| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) Arasında IFAD Ülke Ofisi-Doğu Avrupa ve Orta Asya Merkezi Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1541) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 06 .02.2019 |
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli katılımcılar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi IFAD'ı konuşurken IFAD'ın misyonu ve Türkiye'deki çalışmalarına kısaca değinmek gerekirse IFAD yoksulluğu azaltma, gıda güvenliğini artırma, beslenmeyi iyileştirme ve dayanıklılığı güçlendirmek için kırk yıldır kırsalda yaşayan insanlara yatırım yapmaktadır. IFAD Türkiye'de 11 proje hayata geçirmiş; bunlardan 8'i tamamlanmış, 3 tanesi ise hâlen yapılmaktadır. Ancak IFAD'ın projeleri maalesef ülkemizdeki tarım politikalarına cevap olabilmekte değil, halkın ihtiyaçlarını, yaşanan sıkıntıları hiçbir şekilde karşılamıyor. Ben kendi bölgemden, seçildiğim bölgeden bir iki örnek vermek istiyorum, yani daha çok Kürt bölgelerine dönük bir şeyler söylemek istiyorum.
Bilindiği gibi, bundan bir on beş gün önce Antalya'da çıkan hortum faciasında Urfa Viranşehirli 13 yaşında bir evladımız hayatını kaybetti. Berivan, ailesiyle birlikte portakal tarlalarında çalışmak için mevsimlik işçi olarak Antalya'ya gitmişti. 13 yaşındaki Berivan'ın okula gitmesi gerekiyordu, eğitimini görmesi lazımdı ancak maddi koşullardan dolayı Berivan, ailesiyle birlikte Antalya'ya çalışmaya gitti. İşte, Berivan ve ailesi Kürt bölgelerinden giden on binlerce aileden bir tanesiydi, sadece bir örnekti, trajik bir örnek ve her yıl Kürt bölgelerinden on binlerce insan Türkiye'nin dört bir yanına yayılıyor.
YAKUP TAŞ (Adıyaman) - "Kürt bölgeleri" ne demek?
BAŞKAN - Siz söz isteyin, ben vereyim.
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Biz Tarım Komisyonundayız, sizin konunuz oradan başlıyor yani!
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) - Ama bazı şeyler de gerçekliktir. Lütfen, rahatsız olmayın beyefendi.
Şimdi, bakın, şu anda niye batıdan kimse doğuya gelip çalışmıyor, sürekli doğudan oraya gidiliyor?
HASAN KALYONCU (İzmir) - Terörden dolayı...
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) - Öyle değil işte.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Terörden dolayı. Terörde öldürülüyor, ondan dolayı gidilmiyor.
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) - Bir müsaade edin, bitirelim sözlerimizi.
BAŞKAN - Müsaade edelim, bitirsin hanımefendi.
Buyurun.
AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) - Şimdi, böyle olunca ne oluyor? Tabii, doğru bir politika üretilmeyince, ha bire "terör", "terör" denilince ne oluyor? Doğudaki insanlar mecburen Antalya, Karadeniz, Marmara gibi bölgelere giderek kendini finanse etmeye çalışıyor ve oralara sigortasız, sağlık güvencesi olmadan, zor koşullarda gidiyorlar. Ucuz iş gücü olarak görülüyor, bir nevi emek sömürüsüyle karşı karşıya kalıyorlar.
Mesela, bugün Ceylânpınar, dünyanın en büyük çiftliği; Urfa, Türkiye'nin en verimli topraklarına sahip bir tarım şehri. Urfa'da neden yeteri kadar çiftçiler desteklenmiyor, insanlar üretime teşvik edilmiyor? Bir seracılık, kooperatifçilik oralarda geliştirilemez mi? Oradaki kadınlar, gençler, insanlar için bir iş imkânı yaratılamaz mı? Neden bölgenin insanları yüzünü batıya çeviriyor, yaşam umudu olarak batıyı görüyor? İşte, bu, mevcut iktidarın politikasızlığıyla alakalı bir durumdur.
