| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1579 |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .02.2019 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, sivil toplum kuruluşlarının değerli temsilcileri ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçim öncesi aceleye getirilmiş bir yasa teklifini görüşüyoruz. Etki analizi yok, bunların, bu 18 maddenin kamuya ne kadar yük getirdiğini veya vatandaşa ne kadar fayda sağladığını rakam olarak bilemiyoruz, böyle bir çalışma yapılmamış maalesef. Kamuya da getirdiği yükü bilemiyoruz ama kamuyla ilgili olarak, değerli arkadaşlarım, bilmiyorum, dikkatinizi çekti mi, geçen hafta içerisinde ocak ayı bütçe sonuçları açıklandı -Plan ve Bütçe Komisyonuyuz- ocakta gelirler reel olarak geçen yıla göre yüzde 39 artmış, yüzde 39, yüzde 40'a yakın artmış; 97 milyar gelir var, 97 milyar; giderler de 92 milyar, orada da yüzde 35'lik bir artış var. Bu sene bütçe 5 milyar fazla vermiş durumda, geçen yıl 1,7 milyar fazla vermişti bütçe. Detayına bakıyorsunuz -konunun detayına bakmak gerekiyor tabii ki- krizde olduğumuz bir dönemde nasıl oluyor da bu kadar büyük bir artış var gelirde özellikle diye. Mesela "Nerede olması lazım gelir artışı?" diye baktığınızda, vergi gelirlerinde artış olması lazım. Dolaylı vergilerle, harcama vergileriyle ilgili bakıyorum, mal ve hizmetlerden alınan dolaylı vergilerde artış yok, yüzde 19 azalma var; artış yok, azalma var, yüzde 19, yüzde 20'lik azalma var. Katma değer vergisi yüzde 21 azalmış, ÖTV yüzde 24 azalmış ocak ayı içerisinde ama gelirlerimiz artmış, nereden artmış? Vergi dışı gelirler ocakta yüzde 452 artmış geçen yıla göre, yüzde 452 artmış. Nereden? Merkez Bankası, ağırlıklı olarak Merkez Bankası gelirleri. Biliyorsunuz, Merkez Bankasının Genel Kurulu öne çekildi, Merkez Bankasının kur nedeniyle ettiği kârı -ki bu kâğıt üzerindedir, Sayın Başkan daha iyi bilecektir- hazineye aktarmışlar, buradan dolayı bir artış söz konusu. Buradan yaratılan parayla bir fazla verilmiş, gerçek değil, reel değil, bir sıkıntı var. Vergilerin düştüğü, vergilerin azaldığı, dolaylı vergilerin de, doğrudan vergilerin de azaldığı bir dönemde böyle bir artış, seçim öncesi yapılan bir operasyonun sonucu tabii ki. Bu, kamunun, hazinenin iyi durumda olmadığını gösteriyor, bir sıkıntı içerisinde olduğumuzu gösteriyor. Dolayısıyla bir kanun teklifi geliyorsa muhakkak etki analizinin de yapılması lazımdı. Ne olduğunun, vatandaşa ne geldiğinin ya da kamuya ne ağırlık, maliyet getirdiğinin muhakkak bilinmesi lazımdı. Böyle, ezbere bir iş yapıyoruz şu anda.
Bakın, bütün dünyada, bütün yasama organlarında -hep söylüyorum- hangi kanunların ihtiyaç olduğu, nasıl bir kanun çıkması gerektiği, hangi kanunun -daha doğrusu- ihtiyaç olduğu yürütme tarafından, icra tarafından belirlenir ama nasıl bir kanun çıkması gerektiğini yasama organları, meclisler tayin eder, parlamento tayin eder. Bizde hem ihtiyacı belirleyen hem de yasayı yapan maalesef yürütme. Ama bizim Anayasa'mıza, referandumla değiştirdiğimiz Anayasa'ya göre de böyle yapmamamız lazım; artık, yürütme ile yasama arasında hiçbir bağlantı yok. Bu bağlantıyı kaldırdık, mantıklı olması gereken bağlantıyı kaldırdık, böyle garip bir yasama usulü yapıyoruz.
