diyorsa, sizi uyaran mekanizmalar devre dışı kalmışsa darbeden uyanmazsınız. Metin Akpınar bir uyarı yapmıştır. Diyor ki: "Demokrasi olursa ancak sizin de benim de güvencem olur, yoksa birilerine şunlar bunlar olur." Ne olmuş?
BAŞKAN - Ne olur diyor?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Ayağından asarlar insanı." diyor.
BAŞKAN - Kimi diyor?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Asmamışlar mı? Menderes'i asmamışlar mı?
BAŞKAN - Kimi diyor?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Asmamışlar mı?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Darbe şakşakçısı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Darbe gece olsaydı asmayacaklar mıydı?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan, sizi resmen kınıyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yapacaklardı, yapacaklardı.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan, sizi kınıyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Uyarı yapıyor.
BAŞKAN - Bari bu çatı altında yapmasaydınız bunu.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan, sizi kınıyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Uyarı yapıyor, uyarı mekanizmaları yoksa darbe de olur, her şey olur arkadaşlar.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan, ben size cevap vereceğim ama sizi kınıyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Meclis devre dışıysa, yargı devre dışıysa, basın devre dışıysa, bütün bunlar devre dışıysa darbe de olur, her şey de olur.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yazıklar olsun!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bütün güçler tek adama bağlanmışsa, tek adamın iki dudağı arasında bir gazeteci "Enseni patlatırlar." diye tehdit ediliyorsa, bir sanatçı "Yargı gitsin, gereğini yapsın." diye alınıp 78 yaşında eğer ki adliyeye götürülüyorsa, ki bu Metin Akpınar ise arkadaşlar, geçmiş olsun!
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Herkes söylediklerine dikkat edecek.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan, bir lidere, bir kişiye "ölüme götürülürsün" demek doğru bir şey mi? "Mahzenlerde ölür." demek doğru bir şey mi bu?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bir müdahale eder misiniz ya, bir müdahale edin ya!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Doğru bir şey mi bu? Yazıklar olsun!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, arkadaşlar...
BAŞKAN - Arkadaşlar, "Mahzenlerde ölebilir." demediler, "Mahzenlerde zehirlenir." dediler. Siz de bu konulara dikkat edin.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Zehirlenebilir" dediler. Bunu kınamamaya da yazıklar olsun!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Müsaade eder misiniz? Sayın Paylan'ın da lütfen insicamını bozmayın.
Sayın Paylan, buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - O konuşmada, arkadaşlar, bir uyarı var.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Uyarı yok, uyarı yok, talep var.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yazıklar olsun! Sizin demokrasi anlayışınıza yazıklar olsun!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Uyarı var, uyarı, uyarı var; hayır, uyarı var.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Erol Bey, dürtün de ne konuştuğunu bilsin.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Orada direkt tehdit var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, ben de uyardım, ben de uyardım, ben de uyardım. Ben sizi defalarca uyardım. Ben sizi defalarca uyardım.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Erol Bey, dürtün de kendine gelsin.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen sessiz olun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Darbe geliyor arkadaşlar." dedim, siz inanmadınız, "Darbe geliyor." diye defalarca uyardım. Siz güldünüz, çok güçlü zannettiniz.
Ya, Başkan, bu nedir ya?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Erol Bey, uyarın, lütfen...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu nedir ya? Bu nedir ya? Bu nedir ya?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bu Mecliste, bu çatı altında bu tarz konuşmayı esefle karşılıyorum. Kınıyorum sizi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ya, arkadaşlar, birbirimize tahammül etmemiz lazım.
CAVİT ARI (Antalya) - Böyle tartışılmaz bunlar ya.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkan...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Neredeyiz biz Sayın Paylan, neredeyiz biz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Meclisteyiz, Mecliste.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nerede bu konuşmayı yapıyorsunuz siz? Bu konuşmayı nerede yapıyorsunuz siz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Düğmene bas, söz verir.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Milletin Meclisinde, demokrasiyi savunacağınız yerde konuştuğunuz cümlelere bakın ya! Ayıp! Ayıp!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkan, telefonla konuşmayın, bir karşıya bakın. Tamam, siz susun, ben konuşayım.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ayıp! Resmen koruyorsun, ayıp!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz konuşun.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Demokrasiyi savunacağınız yerde...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Darbeyi savunuyorsun sen ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir dakika, durun. Siz de basın düğmelerinize, size de söz vereyim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Düğmelere basalım ama yani çok talihsiz bir an yaşıyoruz. Meclisimizde çok talihsiz bir konuşma yapıldı. Sizin adınıza talihsiz bir an.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sayın Paylan, doğru mu bunlar?
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar... Değerli arkadaşlar, müsaade edin. Söylediklerinizin hiçbir tanesi kayda girmiyor, havaya gidiyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Girmiyor mu bunlar?
BAŞKAN - Ama ben söylediklerinizi önemsiyorum, onun için basın düğmeye lütfen.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kayda giriyordur onlar, giriyordur.
BAŞKAN - Sayın Paylan, buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, tarafsızsınız değil mi?
BAŞKAN - Tarafsız olarak diyorum, daha nasıl susturayım, hayret bir şey yani.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, bakın, ben burada...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Burada taraf olmanızı bekliyoruz Sayın Başkanım, demokrasiden yana taraf olmanızı bekliyoruz. Ne demek tarafsızlık, ne demek tarafsızlık?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Uğur Bey, lütfen bir müsaade edin. Ya, bir müsaade edin. Ya, bir müsaade et ya.
