| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1579 |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .02.2019 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri, sivil toplum kuruluşlarının değerli katılımcıları; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, evet, yasama kalitesiyle ilgili konuştuk ama herhâlde eski tas eski hamam devam ediyor ve biz bir irade koymadığımız sürece devam edecek. Yani bu konuda özellikle 1'inci partiye ve 4'üncü partiye çağrı yapıyorum: Bu konuda "muhalefet" diye tanımlanan 2'nci, 3'üncü ve 5'inci partiler sürekli çağrı yapıyorlar, eminim sizin de şikâyetleriniz var. İstirhamımız, bu yasama kalitesi konusundaki şikâyetlerimizi -özellikle tecrübeli vekillerimizden rica ediyorum- bir an önce hayata geçirelim ve böyle kalitesiz yasama yapmayalım.
Bakın, daha bir yıl önce görüştüğümüz yasaları tekrar görüşüyoruz arkadaşlar, bu torbada da var; yalnızca bir yıl önce görüşmüşüz. Biliyorsunuz, bazı ülkelerde yasalar bir geçer, yirmi yıl sonra, otuz yıl sonra belki yeniden düzenleme yapılır. Ama bakın, geçen yıl burada görüştüğümüz, boğaz tükettiğimiz yasaları Sayın Tamer Bey, burada görüşüyoruz, feveranımız aslında size karşı değil, yanlış anlamayın, eğer sürçülisan ettiysem affola. Mesele, isyanımız, bu yasama kalitesizliğine yani daha etkin hazırlanmış, etki analizi olan, çerçevesi belli, yalnızca belli yasaları ilgilendiren, daha iyi anladığımız, daha iyi anlattığınız, bizim de daha iyi anladığımız, bürokratlarla paylaştığımız, sivil toplum örgütlerinin daha derinlemesine tartıştığı katkı sunduğu... Diyelim ki siz bu konuyu bir ay önce gündeme getirseydiniz -atıyorum- ilgili konuda sivil toplum tartışsaydı, basın tartışsaydı, kamuoyu tartışsaydı mesela, bu Çevre Bakanlığını ilgilendiren maddeyle ilgili maddeyi. Bakın, pek çok sektör temsilcisi buraya gelmiş. Siz başka bir şey söylediniz, eminim onlar başka bir şey söyleyecekler. "Ya arkadaş, bu yanlış." diyorlar, bizi arıyorlar ama bunu tartışmak için fırsatları yok. Daha dört gün önce gündeme gelmiş, dört günde diyorsunuz ki "Bütün oyunun kurallar değişecek." Onun finansmanları hazır mı acaba bununla ilgili? Sektör hazır mı bunlarla ilgili? Yok. Bir etki analizi yok. Oysaki çay bile, değil mi, çayı atıyorsunuz, on dakikada demleniyor. Yani siz çayı birinci dakikada içerseniz kötü bir çay içmiş olursunuz. Al işte, demi atmışız, daha birinci dakikada çayı içmeye çalışıyoruz. Bırakın, demlensin; Sayın Başkan, bırakın, demlensin. Nedir? Yangından mal mı kaçırıyorsunuz? Bir hafta sonra görüşelim, kamuoyu tartışsın, gazeteler yazsın -tabii, gazeteler artık yazamıyor büyük oranda, televizyonlar konuşamıyor ama- siz kamuoyuna açıklayın, ilgili sektör temsilcileri çıksın, görüşlerini söylesinler. Daha etkin bir yasama yapalım, feveranımız buna dönük. Asla kişisel algılamayın, sizden istirhamım. Yani bu kalitesizliği biz dört yıldır yaşadığımız için buramıza kadar gelmiş, isyanımız ondandır, lütfen öyle algılayın.
