KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENOL BAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, sinema, sanat dalları arasında halk kitlelerini en çok etkileyen alanlardan birisi ve dünyada da en büyük savaş kültür savaşı bildiğiniz gibi. Kültürden sonra ekonomi geliyor aslında, sinema deyip geçmeyelim, gerçekten daha da önceki yıllarda -soğuk savaş yıllarında özellikle- ülkelerin sinema yoluyla nasıl ele geçirildiklerini hepimiz biliyoruz. Yani senelerce bir kültür emperyalizminin birçok ülkeye uygulandığını sinema yoluyla da biliyoruz. Evet, son yıllarda, özellikle bizdeki sinema ve dizi film sektörü çok gelişti ama biraz da sadece, bu özel sektörün de girişimci ruhuyla oldu ve pazar payı da çok arttı. Çok daha iyi yapımlar desteklendiğinde Türk sineması önemli bir kültür aktarımı ve aynı zamanda ekonomik bir gelir kaynağı olarak ülkemiz için gerçekten çok önem ihtiva ediyor. Yılda en az 100'e yakın film üreten, dizilerle hepten büyüyen ve iktisaden iştah kabartan bir sektör sinema. Ticari yatırım, kültürel hassasiyetlerle beslenirse bundan büyük bir kazanç sağlayacağımız da ortada. O hassasiyet gösterilmezse elimizde de patlayabilir.

Bizler İYİ PARTİ olarak ülkemizde ve dünyada Türk kültürünün hak ettiği şekilde tanıtılmasına yönelik atılan her türlü adımı destekliyoruz. Bu bağlamda, Türk sinemasının gelişimi, sanatçılarımızın desteklenmesi, ulusal ve uluslararası alanda başarı sağlayacak projelerin üretilmesi ve desteklenmesi noktalarında elimizden gelen her türlü desteği yapmaya hazırız. Türk sinemasının gelişmesi için doğru adımları atmak icap eder. Bu adımların atılabilmesi için de yanlışları görmek, düzeltmek, eksiklikleri gidermek gerekiyor. Yaptığımız araştırmalar sonucunda birçok farklı kaynaktan elde ettiğim sorunlara değinmek, bu yanlışların ne kadar, ne derece doğru olduğunu da öğrenmek ve sizlerle çözüm noktalarında ortak bir paydada buluşmak isteriz.

Biraz önce zannediyorum Bakan Yardımcımız söyledi: "Toplumsal mutabakat ve sanatın birleştirici gücü." Evet, gerçekten çok önemli bir konu ama keşke siyaseten böyle olsaydı. Toplumsal mutabakat kalmamış, sanatı da olmadığı kadar dejenere olmuş bir toplumda bunlardan söz etmek Sayın Bakan Yardımcısı, zor olsa gerek.

Değerli Komisyon üyeleri, bu kanun teklifinde -en çok hani biraz önce de maddeler üzerinde görüşeceğiz dediler ama- genel anlamda konuşuyorsak bunları da konuşmadan geçemeyeceğimi ifade etmek istiyorum Sayın Başkan. En çok destekleme kurulu konusu var. 7 üyenin sadece 3'ünün sinema meslek birlikleri tarafından, geri kalan 4 üyeninse Bakanlık tarafından seçilmesi komisyonlarda, iktidarda bulunan siyasilerin egemen olacağı anlamına gelir. Sinema değerlendirme kurullarında yönetmen, yapımcı ve senarist gibi sektörün gerçek sahiplerinin ağırlıklı olması gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum. Sinemaya siyaset girerse özgünlük ve özgürlük ortadan kalkar. Orta Doğu filmlerinin üzerinde filmler üretemeyiz. Yasa bu hâliyle çıkarsa değerlendirmeler sinemayı değil kendine yakın siyasi bireylere yönelir ki bu da sinemamızın önünün daha da açılması hedefini sekteye uğratır ve bu yasa eliyle sinemanın önü tıkanır. Mesleki yeterlilik kurullarının oluşumunun ana ilkesi olmalıdır. Şimdi, hangi filmin çekileceği, çevrileceği konusunda Bakanlık aslında hiç karışmamalıdır veya sembolik bir temsilci bulundurmalıdır ki bu yapıldı daha önceki Kültür Bakanlarından Namık Kemal Zeybek döneminde Bakanlık bu konuda hiçbir yaptırımda bulunmadı ve gerçekten de o zaman çok önemli sanat eserleri de ortaya çıktı.

