KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Efendim, az önce hazin bir haber aldım, onu paylaşmak istiyorum çünkü burada çok sayıda tanıyanı olduğunu biliyorum. Parlamentoda görev yapan, iki dönem Erzurum'u temsil eden -23 ve 24'üncü dönemlerde- Muhyettin Aksak Bey vefat etti. Kendisine Cenab-ı Hakk'tan gani gani rahmet diliyorum.

Tabii, ölüm hakikati ifade ediyor, şaşmaz hakikat. Öyleyse biraz o zaviyeden meselelere yaklaşmakta da fayda var diye düşünüyorum. Hep söylüyoruz ya, hakşinas olmak, hakkı, adaleti üstün tutmak, hakikatleri ifade etmek; bu çok mühim. Demin, Süleyman Bey Sayın Cumhurbaşkanımızın bir tespitinden hareketle iktidardayken muhalefet yapmayı becermekle o işi izah etmeye çalıştı. Oysa, bu böyle değil, böyle izah etmemek lazım, böyle anlatmamak lazım. Olan şudur: Hayatın içerisinde ara ara gözümüze çarpan, dün bizim için doğru diye tarif edebileceğimiz hâller bugün başka veçhesiyle önümüze çıkar, bütün çıplaklığıyla görürüz ve yanlış yaptığımızı fark ederiz ve bunu da dillendiririz. Bu, bir mertliktir; bu, bir samimiyettir, kalbî olmaktır, hasbi olmaktır. Böyle olursanız hem İndallah'ta karşılığı muhabbet olur hem de halk nezdinde de böyle olur. Sayın Cumhurbaşkanımızın tarzı, tavrı budur. Öyleyse, oradan hareketle, hem Garo Bey hem de Süleyman Bey bir hakikatin üstünü örtmemeliler.

Cemal Bey'e teşekkür ediyorum, yaptığı çalışmalar hakikaten çok değerli.

Sayın Kuşoğlu benim bu Parlamentoda en çok değer verdiğim isimlerden birisi, başlarken birkaç defa "seçimden dolayı, seçim yatırımı" şeklinde bir tarif geliştirdi. Ben şunu hep söylüyorum: Arkadaşlar, öyle bir zemindeyiz ki yaptığınız her çalışmanın ardından mutlaka istinat edilebilecek siyasi bir aktivite olur yani bu seçim olur, başka türlü faaliyetler olur. Öyleyse, oraya teşmil etmemek gerekir diye düşünüyorum.

Sabahleyin Erol Hocam -bunu aslında çok sık yapıyor- değerler üzerinden bir ayrıştırma, bir ayrışma anlayışının hâkim olduğuna, dolayısıyla bölünme tehlikesine vurgu yapıyor. Oysa öyle değil, değerleri tarif etmek lazım. Değerler nedir, fikirler nedir? Mesela, gene Erzurum'u bu Parlamentoda temsil etmiş bir şahika isim, bir doruk, zirve isim -onu da yaklaşık beş yıl önce kaybetmiştik- mütefekkirdi, gazeteciydi, hukukçuydu aynı zamanda, bir çalışmasında hususi bir tarif yapıyor. Bu kim? Nevzat Kösoğlu, Türk Ocağı Vakfının Başkanıydı. Hakikaten kendisiyle her zeminde iftihar ettik, kendisinden çok istifade ettik, ben şahsen ondan çok beslendim. "Türk Kimliği ve Türk Dünyası" isimli eserinde bir kayıt düşüyor, çok mühim. Elâzığlı yaşlı birine "Ne iş yaparsınız?" diye sual tevcih olunuyor bir televizyon programında. "Efendim, ben şekercilik yaparım, kırk yıldır şeker imal ederim, evlatlarımın geçimini buradan temin ederim, maişetim buradandır. Fakir fukara da bundan hakkını alır, devletim de bundan hakkını alır." diyor. "İşte bu tarif bir milleti izah eden tariftir. Türk milleti bu tarifte gizlidir, Türk budur." diyor.