Değerli arkadaşlar, biz yine yeterli etki analizinin olmadığı, yeterli değerlendirmenin olmadığı bir torba yasayı görüşeceğiz maalesef. Tabii ki vatandaş yararına olan maddeler var. Ancak, belki daha fazla yararlı olabilecek şekilde tartışmadan bu akşam buradan çıkaracağız. Çünkü Meclis bu hafta kapanıyor arkadaşlar, bu gece buradan çıkacak, biz muhalefet şerhlerimizi bu akşam vermek zorundayız, bir yandan da yazmak zorundayız ve yarın dağıtılacak; bu yasa, biliyor musunuz, perşembe günü Meclis Genel Kurulunda görüşülecek. Hani, boyacının küpü ya, burası batırıp çıkaracak, perşembe günü de veya yarın da olabilir, Meclis Genel Kurulu görüşecek arkadaşlar. Ve Meclis Genel Kurulu da el kaldırıp el indirmek zorunda kalacak çünkü ferman büyük yerden, ferman saraydan gelmiş durumda ve fermana buranın yalnızca bir mühür basması isteniyor, buranın etkin bir tartışma yürütmesi de istenmiyor arkadaşlar. Ve söylediğimiz her şey birinci partinin gücüne gidiyor, eminim ki milletvekili arkadaşlarımız da bu kanundan şikâyetçidir ama onlar da itirazlarını maalesef ortaya net bir şekilde koyamıyorlar. Bu yasa da böyle, kötü ve kalitesiz bir şekilde çıkacak ve eminim ki bu yasayla ilgili bazı maddeler eğer böyle geçerse, üç ay sonra tekrar önümüze gelecek, altı ay sonra tekrar önümüze gelecek Sayın Tamer Bey, emin olun yani. Çünkü, şimdi tartışmıyoruz, kamuoyu isyan ediyor, belli hatalar oluyor, bir bakıyoruz, bir torbada daha aynı maddeler tekrar önümüze gelmiş, "Ya, biz burada hata yapmışız." denmiş.
Neyse, şimdi, ben tekrar bir de makro ekonomik dengelerle ilgili bir iki bir şey söylemek istiyorum. Değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonuyuz, Bülent Bey de bahsetti. Ocak ayı bütçe gerçekleşmelerini herkes gördü mü, bilmiyorum, açıklandı bunlar. Ocak ayında geçen yıl, bakın, 2018 yılında gelirler 57 milyar lirayken bu yıl ocak ayında gelirler 97 milyar liraya çıkmış. Yani yüzde 60 bir artış var gelirlerde; çok güzel. "Ne güzel..." deriz ya "...gelirler yüzde 60 artmış." Maliye Bakanımız da açıkladı: "Bütçe fazla verdi." diye müjdeler verdi. Ama baktığımızda, vergi gelirlerinin yalnızca yüzde 7 arttığını görüyoruz. Bakın arkadaşlar, yani enflasyonun yüzde 20'nin üzerinde olduğu bir ülkede vergi gelirlerinin yalnızca yüzde 7 arttığını görüyoruz. Peki, bu gelir nereden artmış? Merkez Bankasının nisan ayında ödemesi gereken kâr payı ocak ayına çekilmiş arkadaşlar. Yani 37 milyar olan kârın 33 milyarı Maliye Bakanının ve Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla ocak ayında yapılan bir Genel Kurulda Hazineye ödendi. "Peki, bu para nereye kullanıldı?" diye baktığımızda, hani ocakta ödenebilir. "Ne yapmış, ne olmuş bu para, kasada duruyor mu?" diye baktığımızda, hayır, kasada durmuyor. Geçen yıl ocak ayında 58 milyar lira olan harcamalar, arkadaşlar, 94,5 milyar liraya çıkmış, vay vay vay! 58 milyar liradan 94,5 yani yüzde 57'lik bir artış yapılmış harcamalarda. Yani enflasyon gene yüzde 20, harcamalar yüzde 57 artmış. "Nereye