BAŞKAN - Arkadaşlar, ben tarafsızım. Size mi soracağım nerede taraf olacağımı?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, bakın, sanki bu ülkede hiç darbe olmamış gibi, hiç darbe girişimi olmamış gibi konuşuyoruz. Geçmiş Meclislerde de bakın, arkadaşlar...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Darbeyi savunman normal mi?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, arkadaşlar, lanet olsun darbelere. Ben burada niye sizi uyardım?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Lanet olsun." diyorsun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Niye geçen dönemde uyardım sizi?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Niye uyardın?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Dedim ki: "Bakın bir darbe dinamiği devrededir arkadaşlar. Gelin buna uyanalım." 2 polis şehit edildiğinde de öldürüldüğünde de diğer bütün olaylarda da dedim ki: "Bakın bunun altında bir darbe dinamiği var." Siz dediniz ki: "Yok yok. O güvenlik meselesidir." Hâlbuki birileri başımıza çorap örüyordu. Metin Akpınar'ın konuşmasını dikkatle dinleyin. "Demokrasi olursa, kurumlar işlerse bunlar olmaz. Demokrasi olmazsa, kurumlar işlemezse bunlar olur. Bunlar da böyle olur." diyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Beş dakika sonra dönüyorsun ya.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - "Kuzeye dönenlerin başına bu hâl gelir." diyor. Ne alakası var ya?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar neyse bir müsaade edin ya.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak ne diyor: Kuzeye dönenlerin başına bu hâl gelir diyor. Böyle bir şey olur mu ya!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir müsaade edin ya... Bir müsaade edin ya... Bir müsaade edin. Bir Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında mı olacağız arkadaşlar?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, bakın, arkadaşlar, Amerika'da da Trump var.
BAŞKAN - Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında değilsiniz ya, rahat olun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, Trump her türlü eleştiriye tabidir. Her türlü eleştiriyi yapabilirsiniz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Her birimizin yargıyı göreve çağırmamız lazım, her birimizin, 81 milyonun birden çağırması lazım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya sus bir ya! Yeter artık ya!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Niye susacağım ya?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sus, söz bende ya!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Niye susacağım? Niye susacağım? Ne diye susacağım?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sus be! Al o zaman. Sayın Başkan, ver sözü ona ya.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir müsaade edin ya...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, Metin Akpınar "İpe götüreceksin lideri." diyor, sen hâlâ Metin Akpınar'ı savunuyorsun burada.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Savunurum tabii, ifade özgürlüğünü savunuyorum, arkadaş. Herkesin ifade özgürlüğü olacak.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bu çatı altında savunamazsın, bu çatı altında böyle konuşamazsın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yaparım. Sen konuşmayı dinle.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bu çatı altında böyle konuşamazsın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sen konuşmayı dinle, sen konuşmayı dinle.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Senin darbeciden ne farkın var eğer onu savunuyorsan?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Darbeyi savunamazsınız burada.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, Başkan, konuşabilecek miyim, yoksa susturacak mısınız? Bu nedir yani?
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Elinizde silah olsa siz yapacaksınız darbeyi o zaman.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Metin Akpınar'ın söylediklerini alkışlıyorsanız yazıklar olsun size ya!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Darbeyi siz yaptınız zaten, bütün kurumlara yaptınız darbeyi.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ben sizden usul hakkında söze başlarken Metin Akpınar'ı kınamanızı beklerdim. Evet, kınamanızı beklerdim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Metin Akpınar'ın konuşmasını bir dinleyin, bir demokrasi çağrısıdır, bu kadar net.
Sayın Başkan, bir söz etmediniz yani.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Metin Akpınar'ı kınıyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bunu beklerdik.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Metin Akpınar'ın sözlerine katılmıyorum ama onun ifadesinden dolayı mahkemeleri ertesi sabah Cumhurbaşkanının konuşmasından sonra oraya gönderenleri de kınıyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - 81 milyon olarak yargıyı göreve çağırmamız lazım, sadece Cumhurbaşkanının çağırmaması lazım.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İkisini de kınıyorum.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - 81 milyonun görevi yargıyı görevi çağırmak.
BAŞKAN - Arkadaşlar... Arkadaşlar... Arkadaşlar, müsaade edin ya. Müsaade eder misiniz.
Sayın Paylan da kendi düşüncelerini ifade ediyor.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Provokatif konuşuyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Demokrasi burası.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yarın Paylan'ın da ifadesini alırsınız.
BAŞKAN - Ne demek? Yani neyin provokatif olup olmadığını biz mi tayin edeceğiz?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Dem vuruyor ama darbeye sahip çıkıyor. Böyle bir şey olmaz ki.
BAŞKAN - Müsaade edin Sayın Güneş ya.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne sahip çıkacağım ya.
BAŞKAN - Hepiniz söz alabilirsiniz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben burada gece gündüz darbe karşıtı konuşmalar yapmış bir insanım. Neden bahsediyorsunuz arkadaşlar?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - 1960 darbesini meşru kılıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu ya.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama sonuçta darbe oluyor arkadaşlar, on yılda bir, beş yılda bir darbe oluyor.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Darbeyi meşru kılıyorsunuz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Metin Akpınar'ın söylediklerini savunuyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben "Darbe olacak." derken siz gülüyordunuz. O darbe gece üçte olsaydı hepimiz yan yana işkence görüyorduk. Neden bahsediyorsunuz?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Metin Akpınar'ın söylediklerine "doğru" mu diyorsun?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Burada bağırmakla darbe durdurulmaz. Darbe demokratik rejim kurarak engellenir. Bu kadar basit.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Metin Akpınar darbeyi savunuyor. Uyan artık, uyan.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir dakika, müsaade edin.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Darbenin kime karşı yapıldığı önemli galiba.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Darbe bize karşı yapıldı, hepimize karşı yapılıyor. Ben sizi uyarırken uyarıma katılsaydınız darbe girişimi olmazdı.