Şimdi, Değerli Hocam, buradan baktığınızda ırk çok anlamsız kalıyor, kan, kafatası hiçbir mana ifade etmiyor. Bizim kodlarımızda millet olarak hiçbir zaman ırkçı bir yaklaşım olmamıştır. Ben milliyetçiliği tarif ederken o değerlerden bahsettiğiniz ya, milliyetçiliği tarif ederken de biz "müspet milliyetçilik" ve "menfi milliyetçilik" diye bir tefrik koyuyoruz. Müspet milliyetçilik başka milletlere faul yapmadan, legal bir zeminde milletler camiası içerisinde kendi milletinizi öne çıkarma gayretidir, milletini sevmektir. Oysa, menfi milliyetçilik, altını çize çize her seferinde ırk üzerine bir şeyi inşa etmeye çalışmaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın "Ayaklarımızın altına alıyoruz, alırız." dediği de bu ikinci tariftir, biz de hep bunu yaptık.

"Değerler" dediğiniz nedir? Efendim, vatandı, ülkeydi, bayraktı, bunları geçiyorum; herhangi bir düğün töreni bizim değerlerimizi ifade ediyor. Bu, sizin memleketiniz Trabzon'da da böyle, benim memleketim Erzurum'da da böyle, Ağrı'da da böyle, düğünü bir başka şekilde Türkiye sathında tarif edemezsin. Bu, bir değerdir. Bunun ayrışan neyi vardır mesela? Yemek kültürümüzde ayrışan ne vardır? Kim farklı zaviyelerden bakmıştır? Hiç kimse.

Değerli Hocam, bunları tarif etmek lazım çünkü hep "Konuşalım." diyorsunuz ya bu çok mühim, ben size saygı duyuyorum ama böyle müphem, orta yerde bırakılmış bir şey koymamak lazım. Elbette ki fikirler noktasında farklı düşüneceğiz, bu hangi ülkede böyle değildir ki? Yani Amerika'da her kesim farklı düşünür bir mevzu üzerine. Bu, oranın bölünmesi, zihinlerin bölünmesi anlamına gelmiyor ki. Biz, bu değerlere başka anlamlar yükleyenlere "bölücü" diye bir tarif getiriyoruz, daha sert bir tarif "vatan hainliği"dir. Onun dışındakilerin hepsi bizim kardeşlerimiz. Ben, malumunuz, Erzurum coğrafyasında yaşıyorum. Bizde "öteki" diye bir kavram hiç olmamıştı. Hele Kürt-Türk bağlamında bir tefrika, bir ayrım, ayrışma asla yoktu. Ne zamana kadar? Bu bölücü vatan hainleri zuhur edinceye kadar. Biz bilmezdik bir farklılık. Şimdi, biz işte bu zeminde, şu zeminde öyle kavramlar kullanmalıyız ki birliğimize, bütünlüğümüze halel getirmesin, tam tersi muhkem hâle getirsin. Ben bunun altını özellikle çizmek istedim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Aydemir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bir şeyi, müsaade ederseniz, burayı somutlaştırma adına söyleyeceğim.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sami ağabey de burada, sabahleyin işi konuştuk. Efendim, bir aforizma, Araplara ait, diyor ki orijinal hâli: "..." Manası şu: "Köpeğini aç bırak ki peşinden gelsin." Bakın, Erol Hocam, bu, şu coğrafyada yaşayan, etnik aidiyeti, kimliği ne olursa olsun, hiç kimsenin zihninde yer bulmamıştır, asla. Affedersiniz, hayvan dahi olsa biz böyle bakmamışızdır. İşte millet budur, milleti tarif eden budur. Türk milleti bu kıvamdadır. Dolayısıyla ayrışma filan yoktur. Değerler üzerinde muhkem bir ittifak vardır ve bununla da biz iftihar ediyoruz. Bu çalışmalar da işte bu değerleri çok daha kıvamlı hâle getirme çalışmalarıdır.

Katkı sunanlara, başta Cemal Öztürk Bey olmak üzere, buradaki bürokrat kardeşlerim olmak üzere, hepsine çok teşekkür ediyorum. Tabii, sizlere de teşekkür ediyorum.