harcanmış?" diye baktığımızdaysa, işte, kara yolları müteahhitlerinin, diğer müteahhitlerin harcamaları yapılmış, aynı zamanda da sosyal politikalarla ilgili harcamalar da yapılmış. Bu önemli tabii ki yapılabilir, hiçbir itirazımız yok. Ama niye yapılıyor? Çünkü büyük bir panik var iktidarda, şunu düşünüyorlar: Ekonomik güven endeksleri dibe çakılmış durumda, Sanayi Üretim Endeksi yüzde 10 düşmüş, perakende satışlar yüzde 10 düşmüş ocak ayında, bütün güven endeksleri yere çakılmış durumda, bu hâlde seçime gidersek yandık dediler, panik var. Ne yapmamız lazım? Merkez Bankası parasını ocağa çekelim, işte müteahhitlere ödemeleri yapalım, sosyal harcamaları yapalım, vatandaşta biraz güven yaratalım. Olabilir, bakın, buna itirazımız da olmayabilir ama arkadaşlar, iktidar bütün bütçe kaynaklarını, saray rejiminin sürdürülmesi için keyfiyetle, keyfince kullanmaya çalışıyor. Bakın, ocak ayında Merkez Bankası harcamalarıyla kurtardılar, nisan ayında da yurt dışından milyarlarca dolarlık borçlandılar, nisan ayında da göreceksiniz, kasada olan o 20-25 milyar lirayı yine seçim harcamaları için kullanacaklar. Mart ayında da seçim harcamaları devam edecek çünkü mart ayı bütçe gerçekleşmelerini biz seçimden sonra göreceğiz, hani o ciddi bütçe açığını seçimden sonra göreceğiz ve seçim yatırımları üç ay boyunca devam edecek arkadaşlar, bu arada tabii ki piyasanın güvenilirliği azalacak, belli ataklar görebiliriz ama bu atakların da olmaması için geçici tedbirlerle tekrar düğmeye basılacak. Yani, mesela, Merkez Bankasına likidite artırılması için talimat verildi ve Merkez Bankası likiditeyi genişletti ama faizi bir çıpa olarak kullanıp orada, doları seçime kadar tutmaya çalışacaklar ama arkadaşlar, nisan ayı büyük bir tufana gebe. Eğer ki bütçe bu şartlarda giderse, bütçe açığımız, gayrisafi yurt içi hasıla oranı yüzde 3'ü geçecek; bu kesin, çünkü vergi gelirlerinin artmadığı bir yerde ve tek seferlik gelir de artık, işte bedelli askerlik gibi, imar affı gibi gelirlerin olmadığı bir dönemde, yeni vergi de yükleyemediğiniz bir dönemde yapabileceğiniz şeyler çok sınırlı. Bu yıl yüzde 3'ü aşan, gayrisafi yurt içi hasılaya yüzde 3'ü aşan bir bütçe açığı, tekrar, bize borç verenlerin sorgulamasına yol açar. Ya çok daha yüksek faizlerle borç vermeye devam ederler ya da borç vermezler, bu da yeni finansal ataklarla karşı karşıya kalmamız anlamına gelir. Zaten zor durumda olan reel sektörün daha büyük bir darbe yemesi anlamına gelir. Zaten zor durumda olan hane halkını yeni yoksullaşma durumlarıyla karşı karşıya getirir, ciddi bir depresyon yaşayabiliriz arkadaşlar. Şu anda stagflasyon içindeyiz, bunun slumpflasyona doğru dönebilme olasılığı var. Slumpflasyon: Çöküşle beraber enflasyon... Stagflasyon, durgunlukla beraber enflasyon yaşamaktır; slumpflasyonsa, çöküşle beraber yani ekonomik çöküşle beraber... Yani Venezuela'nın yaşadığı durum odur. Slumpflasyon, ekonomik çöküşle beraber enflasyonun, hiperenflasyonun yaşanma riskiyle karşı karşıyayız.