Şimdi, ben değerli milletvekilime çok da iyi niyetle sorsam, buradaki ilgili kurumlarla ilgili bazı rakamları sorsam ya da bu kurumların nasıl çalıştığını sorsam -o da bir milletvekili, onun da eleştirmesi gerekiyor, denetim görevi yapması gerekiyor Parlamentonun bir üyesi olarak- haklı olarak cevap veremeyecek. Böyle bir yasama usulü olur mu, böyle bir anormallik olur mu? Maliye Bakanlığının durumunu sorsam ya da diğer bakanlıkların, buradaki ilgili kamu kuruluşlarının durumunu sorsam, neden bu hataları yaptıklarını sorsam, mevcut, olması gereken istatistiklerini sorsam, cevap veremeyecek. Çalışma usulleriyle ilgili sıkıntıları sorsam cevap veremeyecek ama burada bir bakan otursaydı, getirdikleri kanun tasarısıyla ilgili olarak kendisi hesap verebilir olurdu; neden o kurumun yanlış yaptığını, siyasi yetkili olarak bilebilir olurdu ama artık bakan da gelse fark etmeyecek çünkü artık bakanlar seçimle gelmiyor, halk tarafından seçilmiyor, Meclis tarafından güvenoyu verilmiyor kendilerine, sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlu, burayla bir ilgisi yok, siyasi sorumluluğu da yok dolayısıyla. Dolayısıyla garip bir şekilde biz yasa yapıyoruz, anlamı yok artık bu yaptığımız işin ama sorumluluğumuzu müdrik insanlarız, geliyoruz, sizler de, bizler de bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama bu usulle bu yasa yapılmaz, bunu bir kere daha tekrar kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Böyle olmaz bu iş, böyle bir saçmalık olmaz. Bu Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sisteminden beri Türkiye Cumhuriyeti devleti durmuştur artık, mekanizmalar birbirine geçmiyor, bir garabet var, bu şekilde yürümemiz doğru değil.
Maddelerle ilgili olarak bazı şeyler söyleyeyim. Şu 3'üncü, 4'üncü maddeler engellilerle ilgili. Şimdi, bunlar sosyal hizmetlerle ilgili. Seçim zamanı geldiği için bunlar hatırlanmış ve daha geçen yıl yaptığımız bir kanunla ilgili yani çok değil. Bunların zamanında bilinmesi lazım. O kadar acele çıkıyor ki kanunlar, bunlarla ilgili çıkaracağı sorunlarla ilgili gereken değerlendirmeler yapılmadığı için getiriyoruz, hemen kısa zaman sonra bunları düzeltmeye çalışıyoruz. Aslında doğru dürüst otursak -burada sosyal yardım kurumumuzdan değerli arkadaşlar var- mesela, bir temel vatandaşlık geliri gibi çağdaş bir kavramı tartışsak, öyle bir düzenleme yapsak, bu sosyal yardımlarla ilgili mevzuatımız, sosyal güvenlik mevzuatımız bu kadar karmaşık hâle gelmişken bunları düzeltme imkânımız olur. Çok karmaşık hâle geldi.
5'inci madde de Çevre Kanunu'yla ilgili. Bunu, bu kanun maddesini daha birkaç ay önce geçirdik. 29/11'de yani kasımın sonunda çıkmış, birkaç ay önce çıkmış ve şimdi düzeltiyoruz, el insaf. Erkene alıyoruz, beyanda erkene alıyoruz fakat bu iş bu kadar da basit değil.
Şimdi, TÜRMOB yetkilileri var, gelmişler "Niye geldiler?" diye sordum. Hakikaten basit bir konu değil bu beyanın erkene alınması. Bu beyanla ilgili, ödemeyle ilgili TÜRMOB yetkililerinin, serbest muhasebeci mali müşavirlerin, serbest muhasebeci yeminli mali müşavirlerin devreye girmesi lazım. Bunun bir yığın maliyeti olacak. Bu poşet meselesi yani o kadar basit değil, 25 kuruşa alıyoruz marketten ama ondan sonra bunun marketler tarafından ya da ilgili sorumlular tarafından ödenmesiyle ilgili bir yığın bürokrasi çıkıyor, mevzuatta bir yığın değişiklik yapılması gerekiyor, basit bir iş değil.
8'inci maddede kitaptan alınan katma değer vergisinin indirilmesi söz konusu, muafiyet söz konusu. Keşke bu konuyu biraz daha tartışabilsek. Sayın vekilim, kitap satışlarının katma değer vergisinden muaf tutulması yayıncılar için iyi bir şey değil. Aldıkları maliyetleriyle yayıncıların, kitapları basanların -Uğur Bey de bilecektir- maliyetleriyle ilgili, girdileriyle ilgili ödedikleri katma değer vergileri üzerlerinde kalacak. Normal sistemde bunu mahsup edebiliyordu, kendi kitaplarını satarken aldıkları katma değer vergisinden mahsup ediyorlardı girdileri üzerindeki KDV'yi. Şimdi, mahsup edemeyecekler, üzerlerinde kalacak, daha büyük bir sorun olacak. "Bunun birikip iade edilmesi söz konusu olur." diyeceksiniz. Demin, Durmuş Bey söyledi, 500 milyara yakın birikmiş KDV var benim bildiğim kadarıyla.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Milyon, milyon.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Milyar, milyar; milyon değil, benim bildiğim kadarıyla 500 milyara yakın birikmiş KDV var. Maliye Bakanlığındaki rakamları da bilmiyoruz ki şeffaflık yok, ne olduğunu tam bilmiyoruz, 140 milyar civarındaydı.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Devreden KDV...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Devreden değil, iadesi gereken KDV 140 milyar civarındaydı ama biriken KDV 500 milyar civarında. Böyle bir anormal bir durum. Yani bu da çözüm değil, bu şekilde bir düzenleme yapmamız çözüm olmayacak. Bilmiyorum, yayıncılarla ilgili sivil toplum temsilcileri var mı?