BAŞKAN - Arkadaşlar, ne darbe dinamiklerini tartışıyoruz burada ne Müjdat Gezen'in söylediğini ne Metin Akpınar'ın söylediğini ne de yargının bununla ilgili açmış olduğu yargılama sürecini, kovuşturma sürecini konuşuyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kurumların işlememesini konuşuyoruz ya.
BAŞKAN - Müsaade eder misiniz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Kurumlar işlesin arkadaşlar." diyoruz ya.
BAŞKAN - Müsaade et, müsaade edin.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - O zaman kanun maddelerine gelsin Başkanım.
BAŞKAN - Efendim?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Kanun maddelerini konuşsun.
BAŞKAN - İyi de Sayın Güneş...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya birisi laf attı, oradan girdim konuya.
BAŞKAN - Bir müsaade edin ya, bir müsaade edin lütfen...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ne laf atması ya? Sessizce dinliyorduk.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kim laf attıysa, tutanaklarda var.
BAŞKAN - Allah Allah! Arkadaşlar...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne yapacağız yani?
BAŞKAN - Arkadaşlar yani bir dakika...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Metin Akpınar'ı savunacaksın, biz de susacak mıyız?
CAVİT ARI (Antalya) - Ya, bir susar mısın, çok uzattın Uğur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Savunacağım tabii, ifade hakkını sonuna kadar savunacağım.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bir şey söyleyeceğim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Fikirlere katılmıyor olabilirsiniz ama ifade hakkını sonuna kadar savunuruz.
BAŞKAN - Sayın Paylan, müsaade edin bir dakika.
Arkadaşlar, birbirinizi dinlerken ya da ben sizleri dinlerken her söylediğinize sessiz kalmam katılıyor olduğum anlamına mı geliyor? Asla gelmiyor. Ama saygıyla dinlemek mecburiyetindeyim, söyleyeceğim bir şey varsa da söz alırım en sert şekliyle de üslubu içerisinde söylerim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hah, şöyle olması lazım işte.
BAŞKAN - Basın o zaman düğmeye.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Düğmeler mi bozuk, bekliyoruz.
BAŞKAN - Kim "Bekliyoruz." dedi? "Bekliyoruz." diyen arkadaş bassın düğmeye.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Arkadaşı düşünüyoruz, olumsuz cümleleri kayıtlara geçmesin, onun tarafındayız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, size ne arkadaş ya? Benim cümlelerimi siz mi belirleyeceksiniz ya?
BAŞKAN - Müsaade edin Sayın Paylan...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Benim cümlelerimi sen mi belirleyeceksin ya?
BAŞKAN - Sayın Paylan...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Metin Akpınar'ı bu çatı altında kimse hoş göremez.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sana ne! Sana ne!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dikkat et söylemlerine.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sana ne!
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne demek sana ne!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben sonuna kadar arkasındayım.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne demek sana ne!
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İfade hakkının sonuna kadar arkasındayım.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kardeşim sizin gibiler yüzünden darbe oluyor zaten, sizin gibiler yüzünden darbe oluyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İfade hakkının sonuna kadar arkasındayım. İfade özgürlüğü var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Başkanım, böyle bir faşist düşünce olabilir mi?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne demek faşist düşünce ya? "Adamı ipe götüreceksin." diyor ya.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bu faşist düşünceyi kınıyoruz, bu diktatör düşünceyi kınıyoruz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Biz sizi kınıyoruz.
CAVİT ARI (Antalya) - Çok uzattın ha! Bugün sen mi üstlendin bu işleri?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Diktatörce bir düşünce ileri sürüyorsunuz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne diktatörü?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Beyefendi, herkes sizinle aynı düşünmek zorunda değil. Farklı düşüncelere tahammül göstermek zorundasınız.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Diktatör sizin gibi adamlara denir.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Aydemir, siz hâkim misiniz, savcı mısınız? Lütfen...
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.27
BAŞKAN: Süreyya Sadi BİLGİÇ (Isparta)
BAŞKAN VEKİLİ: İsmail Faruk AKSU (İstanbul)
SÖZCÜ: Abdullah Nejat KOÇER (Gaziantep)
KÂTİP: Şirin ÜNAL (İstanbul)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, 27'nci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Birkaç cümle rica ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Paylan, buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, birkaç cümle...
BAŞKAN - Sayın Paylan'daydı söz, Sayın Paylan bitirdikten sonra veririm.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ama bunu söylemek zorundayım.
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, müsaade et.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ama başka şekilde söyleriz, gene şey...
BAŞKAN - Söylemeyin başka türlü canım, Allah Allah.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Başka türlü söylemeyelim ama izin verin şu cümleleri söyleyeyim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Paylan, buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teklif sahibi yok.
BAŞKAN - Teklif sahibi burada, Sayın Öztürk burada.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Öztürk, Komisyon üyemiz aynı zamanda.
BAŞKAN - Teklif sahibidir, hiç sorun değil.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, üyemiz Sayın Ünal'ın söylediği laflar özür dilenmesi gerekli laflardır. Kayıtlara geçmedi ama herkes duydu. Olmaz böyle bir şey. İki dakikada biz bunu kayıtlara geçirmek istiyoruz Sayın Başkanım. Yani niye bize şey yapıyorsun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sayın Ünal bir şey söylemedi. Orada bir yanlış anlaşılma oldu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne yanlış anlaşılması!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Gerek yok bunlara yani şimdi yeniden açmanın bir anlamı var mı?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle yanlış anlaşılma olur mu ya! Sinirlenmesi, öfkelenmesi, sesini yükseltmesi ayrı bir şey.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Biz buraya gelen bütün arkadaşlarımızı onurlu, haysiyetli görüyoruz. Bunlara gerek yok.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyin onuru, haysiyeti ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Neyi kayda geçireceksiniz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, küfrediyor bize arkadaş!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, yok böyle bir şey.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, nasıl yok öyle bir şey! Sen "yok" deyince yok mu oluyor?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani kayda geçirerek ne elde edeceksin?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yanlış, özür dilesin.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir müsaade edin ya.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Özür dilesin.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, müsaade edin.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biz desek hemen bilmem kaç çeşit ceza verirsiniz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir müsaade edin.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Herkes onurlu, şerefli, namuslu insanlar, o yüzden buna gerek yok.