Arkadaşlar, çok uzatmayacağım, bundan bizi kurtaracak 2 şey var, yapısal tedbirler yani demokratik anlamda yapısal tedbirleri yapıp ülkemizi güvenli bir ülke hâline getirmek zorundayız. Tek adam rejiminin güven vermediği ortada. Bu anlamda, bütün kurum ve kurallarıyla demokratik konularda adımlar atmamız gerekir. Hukukun üstünlüğü, basının özgürlüğü, Meclisin işlerliği, Meclisin itibarı, sivil toplum kuruluşlarının etkin denetimi, yasama kalitesi, siyasetin önünün açılması yani bütün bu anlamlarda... Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 143 ülke içinde 117'nci olmamız gibi, demokratik konularda acil yapısal tedbirler almamız lazım ki yabancı sermaye kaçıyor, yerli sermaye kaçıyor, bu akışı en azından durdurmamız önce, sonra tersine çevirmemiz...
İkinci konu da ekonomik konuda yapısal tedbirlere ihtiyaç şart. Bakın, Maliye Bakanı ne dedi: "Biz vergi konusunda bir yapısal tedbir getireceğiz Meclise." Önemli ama arkadaşlar, bakın, ateş bacayı sarmadan bu tip yapısal tedbirleri ivedi olarak almak zorundayız. Bütün dengeleyici, denetleyici kurumlar üzerindeki vesayeti ivedi olarak kaldırmamız gerekiyor, ekonomide ve siyasette. Bunlarla ilgili adımlar atarsak ne âlâ, aksi takdirde büyük bir çöküş yaşayabiliriz ve bunun maliyeti 82 milyon vatandaşımıza olur. Biz burada iktidarın elbette iktidarını kaybetme durumuyla karşı karşıya olacağını biliyoruz ve kaybetmeleri lazım ki ekonomi ve siyaset düzelsin ama biz ülkenin kaybetmesinden bahsediyoruz, 82 milyon vatandaşımızın kaybetmesinden bahsediyoruz, onlar yanlış yapmaya, maalesef, devam ediyorlar.
Değerli arkadaşlar, iktidarın bu yanlışlarında tabii ki en önemli faktör saray harcamalarını hâlâ son gaz devam ettirmesi yani kışlık sarayının yanına yazlık sarayı, uçan sarayı koyması, "İtibardan tasarruf olmaz." anlayışına devam etmesini görüyoruz ve güvenlik harcamalarını sonuna kadar son gaz devam ettirmesini görüyoruz. Rusya'ya S-400 ödemesi yaparken Amerika: "Arkadaş, S-400'ü almayacaksın, Patriot'u alırsın." demesi ve 3 milyar dolarlık S-400'ün yanına, 3 milyar dolarlık da Patriot'un alınmasının önermesini görüyoruz. Bütün bunlardan ivedi olarak vazgeçmeliyiz. Bizim ihtiyacımız olan, tek sermayemiz... Bakın, Putin'in petrolü var, onunla sistemi devam ettiriyor, bizim tek sermayemiz, demokratik bir Türkiye hikâyesidir ve gerçekliğidir. Bunun dışında herhangi bir sermayemiz yoktur. Hem sermayeyi kaybediyoruz hem de beşerî sermayemizi kaybediyoruz. Beyin göçüyle karşı karşıyayız. Bunu ivedi olarak tersine çevirmemiz gerekir.