Mesela 12'nci maddede 5018'le ilgili bir düzenleme yapıyoruz. Aslında 5018 hazır gündeme gelmişken Sayın Başkanım, biliyorsunuz, YSK'nin, Adalet Akademisinin, uyuşmazlık mahkemesinin -bir tane daha kurum vardı, onu hatırlayamadım şu anda- bunların ayrı bütçelerinin olması gerekirken 5018'deki cetvellerde bunların isimleri yok olduğu için, unutulduğu için bunların bütçeleri, YSK gibi bir kurumun, uyuşmazlık mahkemesi gibi bir kurumun bütçesi Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde yer alıyor. Hâlbuki YSK bağımsız bir kurum biliyorsunuz. 5018 gündeme gelirken bunların da bu cetvele, 5018'deki cetvele ilave edilmesi gerekir, düzeltmemiz gerekir bu konuyu da.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - 12'nci madde, 1 ve 2'yle birleştirilip şeye gönderilmedi mi?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Çıkarıldı mı bilmiyorum. Ben başına yetişememiştim toplantının.
TAMER DAĞLI (Adana) - Üniversiteyle alakalı olanlar Millî Eğitim Komisyonuna gitti.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - O zaman orada düzeltilmesi lazım. Bu 5018' de... Kaç yıldan beri YSK bütçesi Adalet Bakanlığı bütçesi içerisinde geliyor. Sebep nedir, niye böyle yaptınız? "Efendim, cetvelde yer almıyor, unuttuk." Düzeltelim işte şimdi, fırsat, 5018 hazır görüşülecek ya burada ya Millî Eğitim Komisyonunda, hazır düzeltmek gerekiyor bunu.
14'üncü maddeyle getirilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'yla ilgili düzenleme var. Burada süreyi uzatıyoruz. "1/1/2019" ibaresi 1/1/2020 yapılıyor. Bu, kaçıncı defadır uzatılıyor Sayın Dağlı, bilmiyorum ama bu uzatmaların da hiçbir faydası olmuyor. Gereken çalışmayı kamu yapmıyor çünkü ya da yaptırmıyor, yapması gereken denetimleri yapmıyor, uzatıyoruz da uzatıyoruz, gelecek sene bir daha uzatacağız çünkü ilgili kurumlar yapması gereken çalışmaları yapmayacaklar. Bilmiyorum kaçıncı defadır uzatıyoruz, yapmayacaklar. Şimdi, size desem ki: "Kurumunuz bu çalışmayı yapmıyor." "Benimle ne ilgili var?" diyeceksiniz, haklısınız. Bunu ilgili bakana sormak lazım ama yok, sistemimiz maalesef böyle.
16'ncı maddeyle -çok önemli bir konu- Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan kredilerin yeniden yapılandırılmasından bahsediyoruz. Tamer Bey, bununla ilgili olarak ne kadar bir borçtan bahsediyoruz toplam olarak, Ziraat Bankası ve tarım kredilerinde ne kadar bir borç ya da alacaktan bahsediyoruz ilgilisine göre? İllere göre bunun dağılımı nedir? Mesela -ben Ankara milletvekili olarak- Ankara'da ne kadarlık bir Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifi borcunu erteliyoruz? Benim hatırladığım, yedi yıldır bu ertelemeyi yapıyoruz, bunun sonucu da yok. Bunun sonucunda, bu ertelemelerin sonucunda çiftçinin bunları ödemesi de mümkün değil. Yedi yıldır yapıyoruz bunu.
Değerli arkadaşlarım, kısaca böyle. Maddelerde daha detaylı açıklamalar yapacağım ama yaptığımız işi yine çok aceleye getirmişiz. Hayırlı işler yapmamız gerekirken bu aceleyle seçim öncesi konuyu sadece bir seçim yatırımı olarak görmüşüz; düzgün, düzenli, olması gerektiği bir şekilde yapmamışız. Bu konuda da üzüntümü tekrar bildiriyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkürler Başkanım.