BAŞKAN - Komisyon çalışma süreci içerisinde...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neye gerek yok yani?
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Söylediği sözleri yok mu sayıyorsunuz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Zaten oylama yapıyorsunuz geçiyor yani bir de küfredeceksiniz, arkasından dövecek misiniz? Olur mu böyle bir şey ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Orada bir yanlış anlaşılma oldu.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Ağzından çıkanı bilerek söyledi, yanlış anlaşılma değil.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne "yanlış anlaşılma oldu"? Hepimiz duyduk ağzından çıkanı ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar, ben hiçbir şey duymadım.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Aynı sözleri Mahmut Tanal'da tekrarladı, o da tekrarladı.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam, iyi o zaman (!) Aynı sözleri tekrarladı. Yani koca komutan söyledi, o da tekrarladı.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Evet, o da tekrarladı.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Hayır, öyle olmadı.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nasıl oldu?
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Siz yoktunuz ilk bölümde.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Buradaydım, ben duyduğumu duydum işte.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sen yoktun, sonra geldin.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Yoktun, bana sordunuz siz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ayıptır kardeşim.
Bakın arkadaşlar, sayınız şeyiniz fazla diye bu şey olmaz yani gerektiğinde küfrederiz, gerektiğinde döveriz, öyle mi? Ayıptır ya! Yapmayın!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sayın Bekaroğlu, ben bir şey söylüyorum.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir müsaade edin.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Olmaz, küfür olmaz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakın, buradaki herkes, bütün gruplar çok haysiyetli, onurlu insanlardan oluşuyor.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Küfür olmaz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Dolayısıyla, orada olabilir ki bir kelamıfuhuş işlenmiş olabilir. (Gülüşmeler) Ben böyle bir şey de duymadım, bunu abartıp...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Fuhuş" mu?
BAŞKAN - Kelam, kelam...
CAVİT ARI (Antalya) - İbrahim Bey, daha önce üstlenmiş olduğu görevi unutsun, burada Mecliste olduğunu hatırlasın, ben onu hatırlatıyorum. Ettiği sözleri de çok kınıyorum gerçekten. Yakışmadı görevine, buraya geldiği görevine yakışmadı o arkadaşın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, şuna üzülüyorum: Keşke insanlar lügat karıştırsalar, biraz kelimelere aşina olsalar ve sizi tenzih ediyorum, nadanlıktan uzak tepki verseler. Ayıp oluyor yani söylediğim kelimelerle dalga geçmenin bir anlamı yok. Abartılı, maksadını aşan ifade anlamında söylüyorum ben onu. Gerek yok. Mahmut Bey Parlamentoda da, burada da katkı sunan bir arkadaşımızdır. Paşamız da hepimizin iftihar ettiği nitelikte bir kumandan.
CAVİT ARI (Antalya) - Biz de öyle zannediyorduk.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle sanıyorduk, öyle sanıyorduk. Söylediği laftan ben utandım.
BAŞKAN - Evet, arkadaşlar, bitti mi? Tamam arkadaşlar.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir hanımefendinin yanında, milletvekilinin yanında... Çok ayıp.
BAŞKAN - Arkadaşlar, teşekkür ediyorum.
Sayın Paylan, buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sizin de güvenmeniz gerekir sayın milletvekili, sizin de.
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, müsaade edin, Sayın Paylan kendini toplasın, insicamını toplasın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben iyiyim Sayın Başkan, sorun yok.
BAŞKAN - Peki.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, bakın, fikirlere katılmayabilirsiniz. Biz ayrı düşüncelerde olduğumuz için ayrı partilerdeyiz. Zaten eğer ki aynı düşüncede olsaydık aynı partilerde olurduk ve tek ses çıkardı. Demokrasi çok sesliliktir, farklı fikirlerin ortaya konulması, bunların tartışılması ve birbirine saygı duyulmasıdır. Ünlü sözdür arkadaşlar, bilirsiniz "Fikirlerinize asla katılmıyorum ama fikirlerinizi söyleme hürriyetinizi sonuna kadar, ölümüne destekleyeceğim." der ünlü düşünür. Budur demokrasi. Yoksa, arkadaşlar, milletvekili konuşmayacak, konuşursa alınıp hapse atılacak; efendim, sanatçılar konuşmayacak, konuşursa alınıp hapse atılacak; gazeteci konuşmayacak, eleştirmeyecek, alınıp hapse atılacak. Arkadaşlar, o rejim demokrasi değildir. Bakın, demokrasi liginde hep sonlardayız.