Ayrıca, önemli bir konu da mevzuatta destekleme kurul üyeleri hangi senaryoyu, hangi filmi neye göre destekliyor belli değil. Bugüne kadarki uygulamalardan kurul üyelerinin aralarında bir ittifak oluşturdukları, puanlamaları, anlaştıkları filmleri öne çıkardıkları şeklinde. Desteklerden pay aldıkları, dışarıdan manipüle edildikleri gibi çok önemli iddialar var. Doğru olmayabilir yani geçmiş dönem için söylüyorum. Hem kurul üyelerinin zan altında kalmasını engellemek hem de daha adil ve şeffaf bir destekleme sağlanması amacıyla ben bir teklifte bulunmak istiyorum: Gelin, biz bu kurulun puanlama sistemini daha şeffaf hâle getirelim. Her üye hangi senaryoya ne oy vermiş, gerekçesi neymiş açıklasın; bu gerekçeli kararları da kamuoyuyla paylaşalım. Böylece hem üyelerin olası bir usulsüzlüğe karışmalarının önüne geçilir hem de gerekçeli kararları okuyan her senarist ve yapımcı ileride aynı hatalara düşmez ve kendilerini geliştirirler.

Kapalı devre sistemiyle yapılan bu desteklemeler kesinlikle adil değildir. Herkesin aklında soru işareti bırakan kurula olan güveni bitirir. Film yapımcılarının, sektörde yaşanan ve yapımcıların oldukça mağdur olmasına sebep olan konunun giderilmesi için biz teklifin 8'inci maddesine eklenmesini istediğimiz öneriler de var. Mesela, bunları tabii ki sırası gelince önergelerimizle ifade edeceğiz Sayın Başkan ama yani sinema salon işletmecilerinin sinema biletini içeren abonelik, promosyon, kampanya, toplu satış ve benzeri faaliyetleri gerçekleştirmesinler istiyorlar. Sinema salon işletmecileri, sinema filmi biletiyle birlikte başka bir ürünün satışının aynı anda yapılmasın istiyorlar. Bunlar üzerinde zannediyorum maddelerde duracağız, onları atlıyorum.

Önemli gördüğüm bir diğer husus, film dağıtım tekelleri. Birçok üye arkadaşımızın da farkında olduğu bir konudur. Güney Koreliler tarafından alınan bir grup var -isim vermeyeceğim- 884 salon ve 120 binin üzerinde koltukla sektörde tekel hâline geldiğinden söz ediliyor. Bu sadece ekonomik olarak paramızın yurt dışına gitmesi değil, aynı zamanda, gösterime giren filmlerin seçiminde, toplumun sosyokültürel dokusuna da zarar verebilecek nitelikte. Sermayenin temel derdi kâr elde etmektir, hepimizin bildiği gibi. Bunun için, tekel olmuş bir işletme, gösterime girecek filmlerde seçicilik hakkını kullanmayı bir hak olarak görüyor. Bu durumda, sadece gişe filmlerini gösterme isteği ağır basıyor. Fazla sayıda kopya ve büyük reklam bütçeleri olmayan birçok değerli film, ancak kıyıda köşede kalmış salonlarda kendisine yer buluyor ya da hiç bulamıyor. Kimseden bir ses çıkmayınca göstereceği filmi seçme hakkı giderek tekelin kuralı hâline geliyor.

Türkiye'de henüz sinema sanatının korunması ve seyirciye ulaştırılması konusunda teşvikler ve salonların uyması gereken yasal bir düzenleme olmadığı için, uluslararası ödüller kazanmış ve ülkesinin yüz akı olmuş bir filmin seyirciye ulaşması, sinema salonu tekeli oluşturmuş işletmecinin iki dudağı arasına sıkışıyor. Bu tekel, insanımızı manevi anlamda aşağılayan, tipolojileri ve içerikleri izlemeye de seyirciyi mahkûm ediyor. Bütün sinema salonları bu tekellerin filmleriyle dolu. Prim yapan bu filmler, kabalığı ve küfrü komedi olarak sunduğu için çocuklarımızı, gençlerimizi, bu yozlaşmanın ve ahlaksız ticaretin yeni dejenere tipleri olarak evlerimizde, sokaklarımızda, okullarımızda görüyoruz; tabii siyaset de bundan geri kalmıyor, o da ayrı bir şey.