Öncelikle, şu anki toplantı -gerçi gündem yine 2 madde üzerindendir- yine tarım politikasıyla ilgili değil ama geç kalınmış bir toplantıdır. Bizim daha sık bir şekilde bir araya gelip tarım politikasını değerlendirip ona göre önümüze bir yol haritası koymamız lazım. Yani şu an baktığımız zaman, bir yönüyle tarımda bu sıkıntılar yaşanırken çiftçinin durumuna bakıyoruz, pamuk üreticisi, fıstık üreticisi, tütün üreticisi... Gerçekten çiftçi çok zor durumda, çok ciddi sıkıntılar yaşıyor. Gübre fiyatlarından tutalım zirai ilaçların fiyatlarına kadar, kullanılan elektriğe kadar her şey maalesef kat be kat artmış, çiftçi şu an onu karşılayabilecek durumda değil.
Arkadaşlar, ben de çiftçi bir aileden geliyorum ve bu halkın içinden geliyoruz. Sadece bilgisayar veya internetten izlemiyoruz, takip etmiyoruz; bizzat içindeyiz, yaşıyoruz o sıkıntıları, yaşanan o durumu. Birebir çekiyoruz o çileyi. O nedenle mevcut iktidarın özellikle tarım konusunda biraz daha teşvik edici ve halkın önünü açan politikalar üretmesi lazım.
Yine şu anda temel bir diğer sıkıntı ise hayvancılıkla ilgili. Özellikle Hakkâri ve benzeri illerimizde yayla yasaklarının olmasından kaynaklı doğru düzgün hayvancılık yapılamıyor. Hayvancılığın teşvik edilmesi lazım; bu, biraz da Kürt sorunun çözümüyle de alakalı bir durum. Kürt sorunu derinleştikçe maalesef ekonomik kriz ve benzeri durumlar da baş göstermeye devam etmekte. Yayla yasaklarının kalkmasıyla, insanların tekrardan hayvancılık yapması için teşvik edilmesiyle bir nevi dışarıdan et ithal etme sorunu da ortadan kalkacaktır. Yani şu an bakıyoruz, Tarım Bakanımız "Et yerine ot yiyin." diyor, çözümü bunda görüyor. "Salatalığı yazın, marulu kışın tüketin." diyor. İşte, ülkemizin, bizim düştüğümüz durum bu arkadaşlar, maalesef. Bu nedenle... Yani bizim görüşlerimiz, tarım politikasında mevcut iktidarın aslında bir tıkanma yaşadığı, daha çok yerele inerek çiftçilerimizle, ziraat odalarıyla, sivil toplum örgütleriyle toplantılar yapması ve oradan gelecek olan öneriler doğrultusunda önüne yeni bir planlama koyması, çiftçinin teşvik edilmesi, destek verilmesi. Evet, destek veriliyor belki bir kısım ama yeterli değildir çünkü yaşanan fiyatlar, giderler karşılamıyor bunu. Bunun için iktidarın yeniden tarım politikasını gözden geçirmesi lazım. Tarım, gerçekten çok önemli bir boyuttur ülkemiz için. Bundan önceki yıllarda ihraç eden bir durumdayken bugün pamuğundan mısırına, buğdayına kadar, etine kadar ithal eden bir pozisyona düşmüşüz ve bu bizim için gerçekten acı bir durum. Türkiye böyle değil; Türkiye tarımı, toprağı, coğrafyası bunu yaşamamalı. Türkiye halkları bunu hak etmiyor. Bunun için de doğru bir politikanın üretilmesi lazım.
Bununla bağlantılı olarak şimdi IFAD'la ilgili bir iki şey sormak istiyorum.
IFAD tarafından sağlanan fonların kaynaklarının nerelerden ve hangi koşullarda sağlandığı, uluslararası gıda tekelleriyle veya sermayeyle ilişkisi nedir? Ve uluslararası sermayenin bu fonları sağlamakla temel hedefleri nelerdir?
IFAD'ın yürüttüğü 8 projenin çıktısı nedir? Kalkınmaya yönelik nasıl katkısı olmuş, merak ediyorum. Söz konusu projeler yürütülürken hangi kurumlar, şirketler, derneklerle iş birliği yapılıyor?
Teşekkür ederim.