BAŞKAN - Ama demokraside de bir eleştiri sınırı var tabii.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, elbette, bakın, eleştirilere eleştiriyle karşılık verilir, eleştiriye kınamayla karşılık verilir ama bunun karşılığı bir Cumhurbaşkanının talimat verip yargıya "Bedelini yargıda ödeyecek." demesinin akşamının sabahında o sanatçının, 78 yaşındaki, hepimizin sembolü olan bir sanatçının yaka paça alınıp yargıya götürülmesi değildir demokrasi. Fikirler kınanabilir arkadaşlar, fikirlere karşı fikirlerle karşı çıkılır, toplum bunun takdirini verir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yaka paça gittiği de yok ki Garo Bey.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, arkadaşlar, yapmayın Allah'ınızı severseniz ya. Yok, yani bu olmaz. Metin Akpınar hepimizin tebessümünde olmuştur, hepimizin hayat hikâyesini anlatmıştır. Bakın, Metin Akpınar... Evren dönemini hatırlayın ya, Evren döneminde "Yasaklar" diye bir oyun yaptı Devekuşu Kabare'de, ben gittim, o zaman daha 13 yaşındaydım, Evren'i eleştiriyordu ya, Evren'i eleştiriyordu 1984 yılında, 1985 yılında; Evren'i, Özal'ı. Özal'ı "Tombulum" diye eleştiriyordu ya, eleştirebiliyordu ya, Evren eleştirilebiliyordu bu ülkede ya. Darbe yapmış bir lider eleştirilebiliyordu da şimdi niye eleştiremesin? Yasakları izleyin arkadaşlar. O dönemin bu döneme gelmesi... Yani, bir kelimeyi söyleyemezsin diye "Yasaklar" oyunu oynadı Metin Akpınar, Evren'e karşı oynadı. Şimdi ne noktaya geldik ya? Bir darbe döneminin, darbeci bir cuntanın başını eleştirebilen bir Metin Akpınar'dan şimdi bir eleştiri sunamayan bir Metin Akpınar'a geldik. Nereye savrulduk arkadaşlar?
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Neydi o eleştiri cümlesi? Neydi o eleştiri cümlesi? Savunabilecek misin?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, hukukun üstünlüğünde son sıralara geldik, demokrasi liginde son sıralara geldik. konuşamazsak arkadaşlar, onu o zaman düşünün. Bakın, bir mizahçı... "Gırgır" dergisi 500 bin satıyordu o zamanlar. Şimdi, mizah kalmadı ya. Evren'le ilgili karikatür yapılabiliyordu, Tayyip Erdoğan'la ilgili karikatür yapılamıyor ya. Bir karikatür yapılıyor, kedi diye çizmiş, alınıp hapse götürülüyor ya. Cumhurbaşkanına hakaretten binlerce dosya, insanlar içeride bir "tweet" attı diye. Gidin, bakın Trump'a. Ya, Trump'la ilgili, geçen gün Sayın Bekaroğlu paylaştı, Trump'ın bir heykelini yapmış, gidip tekmeliyorlar insanlar, eleştiriyorlar Trump'ı. Orada Trump'a her türlü laf edebilirsin. Başkanlık sistemi bu değil ya. Başkan oldum deyince her şeyi yaparım, her konuşanı sustururum diyemezsiniz ya, olmaz bu. Her konuşan susturulursa orada diktatörlük olur, başka bir şey olmaz. Bırakın, eleştirin. Bakın, ben Cumhurbaşkanı olsam herkes beni eleştirsin isterim. Eleştirileyim ki hatalarımı göreyim. Ama basına bakın ya, her gün "Padişahım çok yaşa!" basını, başka bir şey yok "Padişahım çok yaşa!" dışında bir kelime söyleyene ne deniyor? "Enseni patlatır toplum." deniyor, Fatih Portakal'a. Bir sanatçı eleştiriyor, sabahında hapse götürülüyor, bir milletvekili eleştiriyor, alınıp hapse götürülüyor. Bu demokrasi değil arkadaşlar. Yapmayın lütfen ya. Nerelere savrulduk ya, nerelere savrulduk arkadaşlar.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Eleştiriyorsun işte.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, fikirlere katılmayabilirsiniz. Fikirlere kınamayla cevap verelim, eleştiriyle cevap verelim; eleştiriye eleştiriyle, ağır eleştiriye, ağır eleştiriyle cevap verilir ama bu, eleştiriyi yapma hakkını sonuna kadar savunalım ki ülkemiz demokratik bir ülke olsun.
Neyse, burada keseyim, daha fazla öteye gitmeyeyim.
Değerli arkadaşlar, bakın, uyarıları dikkate alırsak başımızda musibetler olmaz. Burada fikirler konuşulamazsa emin olun daha çok hatalar yaparsınız. Yani, hatayı kesmenin yolu bir uyarının sizi uyarmasıdır, birilerinin size ayna tutmasıdır "Ya, arkadaş, burada hata yapıyorsun." diyebilmektir. Bakın, bu torba yasayı da eleştireceğiz. Niye eleştiriyoruz, olmasın diye mi eleştiriyoruz? Hayır, daha iyi olsun diye ya, milletin çıkarlarına adaletle, hakla, hukukla daha iyi olsun diye eleştireceğiz. İnsanlar da bırakın eleştirsinler sizi, siz de eleştiriye eleştiriyle cevap verin lütfen.
Neyse, ben konuşmama başlayayım Sayın Başkanım, müsaade ederseniz.