Değerli arkadaşlar, maddelerle ilgili birkaç şey söyleyip bitireyim, burada çok uzatmayayım. Burada önem sırasına göre söyleyeyim. Bu iş güvenliği uzmanları, açıkça söyleyeyim Sayın Tamer Bey, isyandalar. Bakın, telefonlarımız susmuyor. Siz çok pembe bir tablo gösterdiniz. "Ya ne var? (C) sınıflarına yetki vereceğiz, (B) sınıfı olacaklar." Yani bunun derinlemesine tartışılması lazım. Bakın, ilgili sivil toplum kuruluşu da burada, onu da dinlemek isteriz elbette, maddelere geçmeden önce mümkünse Sayın Başkan. Çünkü telefonlar susmuyor. Bir anda diyorsunuz ki: "Ferman yazıldı sarayda, torbaya da atıldı." diyorsunuz. Arkadaş, bu ferman tartışılmaz mı ya? Ya, bu ferman ilgili sivil toplum örgütleriyle... Ya, 80 bin kişiyi ilgilendiriyor değil mi bu? Hani, 40 bin (C) sınıfı var bildiğim kadarıyla, 25 bin (B) sınıfı var -doğru mu söylüyorum rakamları, bilmiyorum- işte, o civarda, 10 bin civarında da (A) sınıfı var bildiğim kadarıyla.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Onların faydasına bir şey bu zaten. Bu, onların talebi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, "onların talebi" dediğiniz, öyle olmuyor yani çeşitli faydalar var. Mesela, (C) sınıfı talep edebilir bu konuyu. Yani (C) sınıfı diyebilir ki: "Arkadaş, biz işsiziz ve ben asgari ücretle çalışmaya hazırım." diyor, bakın, (C) sınıfı. Çünkü işsiz, arkadaşlar, insanlar ekmek bulamıyor, sizin salatalık kuyruklarında bekliyor insanlar, hıyar kuyruklarında, domates kuyruklarında, soğan kuyruklarında bekliyor insanlar.
BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen tamamlar mısınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Elbette bu konuda iş talep ediyorlar ve asgari ücretle de çalışmaya razıyım diyor ama (B) sınıfı bakıyorsunuz yıllarca çalışıyor ve asgari ücretle çalışmıyor, (A) sınıfı asgari ücretle çalışmıyor. Yani birine ekmek sağlarken diğerini ekmeğinden etmek doğru olabilir mi arkadaşlar? Başka tedbirler düşünelim. Eğer ki (C) sınıfı işsizse bir regülasyon düşünelim. Niye bu kadar (C) sınıfı yaratıldı, bu bir. Eğer yaratıldıysa buna kamuda başka iş olanakları yaratılabilir mi? Bunları düşünelim. Niye ekmeği olanın elinden ekmeğini alıyoruz arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Diyelim ki 6 bin liraya çalışıyorsa bir iş güvenlik uzmanı, orada "2 bin liraya ben çalışmaya hazırım." diyen bir (C) sınıfı uzmanı varsa kimi tercih edecek işveren? Tabii ki asgari ücretle çalışmayı tercih edeni isteyecek ve (B) sınıfı işsiz kalacak (A) sınıfı işsiz kalacak. Yani böyle bir yasama olabilir mi arkadaşlar?
Diğer bir konu, bu geri katılım paylarıyla ilgili pek çok burada sektör temsilcisi var. Arkadaşlar, böyle yasama olmaz. Bu konuda da telefonlarımız susmuyor. Sayın Tamer Bey, siz getirdiğiniz, bu kadar sektör temsilcisini biz bir arada görmedik, inanın görmedik, ilk kez Plan ve Bütçe Komisyonu bu kadar sektör temsilcisini bir arada görüyor, demek ki bir feveran var. siz diyorsunuz ki: "Onların talebi." Değil mi?
KANİ BEKO (İzmir) - Alakası yok.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Az sonra dinleyeceğiz, bize de gelen telefonlar, yazılar, fakslar, mailler onların böyle bir talebinin olmadığını gösteriyor. Yani burada bir bekleseniz şunu. "Ya arkadaş, ben böyle bir şey önermeyi düşünüyorum." Ondan sonra bu torbaya girse olmaz mıydı? Bakın, bir feveran var. Eğer ki Sayın Başkan söz verirse az sonra duyacağız, o feveranı da duyacağız.