Değerli Komisyon üyeleri, projenin desteklenmesi tabii çok önemli. Fakat ortaya çıkan filmlerin birçoğunun gösterime giremediği ya da tek bir salonda gösterildiğini biliyoruz. Filmler izleyiciyle buluştuktan sonra verilen desteğin ne anlamı var bunu da sormak lazım. Bakanlığa düşen en büyük görevlerden birisi, üretilen filmlerin seyirciyle buluşmasını sağlayacak fizikî imkânların yaratılması Sayın Bakan Yardımcısı. Düşük bütçeli ve devlet destekli üretilen filmler için özel sinema açılabilir veya salonlar desteklenebilir. Bu sayede, hem üreticimizin emeği boşa gitmemiş olacak hem de vatandaşlarımız cüzi fiyatlarla yerli sinema keyfi yaşayabilir. Bir de senaryo ve diyalog yazım desteği kategorisinde her yıl 600'e yakın öykü başvurusu var. Yüzde 10 kuralı gereği 50 öykünün senaryolaştığı ve 60 senaryodan sadece 10 tanesinin film olarak çekildiği iddia ediliyor. Öyledir değil mi Sayın Bakan Yardımcım? Evet. Bu iddia doğruysa eğer, her sene 50 senaryo desteği çöpe gitmektedir. Bu konuda önlem alınması, takibinin yapılması, projenin rafta kalmasının engellenmesi de gerekiyor.

Yine, kanun teklifinde biraz önce de sayın vekil dile getirdi, "Uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamaz." önermesi bulunuyor. Bu düzenleme, kamuoyunda bir sansür mekanizmasının oluşacağı kanısını uyandırmaktadır. Kurullar, uygun bulunmayan filmleri neye göre belirleyecektir? Bu durumun daha açık kriterlerle belirlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde iktidarın zihniyetine uymayan her başarılı yapım günyüzü göremeyecek demektir. Bu durum, sanatın ruhuna da aykırıdır. Efendim, illa yani "Gösterime sunulamaz." yerine "Uygun bulunmayan filmlerin ticari dolaşıma ve gösterime sunulması tavsiye edilmiyor." demek daha doğru burada.

Değerli Komisyon üyeleri, bizlere düşen görev, siyasetimize uygun sanat icra ettirmek değildir, sanatın önünü açmak ve sanatçıyı baş tacı etmektir. Yasa teklifinde, İYİ PARTİ olarak vereceğimiz önergelerin dikkate alınmasını ve milletimiz için hayırlı olacak bir kanun teklifinin ortaya çıkmasını umut ediyor, saygılar sunuyorum hepinize.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Şimdi, sıradaki Komisyon üyemize söz vermeden bir hususu hatırlatmak istiyorum: Bu mevcut teklifin 3'üncü maddesindeki cümle zaten şu an mevcut kanunun aynı cümlesi, bu teklifte de yer alıyor. Dolayısıyla, yeni bir cümle buraya girmiyor, bu hususu Komisyon üyelerimizin dikkatine sunarım.

ŞENOL BAL (Ankara) - Efendim, onun da doğru olmadığını ifade ediyorum yani doğru değilse değiştirmemiz lazım.

BAŞKAN - Ama şu var: Şimdi, bakın, size ve Komisyon üyelerimize de dağıtıldı, İngilizce bir metin dağıtıldı. İngiltere'de 8 tane filmin yasaklandığı konusunda bir haberin dağıtımı yapılıyor. Son yıllarda Türkiye'de, istatistiki olarak baktığımız zaman mevcut kanundan hareket ederek sadece 3 film yasaklanmış durumda. Dolayısıyla, ülkemizde böyle bir sansür vesaire konusu diğer gelişmiş ülkelerdeki uygulamaya benzer bir şekilde bu değerlendirmeler, tasnifler yapılıyor ve sayının da çok az olduğunu zaten bize Bakanlık yetkilileri ifade ettiler.

ŞENOL BAL (Ankara) - Sayın Başkanım, ilave etmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

ŞENOL BAL (Ankara) - Tabii ki on altı yıldır yaşanan birçok tecrübe var ortada. O yüzden, belki iyi niyetlerle ifade edilse de artık öyle bir şey uyandı ki herkeste yani böyle bir cümlenin sansüre yol açabileceği şeyi var insanların zihniyetinde.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - On altı yıl neye göre on altı yıl? İktidar dönemini mi kastediyorsunuz?

ŞENOL BAL (Ankara) - İktidar döneminde, evet, AKP iktidarı döneminde.