Değerli arkadaşlar, şimdi bu torba yasa da -bakın ben söyledim- bir seçim yatırımı torba yasası arkadaşlar. Önce adını koyalım, tamamen bir seçim yatırımı ve özellikle de İstanbul'da sonuç olarak anketler kötü gidiyor, bu anketleri nasıl iyiye çevirebiliriz diye İstanbullu bazı vatandaşlarımıza belli anlamda seçim yatırımları yapılmış bu torba yasada. Örneklerle yürüyeyim değerli arkadaşlar, bu trafik cezalarında "Bunları artırmayacağız." diye bir madde var. Bakın, bu tartışılabilir arkadaşlar. Düşünün ki trafik cezalarının bu kadar yoğun olduğu bir ülkede esas olan nedir? Trafik kurallarına uymaktır. Uyana ceza yok ki, trafik kurallarına uyana bir ceza yok ki arkadaşlar. Uymayanlara; kırmızı ışıkta geçenlere, alkollü araba kullananlara, 100 kilometre yerine 200 kilometre hızla gidenlere ceza veriyoruz. Peki, düşünün, bu cezaları artırmayacağız diyoruz. Bu iyi bir şey, bakın normalde vatandaş yararına diye düşünülür değil mi ama caydırıcılık ne olacak? Yani, trafik cezalarının bir caydırıcılığı olması lazım. Sayın Muş, siz getirmediniz mi o torbayı, trafik cezalarını artıran kanunu? Siz getirdiniz değil mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Evet.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz getirdiniz, dediniz ki arkadaşlar bu cezalar caydırıcı değil. Yaya geçitlerinde, bakın, Avrupa'da gidin bir yaya geçidinin kenarına durun, bütün arabalar durur, bir anda zınk diye durur, niye biliyor musunuz? Eğer ki ihlal edersen bin euro cezası vardır, hadi sıkıysa geç bakalım yaya geçidinden. Ama bizde nasıl, kaç liraydı? 75 liraydı, o da uygulanmazdı, Sayın Muş sağ olsun getirdi teklifi, şimdi kaç lira oldu? Herhâlde 250 lira oldu, 200 lira mı oldu bilmiyorum. Daha caydırıcı bir hâle geldi. Yaya geçidinde yaya ezilmez, üzerine gidilmez diye bir ceza getirildi, caydırıcı olsun diye. Yani şimdi biz bunu tartışmayacak mıyız? Cezaları artırmayalım, acaba yalnızca iyi bir yolda mıdır yoksa caydırıcı mı olması gerekir? Bir şey daha var, bakın, İsveç'te, Norveç'te trafik cezalarıyla ilgili bir düzenleme var, trafik cezaları güce göre ayarlanır diyor yani bir insanın serveti veya geliri neyse yıllık verdiği beyannameye göre...
MEHMET MUŞ (İstanbul) - 488 lira.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 488 lira mı? Çok iyi yapmışız. Niye? Yaya geçidine saygı duyulsun diye yapmışız değil mi, bunu onun için artırmışız. Şimdi, bakın, 488 lira bir vatandaş için çok önemlidir ve uyar çünkü gariban için çok büyük paradır ama düşünün, arkadaşlar, sizin Cengiz'iniz, Kolin'iniz, Limak'ınız için bir gecede...
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Niye bizim ya?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sizin tabii ya, sizin müteahhitleriniz Cengiz, Kolin, Limak Allah Allah.
488 lirayı takar mı Cengiz, Kolin, Limak ama eğer ki bazı Batı demokrasilerinde olduğu gibi güce göre ceza uygularsanız o Cengiz'in mesela 100 bin lira ceza vermesi gerekir. Çünkü gelirine orantılı. Diyor ki: Şu cezayı işlersen gelirinin yüzde 1'i kadar ceza verirsin. Yani caydırıcılık böyle olur arkadaşlar. Yani gelirine, gücüne göre ceza uygularsan o kırmızı ışıkta bir daha geçmez, alkollü bir daha kullanmaz. Bu anlamda ifrat tefritte savrulmayalım, caydırıcılığı bir kenara bırakmayalım diye öneriyorum arkadaşlar, bunun üzerinde çalışalım.
Diğer bir konu bu büyükşehir yasasıyla ilgili. Bu da -açıkça söyleyeyim- tam seçim yatırımı ama desteklediğimiz bir madde, onu söyleyeyim, sonuna kadar destekliyoruz ama bunu keşke daha önce tartışsaydık, böyle seçim arifesinde Binali Yıldırım İstanbul'un köylerine gidip "Ey vatandaşlar, bakın, ben size, köylerde emlak vergisini 2022'ye kadar erteledim." dedirtmeseydik. Bütün partilerin desteklediği bir madde.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Süre şimdi dolduğu için.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, yapmayın, bunların hepsi seçim yatırımıyla ilgili yasalar. Daha önce olmalıydı ve bütün partilerin mutabakatıyla olabilecek bir maddeydi.
Diğer bir konu, arkadaşlar, bu Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili madde. Sayın Muş, bu 11 üyenin 6'sının sürelerinin hani 1 Ocak 2019'da bittiği sizin dün gece mi, cuma gecesi mi aklınıza geldi? Böyle bir şey olabilir mi ya? Cuma gecesi aklınıza gelmiş ki 11 üyenin 6'sı, biz seçime gidiyoruz, hadi bunu değiştirelim. Ya, arkadaşlar, bakın, size örnekler verdim, TÜİK'in Başkan Yardımcısını, enflasyondan sorumlu, tam enflasyonu 6,25 çıkardıktan sonra, aylık enflasyonu, görevden alırsanız, Sayıştayın Denetimden Sorumlu Başkan Yardımcısını tam, etkin denetim raporlarını gönderdikten sonra görevden alırsanız, tam da seçimden önce bir anda aklınıza gelip de ya bu 6 üyenin görev süresini uzatmamız lazım diye uzatırsanız hep şaibe kokar arkadaşlar bu önermeler, bunların hepsi şaibe kokar, bu da şaibe kokuyor. Yani, mühürsüz seçim zarfı kararını almış bir Yüksek Seçim Kurulundan bahsediyoruz ve "Bunun 11 üyesinin 6'sının görev süresini bir yıl daha uzatalım." demek biz bir yıl daha "Dereyi geçerken at değiştirmeyelim." demektir. "Biz bu Yüksek Seçim Kurulu kararlarından memnunuz, onları da vesayet altına aldık, istediğimiz kararları aldırıyoruz, bir seçim daha yaptırırız. Sonra zaten dört yıl daha seçim yok, sonrasına bakarız." dedirtmektir, şaibe kokar. Bu anlamda da sizi eleştiriyorum arkadaşlar. Yani Yüksek Seçim Kurulunda yeni üyeler şaibe mi yaratacak, ne yapacak? Niye son dakika bunu düşünüyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Toparlayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin belirlenmesi, ya düşünün ki bu kadar önemli bir kurumun üyelerinin belirlenmesi son güne mi bırakılır arkadaşlar? Bakın, böyle önemli kurumların üyeleri ta aylar öncesinden tartışılır, milletin dikkatine sunulur, Meclisin dikkatine sunulur. Arkadaş, denir ki: "Bakın, şu üyeler liyakatlidir." diye tartışılır, kamuoyunda tartışılır. Kamuoyu bakar ki "Evet, bu adil bir Yüksek Seçim Kurulu Başkanı" der. Kendini gelir tanıtır bütün milletin üyelerine, milletin temsilcilerine ve sonra belirlenir. Son güne mi bırakılır bu? Son gün mü aklınıza geldi Sayın Muş? Bu anlamda bu madde de şaibe kokuyor arkadaşlar.