Diğer bir konu, bu madde 11, Uni-Mar şirketi... Sayın Tamer Bey, ben sizin samimiyetinize sonuna kadar güveniyorum -açıkça söylüyorum- sizin yandaşınız olmadığını biliyorum, bu Uni-Mar şirketinin, baktım çünkü sizin yandaşınız değil ama emin olun birilerinin yandaşı. Yani o torbaya bu maddeyi kim attıysa emin olun onun yandaşı veya ona, o torbaya attıranın yandaşı. Ya düşünün ki, kamuya bir avantaj sağlasa, hepsi kamu şirketi olsa bir yere kadar -tabii ki Durmuş Bey'in itirazlarını da bir kenara koyarak söylüyorum- kabul edilebilir ama içinde bir tane şirket var.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Rekabet Kurumuna gider, itiraz ederse ne olacak?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Düşünün ki özel bir şirkete, tek bir şirkete avantaj sağlıyor bu kanun. Yani öyle ya da böyle sağlıyor, bu ayrı bir şey, ben bunu tartışmıyorum. Ama bir şirkete diyelim ki arkadaşlar, 10 milyon lira -atıyorum rakamı bilmiyorum tabii ki- onu maliyetinden kurtarıyor, 10 milyon lira kâr edecek ilave olarak. Bizim böyle bir hakkımız var mı ya? Ya, tüyü bitmemiş yetimin kuruşunun burada hakkını savunuyoruz bütün bütçeyi yaparken değil mi? Sayıştay niçin denetim yapıyor? Bakın, 1 lira bulsa Sayıştay rapor yazıyor. Niye denetim yapıyor? Diyor ki: "Arkadaş, milletin, tüyü bitmemiş yetimin 1 lirası çalındı, hakkı çalındı." Şimdi, düşünün ki... Uni-Mar şirketi kime ait, madde gelinceye kadar araştıracağım, nasıl bu torbaya girmiş onları araştıracağım. Yalnız, Sayın Tamer Bey, böyle bir madde olamaz, tek bir şirkete avantaj sağlayan bir yasa maddesini biz çıkaramayız Meclis olarak.
TAMER DAĞLI (Adana) - Tek bir şirket yok çünkü.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu, siyasi etiğe de siyasi ahlaka da sığmaz ve bunu -açıkça söyleyeyim- bir şirkete sağlanan bir avantajı bu Meclisin de, bu Komisyonun da kabul etmeyeceğini düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne yapalım 16 tane madde var arkadaşlar, her maddeye bir dakika düşüyor. Bir de ben genel bir değerlendirme yaptım.
BAŞKAN - Maddelerde ayrıca söz veriyoruz biliyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam ama maddelere geçmeden önce Sayın Başkan...
BAŞKAN - "Tamamlayın." dedim, ben "Bitirin." demedim.
Buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sonuç olarak maddelere geçilmesini oylamayacak mıyız?
BAŞKAN - Evet.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Belki arkadaşlarımızı ikna edeceğim ve onlar da maddelere geçilmesini oylamayacaklar, reddedecekler.
BAŞKAN - Buyurun bekliyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, bırakın, bu hakkımı kullanayım lütfen.
BAŞKAN - Kullandınız zaten bir şey demedik ki.
Buyurun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir, Tamer Bey, açıkça söyleyeyim, bu, Uni-Mar'a kaç paralık bir avantaj sağlıyor? Bununla ilgili bir araştırma yaptınız mı? Bilançosu nedir, ne kadarlık bir stoku vardır ve bunun karşılığında Uni-Mar kaç milyon liralık bir avantaj elde edecektir, bunu araştırdınız mı?
TAMER DAĞLI (Adana) - Toplam serbest kullanıcılar için toplam maliyet...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, Uni-Mar... Ben açıkça söyleyelim, ben DSİ, TCDD tabii ki önemli ama sonuçta kamu kurumudur. Ama bakın sonuç olarak özel bir şirkete, tek bir özel şirkete, bir sektöre değil. Bakın arkadaşlar, bir sektöre değil, tek bir özel şirkete avantaj sağlayan bir maddeyle karşı karşıyayız.
TAMER DAĞLI (Adana) - 4 tane kamu şirketi var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, sonuç olarak onlar kamu şirketi.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Kamu şirketi niye zarar etsin?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam onların da doğru olmadığını söylüyorum ama onlar kamu şirketi yani kamu. Bir özel şirkete avantaj sağlayan bir maddeyle karşı karşıyayız.
