KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Şimdi şu Kürt meselesine bir değineyim. Planlamamda yoktu ama yani tarımı konuşuyorsak bunu konuşmak gerekir. Hiç kimse kavgadan, dövüşten yana değil, bir mesele mesele ise bunu itidalle oturup çözmekten yana. "Kürt meselesi diye bir mesele yok." diyebilirsiniz. O zaman sorarlar, 2015'te neyle uğraştınız? Ayşe'nin kepek sorunu muydu Türkiye'nin temel gündemi o zaman? O görüşmeler, İmralı ziyaretleri ne oldu? Olumlayarak söylüyorum bunu. Bir siyasi problem varsa bu siyaseten çözülür. Dolayısıyla bu siyaset sorununun -buna terör sorunu deyin, ne derseniz deyin, ama ortada han duvarı gibi bir mesele var- bunu kızmadan, kavga etmeden, dövüş etmeden, aklıselimle, dünyadaki pek çok ülkenin çözdüğü gibi artık bizim çözmemiz gerekir. Meselenin esası bu. Bu tür problemler kamusal hayatı etkiler, ülkenin mutluluğunu etkiler, tarımını mı etkilemeyecek? Her şeyi etkiler.

Ayrıyeten o yayla yasaklarını falan filan iyi biliyorum. Üzerine iyi çalıştım. Öyle dediğiniz gibi bir mesele değil Sayın Başkanım. Yani bölge hayvancılığının niye azaldığına ilişkin il il elimizde veriler var, isterseniz sizinle bunları paylaşabiliriz. Dolayısıyla bu üzerinde gerilim yapılması gereken, öfkelenilmesi gereken bir mesele değil. Burası Parlamento ve biz her şeyi bütün açıklığıyla, herhangi bir sansüre gerek olmaksızın tartışmak ve konuşmak durumundayız. Bizim partimizin görüşünü de bu konuda biliyorsunuz. Kürt sorununun çözülmesi, barış ve demokrasi içerisinde bu sorunun hallolması ekseninde.

Şimdi, IFAD meselesine geldiğimizde, birkaç tane mesele var. Bunlardan bir tanesi, soru babından önce sormak istiyorum çünkü eldeki materyal, yazılmış olan şey IFAD'ı bizim yeterince kavramamız için yeterli değil. Ben dedim ya dersimi çalıştım diye, İnternet ve diğer kaynaklardan da IFAD'ın kendi sitesinden de araştırdığımız bazı şeyleri bulamıyoruz çünkü bu IFAD'la yapılan anlaşma gereğince zaten IFAD bir diplomatik dokunulmazlık kapsamında bir organizasyon; iki, arşiv ve bilgilerine Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahip olması mümkün değil. Birleşmiş Milletlerin diğer örgütleri kapsamında kurumsallaşıyor. E, ama, yani, bu arkadaşlar gelmiş, bizim memlekette iş yapmışlar. Şimdi, ben kendi ülkemin arşivinden bunu elde edemiyorum, çıktılar açısından söylüyorum; e, yani, Roma'daki üst isterse bunu verir ya da vermez. Yani IFAD'ı eğer biz İstanbul'da bir merkez kuracaksak ve sonuçta Doğu Avrupa ülkeleriyle Orta Asya ülkelerine bunu refere edeceksek, "Merkezi de burada." diyeceksek, en azından bizim bu şeyden hoşnut olmamız -tırnak içinde söylüyorum- gerekmez mi? Bunların içinde herhâlde bu çıktılar nelerdir, bunları biliyor olmamız lazım. Mesela, 1984-1993 arasında tarımsal yayın ve uygulamalı araştırma projesi yapılmış, 205 milyon dolar bir para harcanmış, ne olmuş yani? Harcanmış, ne olmuş, nerelere harcanmış ve kırsal yoksulluğu çözmekle mükellef olan, en azından kendisini böyle bir misyonla görevlendirmiş olan bu kurum bu parayı harcadıktan sonra bizim memlekette kırsal yoksulluk ne kadar çözülmüş?

Bingöl, Muş Kırsal Kalkınma Projesi içerisinde yine 61 milyon dolar harcanmış. Vallaha ben Bingöl'e, Muş'a yıllardır gider gelirim, yani kırsal yoksullukta değişen herhangi bir şey görmedim. Ben görmemiş olabilirim, benim eksikliğim olmuş olabilir ama yani bunu resmî verilerle herhâlde teyit etmek gerekiyor.

Ardahan, Kars, Artvin Kalkınma Projesi'ne 41 milyon dolar harcanmış, 2016 yılında bitmiş, vallaha bilmiyoruz ne olmuş yani, ne olmuş? Bilmek gerekir ki buna uygun siyasi önerilerde bulunmamız gerekiyor.

Erzurum Kalkınma Projesi'ne yine 137 milyon dolar, Batman, Diyarbakır, Siirt Kalkınma Projesi'ne 36 milyon dolar, Ordu-Giresun Kalkınma Projesi'ne -2003'te bitmiş bu proje de- 59 milyon dolar, Sivas-Erzincan Kalkınma Projesi'ne 9,9 milyon dolar, Yozgat Kalkınma Projesi'ne 40 milyon dolar para harcanmış.

Yani bizim bölgeyi de ilgilendiren -yani Karadenizliyim ben, Orta Karadeniz- şeyler var bunun içerisinde. Biz kendi bölgemizde kırsal yoksulluğun ve yoksunluğun -iki ayrı kavram olarak kullanıyorum- çözüldüğüne ilişkin bir veri görmüyoruz, tam tersine, son dönemlerde kırsal üretim süreçlerinin daha ciddi bir tasfiye riskiyle karşı karşıya kaldığını, kırsal üretici nüfusun, az önce de ifade ettiğim gibi -tekrara düşmek istemiyorum- kentleşmeye başladığını, bununla beraber, tarım alanlarının yeterince kullanılmadığını; ilanihaye, artırmak mümkün, bunları görüyoruz. Peki, bu IFAD ne yapıyor? Bunun verileri, özellikle sayın bürokratlar buraya gelirken bu verileri de bize taşıyarak ya da öncesinde vermiş olsalardı, hani, biraz daha fazla dersimize çalışırdık. Ama benim gördüğüm kadarıyla ve incelemelerim sonucunda elde ettiğim kadarıyla, yani, Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösterecek böyle bir kurumun bu kadar kapalı bir mekanizma... Diplomatik dokunulmazlık anlaşılabilir bir şeydir tabii ki yani bunu tartışmıyorum ama bu kadar kapalı kutu bir kurumun kırsala ilişkin, uluslararası sermayenin kırsalı kendi arzu ettiği biçimde dönüştürmesine ve kırsalda var olan genetik materyaller başta olmak üzere pek çok ulusal değerin uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesine dönük bir riske dair yayınlanmış yazılar ve tartışmalar var. Şimdi, bizim bundan, böyle bir duygudan uzak olabilmemiz için bu verileri görmemiz lazım, bu verilerle konuşmak lazım ki işi mantıki sonucuna ulaştırabilelim.

Teşekkür ediyorum.