Diğer bir konu: Bu bankalarla ilgili Sayın Muş. Bakın "Nakit sermaye artırımıyla sermaye artırılır." dediniz. Kamu bankalarında böyle bir imkânı ortaya koymadınız, ne yaptınız? İşsizlik Sigortası Fonu'ndan 11 katrilyon lira aldınız, 3 kamu bankasına koydunuz. Diğeri, sermaye benzeri borçlanma araçları. Şimdi, diyorsunuz ki Bankacılık Kanunu'nda: "Kira sertifikası da sermaye benzeri araç olarak kullanılsın." diye bir araç ortaya koyuyoruz. Sayın Muş, bakın, tehlikeli bir yoldasınız yani ABD'de 2008'deki "mortgage" krizini yaratan unsurları biz şimdi bir krizden çıkış unsuru olarak değerlendiriyoruz. Oysa çok tehlikelidir, böyle kira sertifikalarının VDMK'lerin, varlığa dayalı sertifikaların yeni yeni araçlar olarak girmesi, bunların enine boyuna çok tartışılması gerekir. Böyle bir torba yasa içinde değerlendirilmez deyip maddesinde üzerinde konuşacağımı söylemek istiyorum.
Diğer bir konu: Vergi affı arkadaşlar. Bakın, son dört yılda 6'ncı vergi affına imza atıyoruz farkında mısınız Sayın Başkan? Son dört yılda 6'ncı vergi affına imza atıyoruz. İlkini Sayın Mehmet Şimşek getirmişti ve "Bir daha asla" demişti. 2'ncisini Naci Ağbal getirmişti, "Bir daha asla" demişti. Bir daha asla diyen Naci Ağbal 4 vergi affına daha imza atmıştı. En sonuncusunda "Hele tövbe billah, bir daha asla" demişti, seçimden önce bir vergi affına daha imza attı burada, mahcup oldu hepimize. Şimdi de Sayın Berat Albayrak göreve gelir gelmez "Asla vergi affı olmayacak. Bir daha asla vergi affı olmayacak." dedi. Bakın arkadaşlar, bunu diyen Berat Albayrak, bundan bir ay önce "Asla vergi affı olmayacak." diyen Berat Albayrak, bir ay sonra tekrar vergi affıyla karşımıza geldi.
BAŞKAN - Ama bu af değil, sadece bir ihya.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, bu aftır, bunun adı budur.
BAŞKAN - Değildir.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani vergi ahlakını yaratmak istiyorsak, bir devlet vergi ahlakını yaratmak istiyorsa vergi affı yapmaz. Ne yapar? Vergi ombudsmanlığını koyar, genele teşmil etmez bir devlet. Gerçekten darda olan, sıkıntıda olan bir mükellef, gider vergi ombudsmanına "Arkadaş, benim elim darda. Bak, ben de 500 işçi çalıştırıyorum. Şimdi, benim üzerime yüklenirsen ben bu 500 işçiyi çıkarmak zorunda kalacağım, fabrikamı kapatmak zorunda kalacağım." diye dilekçe verir ve gider inceler vergi ombudsmanı yetkilileri, gerçekten de kamu yararı görüyorsa vergisini yapılandırır ama genele teşmil ettirilerek vergi ahlakını yok ettik arkadaşlar.
Benim babam son derece mütevazı bir esnaftı ama hep vergide "1'inci oldun, 2'nci oldun." diye kâğıt gelirdi, biz son derece mütavazı bir esnaftık ve her seferinde denirdi ki: "Arkadaş sen bu vergiyi niye ödüyorsun? Kötü örnek oluyorsun." Ama sonrasında bir bakardık ödemeyenlere vergi affı gelirdi, ödeyenler de keriz durumuna düşerdi. Memlekette, gerçekten, bunu düzgün ödemeye çalışanları keriz durumuna düşürüyoruz arkadaşlar 6 vergi affıyla dört yılda, ödemeyenleri de ödüllendiriyoruz, sıfır faizli kredi vermiş oluyoruz.
Bu anlamda bir şeyi daha anlamadığımı söyleyeceğim. Sayın Mehmet Muş diyor ki: "Geri ödeme zammı." Yani faiz dememek için "geri ödeme zammı", "kâr", bilmem ne, yapmayın Allah'ınızı severseniz yani her zaman bunu faiz olarak değerlendiren bir şey, efendim "faiz" dememek için "geri ödeme zammı" diye bir tabir olarak ortaya koyuyor. Yani bu da "faiz" dememek için de şimdi "geri ödeme zammı" olarak ortaya koyuyorsunuz, tebrik ediyorum sizi.