TAMER DAĞLI (Adana) - Bir özel şirketten dolayı 4 kamu şirketinin maliyetinin artması daha mı doğru?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, sonuç olarak kamu şirketi.
Arkadaşlar, özel tek bir şirkete avantaj sağlayan bir maddeye bu Komisyonun ben onay vermeyeceğini düşünmek istiyorum. Siz teklifi getirdiniz -hâlâ savunuyorsunuz sanıyorum- ama bu Komisyon tek bir şirkete avantaj veren bir maddeye onay vermez diye düşünüyorum.
Diğer bir konu, Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatiflerinin borçlarını yapılandıracak. Arkadaşlar bakın, ben dört yıldır Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim. Sayın Başkan, sanıyorum bu 7'nci oldu. Yani 6 veya 7'nci, en iyi olasılıkla 6'ncı ertelemeyi yapıyoruz biz, yapılandırmayı yapıyoruz. En iyi olasılıkla diyorum bakın, Cemal ağabey, bunu daha iyi bilir, herhâlde dört yılda 6'ncı. Ya, dört yılda bir Plan ve Bütçe Komisyonu 6 kez çiftçinin borcunu erteler mi? Ha, erteleyebilir ama 7'nci kez ertelerken "Ya arkadaş, galiba biz bir hata yapıyoruz, acaba bunu ertelemek yerine yapısal bir tedbir alsak mı?" diye düşünmez mi bir Plan ve Bütçe Komisyonu? Ya, bir sorun var herhâlde 6 kez erteliyorsan dört yılda, bu çiftçi borçlarını.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - "Çiftçiliği devam edenlere." diyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Tamer Dağlı, 7'nci kez getirdiğinde -ben öyle diyorum arkadaşlar, sizin de öyle demenizi umuyorum- Plan ve Bütçe Komisyonu derki: "Herhâlde biz bir yanlış yapıyoruz. Biz 6 kez erteledik, 7'nci kez önümüze geldi ve çiftçi borçlarını ödemiyor ya da ödeyemiyor."
BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen tamamlar mısınız?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya da şöyle diyor, artık laçka olmuş nasıl olsa: "Ya, biz ödemeyiz, altı ay sonra bir tane daha gelir, nasıl olsa gene gelecek bu." diye bakar. Ben de olsam böyle bakarım çünkü dört yılda 6 kez ertelemişiz. Sayın Tamer Bey veya ben Komisyona söyleyeyim, değerli arkadaşlarım, lütfen, şuna bir yapısal tedbir bulalım. Yapısal tedbirle ilgili bir yasa teklifimiz var -torbaya ekleyeceğiz Sayın Başkan- çiftçi borçlarını da silelim arkadaşlar. Yani belli bir üst limit koyalım, diyelim ki 100 bin liraya kadar silelim arkadaşlar, ödemiyorlar nasıl olsa ama bundan sonra da yani gerçek anlamda bunu kötüye kullananların sonuna kadar üzerine gidelim. Çiftçiye gerekli destekleri verelim, kanunda yazan yüzde 1'lik desteği verelim arkadaşlar. Bir seferlik silelim, yüzde 1'lik desteği verelim. Ondan sonra da arkadaşlar, bir daha bunu kötüye kullananların üzerine gidelim.
BAŞKAN - Sayın Paylan, teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu anlamda ben bütün bu torbanın yasama kalitesinin dışında olduğunu düşünüyorum. Sayın Tamer Bey'in, bu teklifi çekme yetkisi yok artık Komisyon teklifinde. Ben bu maddelere geçilmeden bu yasama kalitesi olmayan, etki analizi olmayan teklifi çekelim; bir hafta içinde ilgili maddelerle ilgili bir daha çalışalım; bütün toplum kesimlerini ilgilendiren, emeklilikte yaşa takılanları etkileyen, KDV meselesini gıdaya da genişleterek düşüren bütün geniş toplum kesimlerinin zorluk yaşadığı konularda genişleterek, çalışarak, bir hafta sonra tekrar Komisyon gündeminden geçirelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.