Diğer bir konu arkadaşlar: Yapı Kayıt Belgesi, imar barışı. Arkadaşlar, imar barışı yasası çıkarken de "Arkadaşlar, bakın, bu kadar derin bir konu, bir torba yasa içinde bir maddeyle geçirilmez." demiştim. Düşünün ki o zaman -104 maddeydi, sanırım 120 madde miydi, neydi- buraya gelmişti Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayınız, demişti ki Sayın Özhaseki: "Arkadaş, biz bir torba maddeyle, bir maddeyle bunu geçireceğiz." 15 milyon vatandaşımızı ve aileleriyle beraber 50-60 milyon vatandaşımızı ilgilendiren bir maddeyi bir torbada bir maddeyle geçirmiştik. Bakın arkadaşlar, memlekete kentsel dönüşüm durdu biliyor musunuz? Kentsel dönüşüm ciddi anlamda yol katetmişti, şimdi kentsel dönüşüm durdu. Niye biliyor musunuz? Bu kadar yasa dışı yeri affettiniz ve şimdi düşünün ki 3 katı resmî olan bir yerin 10 katını affettiniz. 10 katı resmiyete girmiş bir insana size 3 daire vereyim de "Senin binanı yıkayım, yenileyim." dedirtebilir misiniz? Dedirtemez siniz. Ne oldu? Hani bir deprem olduğunda, Allah korusun o tabutlara, o binanın altında kalacak insanlara... "Deprem yönetmeliğine uygun mu, itfaiye yangın meselesine uygun mu, diğer imar kurallarına uygun mu?" diye bakmadan o binayı, o kaçak binaları resmiyete kavuşturdunuz ve şu anda kentsel dönüşüm durdu ve büyük rant dağıtıldı. Bu rantta da şey gözetilmedi, az önce söylediğim gibi, 1 dairesi olana da aynı şeyi yaptınız, 100 dairesi, 1.000 dairesi olanı da aynı affa soktunuz ve aynı oranda sonuç olarak harç alınıyor. Değil mi hepsinden yüzde 3 harç alınıyor? Bu anlamda da servet ve gelir anlamında da servet adaletsizliğini, gelir adaletsizliğini bozan bir vergi affıyla karşı karşıyaydık. Bunu daha da genişletmek istiyorsunuz. Boğaziçi göz bebeğimiz. İlk getirilen teklifte belli alanlar korunmuşsa "Boğaziçi'nin ön görünümleri korunsun." diye bu yapılmıştır. Bir de yalnızca "O deniz kenarını koruyoruz." diye bakamayız çünkü sırtlar vardır. O sırtlarda -Sayın Muş, iyi biliyorsunuz- deniz manzarası vardır ve korkunç bir rant vardır yani tepelerden deniz manzarası çok daha etkin görülür. Dünya kadar rant vardır orada arkadaşlar ve düşünün ki bu dönemde de orada 3 katlı, 5 katlı, 7 katlı, 10 katlı binaları, Boğaz'ı gören yerleri yani milyonlarca liralık yerleri bir anda affediyoruz herhangi bir hak, hukuk, adalet gözetmeden. Efendim "1 kişinin 1 dairesi mi var yoksa orada 1 kişinin 100 tane mi dairesi var, 100 milyon lira hakkı mı dağıtıyoruz?" diye bakmadan bu affı genişletiyoruz; bunu da kabul etmek mümkün değil.
Bir konu daha var Sayın Muş, şuna dikkat ettiniz mi? Orman Bakanı buraya geldi, dedi ki: "Orman alanında imar affı başvuruları var. Biz, Yapı Kayıt Belgesi verilse de bunları iptal edeceğiz. "Sit alanlarında başvurular var, bunlar yapılsa da iptal edeceğiz. Dere yataklarında bazı alanlar vardı, koruma alanlarında, bunlar başvurursa, Yapı Kayıt Belgesi alsa da iptal edeceğiz." Ya bir de Boğaziçi İmar Kanunu'muz var bizim değil mi arkadaşlar? Bu kanuna aykırı olan bir düzenlemeyi getiriyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Affedeceğim." Peki, düşünün ki bir kanuna aykırı olan düzenleme, başka bir kanunla düzenlendiği zaman acaba burada da çelişkiler doğmayacak mı yani koruma anlamında, Boğaziçi'ni koruyan yasa ile bu yasa birbiriyle çelişmeyecek mi Sayın Muş? Bu konuda da bilgi verirseniz sevinirim.
Diğer bu konu arkadaşlar: Ya bu yasayı geçireceğiz, yasanın yürürlük süresi 31/12/2018'de bitiyor yani yedi gün sonra bitiyor, yedi gün sonra. Biz Genel Kurulda görüştüğümüzde kalacak dört gün, Cumhurbaşkanı imzalamasına bıraksak ancak cuma, cumartesi imzalar geçse bile, kalacak iki gün. İki günde vatandaşlarımız mı başvuracak buna? Resmî Gazete'de yayınlanması... Sürenin uzayacağına dair de herhangi bir bilgilendirme yapılmadı vatandaşlarımıza. Bazı vatandaşlarımız arıyorlar, "Arkadaş, yetişmedi, şöyle böyle, apartmanda kavga var, dövüş var, hâlâ anlaşamadık, acaba uzayacak mı?" diye soran vatandaşlarımız da var. Bu anlamda da ya bu yürürlük süresi ne olacak? Yani bir açıklama yapılsın burada, bir bakan gelsin, eğer siz biliyorsanız Sayın Muş, lütfen siz yapın, değilse bir bakan açıklama yapsın. Vatandaşlarımız toplantılar yapıyorlar "İmar affına şöyle başvuralım, böyle başvuralım." Bu anlamda da bir açıklama yapılması lazım diyorum.
Değerli arkadaşlar, bu anlamlarda bu maddeler üzerinde derinlemesine tartışmalar yapmamız gerekiyor. Benim bütünü üzerinde söyleyeceklerim bunlar. Derinlemesine tartışmalar yapalım, birbirimiz eleştirelim ki daha doğrusunu bulalım diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.